Eşref Bey 58 Report post Posted November 23, 2010 Talebesi Eflatun'un tabiriyle, boğa bakışlı, gözlerini diktiği yeri kezzap gibi oyan, çıkık geniş alınlı, sütbeyaz sakallı bu yetmişlik ihtiyar, birçoklarınca Atina'nın başına beladır. Onlara bela gibi göründüğünü kendiside bilir. Atina'nın bu dış oluş ve görünüşü içinde rahatını bulmuş olanların karşısına, en umulmadık anlarda ve yerlerde çıkıverir; asasını yollarına bir engel gibi diker, geçip gitmelerini önler ve sorar: -Söyle bakalım, ne düşünüyorsun? -Neye dair düşünmeliymişim ki? -kendine dair... -Kendime dair mi? İnsan kendisini bilmez mi? -İnsanın en bilmediği, kendisi... "Kendi kendini bil" -Ya öbür bildiklerim? -Bilmeyi bilmeden, onun nereden ve nasıl geldiğini bilmeden, bilmek olur mu? Hesaba çekilen adam, suratı bumburuşuk, kendisini bu garip ihtiyardan kurtarıp, kaçarcasına uzaklaşır. ............. Şair, heykeltıraş, mimar, asker, politikacı, hatip, kahin, çiftçi, atlet, hayvan yetiştiricisi,; ve nihayet ağaç altlarında buluştuğu ve konuştuğu, kafa dertlisi talebelerine karşı hep aynı yakıcı eda ve boğucu istifham: -Ben kimim, insan nedir, hayat neye yarar? Ve tek emir, büyük "usul" kapısını açan biricik işaret: "-Kendi kendini tanımaya bak!" ............. Şimdi Sokrates'in bütün dünya görüşünü, ahlak, terbiye ve iman telakkisini çerçeveleyen şu konuşmaya bakalım: "SOKRATES-(Talebesine) Sana birşey söyleyeceğim; ta ki, sen de, birçok kimse gibi dinsizliğe sapmayasın... Gerçekten, sözle olsun, işle olsun, önce Tanrıya, sonra ona bağlı insanlara karşı günah işlemekten beter birşey yoktur. çekinilmesine büyük dikkat göstereceğim birşey de, bir insanı överken de, yererken de temelsiz şeyler söylemektir. Bunun için, iyilerle kötüleri, iyilikle kötülüğü ayırt edebilmek lazım... Çünkü ona bağlı olan, iyi insandır. Sanma ki, taşlar, tahta parçaları, kuşlar ve yılanlar kutsi olabilir ve insanlar olamaz! Her şeyin en üstünü iyi insandır; en alçağı da kötü adam!..." "TALEBE-Evet, evet..." "SOKRATES-Fakat onun iyi ve doğru bir insan sıfatıyla mükemmel bir kanun yapıcısı olduğuna en kuvvetli delil, ölçülerinin devlet idaresinde hakikati keşfetmiş bir adam tarafından yapılan kanunlar halinde, daimai hiçbir değişikliğe uğramaksızın devam etmesidir." "TALEBE-Gösterdiğin sebepler bana akla yakın görünüyor." "SOKRATES-Doğru söylüyorsam (minos)la (radamantis)in yurttaşları olan Giritlilerin en eski kanunlara sahip olduklarına aklın yetmiyor mu?" "TALEBE-Öyle; öyle görünüyor." "SOKRATES-Pekala, o halde söyle! bize sorsalar: İyi bir kanun yapıcısı, iyi bir güdücü, sağlığı temellendirmek için bedene ne vermelidir? İki şey, biri bedenin gelişmesine, öteki sağlamlaşmasına yarayan gıda ile idmanı değil mi?" "TALEBE-Çok güzel!" "SOKRATES-Bunun üzerine şöyle sormaları gerektiğini farketmiyor musun: Beden tarafı ala!.. Ya iyi bir ruh ve ahlak doğurmak için, iyi bir kanun yapıcısı ve insan güdücüsü ne vermelidir? Bu suale, kendimizden de yaşamımızdan da utanmadan verebileceğimiz cevap nedir?" Ve (Sokrates), çarşı pazar, atların ve köpeklerin terbiyesini bilen Atina'lılara niçin çocuklarının terbiyesini düşünmediklerini sormakta devam ediyor: Kimse de ona: -Peki; biz düşünemiyorsak sen düşün, biz söyleyemiyorsak sen söyle!.. Diyemiyor. Zira onun ne düşündüğünü ve ne diyeceğini biliyorlar. Bu: -Putlarınızı yıkın! Fazilet ve hakikate teslim olun! İnsan olmanın borcunu ödeyin! Kaşılığından başka birşey olamaz. Tarih boyunca büyük mazlumlar.. 2 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ya-Leyl 333 Report post Posted November 23, 2010 şuan üstadın bu kitabını okuyorum...sokratesle ilgili olan kısım gerçekten müthiş... Bunlar kendi akıllarınca birbirinden doğma iki unsurun doğurduğu şeye inanıp da asıl onları doğuran unsurlara inanmamak gibi bir abeste inad ediyorlar...Nasıl olur???İnsan flüt çalanlar olduğuna inanırda,flüte inanmaz mı?İnsanlar katıra yani atla eşşekten doğma bir hayvana inanırlar da, atla eşeğe inanmaz mı??? ''Öleceğim diye hayıflanmıyorum.Çünkü ölümden sonra,bir şeyin olduğuna kuvvetle ümidim var..!!'' ''Bedenin beden,yani canlı olması için bir şey gerekmektedir;o şey nedir?o,gereken şey ruhtur;ruh budur!!!'' sokrates Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted November 26, 2010 Hazret-i Hasan halifelik makamında yemen, Hicaz, Kufe, Irak, horasan habzaları kendisine bağlı olduğu halde, ancak altı ay, altı gün kalabildi. Halifeye bağlılık dışı kalan sahaların merkezi şam... Hazret-i Hasan Şam Valisinin altmış binlik bir orduyla Irak'ı eline geçirmek üzere hareket ettiğini haber alınca, o da ordusunu toplayıp yola çıktı. Ağır bir yürüyüşle Müdayine vardı ve ordusuna istirahat verdi. Orada birkaç gün dinlenmeden sonra, başkaldıranların üzerine gidilecek... Hazret-i Hasan bu sırada, gece ve gündüz, yorugun ve uykusuz hep düşündü: Taraflar müslüman... Çarpışırlarsa oluklar gibi müslüman kanı akacak... Taraflardan hiçbiri karşısındakini kırıp ezmeden muradına ermeyecek... Müslümanlar arası ilk büyük ve kanlı boğuşma, kendi zamanında çıkmış olacak... Buna razı olamaz; fani bir dünya ve makam davası için, ne kadar haklı olursa olsun, böyle bir bölünüşe ve bölümler arası birbirini yeme ihtirasına yol açamaz. Karşı tarafa elçiler gönderdi ve bazı şartlar altında sulha razı olarak Halifelik makamını bıraktı. .......... Sözü: "-Allah'ın dileğine bağlanan kişi, nefsi için, Allah'ın seçtiği halden başkasını istemez." Ebu Hüreyre'den Hadis meali: "-Allahım; ben Hasan'ı severim, onu seveni de severim." Bütün bunlara rağmen peygamber torunlarına edilen zulüm bahsinde Hasan'ın vaziyeti, bir kibrit çöpü ateşinden ibaret kalır. Hüseyin'inki ise alevleri Arş'ı saran ve beşerin hayatında tek kalan bir yangın... Kibrit onda parladı; yangın Hüseyinde çıktı ve kainat yandı. Quote Share this post Link to post Share on other sites
omowale 8 Report post Posted October 30, 2011 Sokrates’in dediği gibi: Belki de ansızın uykusundan uyandırılan biri gibi, canınız sıkılarak, Anytos’un öğüdüne uyar, beni kolayca vurup öldürebileceğini sanır ve tanrı size acıyıp başka bir at sineği gönderinceye kadar, hayatınızın geri kalanında gene uykuya dalarsınız .. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ya-Leyl 333 Report post Posted September 11, 2012 "Ben ne gibi bir cezaya mı müstahakım? Ömrüm boyunca dilimi tutmadığım için?İnsanların çoğunun değer verdiği şeylere aldırmadığım paraya, mala, hatipliğe ve memlekette durmadan ortaya çıkan türlü türlü rütbelere, entrikalara ve fırkalara bağlanmadığım için?.. Bu gibi faaliyetler altında yaşamayı kendime yakıştırmadığım, kendimi böyle bir hayat sürmeyecek kadar şerefli saydığım için... Kendimi böyle şeylere verecek olursam ne kendime, ne de size bir faydam olur diye onların hepsinden uzak kaldığım için?..faydalı şeyleri her vatandaşa öğretmeye kendimi vakvettiğim için.. Bütün bunlar için ben ne gibi bir cezaya mı müstahakım?.." Quote Share this post Link to post Share on other sites
HEZ-EZ 96 Report post Posted September 11, 2012 Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ayvuz 3 Report post Posted September 11, 2012 Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir. Tek bildiginin hic birsey bilmedigini soyleyen sokrat (: hic birsey bilmiyorsan birsey bilmedigini nerden biliyorsun, hic birsey bilmedigini bilerek aslinda birsey bilmis olmuyormusun (: paradoksmudur nedir bu felsefe adami terletir (: Quote Share this post Link to post Share on other sites
HEZ-EZ 96 Report post Posted September 12, 2012 Tek bildiginin hic birsey bilmedigini soyleyen sokrat (: hic birsey bilmiyorsan birsey bilmedigini nerden biliyorsun, hic birsey bilmedigini bilerek aslinda birsey bilmis olmuyormusun (: paradoksmudur nedir bu felsefe adami terletir (: püf nokta orda zaten deryada damla görünmez:) Her bildiğini söyleme, fakat her söylediğini bil. Marcel Lenoir Quote Share this post Link to post Share on other sites