Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mukarrabin

Tiyatro: Mansur Ve Sır... (Taslak)

Recommended Posts

Mansurun makamı ve Abdulhalık Gücdevani Hazretlerinin bir bağlısının durduğu yer

Ve insanları cezbeden hallerin sahibi Mansur ile Sadat-ı Kirâmın garip bir evladının işi

 

Bismillahirrahmanirrahim Elhamdulillahi rabbill âlemin Esselâtü vesselâmü alâ rasulünâ muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn

 

Allahın rahmeti, Rasulünün merhameti ve Sadatın şefkat ve himmeti ile derdine düştüğümüz Mansur ve Sır isimli hizmetin gayesi; yalnız, Evvelce bir zaman Allahın Elçisi (aleyhisselam) ile başlayan ve günümüzde O (kaddesallahu sırrahu)'nun varlığıyla devam eden; ve Ondan, zamanın gönüllere sonsuz hayırlar saçan büyük yol göstericisinin Rabbine kavuşmasının ardında da ( mezheplerden Hanefî Mezhebi, tarikatlardan da Nakşibendî tarikatı kıyamete kadar devam edecek nidası sırrınca) kafileden birkaç kişi az biraz sarsılsa da yıkılmayıp ayakta kalacak bu Kutlu Kervanın, Altın Silsilenin, Rahmet Kafilesinin büyüklüğünden insanları haberdar etmek, sonsuzluk sahiline yol alan bu batmaz gemiye binmekten yana nasibi olanlara el vermek ve nûrdan işlemelerle bezeli, altınüstü cevherlerle donalı, kırılmaz, çatlamaz, eskimez bir Rahmet Kapısını; insanlar dalga dalga gelip, rahmete dalıp batsınlar ve sonsuz huzuru ve rahatı tatsınlar diye aralamaktan ibarettir

 

Bu kapı!... Bu kapı!... Bu kapı!... Sonsuza açılan son kapı!... Allahın has kulu, bütün kulların varlık nûru, sönmez nûrun, nûrdan sahibi olan; Gâye İnsan ve Ufuk Peygamberin açtığı ve nûrdan yana nasibi olanların, Ondan önce ve sonra akın akın gelip geçtiği kapı!... Kapının asıl muhafızı her zaman ve mekan, kapının hemen sağ tarafında bıkmadan, usanmadan, yılmadan ve hiçbir zaman ölmeden, daima ayakta ve ebeden dimdik duran hep, hep O (aleyhisselam) olsa da zaman zaman kapının solunda, elbet Allahın işareti ve kendi teveccühü ile görev verdiği güzel yüzlü muhafızlar: Ebubekirler, Selmanlar, Abdulkadir Geylânîler, Emir Külâller, Şah-ı Nakşibendler, Âli Râmitenîler, İmam-ı Rabbanîler, Şeyh Hâlidler, Abdullahlar, Seyyid Tâhâlar, Arvâsîler, Ahmed Haznevîler, Abdulhakim Hüseynîler, Seyyid Muhammed Raşidler ve Ve O Kaddesallaru esrarahüm ve radıyallahu anhüm

 

Son muhafız: O Nûr Sahibinin (aleyhisselam) nûrunun bu zaman ki taşıyıcısı; Allahın, Elçisine verdiği emanetin bugünkü emanetçisi ve solmaz, pörsümez, eskimez davanın; bütün varlığın ve ademoğlunun asıl işinin, asıl davasının duyurucusu, davetçisi ve sahibi O

 

Onu bu kadarlık bir anış elbet yetersiz Ama onu (daha fazla) anlatmanın yeri burası olmadığı gibi; Onu anlatmaktan ziyade yaşamanın daha doğru olduğu şüphe götürmeyen hakikat!... İnsan, şayet işin içyüzünden biraz haberdar olsa; malını-mülkünü satar, canını yağmaya verir ve kendini Onun ayakları dibine atar, eteklerinden sımsıkı tutarak yalvarır: Efendim!... Beni bırakmayın, beni de bırakmayın!... Ayırmayın dizinizin dibinden, dünyanın bir ucunda olsam da ayırmayın!.. Bırakmayın!... Bırakmayın!... Bırakmayın!... der ve gözyaşı döke döke ruhun gusül abdestini, Onun huzurunda aldırır: Ya Rabbi!... Ben pişmanım!... Bütün yapmış olduğum günahlardan!... Keşke yapmasaydım!... İnşaallah, bir daha ben yapmayacağım Ben kabul ettim

 

İşte içyüz!... İşte O

 

Ve İşte biz yani ben:

 

İyiden ve güzelden yana olan her şey yalnız Allaha, Onun Rasulüne, Allah ve Rasulü ile beraber, Onlarda farklı bir şey olmayan Sadat-ı Kirama, büsbütün Onların öz şahıslarına aittir Zira baştan sona iyi ve güzel olanlar yalnızca Onlar ve sadece O; Azze ve celle Kötülük ve çirkinlik ise; adım gibi bildiğim ve az çok tanıdığım kendi şahsımla, öz nefsimle ilgilidir Zira ondan, doğduğum zamandan bugüne dek iyi ve güzel olandan yana tek bir şeyin sadır olduğuna şahit olmadım Bu söylenen ne tevazu ne de kibir Yalnız hakikat

 

Bir dua, bir nazar, bir ah ama bir şekilde bir şeyin vesilesi ile bizi; kendimize kalsa, her şeyden yana nasipsiz ve hiçbir şeye yaramaz bildiğimiz, bizi; beni, hizmetin bir yerinden tutmaya sevkeden Allah, bir taslağını hazırladığımız hizmetin de rahmet, merhamet ve hikmeti ile içine çekti Allah Teala, bizi razı olacağı niyetler üzre bulunan ve bu niyet üzre şaşırmadan, taşırmadan, aşırmadan yol olanlarla beraber kılsın ve sonsuza dek Kutlu İnsanlardan ayırmasın Amin

Share this post


Link to post
Share on other sites

MANSUR VE SIR

-Sırrın senin kanındır, onu akıtma!...-

 

Oyunun adı: Mansur ve Sır...

Oyunun Konusu: Hallac-ı Mansurun hayatı, hayat üstü sırları, zamanımıza düşen nûrdan bir akis ve sırra davet...

Oyundaki Şahıslar: Hüseyin bin Mansur, Sohbetçi, Sohbet Meclisini Oluşturan 14 Adam, Hallacın Zindan Arkadaşları Olan 6 Mahkum, Zindan Görevlisi, Hallacı Meydana Götüren İki Görevli, Hadiseleri İzleyen (Ona Taş Atan) 20-25 Kişiden Müteşekkil Ahali, Ebu Bekir Şıbli, Hizmetçi, Soru Soran Birkaç Adam, Yaşlı Kadın, Abdulhalık Gücdevani Hazeretlerinin Bağlısı...

Oyunun Perde Sayısı: 7

Oyundaki Perdeler: Mansur, Sohbet (Başlangıç), Zindan, Sefer, Darağacı, Sohbet (Bitiş) ve Sır...

Oyunun Tahmini Süresi: 101 dakika

Oyunun Bilet Fiyatı: 15 TL. veya 7 TL. veya 25 TL. (Bu oyuna müşteri olan izleyicilerin, oyun için vermeleri gereken asıl bedel; bu esere seyir noktasında talip olanlardan istenen hakîkî kıymet ise oyuna biçtiğimiz ve yalnız kemmiyet noktasında bir işaret olan (15) sayısının ifade ettiği mânâyı bulmak ve sahnedeki oyunu izlemeden önce değil, oyun bahanesi ile sahneye yalnız bir zerre misâli yansıtılanlara şahit olduktan sonra bu işi, icab ettiği gibi pahalandırmak, ederlendirilmek, gerçek bedeli ne ise onu vermekten ibarettir Yani asıl biletin asıl fiyatı için istenen şey; eser sonrasındaki; keyfiyet, keyfiyet, keyfiyet İnsanın ruhundaki manzaranın ve hayatındaki seyrin, Mutlak Güzel ve Mutlak İyiden yana bir hâl alması Bir şekilde Onu bulmanın telaşına düşülmesi İşte eser İşte eder)

 

Ve Afiş: Afişin sağ üst köşesinde kırmızı rengiyle eserin adı: Mansur ve Sır Fon alacakaranlık bir fon Afişin üst kısmında; gökyüzünün tam ortasında beyaz, bembeyaz bir dolunay... Ve dolunayın çevresinde, gökyüzüne serpiştirilmiş 39 tane yıldız... Dolunayın hemen sağ tarafında, yıldızlar içinde, diğer yıldızlara nazaran en parlağının hemen yanından başlamak üzre bir söz: Sırrın senin kanındır, onu akıtma Malum söz, Mansur ve Sır başlığının hemen altına okunacak şekilde Ve zemin; bir meydan... Herhangi bir yapı yok... Her taraf ufka dek gözler önünde... Her yer açık ve her şey ortada... Meydanda 7 basamaklı darağacı ve iki adam Biri Mansur diğeri ise Gücdevani Hazretlerinin bir bağlısı Mansur un üzerinde vaktinin sûfi kıyafetleri; renk açık Ve bir garip derviş kıyafetleri içinde bağlı Ama bağlının giysisi baştan ayağa siyah; simsiyah Hallac-ı Mansurun bir ayağı darağacına çıkan merdivenin ilk basamağında, diğeri ise toprakta Abdulhalik Gücdevani Hazretlerinin bağlısı ise Hallac-ı Mansurun hemen arkasında İkisinin de profili yandan Boydan boya gözler önünde iki adam ve aralarında boşluk yok Vücutları birbirlerine değiyor Tam bir sarılma olmasa da bir temas var... Bağlının sol eli, uzanmış ve Mansurun sol kolunu pazu kısmından kavramış; sağ eli ise Mansurun dudaklarına kapanmış, ağzını kapatmış bir halde Ağız üzerindeki sağ elde bir çiçek: lale Lale, adeta bir mühür vurur gibi Mansurun dudakları üzerinde...

 

(Final sahnesinden sonra şayet bir slayt gösterisi yapılabilirse; perdenin kapatılıp açılmasından sonra sahneye oyunun afişi yansıtılacak ve afişteki gökyüzünde; dış (ülke) sınırları belli iç (şehir) sınırları belirsiz olan Türkiye haritası belirecek Dolunay da dahil 38 yıldızla beraber, Mansur, Bağlı, darağacı afişten yavaş yavaş kayıp gitmeden evvel, dolunayın hemen sağında Sırrın senin kanındır, onu akıtma sözünün hemen başındaki yıldız; Hazreti Ebubekir radıyallahu anh yazısına dönüşecek ve yukarıdaki yazının altına inecek Ve birkaç saniye sonra o da kayıp gidecek Nihayet bir yıldız hariç her şey görüntüden kaybolduğunda yalnız Türkiye haritasında ve malum şehrin görünmeyen sınırları içinde olduğu belli olan o bir tek yıldız kalacak Ve yanıp yanıp sönecek Sanki bir kalp atışı gibi Ben hayattatım, ben buradayım mesajı verilecek Sonra adeta bir yağmur damlaları yağar gibi üst kısımdan bir söz ekrana düşecek, harf harf, tane tane: Bu iş bizim işimizdir Hatta bizim de değil, Allah ve Rasulünün işidir Ve sözün altında bir imza: O (kaddesallahu sırrahu)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Oyunun kabası bitti... İnce işçiliği için birtakım işaretler beklesek de bir yandan yavaş yavaş şekillendirme devam ediyor... İnşaallah zamanla taslak kısmını buradan paylaşacak ve sizlerden dua talep edeceğiz... Zira bu oyundaki hedef kitle bütün insanlar ve cinler... Böyle niyet ettik... Hedefi bu şekilde belirledik... Bize düşen gayret... Allah dilerse gayretimizi keremiyle mükafatlandırır... Ki biz iman ediyoruz... Güzel şeyler olacak...

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİRİNCİ PERDE MANSUR

 

Karanlık bir fon, sahne siyah Gözler, hiçbir şey göremeyecek kadar siyah, simsiyah Sahnenin tam ortasında Hallac-ı Mansur Yalnızca yüzüne vuran ve sabit olarak tutulan, tepeden aşağı doğru fışkıran beyaz bir ışık Başı önde Mahcup bir eda... Fonda bir müzik (Shams Ensemble / Hiç, yoktan iyidir Eserin ritim olarak yükseldiği ilk noktada; 04:12 ila 05-:15 arasında "Mustalem" şiiri... Esasen evvela Üstâd'ın "Mansur" şiiri gönlümüze düşmüştü ama Mansur şiirinin çerçevesi en kaba anlamda yalnız idam ve taşlar ve gülle çevrili olduğu için onun yerinde daha sonra oyunun içeriği açısından daha kapsayıcı olan "Mustalem" şiirinde karar kıldık... Evet fondaki eserin ilk çıkış noktasında şiir ve ardından yine anış... İkinci patlamada; 07:11-07:41'de ise sükût... Sükûtun ardından 10:33'e kadar anışa devam ve son patlama ile beraber perdeye kadar sessizlik) eşliğinde dinleyicinin ruhuna hitap ve tesir edici bir ses Öyle ki; izleyenleri olduğu yerden alıp götürecek derecede kuvvetli bir belâgat Perdenin açılıp, Mansurun yüzüne ışık tutulması ve eserin çalması ile beraber fondaki ses:

 

"Allah yolunda Allahın maktûlü, Hakkın şehidi, tahkîk ormanının arslanı, saflar yaran, cesur, sıddîk ve dalgalı deryaya batmış olan adam. Kendine has bir takım garip vakaların kahramanı Hararet ve iştiyak içinde mest olan divane Akla hayret, kalbe hicret duygusunu tattırıcı acaip işler sahibi Bizatihi kendisine has onca garip vakaların faili. Hararet ve iştiyak deryasında boydan boya dalmış bir dalgıç... Ayrılık ateşleri içinde yanan pervane Perişan ve kararsız hali ile zamanının ve sonrasının ilgi odağı İçten içe samimi ve baştan başa bağrı yanık bir âşık... Allah ve Rasul davası uğruna diyar diyar gezmiş, öteler ötesinin yolcusu Nefsine her mezhebin en zor hükmünü emredici gerçek alim ve büyük mücahid Hamele-i kur'an Çocuk yaşta, Allahın kitabını ruhuyla içmiş susuz Devlet deryasına batan, izzet gülüne yaprak olan, iddiacı ve sahtekar olanların belini kıran, takva sahiplerine taç olan, his ve akıl aleminin meşalesi muhterem Hakkın ve halkın delili Baştan sona bir yiğit Bezginli ve zafiyetten uzak gayretkâr Şevkindeki alev hiç dinmek ve durmak bilmeyen ateş parçası

 

.

.

.

 

(Ve son söz:)

Sır deryasının batmış sandalı...

 

(Son sözün hemen ardından Hallac-ı Mansur'un sağ arka üst kısmında bir ışık parlaması... Bir an için yüzüne ışık düşen esrarlı bir adam yüzü görünür...)

 

Ve perde çekilir...

Birinci Perdenin Sonu...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İKİNCİ PERDE SOHBET (Başlangıç)

 

(Sahnedeki görüntü ilk perdenin aynısı Perdeler açıldığında her yer simsiyah Ve perde çekilir çekilmez karanlıktan bir ses )

Sohbetçi: Estağfirullah!...

(Sahne aydınlanır Dekor; sade bir temsilcilik odası dekoru Duvar, zemin, ora bura ziyadesi ile yalın İnsanın içine huzur verici bir oda manzarası Sahnenin ortasında, tam 15 kişiden müteşekkil yusyuvarlak bir daire; bir insan zinciri Sohbetçi sahnenin tam karşısında görünecek şekilde karşıda 15 kişilik halka, adab oturuşu üzre ve sohbetçinin işareti ile sohbetçi de dahil 25er estağfirullah ile meşgul Seyircilerin de duyacağı şekilde hafiften tatlı bir uğultu, salona dalga dalga akseden ve samimiyetle söylendiğini hisseterecek tonda herkesten sesler, sesler, sesler; estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah )

(Gözler açılır ama halka bozulmaz Zamane kıyafetleri ve günlük giysileri içindeki halkanın zincirlerinden birinin başında bir eksiklik Sohbetçinin bakışlarında hafiften bir hiddet ama daha çok merhamet ve yumuşaklık verici bir hal Nazarlar, ona; başı açık vaziyetteki ; tam karşısının biraz solunda yer alan halkanın zincirinde, ikinci adamda çakılı )

(Nazarlarına eşlik eden rahmet ve merhamet üfleyici bir ses tonu ile)

Sohbetçi : Kardeşim!... Başın neden açık, söyler misin?...

(Sohbetçinin bakışlarını ve hitabını üzerinde hisseden adam, mahçup bir tavır ve heyecanla:)

İkinci Adam: E, Efendim!... Başım örtülü zannetmiştim ama

(İkinci adam yine mahçup mahçup susar Sohbetçide az evvelki halini doğrulayan, şefkat yüklü incecik bir tebessüm)

Sohbetçi: Kardeşinize bir başlık getirin, başını örtsün

 

 

(İkinci adam hariç diğer onüç adamın hepsi belli bir heyecan ve sevinç duygusu ile sahnenin sağ tarafında, uzak dip köşedeki bir sehpanın üzerinde bulunan ve içinde başlık olan sepete doğru hareketlenir Sepete en yakın olan adam biraz daha hızlı davranır ve bir solukta sepetin yanına varır. Diğer adamlar, sepete en yakın adamın köşedeki başlık sepetinin başında bittiğini görünce, kalkışlarının aksine yavaş yavaş ve üzülerek tekrar yere otururlar Başlık getirilir ve ikinci adama verilir ve adam başına giyer Sohbetçi daima bir şefkat portresi Merhamet, rahmet, muhabbet abidesi Bu halde iken evvela başlığı getiren adama dönerek)

Sohbetçi: Allah kabul etsin kardeşim!... (Ve genele, halkaya hitap ederek devam eder Konu; hizmet, hizmetin şartları, mükafatı ve ehemniyeti) Hayır, hayır!... Üzülmeyin!... Allah sizin de amelinizi kabul buyursun!... Allah nazarında kıymet, kişinin kalbinedir, kalbindekinedir Şayet (başlığı getiren adamı, yüzünü ona dönerek işaret edip) bu kardeşimiz bu hizmeti yerine getirmese idi, içinizden başka biri bu nimete erecekti Kalkıp o getirecekti öyle değil mi?...

(Halkadakiler ağır ağır, evet manasında başlarını sallarlar Sohbetçi devam eder)

Sohbetçi: E madem ki durum budur, kalbinizdeki niyet; hizmetin büyüklüğüne küçüklüğüne bakmadan Allahın rızası ve Rasulünün memnuniyeti, Dostlarının hoşnutluğu için kim olursa olsun bütün insanlara, şimdi, tam şu an burada bir kardeşinize hizmet etmek Tamam, işte siz de (yine başlığı getiren adama yüzü ile dönüp bir an işaret ederek) bu kardeşiniz ne almışsa, noksansız aynı mükafatı aldınız Bu yüzden mahzun olmayın, üzülmeyin Ne zaman için kalbinizde Rıza-yı Bari için âleme ve âlemde olan her şeye, herkese karşı bir hizmet telaşı, hizmet heyecanı, hizmet aşkı kalmaz İşte o zaman dertlenin, ağlayın, üzülün Tâ ki; tekrar hizmet edenler kervanına katılana dek

(Halkadakiler yine başları ile onaylamakta)

Sohbetçi: Nasıl ki; namazda bir erkek için baş örtmek, Allahın biricik sevgilisi, varlık nûru, her şeyin meydana geliş ve gidiş sebebi ki; Selman-ı Farisi Hazretlerinden rivayet edilen kudsi bir hadiste, kendi dilinden : Cebrail gelip buyurdu: Ey Allahın Rasûlü!... Rabbin diyor ki: Eğer İbrahimi dost edindimse, seni de sevgili edindim. Benim için senin üstünde mahluk yoktur. Yeryüzünü ve insanları da senin değerini onlara bildirmek üzere yarattım. Sen olmasaydın, onlar da olmazdı ilâhi hakîkatinin muhatabı olan en Güzeli taklit etmektir Yani Allahın divanına durulduğunda, tıpkı Efendimiz aleyhisselamın yaptığını yaparak Onun sünnetine ittiba etmek olup bu yüzden önemli ve kıymetli bir iş demektir. İşte öylece, az evvelki halkamızda da en başından en sonuna dek, son esrağfirullaha dek başın örtülmesi de kıymetli bir iştir Zira bu da Allahın Rasûlünün, Allahın ve Rasûlünün Dostunun sünnetini icra etmektir

(Sohbet ve vaaz vurguları, Abdurrahman-ı Tagi Hazretlerinin sohbetin artırılması yönündeki sözleri ve birtakım ince konular hakkında ortak konuşmalar)

(Devamında Sohbetçi, bugünkü sohbetin konusunun Hallac-ı Mansur olduğunu ilan eder ve bir zaman Evliyaullah bahsinde genel bilgiler verdikten sonra, elindeki kitaptan yahut ezberden Hallac-ı Mansuru sohbetini yapmaya başlar Ta ki; Hallac-ı Mansurun kaderine zindan hayatı düşene dek Zindan hayatı öncesi, ikinci perdenin sonu)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...