Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
HİÇ

Kocaya İtaatın Önemi-Sema Maraşlı

Recommended Posts

"Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır."(yönetici ve koruyucudur) Nisa sûresi 34. âyete geçen hafta başlamıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz, âyet bitene kadar inşallah.

 

Kadın erkeğin evde reisliğini, yönetici ve koruyuculuğunu kabul ettikten sonra ne olacak? Doğal olarak evin reisine saygılı olacak. Âyet şöyle devam ediyor:

 

“Saliha kadınlar gönülden itaat ederler.” Allah (c.c) "İyi kadınlar kocalarına itaatli ve saygılıdırlar." buyuruyor.

 

Tüylerimizi diken diken eden bir emir. "Kocaya itaat" Bu iki kelime yan yana geldiğinde biz kadınları çok fazla rahatsız ediyor. Allah'a itaat "tamam" seve seve başım üstüne; ama kocaya itaat "olmaz." Oysa kocaya itaat Allah(c.c) ın emri olduğu için aslında Yaradan'ına itaat etmiş oluyor kadın.

 

Sevgili peygamberimiz de pek çok Hadis-i Şerif ile kadının kocasına itaatinin önemine dikkat çekiyor.

 

"Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse, cennete girer." buyuruyor bu hâdis-i Şeriflerin birinde.

 

Öyle kaçılmak isteniyor ki bu âyeti kerîme'nin emrinden, âyet inkar edilemiyor fakat bu âyeti destekleyen bazı Hadis-i Şerîfleri inkar noktasına gelebiliyor kadınlar.

 

" İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim."

 

Mesela bu hadisi şerifi pek çok kadın "sahih değildir" diyerek kabul etmiyor. Oysa Hadis-i Şerîf sahih, kaynakları da sağlam. Riyazussalihin' de aldığım Hadis-i Şerîf kaynak olarak Tirmizî Radâ 10; Ebu Davud Nikah 40; İbni Mace Nikah 4 te yer alıyor.

 

Buradaki secde kelimesinin tabii ki Allah'a secde etmekle alakası yok. Peygamberimiz bu Hadis-i Şerif'le ailede mutluluk için kadının kocasına saygı duymasının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiş.

 

“Ne yani, şimdi biz kocalarımıza itaat edeceğiz, onlarda bizi paspas gibi ezecek mi?”

 

Allah’a karşı ne kötü bir zan. Rabbim kadının ezilmesini ister mi? Yaradan’ımız kadının kocasına itaatini emretmişse elbette pek çok da hikmetler vardır. Kadına itaat emredilirken, erkeğe de ezme kadını hakkı verilmemiş. Karşılıklı haklar var.

 

Bakara 228. Âyeti Kerîme'de:

 

“Erkeklerin kadınlar üzerinde ma’ruf (meşru olan) hakları olduğu gibi, kadınlarında onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve görevleri bakımından) bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir hüküm ve hikmet sahibidir.”

 

Kadına kocasına itaat emredilmiş fakat kadını ezmek için değil korumak için. Kadın kendinden güçlü yaratılmış erkeğin karşısında ancak ona yumuşak davranarak kendini koruyabilir. "Yumuşak ipeği en keskin kılıç bile kesemez."

 

İtaatten ne anlamlıyız?

 

“Kadın erkeğin her istediğini yapacak, erkek emredecek kadın ezilecek.” Böyle anlayanlar var. Ben böyle anlamıyorum. Benim erkeğe itaatten anladığım, “Kadın kocasına saygısızlık etmeyecek, onunla mücadeleye girmeyecek, erkeğin ailedeki otoritesini kabul edecek.”

 

Kadın istediklerini kocasına tatlı tatlı yaptırabilir. Kadın yine itaat etmiş olur. Kadının sözleri önemsiz olacak, kadının istedikleri yapılmayacak diye bir şey yok. Kadının erkeğin karşısına dikilmesi, bağırması çağırması, kavga etmesi, inatlaşması yasaklanmış. Kadın psikolojisini düşündüğünüz zaman bu tavır, öncelikle duygusal yaratılmış kadını yorar, yıpratır.

 

Fakat günümüzde maalesef ki kadınların çoğu, erkeklerle mücadele etmeyi bir maharet zannediyorlar. Erkeğe itaat bir geri kalmışlık gibi addediliyor. Bu da aile kurumuna ciddi zararlar veriyor. Sonuç kadınlar mutsuz, erkekler kırgın.

 

Erkekler sert yaratılmışlar, fakat kaba değil. Arada çok büyük bir fark var. Günümüz kadını erkeğin sert tabiatını, filmlerdeki romantizm sosuna batırılmış erkeklere bakarak kabalık olarak yorumluyor ve erkeklere kızgınlık besliyor.

 

Biz kadınlar, bir şey işimize gelmezse içimizi rahatlatmak için çıkış yolları ararız.

 

Allah’ın emrini inkar edemeyeceğimize göre ahrete kadar kendimizi oyalayacak sebepler bulmamız lâzım ki iç sesimiz bizi dürtüp rahatsız etmesin.

 

Bulmak isterseniz bahane tükenmez: “İtaat etmiyorsam sebebi var canım. Allah bu kocaya itaati emretmemiştir herhalde. Bu adam geçmişte bana şöyle şöyle haksızlık yapmıştı. İlmî ehliyeti yok. Namazını ancak kılıyor. Gelsin peygamberimiz gibi bir erkek ona itaat edeyim.”

 

Allah(c.c) âyette "İyi kadınlar, iyi erkeklere itaat ederler." buyurmuyor. İtaat edilmesi gereken erkeklerin vasıfları sayılmamış. Kadının koca olmasını kabul ettiği erkek itaati hak etmiş oluyor bu durumda.

 

Kadın ya kocasına itaat edecek ya da onu koca olacak vasıflarda görmüyorsa boşanacak. “Hem yaşarım hem de adamı adam yerine koymam, süründürürüm” gibi üçüncü bir alternatif dinimizde yok.

 

Pek çok dindar kadın kocasını beğenmiyor, takvalı bulmuyor. Kimi kocasının nafile oruç tutmamasından, kimi televizyona bakmasından, kimi müzik dinlemesinden, kimi kocasının çok kitap okumamasından dolayı dertli.

 

Kocalarını kendileri kadar asil bulmadıkları için onları basit zevkleri olmakla suçlayıp aşağılayan ve kocalarından daha fazla ibadet ettikleri için de kendilerini pek bir takvalı ve saliha hanım zanneden kadınlar çok.

 

Oysa Allah (c.c) "Sâliha hanımlar kocalarına gönülden itaat ederler." buyuruyor. "Kocalarını kendilerinden aşağı görürler." demiyor.

 

Kadınlar bildikçe öğrendikçe koca beğenmemeye başlıyorlar. Erkekler işle güçle uğraşırken kadınların bilgi edinmek için pek çok kaynağı var. Televizyonda pek çok konuda uzman kişiler çıkıyor, pek çok konu konuşuluyor. Geçenlerde bir teyze gördüm, televizyonda şifalı bitkilerle ilgili program izlemekten konuya epeyce vâkıf olmuş etrafına tavsiyelerde bulunuyordu.

 

Sonra internet var, kitaplar var ve kadınların okumak için zamanları var. Ayrıca sürekli seminerler, konferanslar düzenleyen belediyeler, vakıf ve dernekler var. Buralara da kadınlar daha çok katılıyor.

 

Bilgi güzel bir şey. Fakat her güzel şeyin düşmanı vardır. İlmin düşmanı da kibirdir. Şeytan da âlimdi fakat ilminin getirdiği kibir ile Allah’a isyan etti ve rahmetten kovuldu.

 

Materyalist bir çağda egolarımız sürekli dürtüldü için en çok kendimizi beğenir olduk. Kibir insanları Allah’ın rahmetinden ve insanların gönlünden kovduran, gözden düşüren en tehlikeli huydur. Kibir şeytanın en sevdiği günahtır. Kibir, gurur ve inatla da yakın kardeştir. Sakınmak lâzım. Kibir konusunu kitaplardan çok okumak lâzım.

 

Velev ki erkek bilgi, zenginlik, eğitim gibi konularda kadından daha geride olsa bile mademki Rabbimiz aileye yönetici olarak seçmiş, her hal-u kârda kadın kocasına itaatli ve saygılı olmak zorundadır.

 

Teşbihte hata olmaz derler, üniversite mezunu bir çalışanın ilkokul mezunu diye patronunu beğenmeyip istediklerini yapmaması, isyankar olması mümkün müdür?

 

Ya orda çalışmayacak ya da patron olarak onu kabul ediyorsa saygılı olacak.

 

Çalışan kadın iş yerinde patronuna gayet saygılı, onun eğitimini sorgulamıyor. Maaşını alabilmek için patronun emirlerini yerine getiriyor ve kendini ezik falan hissetmiyor. Fakat aynı kadın eve gelince kocasının iki sözüne tahammül edemeyip saygı sınırlarını aşıyor.

 

Allah’ın emrine karşılık, patronun parası daha öne geçebiliyor maalesef. Halbuki eşi de ailenin maddi manevi sorumluluklarını taşıyor.

 

Bizden önceki nesilde erkeğe saygı vardı; fakat bu gönülden bir saygı değildi genellikle. Kadınlar erkeklerden korktukları için zoraki saygı duyarlardı. Erkek düşmanlığının üzerine güzel bir saygı inşa etmek zaten zordur. Kadın kocasının karşısında konuşmaz; ama bunu kendine dert eder, içinde biriktirir. Mutfağa gitse, çocuklarına kocasının ardından konuşur, çocukları babasına düşman eder, komşuya gider, kocasını çekiştirir. Ezik psikolojisi içinde yaşar.

 

Oysa Allah zoraki bir itaatten bahsetmiyor. Gönülden yapılacak bir itaat istiyor. "Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş."

 

Allah (c.c) bu ayette saliha kadınları “kanitat” olarak vasıflandırmıştır. “Kunut” severek isteyerek itaat üzere olmak, demektir. Zoraki, hoşlanmayarak, içinde sıkıntı duyarak ara sıra yapılan bir ita­at değil, tam aksi isteyerek, severek, içinden gelerek itaat edilmesi Rabbimizin emridir.

 

Bu da ancak nefsine tapınmayan ve Allah'ın rızasını isteyen mü'min hanımlar için mümkündür. Çünkü evin reisini erkek olarak Allah(c.c) tayin etmiştir. Sonuçta kocaya itaat Allah (c.c) itaattir.

 

Âyeti Kerîme itaat emrinden sonra şöyle devam ediyor:

 

“Hem de Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri gizlide de (kocalarının olmadığı yerde de ırzlarını ve kocalarının mallarını) koruyanlardır.”

 

Kadınlar, namuslarını ve kocalarının mallarını korur, kocalarının sırlarını ifşa etmez ve kocalarıyla kendileri arasında gizli halleri başkasına anlatmazlar. Allah’tan korktukları için kocaları olmadığı zaman bile onların haklarını korurlar.

 

Maalesef ki günümüzde itaatin tam aksi eşitlik davası ile karı koca arasında mücadele körükleniyor. Ne de olsa bir toplumu yıkmanın en iyi yolu aileyi yıkmaktır. Biz de bu tuzaklara çok çabuk düşüyoruz. Bir türlü mutlu olamıyoruz.

 

Oysa elimizde Yaradan'ımızın mutluluk reçeteleri var, daha niçin mutsuzuz ki? Kadınlar için ilaç biraz acı gibi görünüyor; ama o ilacı almadan şifa mümkün değil.

 

Sema Maraşlı - Haber 7

  • Like 4

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah gönlümüze göre değil, Rabbimin hoşnut olacağı bir yazı kaleme almış Sema hanım ablamız.

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bunları bir kadının ağzından duymak, saf niyetli dillerden dinlemek, Kuran_ı Kerim'de ayetleri okumak insana hoş geliyor. Ancak bir erkeğin kadını "Bana itaat etmiyorsun!" diye eleştirmesiyle kadının erkeği daha az takvalı ya da az bilgili diye küçük görmesi arasında ne fark var? Yazıyı okurken bu soru geldi aklıma.

Bu konuda; özellikle yukarıda geçen Hadis-i Şerif'i örnek göstererek bir çok erkek nefsani bulduğum itaat ettirebilme arzusuyla çıkıyor karşımıza. Erkek bunu sırf Allah rızası için mi istiyor kadından yoksa kendi nefsi için istiyor mu bunu düşünmeli tartmalı. Hem deniyor ki kadın tatlı dille istediğini yapabilir, yaptırabilir bu durum erkek için de kadının ona itaat etmesini sağlama anlamında geçerli olmalıdır. Bu tür şeyler ne kadar şart olsa dahi (kadının erkeğe itaat etmesi de erkeğin karısına güzel davranması da) karşılıklıdır, reaksiyon etkisi verir. Hı vardır itaat etmeyen kadın onu bir erkek çeker o onun takvasıdır belki, vardır kadın kocası sırf nefsi için itaat bekler gene de itaat eder Allah rızası için güzeldir. Yazı da bir yerde kadın itaat etmiyor boşansın demiş kadının böyle bir yetkisi yok benim bildiğim kadarıyla İslam'da.

Daha çok şey denebilir bu mevzuda yazıya eklemeler yapılabilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bunları bir kadının ağzından duymak, saf niyetli dillerden dinlemek, Kuran_ı Kerim'de ayetleri okumak insana hoş geliyor. Ancak bir erkeğin kadını "Bana itaat etmiyorsun!" diye eleştirmesiyle kadının erkeği daha az takvalı ya da az bilgili diye küçük görmesi arasında ne fark var? Yazıyı okurken bu soru geldi aklıma.

Bu konuda; özellikle yukarıda geçen Hadis-i Şerif'i örnek göstererek bir çok erkek nefsani bulduğum itaat ettirebilme arzusuyla çıkıyor karşımıza. Erkek bunu sırf Allah rızası için mi istiyor kadından yoksa kendi nefsi için istiyor mu bunu düşünmeli tartmalı. Hem deniyor ki kadın tatlı dille istediğini yapabilir, yaptırabilir bu durum erkek için de kadının ona itaat etmesini sağlama anlamında geçerli olmalıdır. Bu tür şeyler ne kadar şart olsa dahi (kadının erkeğe itaat etmesi de erkeğin karısına güzel davranması da) karşılıklıdır, reaksiyon etkisi verir. Hı vardır itaat etmeyen kadın onu bir erkek çeker o onun takvasıdır belki, vardır kadın kocası sırf nefsi için itaat bekler gene de itaat eder Allah rızası için güzeldir. Yazı da bir yerde kadın itaat etmiyor boşansın demiş kadının böyle bir yetkisi yok benim bildiğim kadarıyla İslam'da.

Daha çok şey denebilir bu mevzuda yazıya eklemeler yapılabilir.

 

 

Olay elbetteki iki tarafın da karşılıklı anlayışlı olmasından geçmekte. peygamber efendimiz sav hz. ali ra ve hz. fatıma ra. yı nikahlarken "ya ali seni fatımaya köle olacaksın, ya fatıma sen de aliye cariye olacaksın" buyurmakta. kadının ve erkeğin vazifeleri, sorumlulukları, vs... dinimiz tarafından belirlenmiş.bu hükümleri biz koymadık bize ancak itaat etmek, tatbik etmek düşer. evli biri olarak Allahu Tealaya bana saliha bir hanım verdiği için dua ne kadar şükretsem azdır. (maşallah diyelim nazara kalkandır). ben bu dünyada hanımımdan razıyım cenabı hak da ahirette kendisinden razı olsun inşallah...

 

evlenecek olanlar, evlenmeyi düşünenler de ellerini kaldırıp dua ederken salih erkekler ve saliha kadınlar için dua etsinler. Allah büyük, gönlünüze göre biri çıkıyor işte.Elhamdulillah...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sema Maraşlı güzel noktalara temas etmiş, Allah razı olsun kendisinden

 

Yasaklanmadan kadına şiddet bitmez!

 

Neden olaylara hep tek taraflı bakar olduk? "Kadına şiddet arttı." diye basında her gün haberler çıkıyor. "Şiddet sadece kadına karşı mı arttı?" Hayır. İnsana, hayvana, eşyaya, her şeye karşı şiddet arttı.

 

Şiddetin genel olarak neden bu kadar arttığını konuşmak medyanın işine gelmiyor." Ucu kendilerine dokunur." diye olabilir mi acaba?

 

Hemen her gün "kadına şiddet, kadına şiddet" deyip duruyorlar. Gerçi kadına şiddetin artmasında da medyanın parmağı çok fazla.

 

Çıplak kadın fotoğrafları, arka sayfa, ön sayfa güzelleriyle kadın bedenini cinsel obje haline getiren medya organları, kadının saygınlığını ve erkek gözünde değerini yok etti.

 

Tecavüzlerin hiç eksik olmadığı, tecavüz sahnelerinin internette tıklanma rekorları kırdığı dizilerin çokça yayınlandığı ve izlendiği bir ülkede tecavüz ve şiddet artmasa şaşırmak gerekir.

 

"Aile içi cinsel istismarlar arttı." diye güya şikayet eden gazetelerin televizyon kanallarındaki diziler: "Yengesiyle yatan yeğenler, ağabeyinin nişanlısında gözü olan kardeşler, aynı adamı seven kız kardeşler ve kızıyla aynı adama aşık olan anneler" in hikayeleri ile dolu. Her akşam ekran başındaki çocuk, genç, yetişkin milyonların zihin dünyası ne hale geliyor, bilinçaltına ne tohumlar atılıyor, bunları sorgulamak gerekmiyor mu?

 

Gençlik dizilerinin konuları ihanet ve aldatmaysa, genç kız ve delikanlı anne babasıyla içki kadehi tokuşturuyorsa, gençlerde alkol tüketiminin artmasına da şaşmamak gerek.

 

Kadına şiddeti önlemek için tedbirler konuşuluyor, araştırılıyor. Hapis cezası, kadınların kollarına bileklik, psikolojik yardım gibi. Bunların hiçbiri şiddete çözüm olmayacaktır. Bir kısmı kısa vadeli çözümler, bir kısmı da uzun vadede kadını daha büyük bir şiddete maruz bırakabilecek çözümler.

 

Psikolojik yardım en iyisi gibi görünüyor; fakat psikolojik yardımın faydalı olması için devamlılığının olması ve yardım alan kişinin alkol problemi olmaması gerekir. Hapis cezası ise daha kötü. Koca kadına iyici kinlenip çıkacaktır hapisten.

 

Kadına şiddeti bitirmek için önce sebepleri ortadan kaldırmalı. Bunun için ne yapmak lâzım, ona bakılmalı. Öncelikle:

 

1-Televizyon dizilerinin konuları kesinlikle denetimden geçmeli, ailenin ahlakını ve ruh sağlığını bozacak konuların işlenmesine izin verilmemeli.

 

2-Aile içi şiddet haberleri yasaklanmalı. Bir ara intihar haberleri vardı basında, o sıra intiharlar arttı. Şiddet haberleri arttıkça da şiddetin arttığını hepimiz görüyoruz. Bu yayınlar kesinlikle denetim altına alınmalı.

 

3-Alkol yasaklanmalı. İçkiyi yasaklamadan, kadına şiddeti azaltmak asla mümkün olmayacaktır. Son yıllarda işlenen kadın cinayetlerini internetten araştırdım. Neredeyse hepsinde erkekler alkollü. Alkol kiminin derdini azdırır, kiminin neşesini. Derdi çok olan alkolü de alınca acısını çıkaracak yer arıyor. Karısı da en yakınında olarak zülüm görüyor. Çocuklarının ekmek parasını alkole yatıran, içince evine gelip çocuk, kadın demeden saldıran erkeklerin düzelmesinin tek çaresi alkolü bırakmaları olacaktır.

 

Alkolün insanın aklını geçici sürede olsa bozduğu bilinen bir gerçek. Alkol kimine de fazlaca keyif veriyor. Maneviyat eksiği olanlar bir kaç saat şen kahkahalar atacaklar, diye bu kadar kadın zülüm görmek zorunda değil.

 

Şiddetin en çok olduğu ülkeler ya açlığın, yoksulluğun çok olduğu ülkeler ya da alkol tüketiminin yüksek olduğu ülkeler. Yoksulluğun çok olduğu sömürge ülkelerde de evine ekmek götüremeyen erkeğin ruh sağlığı bozuluyor, acısını yüzüne bakmaya utandığı ailesinden çıkarıyor.

 

Ülkemizde de ailede yoksulluk ve alkol bir araya gelince cinayetler önlenemiyor.

 

İngiltere İç İşleri Bakanlığı'nın yaptığı açıklamaya göre İngiltere ve Galler’de 2010 yılında "Bir milyon kadın aile içi şiddete maruz kalmış." Bir yılda bir milyon kadın aile içi şiddet görmüş. Çok büyük bir rakam.

 

İngilizler de "Ne yapabilir de kadına şiddeti azaltabiliriz?" diye araştırmalara hız vermişler. Su gibi alkol tüketilen bir ülkede alkolü yasaklamadıkça kadına şiddeti azaltamayacaklardır.

 

4-İnsanların manevi yönlerini güçlendirecek çalışmalar yapılmalı. Dünyada şiddet arttı; çünkü maddi hazlara yönelim arttı, maneviyat geri planda kaldı. İnsan sadece bedeni zevklerle mutlu olacak bir varlık değil. Öyle olsaydı hayvanlardan bir farkımız kalmazdı. Ruhun da zevk alması, tatmin olması lâzım. Yaradan'ımız ilâhi kelamında "Kalpler ancak Allah'ın zikri ile mutmain olur." buyuruyor. Kur'an-ı Kerîm de "zikir" kelimesi "Allah'ı hatırlamak, namaz, dua, ve Allah'ın ismini tespih etmek" gibi geniş bir anlamda kullanılıyor. Kalp ancak Allah'a yöneldiğinde rahatlayıp huzura kavuşuyorsa, o halde maneviyatımızı güçlendirmeliyiz, etrafa saldırmamak için.

 

5-Erkek düşmanlığına son verilecek çalışmalar yapılmalı. Alkoliklerin ve ruh sağlığı bozuk olanların uyguladığı şiddetin suçu, bütün erkeklerin üzerine yüklenmemeli. Hayat şartlarının çok zor olduğu günümüzde pek çok erkek ailesinin geçimi, onların rahat etmesi için büyük mücadeleler veriyor; fakat kıymeti bilinmiyor.

 

Dizilerde erkeklere sürekli hakaretler ediliyor. Çocukların izlediği sihirli dizide baba bir köpeğe dönüşmüş. Çocukları köpeğe "baba" diyor. Aileyi ayakta tutan şey saygıdır. Erkeğe saygı yok olursa, aileyi ayakta tutmak biraz zor olur.

 

6-Ailelere iletişim üzerine dersler verilmeli. Erkeklere öfke kontrolü, kadınlara da eşleri ile nasıl konuşacakları öğretilmeli. Bir erkeğin beden gücü inkar edilemez bir gerçek. Kızgın bir adamın karşısında yapılacak en akıllıca şey susmaktır. Fakat günümüz kadınları susmayı bilmiyor. "Kadın hakları, kadın hakları" diye kadınları kışkırtıyorlar, onlar da gaza geliyorlar.

 

Kadınlar erkeklerle evin içinde iktidar mücadelesine giriyorlar. Sonuç olarak kadınlar da mutsuz oluyor erkekler de.

 

Bir aile vardı. Vardı diyorum şimdi ayrıldılar. Erkeğin işi gereği silahı var, uzun boylu iri yarı bir adam. Kadın da ufak tefek; ama dili beş metre. Kocasına kızdığı zaman ağzına ne gelirse sayıyor. Şerefsiz, namussuz, ayı, sen de erkek misin?...İnsan canından korkar, adamın belinde silah var.

 

Kocası kadına şiddet falan da uygulamıyordu. Sadece kadının kafasındaki koca olamamıştı. Şimdi bu adam alkol alsa bu kadının hakaretlerini böyle sabırla geçiştirebilir mi? Ayrıldıklarını duyunca sevindim; çünkü sonları hiç iyi görünmüyordu.

 

Özetlersek medyaya çeki düzen vermek şartıyla, alkolü yasaklayarak ailede büyük şiddetleri, kadınlara kocalarına hakaret etmeden konuşmayı öğreterek de küçük şiddetleri en aza indirebiliriz. Tamamen bitirebiliriz, diyemiyorum; çünkü her zaman istisnalar olacaktır. Fakat bu ikisi yapılırsa çok büyük bir yol kat edileceğine eminim.

 

Sema Maraşlı / Haber 7

[email protected]

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...