Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mitajanı

Evet, Ben Bir Vatanseverim

Recommended Posts

Samuel Johnson diyor ki, “Vatanseverlik, alçakların son sığınağıdır.” Yanlış anlaşılmasın, vatanseverlik alçaklıktır demiyor bu söz; vatanseverlik, alçakların alçaklıklarını gizlemek için sığındıkları son limandır diyor. Çünkü temiz, tertemiz bir şeydir vatanseverlik. Beyazdır. Kirletilmemiştir. İşte o nedenle, alçaklar, günün birinde alçaklıkları ortaya çıktığında, kendilerini aklamak için “vatansever” rolüne bürünürler. Olabilir. Alçakların, mantar gibi bittiği bir durumda, bize düşen, vatanımıza küsmek değildir; aksine vatan marşımızdaki gibi birbirimizi arkadaşça uyarmaktır; “arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın” demektir. Yetmedi, “ferman padişahınsa dağlar bizimdir” demektir. Çünkü, padişahtan da önce bizimdir vatan. Evet, cümle alem bilsin ki “vatan”, padişahlara, diktatörlere, krallara karşıdır. Bizimkiler, yani atalarımız, mesela bir Namık Kemal, bir Ziya Paşa, niye bu ülkeye vatan dediler biliyor musunuz? Çünkü bu ülkenin, bu toprakların padişahın “mülkü” olmadığını bizzat padişaha hatırlatmak için. Şimdi birileri, kendini bu ülkenin sahibi sanıyorsa, bunun için cinayetler işliyorsa, gelin canlar bir olalım sözüne kurşun sıkıyorsa, senin benim keyfimize limon sıkıyorsa bugünün şairlerine, bugünün vicdanlı insanlarına düşen, vatan haini olduğunu ilan etmek değil, tam aksine, yeni bir vatan mersiyesi yazmaktır.

 

Evet, buraya vatan demek, “Senden büyük Allah var padişahım” demektir: Bilesin ki, mülk yalnızca Allah’ındır padişahım. Ama bu topraklar, ırmaklarıyla, dağlarıyla, ovalarıyla, gökyüzüyle; tarihiyle, kültürüyle, ezanlarıyla, müzikleriyle, şiirleriyle, hikayeleriyle, acılarıyla, sevinçleriyle, bayramlarıyla salt bir coğrafya olmaktan çok daha büyük bir değer olan işte bu topraklar, onun üzerinde bir hayat, bir tarih, bir medeniyet inşa eden, bir aile kuran, arkadaşlıklar kuran milyonlarca insan için, yani bizim için bir vatandır padişahım, bunu bilesin.

 

Evet, ben vatanımın alçakların eline geçmesini istemem. Eğer bir alçaklık sezmişsem de, alçaklar yüzünden vatanıma küsmem. Alçaklar yüzünden vatanımdan ayrılmak zorunda kalırsam, gurbete düşerse yolum Mehmet Akif gibi, Nazım Hikmet gibi, içimde hasret doğar. Evet, hasret. Öğrendiğimiz bir duygu değildir bu, sahte olması da imkansızdır, hasreti kurgulayamazsın, o hep oradadır, o hep içimizde bekler, yoksun ve yoksul kaldığımızda, vatansız kaldığımızda ortaya çıkıverir. Yakar içimizi. İşte o zaman, “memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak” dizesi düşer dilimize. Amerikalı olsaydık, belki Dylan Thomas’tan bir dize düşerdi dilimize; belki Bob Dylan’dan bir şarkı. Ama ben bu topraklara aidim ve benim hasretim buralı bir şairinki gibidir. (Eliot boşuna dememiş: Şiir en milli sanattır!) Bilirim ki, derdimden en iyi bu toprakların şairi anlar çünkü. Gurbetteyken, gönlüm bu ülkenin hasretiyle yanarsa, “ben ordan geçerken biri, amca dese, girsem içeri” isterim… Hemşerim memleket nere diye söze başlasa da tanış olsak isterim.

 

Evet, ben bir vatanseverim. Bir karıncanın yuvasını sevdiği gibi seviyorum vatanımı. Bir arının kovanını savunduğu gibi savunurum vatanımı.

 

Adım Murat. Aslı Arapçadır. Ama Araplar bu kelimeyi çocuklarına çok ama çok nadiren isim olarak verirler. Çünkü onlar daha çok murat ederken kullanır bu kelimeyi, oysa parçası olmaktan şeref duyduğum bu millet, onu özelleştirmiştir; bu topraklarda yaşayan yüzbinlerce çocuğun adıdır Murat; adımı seviyorum; adımın 5 padişaha ad olmasını seviyorum… Çünkü o isim bu vatana özgüdür. Bize özgüdür. Bana özeldir.

 

Oğlumun adı Ömer. Aslı Arapçadır. Ama Araplar “Ömer” demezler, Omar derler. Şu yeryüzünde onu “Ömer” diye telaffuz eden yalnızca bizleriz. Oğluma bu ismi verirken murat ettim ki, dünyanın neresine giderse gitsin, adını söyler söylemez ait olduğu vatan bilinsin. Eğer vatanım olmazsa oğlumun adının anlamı da kalmaz. Tanrım, ben nasıl vatan haini olurum?

 

Kızımın adı Elif. Aslı Arapçadır. Ama onu Türk kılan şey, benim onu çocuğuma Karacaoğlan yüzünden vermiş olmamdır. Çünkü bizler, Karacaoğlan’ın mirasçıları olan bizler, “İncecikten bir kar yağar, tozar elif elif diye” bir sevmek biliriz. Bizden başka kimselerin bilmediği bir sevmektir bu. Bu vatana özel bir sevmektir. Böyle bir sevmek görülmemiştir.

 

Ben bir zebra olsaydım; otların yeşerdiği her yeri vatan sayardım kendime, vatan doğduğum değil doyduğum yerdir derdim; doyduğum, otlandığım… Ama ben bir zebra gibi yaşayamam, derdim doymak değildir ki dermanım otlanmak olsun. Bir Amerikalı olsaydım, benim vatanım para kazanabildiğim yerdir diyebilirdim. Ama derdim para kazanmak da değildir. Benim derdim toprağa ait olmaktır, doğduğum topraklara ait olabilmektir; orada bir hayat kurabilmektir. Üstelik sadece doğduğumuz yer de değildir vatan, sadece yaşadığımız yer de değil; aynı zamanda ölmek istediğimiz yerdir vatan.

 

Evet, ben bir vatanseverim. Belh’ten kalkıp gelen ve burada, bu topraklarda Belhli bir adam olmaktan çıkıp Rumî’ye dönüşen Mevlana’yı seviyorum. Eşeğine ters binen Nasrettin Hoca’yı seviyorum. Hoca’nın mayaladığı gölün, alelade bir göl olmadığını, o gölün Anadolu olduğunu, o gölün bu vatanın ta kendisi olduğunu biliyorum. Yunus Emre’yi seviyorum, bize yepyeni bir dil armağan eden Yunus Emre’yi. “Yunus ki süt dişleridir Türkçe’nin” diyen Cemal Süreya’yı seviyorum. Aradaki binlerce şairi seviyorum, o günden bugüne sessizce yaşayıp giden milyonlarca insanımızı seviyorum. Fatih’in İstanbul’u fethedişini, Orhan Veli’nin İstanbul’u dinleyişini, Yahya Kemal’in İstanbul’a dönüşünü seviyorum. İstanbul’un işgalden kurtuluşunu seviyorum. Bu memleketin insanının halay çekerken de, horon teperken de, bir kalenin burçları gibi hep kol kola, omuz omuza oluşunu seviyorum. Bu ülkenin insanının yalnızlığı anlatırken “karpuz kestim yiyen yok” diyen türkülerini seviyorum. Paylaşmayı “bir fındığın içini yar senden ayrı yemem” diye tarif eden türkülerini seviyorum. Nerede yapayalnız bir taş görmüşse, nerede yapayalnız bir eser görmüşse ona Kız Kulesi, Kıztaşı, Kız Kalesi diyen insanımızın zarafetini seviyorum. Birileri yavşaklık yaptı diye bunları sevmekten vazgeçemem. Birileri puştluk yaptı diye vatanımı sevmekten vazgeçemem.

 

Bir gün, vatanımdan uzakta bir yerde yaşamak zorunda kalırsam vatanımı kalbime gömerim; ama isterim ki öldüğümde kalbim vatanıma gömülsün. Kalbim, bu toprakların bir parçası olsun isterim. Annemin, babamın, onun annesinin, onun babasının kalpleriyle çoğalan bu toprakların…

 

Murat Zelan, 4 Mart, afilifilintalar.com

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...