Justice 18 Report post Posted June 11, 2012 Kollektif Bilinci Kıran Bahadır: Addâs Hakikat habercisi, Hakk elçisi aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz, Uhud gününden daha çetin güne Tâif’te şâhid olmuşlardı. Kollektif bilincin makinistlerince yığınlara taşlatılmışlar, kâinatın gördüğü en ağır ezaya uğramışlardı. Rahmet Peygamberi, bu günden daha ağır bir güne, arz ve sema bu günden daha çirkin bir güne şâhitlik etmemişti. Efendimiz, yığınların taşlarından kurtulup, Tâif’in dışında bir ağaç gölgesine sığınır. Orada, yakarışların en yücesiyle, ciğerleri söken duâların en berrağıyla Hakk Teâlâ’ya seslenir: “Allah’ım, güçsüzlüğüm ve beceriksizliğimden ve halk nazarındaki hiçlik ve değersizliğimden Sana yakınırım. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Zaif ve kimsesizlerin sahibi Sensin. Sen benim Rabbimsin. Beni, bana ekşi yüz gösteren ve surat asan bir yabancıya mı, yoksa işimi eline terk ettiğim bir düşmana mı bırakıyorsun? Eğer Sen benden dargın değilsen, bu zorlukların hiçbiri benin için önemli değildir. Ancak Senin affın benim için her şeyden üstündür. Senin gazabına uğramaktan ya da Senin azabına düşmekten, karanlık perdelerini yırtan, dünya ile âhiret işlerinin düzenleme kaynağı olan yüzünün nûruna sığınıyorum. Tâ ki Sen, benden hoşnut olasın. Bütün güç ve kudret Senindir.” Bu duâ, semanın titremesine sebeb olmuş. Cibrîl-i Emîn en hızlı inişiyle aleyhissalâtü vesselâm Efendimizin huzuruna gelmiştir. Rabbinden, Rabbimden selâm getirmiş, isterse Tâif’i yerle bir edeceğini bildirmiştir. Rahmet peygamberi: “Hayır, belki Cenâb-ı Allah onların sırtından, yalnız Allah’a kulluk ederek O’na eş koşmayan kimseler yaratır.” demişlerdir. İşte bu duânın akabinde bir yiğit, bir bahadır îmân eder. Şöyle ki: Kollektif bilincin makinistleri, Rahmet Peygamberi’ni Tâif sokaklarında taşlatan mel’unlar, Rebi’a Oğulları Utbe ve Şeybe, yaptıkları alçaklıktan olsa gerek, ağaç gölgesinde oturan Peygambere acıdılar. Addâs adındaki Hıristiyan kölelerini çağırarak: “Tabağa birkaç salkım üzüm koy da, Muhammed’e götür” dediler. Addâs da öyle yaptı. Üzümü aleyhissalâtü vesselâm Efendimizin önüne koyduğu zaman, Efendimiz: “Bismillâhi” deyip üzümden yemeye başladı. Bunu duyan Addâs: “Vallâhi bu söz buranın halkı tarafından hiç söylenmeyen bir sözdür” der. Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz: “Anlaşılan sen buralı değilsin. Nerelisin?”diye buyurur. Addâs: “Ben, Ninova halkındanım”deyince, Efendimiz: “Sâlih bir kimse olan Yûnus Bin Mettâ’nın şehrinden mi?” Addâs: “Sen Yûnus Bin Mettâ’yı nereden tanıyorsun?”diye sorar. Aleyhissalâtü vesselâm Efendimiz: “Yûnus Bin Mettâ Benim kardeşimdir. Peygamber idi. Ben de peygamberim.”diye buyurur. Bunun üzerine Addas, aleyhissalâtü vesselâm Efendimizin üstüne kapanıp el ve ayaklarını öpmeye başladı. Karşıdan manzarayı seyreden mel’unlar, Utbe ile Şeybe: “Biz iyi etmedik. Vallâhi Muhammed onu da yoldan çıkardı.”dediler. Addâs, yanlarına döndüğü zaman, “Evin yıkılası ey Addâs, sen niçin bu adamın el ve ayaklarını öptün?”dediler. Addâs: “ Efendim, yeryüzünde bu adamdan daha üstün bir kimse yoktur. Bana öyle bir şeyden haber verdi ki, peygamberden başka kimse o şeyi bilmez.” Utbe ve Şeybe mel’unu da: “Allah sana iyilik versin. Olmaya ki bu adam seni dîninden etsin. Senin dînin onun dîninden iyidir.”dediler. Kollektif bilinçle yığınları köleleştirenler, ferdî bilinç, Muhammedî anlayış karşısında yalandan ilâhlarına, mazeret putlarına sığınırlar. Her put, zandan doğmuş kuru, cansız bir hükümdür aslında. İdris YILMAZ ( Sy : 39 Kırmızı YOL ) idrisyilmaz.blogspot.com 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites