Duhâ 30 Report post Posted September 24, 2012 Suyunu tüketmiş bir hayat gibiydi bakışları. Ellerinde var olan hıncı, yumruğuna gizlemesinden ürkmüştüm. Bana masal anlatmaktan yoksun halini sezdim gözyaşlarında. Artık şarkı söylemeyecek kadar titriyordu sesi. Artık bana yaz bahçeleri sunmayacak kadar yağmurlu bakıyordu gözleri… Korktum… Uzun soluklu yürüyüşler yaptık birlikte. Ara sıra yumruğuna gizlediği hıncını gönlüne iliştirip elimi aldı avuçlarına… Onunla el ele yürümek eskisi gibi bir nimet değildi. Bana çarpan yeşil gözleri eskisi gibi huzurum olmuyordu. Her bakışında, dünyaya eğreti gelen bir şeye bakar gibi, ha doldu ha taşacak bir su birikintisi gibi bakıyordu bana. Bildiğim bütün cümleleri ondan öğrenmişken, şen sesine hasret günlere doğruldum avuçlarının içinde. Terliyordum… Eskiye dair hiçbir şey yok denilebilirdi. Sadece namazını kılıyordu eskisi gibi. Ne çiçekleri suluyor, ne uzun geceler boyu yazıyor, ne de geceleri gelip üzerimi örtüyordu. Kimsenin bilmediği şarkıları dinlemiyordu artık. Ve sesiyle duyurmuyordu onları evimize. Canım acıyordu… Yeni bir alışkanlık edinmiştik. Elim ile hıncını takas ediyordu, beni evden alıyor, onu eve kilitliyordu. Yürüyorduk, yürüyorduk ve yürüyorduk. Ayakları huzursuz yorgunluğuna aldırış etmiyordu. Bir kere bile “ yoruldun mu?” demiyordu. Köyümüzün uzağında yer alan bir bahçeye gelip çiçeklere dokunup eve geri dönüyorduk. Kızgındım… Artık bende ona benziyordum. Elim, avucunun içinde hınca bürünmüş bir teri kokluyordu. Elimi öyle sıkıyordu ki… Bir kere bana baksa söyleyecektim ama… Gözlerini üzerime döktüğünde seslendim… — Anne, elim acıyor! Utandı… Elimi bırakıp bir taşa oturdu. Derin bir nefes aldı, uzun uzun bana baktı. Geride kalan bahçeye baktı. — Benimde oğlum, benim de, dedi… Aylar sonra “baban öldü” diyebildi… Asude Zeynep Toprak Quote Share this post Link to post Share on other sites