Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mumin

Mehmet Kısakürek: Bu Bir Komplo

Recommended Posts

Oğul Mehmet Kısakürek son dönemde Üstad Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili haberleri (Adnan Menderes’e yazdığı mektup) değerlendirdi...

 

TÜRK Düşün ve Edebiyat dünyasının ‘Üstad’ lakaplı Mütefekkiri ve Şairi Necip Fazıl Kısakürek, Duygu Leloğlu’nun sunduğu Kültür Eski Bakanı ve Birlik Vakfı Kurucular Kurulu Başkanı İsmail Kahraman ve Araştırmacı-Yazar Mustafa Yazgan’ın konuk olduğu ‘Gündem Özel’ programında anıldı.

 

Programa damgasını telefonla yayına bağlanan Oğul Mehmet Kısakürek’in sözleri vurdu.

 

Son dönemde Adnan Menderes’e yazdığı mektupla ilgili haberleri ‘Komplo’ olarak değerlendiren Mehmet Kısakürek, “Ben babamı tartışmam. Üstad’ın fikirlerini her ortamda tartışırım. Ama haberin özü babamın şahsiyetine yönelik bir mevzudur. Bu kati şekilde komplodur, bunu kimin tezgâhladığını da biliyoruz. Yayını takip ediyorsa kendini anlayacaktır. Ama kızaracak mı? Sanmıyorum. Ben bunu açıklarsam ülke birbirine girer. İşin siyasi tarafı da var başka boyutu da. Allah’tan başka kimseden korkan insanlar değiliz” diye konuştu.

 

“İFTİRA KAMPANYASI NAMERT İŞİ”

 

Necip Fazıl Kısakürek’in 18 yıl boyunca yakınındaki isimlerden biri olan Araştırmacı-Yazar Mustafa Yazgan ise Üstad hakkında ortaya atılan haberleri ‘Çirkin bir komplo’ olarak tanımladı. Bu haberlerin kale alınıp değer verilecek haberler olmadığını dile getiren Yazgan, “Ortada fol yok yumurta yokken mektup haberi nereden çıktı? Necip Fazıl ile ilgili bu iftira kampanyası namertlerin işi” diye konuştu.

 

“ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN PARA ALMASI NORMAL”

 

İsmail Kahraman ise Kısakürek’in örtülü ödenekten para aldığı tartışmalarını provokasyon olarak nitelendirerek şu açıklamaları yaptı: “Bu tür kışkırtmalar hedefine ulaşamaz. Çünkü Güneş balçıkla sıvanmaz. Necip Fazıl eserlerini hep bir istikamet üzerinde yazdı, asla lekelenemez. O, insan seven, abidevi bir edebiyat adamıydı. Ayrıca eser üreten sanat insanının örtülü ödenekten para alması çok normal. Edebiyatçı Yusuf Ziya Ortaç’ın şahsi ihtiyaçları için örtülü ödenekten para aldığını biliyoruz. Necip Fazıl öyle değil. Ona verilen para kültür hizmeti içindir. O kimseyi kırmayan nazik bir insandı.”

 

“DEMİREL İLE ARASI İYİ DEĞİLDİ”

 

Üstad’ın manasından pay almış güzide insanların entelektüel kesimdeki insanlar olduğunu vurgulayan Mustafa Yazgan, “Ayrıca Necip Fazıl şu anda bürokrasiye hakim olanların yüzde 85’inin rol modeli. Başbakan Erdoğan, Necip Fazıl’ın şiirlerini onun istediği üslupta okur” dedi. Yazgan, geçmiş dönemde Necip Fazıl’ın İsmet Paşa’nın yanlışlarını Doğu-Batı dergisinde keskin olarak vurguladığını da sözlerine ekledi. Kahraman ise Necip Fazıl’ın bir çile adamı olduğunu belirterek “Necip Fazıl’ın arası Süleyman Demirel ile ii değildi. Hatta onun için ‘Süleymanname’yi yazdı, Üstad’ın arası Menderes ile iyiydi” dedi.

 

 

Star

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çamur at izi kalsın mantığı. Ara ara belirli karalama kampanyaları ile Üstad'ı birkaç kişiye kötü tanıtsak kârdır mantığı ile çalışıyor islam düşmanı namertler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Habertürk TV'nin Necip Fazıl bombası yankı buluyor. Muhafazakar yazın dünyasının büyük ismi Necip Fazıl Kısakürek'in Adnan Menderes'e para için yalvardığı mektuplar,Cüneyt Özdemir'in hazırladığı 5N 1K'da masaya yatırıldı.

 

CNN Türk ekranlarında yayınlanan programda bir başka muhafazakar edebiyatçı Zaman yazarı İskender Pala'ya bomba etkisi yapan mektupları yorumladı. Pala, mektuplardaki dilin, içeriğin kabül edilemez ve savunulamaz olduğunu söylerken o dönemlerde telif hakkı diye bir kavramın olmadığını hatırlattı. Mektupları kendi döneminin değerleri içinde anlamak gerektiğini kaydeden Pala, Osmanlı geleneğindeki Caize adlı kuruma dikkat çekti.

 

OSMANLI'DA MARİFET-İLTİFAT İLİŞKİSİ BÖYLEYDİ

 

"Bu haberin kökenlerini biraz daha farklı ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Osmanlı döneminde Caize diye bir kurum vardı. Caize, telif haklarının olmadığı, dergilerin bayilerde satılmadığı çağlarda marifet ile iltifat arasındaki ilişkiydi. Bu ilişkinin içinde yetişmiştir bu haberde adı geçen insanların hepsi. Tabi ki bugünkü anlayışımızda siyasi bir partinin sanatını ortaya koyarak, hele edebi yazılarını ortaya koyarak çok nahoş gözüküyor. Benim de içime sindiremediğim ve acaba yumuşak bir yanı var mı demekle birlikte hiç bir yumuşak yanını da göremediğim çok sert bir anlayış."

 

BEN DE İÇİME SİNDİREMİYORUM

 

"Ama telif ücretinin sözkonusu olmadığı bir devirde yetişmiş ve o devirlerin geleneği içinde yer almış insanların bu tür tavırları bugün bizde yadırganıp incitici bulunabiliyor. Kendi çağlarında acaba nasıl düşünüyorlardı? Buna da bakmak lazım. Ben bu zor durumda kalsa insan sanatı ile böyle ilişki içine girebilir mi insan diye düşündüm. Kesinlikle bugün buna cevaz veremeyiz. Yapmamak lazımdır. En zor dönemde bile buna başvurmamak lazımdır. Ama o dönemde yapmışlar."

 

ULUDAĞLARA YAKINDAN BAKTIĞINIZDA ETEKLERİNDE ÇER ÇÖP GÖREBİLİRSİN

 

"Bir de şu var. İnsanların sanatçı kişilikleri ile insani kişiliklerini birbirine karıştırmamalıyız. Çünkü yüce ve ulu dağlara yakından bakıldığında eteklerinde çer çöp görebilirsin ama uzaktan baktığında onların heybetleri oldukları yerde güzel gözülecektir. Olaya biraz da böyle bakmak lazım."

 

CÜNEYT ÖZDEMİR'DEN MANİDAR KAPANIŞ!

 

İskender Pala, mektupları dönemin koşulları içinde açıklayıp "maalesef o dönemde böyle şeyler oluyordu" diyerek sözlerine son vermesi üzerine Cüneyt Özdemir'den çarpıcı bir ima geldi. Özdemir, imalı bakışlarını kameraya diktikten sonra "Sevgili seyirciler iyi ki günümüzde böyle şeyler olmuyor...!" dedi ve konuğunu uğurladı...

 

NECİP FAZIL MEKTUPLARDA NELER YAZMIŞTI?

 

Habertürk TV, 1960 ihtilalinden sonra asılarak idam edilen Başbakan Adnan Menderes ile Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur’un, Yassıada’da yargılanmasına neden olan yazar ve sanatçılara örtülü ödenekten verilen paralarla ilgili belgelere ulaştığını iddia etmişti. Habere göre, Menderes’in evinde yapılan aramada, örtülü ödenek harcamalarının binlerce makbuzunun olduğu kahverengi bir bavul bulunmuş, o belgelerden bazıları, örtülü ödenek davasına konu olan yazar ve sanatçılara yapılan yardımları ortaya koyuyordu.

Menderes’e gönderilen mektuplar arasında Necip Fazıl Kısakürek olmak üzere Peyami Safa, Yahya Kemal Beyatlı, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Cemal Kutay, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mesut Cemil Bey, Yusuf Ziya Ortaç ve ressam İbrahim Çallı’nın mektupları da yer almıştı. Gazete Habertürk'ün de geniş yer verdiği haber sür manşetten verilmiş, Necip Fazıl'ın mektupları öne çıkarılmıştı.

 

 

TV Haber

 

 

 

Pala asıl sen yumuşak karnı incitmemek için böyle konuşmuşsun. Gözümden düşmüştür biline. Kendisi askeri vazifesinden azledildiğinde düştüğü sefil durum Üstadla aynıdır, yani şartlar itibariyle. Senin de çaldığın her kapı yüzüne kapanıyordu.Yakıştı mı sence şu nahoş çıkış? Yakışmadı Pala yakışmadı. Allah'tan günümüzde böyle şeyler yok diyen Cüneyt tweetrda blokladım cicim seni. Bir kere siz o satılmış edyanın kalemşörlerini çok iyi bilirsiniz. Sürüden ayrılamayan pısırık aydın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

NECİP FAZIL TUTARSIZDI

 

Necip Fazıl hakkındaki ilk tarihi gerçekleri kendisinin yazdığını belirten Taner Timur; "Necip Fazıl hayatında büyük tutarsızlıklar olan bir kişi. Ancak Menderes döneminden itibaren oldukça tutarlı bir yol izliyor ve şeriat devleti kurmak istiyor. Bugün bu iktidar onu bayrak olarak gösteriyorsa bunu açıklaması lazım" dedi.

 

 

Ahah ilk tarihi gerçekleri bu yazmışmış, kimdir bu tanımıyorum bile. Neymiş bu tarihi gerçekler bir bileydik iyiydi. Şeriat devleti kurmak ha, evet cevap ver Erdoğan nasıl irticayı, şeriati getirirsin ve niden hala gelmedi?!

 

Komedisiniz ya bu kadar kazma-kürek sallar kelam edilir mi yavrum?Tvye ilk defa mı çıktın onun heyecanı mı kuzum?Git bi yüzünü yıka gel hadi bakiyim.

 

gazeteciler.com mudur ne zırvadır burayı takip etmeyiverin, saniyesinde sinirlerimi zıplattılar. Yandaş hainler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şairler sultanı Necip Fazıl Kısakürek'in bir dönem yaşadığı bohem hayat ve içine düştüğü kumar illeti onu eleştirmek isteyenler için her zaman elverişli bir alan oldu. Ancak Üstad, önceden bu durumu tahmin etmiş olacak ki, Kafa Kağıdı, Babıali gibi eserlerinde yaşadıklarını ve nedenini, niçinini en ince ayrıntılarına kadar anlatmış, bunları geride bıraktığını ifade etmiş ve 'Ben geçmişimi dürdüm, büktüm ve kaldırıp çöpe attım, bu çöpleri ise ancak kediler ve köpekler karıştırır' demişti. Fakat Üstad hakkındaki itham ve eleştiriler sadece bu alanla sınırlı kalmıyor. Bir kumarhane baskınında orada olması, ırkçı olduğu, geçtiğimiz günlerde de örtülü ödenekten para alıp kumar için harcadığı gibi iddialar tekrar tekrar dile getiriliyor. Üstad Necip Fazıl'ın askerlik dışında bir an bile yanından ayrılmayan büyük oğlu Mehmet Kısakürek'e bu iddiaları internet üzerinden sorduk. Kendisini bulmuşken de evdeki Necip Fazıl'ı da konuştuk. Mehmet Kısakürek Üstad'ın onlara özel, hepsini kırıp geçiren espri ve şaka seansları olduğunu, babasının kritik açmazlarda hep annesine danıştığını anlatıyor. Kumarhane baskınının Demokrat Parti'deki Celal Bayar'a bağlı olumsuz kanadın eseri olduğunu söyleyen Kısakürek, örtülü ödenek iddiaları gerçeğinin hem kendilerinde, hem de babasının Menderes kitabında olduğunu söylüyor ve ısrarlarımıza rağmen bundan daha fazla bir açıklama getirmiyor. 'O dönem hayatımızın en ızdıraplı dönemidir' demekle yetiniyor. Tüm bu suçlamalar karşısında ne hissettiğini sorduğumuz Kısakürek, 'Hiç…' diyor, sonra ekliyor; 'Ne yapalım? Seviyelerine inip, yaşadıkları çukura inip gırtlaklarına mı yapışalım?'

 

Üstadın çocuklarına yoğun temposunda bile zaman ayırdığını biliyoruz. Hatta babanız bir gün sizi kıramayıp ödevinizi yapmış. Bir baba olarak Üstad'ı anlatmanızı istesek… Nasıl bir babaydı?

Birkaç kelimeye sığdıramam. Onu baba olarak anlatmak bile kitaplık konu… Yalnız birkaç şey söyleyebilirim. Evvelâ müthiş bir hoşgörü… Ve nasıl bir sevgi, nasıl bir şefkat?.. Ve o sert görünüşünün arkasındaki görülmemiş yufka yüreklilik… Ve yine 'bize özel', hepimizi kırıp geçiren espri ve şaka seansları… Tabii neşesinin yerinde olduğu zamanlar…

Bu 've'ler uzar gider. Yalnız şu ödev konusuna dokunayım. Ödevlerden birine… Haydarpaşa Lisesinde okuyorum. Bir edebiyat hocamız var… Okulda lâkabı, bir harfle ifade edeyim; mesela (F…) Murat Bey (Bardakçı) daha iyi bilir; Orhan Veli'nin, bir zamanlar metresi olduğu rivayet ediliyor. Gençliğinde edebiyat toplantılarında şairlerle düşüp kalkmış. Bir gün 'babana selam söyle!' dedi. Söyledim. Babam önce güldü, sonra dedi ki: 'O (f) şimdi senin hocan mı?'

Lisede kompozisyon dersindeki notum hep 7 veya 8… Neden 9 veya 10 değil?.. Kolayı var, babama yazdırdım. O söyledi ben yazdım. Ödevler dağıtıldığı zaman, benim yazımın başında kırmızı kalemle yazılmış ders notum: '5'!.. Ve küçük bir ilave:

'Sen hiç böyle değildin. Ne oldu sana? Bu cümle düşüklükleri ve imlâ hataları sana yakışıyor mu? Baban görmesin!.. '

Babam çok gülmüştü.

 

NESLİHAN BÜYÜK KADINSIN!

Anneniz için 'Babamın hislerine danıştığı bir insandı' diyorsunuz. Anne ve babanız arasındaki ilişki nasıldı? Babanız annenize neleri danışırdı?

 

Muazzam bir bağ… Annemin ileriye dönük hisleri çok kuvvetliydi. Dehanın, eşyanın arkasını gören sezişleriyle atbaşı gider, onu teyid ederdi. Evet, çok kritik açmazlar karşısında annemin fikrini çok merak ederdi. Bu bir imtihan mıydı, bilmiyorum ama sonunda anneme gülerek hep şöyle derdi:

'Neslihan pes doğrusu… Sen büyük kadınsın!'

 

Evde baskın karakter anneniz mi babanız mıydı? Kardeşlerinizle aile ortamınızı düşündüğünüzde nasıl bir resim canlanıyor gözünüzde?

'Kim baskın!' diye bir şey yok… O şimdiki modern (!) ailelerin meselesi… Aralarında muazzam bir uyum vardı. Tabii ki, hepimiz, babamın elinde olmadan üzerimize attığı görünmez bir ağın altında yaşıyorduk. Bu bir şahsiyet ağı… Annemin de yabana atılır tarafı yoktu. Babama karşı sesini yükselterek konuşan bir tek anneciğimi hatırlıyorum. Resme gelince; onun bir benzeri yok… Ben şimdi o resme sığınıyor, o resimde yaşıyorum.

 

Babanız çok tanınan ve sevilen biriydi. Hiç babanızı kalabalıklarla paylaşma noktasında rahatsızlık duyduğunuz oldu mu?

 

Olur mu? Tam dersi; haz duydum, iftihar ettim. Ve hep ona hayran ateşli kalabalıklar önünde kendi liyakatsizliğimi düşündüm. Şimdi ise, günümüze bakarak kendime haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Ve şunu: Neden bana olan aşırı sevgisinde bir hikmet arayarak tesellimi bulmadım?..

Babanızın yazılarını dikte ediyordunuz. Büyük Doğu'yu sizin adınıza kurdurmuştu. Mutlaka ondan çok şey almışsınızdır fakat size özel bir eğitim verdi mi?

Hayır! Özel bir eğitim vermedi. Onunla her ânım ayrı eğitimdi. Tam 40 yıl –askerlik günlerim hariç- ondan bir ân bile ayrılmadım. Hiçbirimiz ayrılmadı. Kanatları altındaki sıcak iklimden… Zaten ne ayrılmak isteyen vardı, ne de bırakan…

 

GIRTLAKLARINA MI YAPIŞAYIM

Üstad Babıali ve Kafakağıdı kitaplarında kendi hayatını anlatmış. Ancak bu kitapların bazı bölümlerini kendisinin çıkarttığı, sansürlediği söyleniyor. Bu doğru mu? Öyleyse bu çıkartılan bölümler ne ile ilgiliydi?

 

Yalan!.. Daha doğrusu görülmemiş ahmaklık… Her halde bölümleri ayıran '………' işaretlerini üstadın çıkardığı yerler sanmışlar. Gülüyorum. Bir yandan da üzüntü duyuyorum. Muhataplarının haline bakın!..

 

Bir röportajınızda 'Gençlik dönemimde babam ile ilgili münasebetsiz ifadeler kullanıldığında sert bir biçimde reaksiyon gösterirdim' diyorsunuz. Ne gibi münasebetsiz davranışlar, ifadeler olurdu?

 

Cephedeki düşmanlarımızın değil de, safımızda görünen Müslüman geçinenlerin haline… Liyakatsiz, idraksiz kerpiç kafalıların Üstad'la ilgili ifadelerine, davranış biçimlerine… Deli olurdum, deli!.. Saymakla bitiremem.

Son günlerde Üstad'a yönelik suçlamalar karşısında nasıl hissediyorsunuz?

 

Hiç… Bu işin de gerçeği, hem bizde hem de bizzat Üstadın 'Menderes adlı kitabında mevcut… Tabii hangi gayeye hizmet ettiği tarafımızca malum çok aşağılık bir davranış… Ne yapalım? Seviyelerine inip, yaşadıkları çukura inip gırtlaklarına mı yapışalım?

Üstad yazdığı kitaplarda kendi hayatını anlatırken tüm zaaflarını da açık bir şekilde anlatıyor. Hatta bu sebeple eleştiriler de alıyor. Üstadın yaşantısını bu kadar açık bir şekilde anlatma gayesi ne idi?

 

Üstad'daki 'hakikat aşkı' gerek özel hayatında gerekse bütün eserlerinde onun en öne çıkan fakat atlanan özelliklerinden biridir. Başka ne söyleyeyim?

 

DOSTLAR İÇİN SUSUYORUM

Son dönemde örtülü ödenek davası üzerinden bazı haberler yayınlandı. Bu konu daha önce de dile getirilmişti. Önceki yıllarda da Üstadın ırkçı olduğu yönünde de iddialar ortaya atılmıştı. Sizce dönem dönem ortaya çıkan bu iddiaların sebebi nedir?

 

Cahillik, yobazlık, ahlaksızlık… O daima ırkçılığa bir ideoloji değil, sürüler halinde yaşayan hayvanlarda bile mevcut çok ilkel bir psikoloji gözüyle baktı ve bütün kıymetini zarf yerine zarfın içindeki cevherde buldu. Yani İslâm'da…

'Yürü altın nesli o tunç Oğuz'un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.'

Üstad biraz abartmış… Bence demir 'Oğuz'un'…

 

Üstad örtülü ödenekten para aldığını kendisi açıklıyor ve bu parayı davası için kullandığını ifade ediyor. Siz bu dönemlerde yaşananlara şahit oldunuz mu?

 

Hem de nasıl; nelere şahit oldum... O dönem hayatımızın en ızdıraplı dönemidir.

Altan Öymen kitabında kumarhane baskınının siyasi bir baskın olduğunu ve babanızın itibarını sarsmak için kurulan bir komplo olduğunu anlatıyor. Babanızın bu konuyla ilgili sizinle paylaştığı bir şey oldu mu?

 

Hayır! Çünkü her şey ortadaydı. Ve bu komplo, Üstad'ın bir muvazâ partisi nazarıyla baktığı Demokrat Partideki Celal Bayar'a bağlı olumsuz kanadın –ki Menderesi hep ayrı tutardı- eseriydi.

Sizce Necip Fazıl'ın gündeme getirilmesi söylendiği gibi iktidarı yıpratmaya yönelik bir girişim mi?

 

Şüphesiz... Yalnız o değil, o da var...

Üstad örtülü ödenek davasında birçok gazetenin örtülü ödenekten milyonlar aldığını söylüyor. Günümüzde medya guruplarının arkasında holdingler var. O dönemde basın için sermaye ihtiyacını örtülü ödenek mi karşılıyordu?

 

Tabii ki... Hem de ne paralar... Bunların hepsi köşeyi dönüp Menderes'e ihanet etmişlerdir.

Yaşananları komplo olarak nitelendirdiniz ve 'Bunu kimin tezgâhladığını biliyorum' dediniz. İsmini neden açıklamıyorsunuz?

 

İşi bu noktaya getireceğinizi tahmin etmiyordum. Tekrar edeyim: Evet, biliyorum!.. Onlar kendilerini ne kadar biliyorsa ben de onları o kadar... Fakat, sadece bazı dostlara zarar vermemek için yeri yerinden oynatmak istemiyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...