zuhurat 4 Report post Posted January 24, 2013 Merhaba efendim... Bu başlıkta, müsaade buyurursanız, acizane ve cahilane cür'etle, sevdiğim şiirlere yaptığım şerhleri paylaşacağım. Bereketli olacağını düşünüyorum... Yapılan şerhlerin her hakkı fakire mahsustur... Öncelikle şerhin ne olduğunu hep birlikte tarif edelim. Üstadın şiirlerini bu zamana kadar niçin şerh etmediler, onu da bir sorgulayalım. Yalnız şunu söyleyeyim, ben üstadın şiirlerini değil, başka şairlerin şiirlerini bu başlıkta şerh edeceğim inşaallah... Bence şerh; Edebî, hukukî yahud dinî eserleri herkes tarafından daha anlaşılır kılmak için tafsilatıyla açıklamak, izah etmektir. Mesela Şair Fuzûlî’nin Su Na’t-ı Şerif’ini (Su Kasidesi değil!) herkes anlayamacağı için şerh ederiz. Sadece dil içi çeviri yapmak, şiire vakıf olmamız için yeterli değildir. Fakat şerh yaparken, (özellikle şiir şerhlerinde) şiirde geçen kelimeler hakkında bilgi verilmesi icab eder. En ince ayrıntısına kadar. Mesela; şair meramını açıklamak için nerede hangi söz sanatlarına başvurmuş; Nerede iktibas yapmış, hangi ayet-i kerimelerden telmih yapmış, bunlar hakkında geniş bilgi verilerek satırlar tek tek açılır… Dini metinler; mesela Kuran-ı Kerim şerh edilmez, tefsir edilir. Tefsir de -tabiri caizce- bir nevi şerhtir. Fakat Kur’an-ı Kerim’i, hadisleri, ya da din alimlerinin ve ariflerinin sözlerini herkes kafasına göre çalakalem yorumlayamaz. Herkesin anlayış kabiliyeti, derecesi farklıdır. Ve her tefsiri herkes aynı derecede kavrayamaz. Aynı durum şerh için de geçerli olsa gerektir. Bir de haşiye vardır. Ana metnin sayfa kenarlarına açıklayıcı kısa yazılar şeklinde. O da bir nevi şerhtir. Fakat tekniği farklıdır. Hukuki metinler de şerh edilir. Zira bizim gibi sıradan insanlar hukuk terimlerini ddahi anlamakta güçlük çeker. Zira sürekli hukukla iç içe değilizdir. Hukukçuları, hukuk kuralarını, yasaları…vs halkın anlayacağı dilde açıklaması, bizlere anlatması gerekmektedir. Bir şiiri; daha doğrusu manası herkese açık olmayan “kapalı” eserleri şerh edebilmek için hem ilm, hem irfan, hem de edeb sahibi olmak gerekir. Her babayiğidin harcı değildir şerh. Büyük emekler verilmelidir. Günümüzde böyle insanlar var mıdır bilmiyorum ama şarih olmak için "bil"mek, "ol"mak ve ihlasla öylece "kal"mak lazımdır vesselâm... Bazı çeviri örnekleri (aslında şerh demeye dilim varmıyor, o yüzden çeviri dedim) Açılır bahtımız bir gün hemen battıkça batmaz ya Sebepler halk eder Hâlik, kerem bâbın kapatmaz ya Benim Hakk’a münacâtım değildir rızk için hâşâ Hüdâ Rezzâk-ı Âlemdir rızıksız kul yaratmaz ya İbrâhim Hakkı Erzurûmî Arif olan anlar lakin kısaca açmak gerekirse haddimize olmayarak şunları söyleyebiliriz: Hazret bu dörtlükte, bahtımızın elbet bir gün açılacağını, başımıza gelen ve bahtsızlıkmış gibi görülen olumsuzlukların elbet bir gün biteceğini; Allah'ın bizleri imtihan etmesini, -haşa!- rızk kapısının kapalı olması olarak algılamamamız gerektiğini latif ve beliğ bir üslupla beyan etmektedir efendim... Bir çeviri/şerh denemesi: Tahayyül eylesem ânı gönül huzuru bulur Tezekküründe visali kadar telezzüz olur İbrâhim Hakkı Erzurûmî O'nu dimağımda canlandırsam, hayale getirsem gönlüm huzuru bulur! O'nu unuttuktan sonra tekrar hayale getirsem, sanki O'na (sevdiğime) ulaşmış, O'na kavuşmuş kadar zevk ve tad alırım...! Bir açıklama/şerh denemesi: Cehd eyle bir ârif-i dânâyı bul Ya bir sânem-i lâtîf ü ra'nâyı bul Bu ikisinin biri nasib olmazsa Evkâtını zâyi' etme tenhâyı bul İbrâhim Hakkı Erzurûmî Çalış, bilge bir ârif, mürşid-i kamil bul. Ya da mülayim, yumuşak, nazik ve çok güzel bir sevgili; latif güzel sözlü birisini bul. Şayet bu ikisinin biri de nasib olmazsa, vakitlerini kaybetmeden boş, kimsesiz, yalnız bir yeri bul... Eşşek gibi ortalıkta dolaşma yani diyor Hazret... :) Bir çeviri ve şerh denemesi daha: Âdile fırsat da düşse kinden istib’ad eder Zâlim idbara düşerken dinden istimdâd eder Cennetmekân Neyzen Tevfik (Kolaylı) Hazretleri bu beyitte der ki: Âdil insanların ellerine, kendilerine kötülük yapanlara karşı intikam alma fırsatı geçse dahi nefreti kendilerine asla yakıştırmazlar! Yani intikam almazlar, hatta mütevazi bir tavırla kötülük yapanı hemen afvederler! Fakat zalimlerin işleri ters gittiğinde, dini inançlardan medet umarlar, yani Allah'a münafıklar gibi dua ederek bir de utanmadan yardım isterler…! Bir şerh/açıklama/çeviri denemesi: Söylemem derdimi hem-derdim olan âha bile Belki sînemdeki şu nâle-i cângâha bile Kendi bî-şübhe bilir râz-ı derûnum yoksa Ehl-i dil söyleyemez derdini Allâh’a bile Seyyîd Nesîmî Derdimi, benimle aynı derdden muzdarib olan sadrıma söyleyemem. Hatta, can evimdeki iniltici nağmelere dahi bu sırrı söyleyemem. Yoksa kalbimdeki sırlar kendini tereddüdsüz olarak bilir! İşbu yüzdendir ki, gönül ehli olanlar derdlerini Allah’a bile söyleyemezler… Ve bu sırra da sadece ehl-i dil olanlar vâsıl olur, vesselâm... Ahmet Kemal YILDIZ 02.12.2012, Kayseri Quote Share this post Link to post Share on other sites
zuhurat 4 Report post Posted January 25, 2013 Biz râh-ı emelde cüst ü cû etmemişiz Bir kimseye sarf-ı âb-ı rû etmemişiz Bir dergâha kendi dergâhından gayrı Allah bilir ki ser-fürû etmemişiz Nâbî Şerh: Biz, şiddetli emel yolunu öğrenmek için hiç kimseye bir şey sormadık, -heyhat ki- bu yolun basit raconunu da araştırmadık! Biz, basit adamlar ve basit-geçici dünya emelleri için namusumuzu harcamadık, harcattırmadık da! Onların raconu, bizim yolumuza sökmez! Hasılıkelam, biz, şerefimizle yaşamışız ve Allah'ın dergahından başka bir dergaha asla ve kata baş eğmemişizdir...! Quote Share this post Link to post Share on other sites
afk07 45 Report post Posted January 25, 2013 Acaba İbrahim Hakkı'nın şiirleri tekrar sadeleştirildi mi? Gayet anlaşılır geldi bana. Sadeleştirildiyse de çok güzel yapılmış gibi. Aslında diğer şiirleri de böyle. Şimdi aklıma geldi. Bilginiz var mı? 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ahmet Kayakesen 5 Report post Posted January 27, 2013 Allah razı olsun, çok güzel olmuş, elinize, emeğinize sağlık. Lâkîn, şu ifâde de neyin nesidir? "Cennetmekân Neyzen Tevfik (Kolaylı) Hazretleri" (?) Quote Share this post Link to post Share on other sites
zuhurat 4 Report post Posted January 27, 2013 Eyvallah efendim... Ben bu foruma tartışmak için gelmedim amma madem öyle dediniz, cevab vereyim. Bu forumdaki insanlar Merhum Necip Fazıl'ı -ister tefekkür manasında olsun, isterse edebi- üstad olarak görürler, öyle değil mi? Yani, "Üstad Necip Fazıl" demek yerine, "Üstad Necip Fazıl Kısakürek Hazretleri" de diyebilirsiniz -ki bu tip şeyleri kafaya takmamak lazımdır... İnsan, sevdiğine ve üstadına Hazret diyebilir. Tabii ki hakkını teslim edecek kadarıyla, fazla büyütmemek koşuluyla... Hazret kelimesi büyüklere hürmet maksadıyla söylenir. Neyzen Tevfik, bana göre büyük bir insandır, ben de ona böyle ithaf ettim. Ulu Hakan Abdülhamid Han Hazretleri, Gazi Osman Paşa Hazretleri... gibi. Yani, biraz geniş bakma lazım olaya diye düşünüyorum. Sonuçta biz sevdiğimiz üstadları -haşa- putlaştırmadıktan sonra mesele yok. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ahmet Kayakesen 5 Report post Posted January 28, 2013 Eyvallah, Allah razı olsun açıklama için; dinî mânâda kullanıp kullanmadığınızı merak etmiştim yalnızca, yazdıklarınızdan birkaçını takiple bu başlığa eriştim, az evvelde Neyzen hakkında, sertçe bir yazı kaleme almıştım, bilmediğim "Hazret"lik dinî bir tarafı var mı yok mu, vebâle girmiş olmayayım diye sual ettim. Allah razı olsun, hayırlı günler, vesselâm. 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
zuhurat 4 Report post Posted January 28, 2013 Neyzen Tevfik günahkar bir derviştir hepimiz gibi. Alim değildir, evliya değildir. Hazret dememiz, ona muhabbetimizden ötürüdür. Allah rahmet eylesin. Neyzen Baba, Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) Na't yazacak kadar irfan sahibidir. Bu mühim konuya dindar insanlarımız vakıf değiller tahminimce. Neyzen'in o naatlarını anlayacak insan sayısı yok denecek kadar az, hatta hiç yok desem ayıp olmaz sanırım. İnsanlar onun içki yönüne, berduş hayatına bakıyorlar. Halbuki Neyzen, kendine Babalık yapan, Farsça, Fransızca öğreten Mehmed Akif'i, meteliğe kurşun atmasına rağmen -zaten Neyzen, ömrü boyunca paradan, varlıktan, tanınmaktan...vs nefret etmiştir- Mısır'a giderek ziyaret eder ve ona ney üfleyip geri döner. İşte Neyzen, bu kadar da hamuru sağlam bir pir-i fanidir..! Neyzen'in şiir dilini entelijansiyamız dahi anlayamaz. Benim de Neyzen'in eleştirdiğim noktaları var. Mesela o kadar insanı hicvetmiş lakin cumhuriyet dönemindeki bazı şahısları eleştirmemiş... :) Gerçi yine hicvettiklerini hicvetmiş yani... Neyzen Tevfik, Anladın Mı? şiirini, son demlerinde, irticalen, dostlarına pişman olarak yazdırtmış. Pişman olma sebebi, dikkat ettiyseniz şiirin son mısraında "Özründen çok büyük kabahat etme" yazıyor. Neyzen, burada kendine sesleniyor. II. Abdülhamid Han'ı zamanında hicvettiği için hatasını anlamış ve bir nevi özür dilemiş. Fakat şiirin muhtevasıyla II. Abdülhamid Han Hazretleri arasında hiç alaka kuramadım... Hilmi Yücebaş'ın bir kitabında yazıyormuş bunlar, fakat ben o kitabı okumadım, belki aramızda okuyan vardır. Yalnız şunu da söyleyelim; Neyzen Tevfik hakkında yazı kaleme almadan evvel onu çok iyi tanımak ve idrak etmek icab eder. Neyzen'e ait olmayan şiirler onunmuş gibi fink atıyor internet ortamlarında... :) Buna dikkat etmeliyiz. Bu cahilane tavırlar şahsen beni üzmektedir. Zira Neyzen iyi adamdır. Meyhanede Kâbeyi inşa etmek her babayiğidin harcı değildir. Başka da bir şey demiyorum, kimseye zorla sevdiremeyiz Neyzen Baba'yı... Quote Share this post Link to post Share on other sites