Nesli Han 1 Report post Posted January 27, 2013 Bu dünyadan ayrıldığında 43 yaşındaydı Oğuz Atay... Kendi dönemindeki silik ve belki de kendi tercihi olduğu için kenarda duran kişiliğiyle pek hatırlanmayan ünlü yazar, 22 yıl önce vefat ettiğinde, geride sadece iki tamamlanmış bir de yarım kalmış roman, bir hikaye kitabı, bir oyun ve günlükleri kalmıştı. Hâlâ çok satan ve ilgiyle okunan ilk romanı “Tutunamayanlar” (1969), 1970’de TRT Roman Ödülü’nü aldığında bile, kendini benliğinin emrine vermiş olmasına rağmen, sistemi inceden inceye eleştirmekten geri kalmadı. Çok ciddi okurlarını dahi, romanlarını okurken hiç ummadığı bir anda kahkahalara boğmayı başarabildi. Mizahı, sanat ve dil ustalığıyla kullanmayı başaran ender yazarlardan biri olan Oğuz Atay, “Tutunamayanlar”da, “ben”i ön plana çıkarırken, Türk aydın tipinin acımasız eleştirisini yapmaktan da kaçınmamıştır. Fikrî münafıkları kalemine pelesenk etmekten büyük zevk alan yazara, bugün bile bu kadar ilgi gösterilmesinin en büyük sebebi, şüphesiz, her aydının kitapta kendini bulmasıyla açıklanabilir. Kitaplarında anlatım ve kurguya da çok önem veren Atay, “Tutunamayanlar” romanında 83 sayfalık noktasız ve virgülsüz bir bölümle, okuyucunun dikkatini adeta imtihan eder. Yine aynı romanda Selim’in ölmesini çok sıradan bir olay gibi anlatan yazar, romanın asıl kahramanı Turgut Özmen’i bir bilinmez çukuruna iterek, okuyucu ve roman arasında interaktif bir irtibat kurmayı başarmıştır; okuyucuyu, Özmen’i bulması için zorlar... Oğuz Atay, sadece sözünü ettiğimiz romanıyla değil, “Oyunlarda Yaşayanlar” ve “Tehlikeli Oyunlar” kitaplarıyla da sistemle hesaplaşmasını sürdürür. ‘CANIM İNSANLAR!’ Oğuz Atay’ın günlükleri de ilgi çekicidir. “Selim (Tutunamayanlar’ın kahramanı) gibi, günlük tutmaya başlayalım bakalım. Sonumuz hayırlı değil herhalde onun gibi. Bu defteri bugün satın aldım. 25 Nisan 1970.” diyerek, sanki birkaç yıl sonra noktalanacak dünya hayatının ilk vuslat tohumlarını atmış oluyordu. Kendini anlamayan insanların arasında olmaktan çok sıkıldığını şu sözleriyle dile getiriyordu yazar: “Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.” Bir mühendis olarak meslek hayatını devam ettirdiği dönemlerde “Topografi” ve “Yol Yapımı” gibi meslekî kitaplara da imza atan Oğuz Atay, Türk edebiyat tarihinde gururlu, unutulmuş ve anlaşılmamış fotoğrafıyla daha uzun yıllar yerini alacak. Biz okuyucular, değeri anlaşılmayan bu yazarı tanımaya çalışırken, onun ruh dünyasını ve bize göstermeye çalıştığı anekdotların nasıl yorumlanması gerektiğini de öğrenmeliyiz. Anlaşılmayan yazar Oğuz Atay, 1934’te İnebolu’da doğdu. 1970’te “Tutunamayanlar” ile TRT Roman Ödülü’nü kazandı. 1973’te yazdığı “Tehlikeli Oyunlar” ikinci romanıydı. Hikayelerini “Korkuyu Beklerken” başlığı altında bir kitapta topladı. 1911-1967 yılları arasında yaşamış olan Prof.Dr. Mustafa İnan’ın hayatını ele alan “Bir Bilimadamının Romanı” ve Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konulan “Oyunlarla Yaşayanlar” tiyatro oyunlarıdır. Tamamlanmamış denemelerinden oluşan “Eylembilim” birkaç yıl önce yayımlandı. Atay, 13 Aralık 1977 yılında vefat etti... Eserleri İletişim Yayınları arasında çıkıyor. Ömer Madra’nın hazırladığı “Oğuz Atay Fotobiyografisi”, yazar hakkında yapılmış en geniş çalışma olarak biliniyor. Quote Share this post Link to post Share on other sites