ilcege 36 Report post Posted August 30, 2008 Ayrıca 'Evliyalar Ansiklopedisi'ne baktım.Orada, Ebussuud Efendi -rahmetullahi aleyh- in hayatı anlatılmış.Ve akabinde şu kaynaklar verilmiş. 1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.11, s.301 2) Şezerât-üz-Zeheb; c.8, s.398 3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye (49. Baskı); s.1072 4) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.183 5) Peçevî Târihi; c.1, s.52 6) Brockelmann Sup-2; s.651 7) Fevâid-ül-Behiyye; s.81 8) Devhât-ül-Meşâyıh; s.23 9) Mir'ât-ı Kâinât; c.2, s.131 10) Ikd-ül-Manzûm (Vefeyât kenarında); c.2, s.282 11) Kâmûs-ul-A'lâm; c.1, s.722 12) Menâkıb-ı Ebüssü'ûd (Menâkıb Mecmûası), Süleymâniye Kütüphânesi, Es'ad Efendi kısmı, No: 3622 13) Keşf-üz-Zünûn; c.1, s.65, 247, 898, c.2, s.1219, 1481, 2036 14) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.12-23 Eğer mes'ele kaynaksa buyur bu kaynaları da sen araştır derim.Yunus Emre bir Hak aşığıdır, Ebussuud Efendi'de hakiki bir Osmanlı Alimi.Mevzuuyu uzatmak niyetinde değilim.Gerekli araştırmaları herkes kendince yapar vesselam... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i keyf 0 Report post Posted August 30, 2008 meseleye başından bakarsak şöyle toparlanabilir. evvela necip fazıl bir tarihçi değildi. elbette bu tip eserlerinde hatalı mülahaza yapması da muhtemeldir. yeniçeri eserini okudum yıllar evvel. en başta ocağın kurucusu hacı bektaş veli tesbiti doğru değildi sonraki araştırmalarda ortaya çıktı ki o tarihte hacı bektaş hazretleri göçümş idi. ocağa isimin verip dualayan ihtimal ikinci halifesi idi. neyse mevzu bu değil. yeniçeri hakkındaki yaklaşımı tabi üstadın üslubunca heyecanlı idi. ateşli idi. toptan hükümcü idi. ama büsbütün haksız filan değildi. yeniçeriler evet terakki edemediler, tarihe gömülmeleri bundandır. elbette bektaşi ocağının bi kısmı gibi o ocağa bağlı yeniçerilerde de bozulma hasıl olmuştu. yani ikinci mahmudun daha geri gidelim dördüncü muradın yeniçerisi süleyman'ın hazret-i fatih in yeniçerisi değildi elbet. olması lazım gelen oldu. (marx derler sakallı biri var "tarihte ne olduysa öyle olması kaçınılmaz olduğu için olmuştur" der) bi de dikkat isterim vakanın vaka-i hayriyye diye anılması sadece resmi mecburiyet değildir. halk da benimsemişti bunu. neyse gelelim şeyhülislam ebussuud hazretleri hadisesine. evvela şunu düzeltelim, şeyhülislam dedik ama o devirlerde o makamın sahibi kendine şeyhülislam demezdi. adı müftü idi. (makam sevdasından isim uydurmak sonrası vakitlerin işleridir) ebussuud efendinin bu tip fetvaları vardır doğrudur. ama şu tavır "ebussuud dediğiniz adam bakın bakın kime kafir demişti" uyanıklığı doğan medyası üslubu gibi. meselenin başını sonunu siyak-u sibakını bilmeden ya da daha vahimi bildiği halde göstermeden bi kısımını iktibas etmek. o bi kısım ile hüküm biçmek adil değildir. mesele o bunu dedi bu bunu dediden daha geniş ve bir polemikte cephanelik olarak kullanılmaktan epey uzak. kadim devirlerden beri medrese tekke farkı münakaşası malum. kadızadeler ile sivasiler gibi bir sürü hadise var bu meyanda. yani ki ebussuud efendi medrese menşeili olduğundan elbette önceleri batına dair içtihadlar ile kitabi hükümler vermiş. zahirden bakmıştır.. ama zamanla sonraları bilhassa halveti büyüklerinden sümbüli koulnunu münşii müçtehidi sümbül sinan hazretleri ile tanışıklıktan sonra batına nüfuz edince değişmiş başlarda gösterdiği hz yunus yorumuna muhalif kimi yorumlar fetvalar vermiş. aynı kitapta okuduysanız bileceksiniz hz sinan ı padişaha jurnalleyenlere karşı "vecd ve aşk sebebiyle zuhur eden hallere itiraze mahal olmadığı" yönünde gayet tasavvufa meyyal fetvaları vermiş. hazreti pir etrafındaki haset çevresini bertaraf etmiştir. keza malum ebussuud efendinin cenazesini de bizzat hz sümbül sinan kıldırmıştır. bektaşinin biri "ben namaz kılmam" demiş kuran yasaklar. hoca kızmış "nerde yazıyo yahu olur mu" demiş. bektaşi "içkili iken namaza yaklaşmayın" ayet-i celilesini göstermiş.. hoca demiş "yahu onun başı var sonu var, öyle değil ki" bektaşi itiraz etmiş "o kadarını bilemem hafız değilim ben" :) yani ki erenler. o öyle değil.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
munlu 1 Report post Posted February 6, 2010 Yel kayadan ne götürür... Quote Share this post Link to post Share on other sites
munlu 1 Report post Posted February 6, 2010 "Yeniçeriler nasıl yobaz olurlarki... Hepsi birer şeyhe bağlıydılar" diyen kardeşim. Ne yobaz şeyhler(!) olur bu fani dünyada.... Her sakallıya dede mi diyelim?.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Rönesans 2 Report post Posted March 5, 2010 İstanbul millet k, Şeriye No 80'de kayıtlı "" Fetava-yi Ebussud"" eserinin 271 b ve 272 a' da bir fetva dikkate değer. Ebussuud Efendiye bir mesele sorulmuş, o da çok ağır bir cevap verilmiştir: Mes'ele: << Bir zafiyenin mescidinde eshas-ı muhtelife ile oğlanlar muhtelit olup envaı tegarniyat ile tehvit ederler iken kelime-i tevhidi taygir edip kah<<dil men>> kah <<can men>> deyüp ve kah<< sen bir ulu sultansın, canlar içinde cansın-Çün ayan gördüm seni, pinhan kayusu değil>> deyüp ve kah<< cennet cennet dedikleri bir ev ile birkaç huri-İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni>> deyü göğüslerini döğüp evza-i garibe ettiklerinde ahali -i mahalleden bazı kimesneler zaviye-i mezbure de şeyh olan Zeyd: << Ne lazım gelür? ve mahalekat-el cin vel ins ila liya budun>> demekle cevap verse şer'an zeyd'e ne lazım gelür?>> El cevab: Evza' ve akval-i mezbure kemal mertebe fuhuş olduğundan gayrı, cennet hakkında söyledikleri kelime-i şenia küfr-i sarihtir. Katilleri mübahtır. Şeyhleri olan Bi-din, << hikayet olan ef'al ve ekval men'e mübaşeret olunmazsa dahi ne lazım gelür>> demekle kafir olduğundan gayrı, ol kabayihi ibaret kabilinden addetüp ayet-i kelimeyi ana delil getirmekle tekrar kafir olur. Ve bu itikattan rücu etmezse katilleri vacip olur>> Buyrun Osmanlıca aslı.Osmanlıca bilenler İstanbul Millet Kütüphanesine gidip No 80'de kayıtlı "" Fetava-yi Ebussud"" eserinin 271 b ve 272 a' daki fetvaya bakabilirler. Sözlerimin şiddeti mevzuya konu olan veliyullahtan ötürüdür. Öncelikle sana acıdığımı belirtmek isterim ehl-i kalender.Sen kimsin ki Ebussud efendiyi kendi kıt muhakeme anlayışınla hükmedip bu hükmü infaz ediyorsun.Bu ruhsatı nereden ve kimden aldın? Ruhsatı bilmem ama omzuna büyük bir vebal aldın o kat'i.Şefaat dileyeceğin bir zata yobaz demek ancak ahmak bir zihniyetin mahsülüdür.Ne diyeyim Allah affetsin... -Bak şimdi ehl-i kalender!!!!!!!!!!; bazı mutasavvıfların söz ve şiirleri her müslümanın diline münasip değildir.Hallac-ı Mansur'un dediği "Ene'l Hak(Ben Hakkım)" ifadesini kaç kişi ağzına almaya cesaret edebilir.Yunus Emrenin bu dizeleri de kusmuk kokan ağızlarda küfre dönüşebilir.Dizeleri bir daha okursan nerelere çekilebileceğini anlarsın. -Bir ikincisi tekke de teganni çalgı şarkı ne geziyor.Hele hele Anadolu Alpereni Yunus Emre nin dizeleri teganiyle birlikte nasıl zikrediliyor.Bunları sorguladın mı? -Üçüncüsü o tekkede ki insanların hangi vaziyette olduklarını,nasıl zikir yaptıklarını kimlere mensup kimin dizlerinin dibinde oturduklarını biliyormusun? Hangi tarikat,hangi mezhep hangi tasavvuf ehlinin ocağı olduğunu biliyormusun? Bilmiyorsun.O zaman ağzını açmıyacak ve burada zihinleri bulandırmayacaksın.Bu fetvayı vermeseydi belki ne fitneler doğacak,ne sapıklıklar cereyan edecekti,kimbilir. Biz şimdi kimin yobaz kimin ehil olduğunu anladık kardeşim.Sen şimdi bir gusül abdesti al ve tövbe et.Benden,müslüman kardeşinden bir tavsiye.Bu arada Üstadın şu sözlerini de bir düşün.... Kanunî devrinde teşekkül eden büyük ahenk tablosunun unsurları, Ebussuud gibi şeyhülislâm, Sokullu gibi sadrazam, Baki gibi şair, Sinan gibi mimar ve Barbaros gibi amiral, sadece ve sadece Fatih'in, hareket noktasına bu mili yerleştirdiği kıskaç yüzüsuyu hürmetine yetişmiş büyükler... Quote Share this post Link to post Share on other sites