Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
gardenya

Çarpıcı Mazhar Alanson Röportajı

Recommended Posts

Çarpıcı Mazhar Alanson röportajı

Mazhar Alanson… Yaşayan bir efsane. Şarkıları hepimizi büyülüyor, konserleri coşturuyor, filmleri sarsıyor… Misal, Hokkabaz’da şelaleler gibi döktürdü.

 

Mazhar Alanson’la; Fuat Güner, Özkan Uğur, Cem Yılmaz, Bob Dylan, İsmet Özel, Yunus Emre, Jim Jarmush, Attilâ İlhan, Yusuf İslam, Fikret Kızılok, Jack Nicholson, Seyyid Nesimi, Orhan Pamuk, Pedro Almodovar, Necmettin Erbakan, Jimi Hendrix, Ahmed Arif, Leonard Cohen, Sezen Aksu, Oğuz Atay, Duman, Chet Baker, Hasan Kaçan, ve… John Malkovic’in kulaklarını çınlattık.

 

Aşk, sinema, müzik, irtica, politika, şiir, hippilik, şeriat, reklamlar, yaşlanma, şöhret, umre, korsan CD, karizma, ‘magazin basını’, ilahiler, Prison Break, Lost, Hokkabaz, Millî Park… Sarı Laleler’den dem vurduk.

 

Mazhar Ağabey, bizi evinde bir padişah misafirperverliğiyle ağırladı; sorularımızı, derviş neşesi içinde cevapladı. Ve, alkışlarınızla, [“Alanson buraya, yumruk havaya!”] huzurlarınızda, Mazhar Alanson!

 

Murat Menteş

 

[email protected]

 

NOKTA 23 KASIM 2006

 

(Röportajın tam metni bu haftaki Nokta dergisinde!)

 

 

 

Üç filmde oynadınız. Arkadaşım Şeytan [1988], Her Şey Çok Güzel Olacak [1998] ve Hokkabaz. Üç filmde de performansınız çok beğenildi.

Sormayın. Türkiye’de belli bir yaştan sonra, artık, emekliliğe doğru gidilir. Benim de aksi oldu. Yaşım ilerledikçe açılıyor muyum ne? Yazık, hepi topu üç tane fakat.

 

 

 

Niye daha çok değil?

Filme kendimden de bir şeyler katmak istiyorum... Fakat yönetmenlerden başıma ne geleceğini bilmiyorum. Tanıdığım insanlarla, yani beni bilen, bazı nazlarımı çekmeye müsait kişilerle çalışabiliyorum. O zaman ben de daha verimli oluyorum.

 

 

 

Ekmek Teknesi’nde de oynadınız?

Onu da Hasan Kaçan’ı tanıdığım için… Diziler insanın çok emeğini alıyor. İki diziye kaç filmlik efor sarfetmişim…

 

 

 

Cem Yılmaz’la ittifakınız nasıl başladı?

Cem Yılmaz, 13-14 yaşında bir çocukken Arkadaşım Şeytan’ı seyretmiş, çok sevmiş. Bana, Her Şey Çok Güzel Olacak’taki rolü teklif ederken “Mazhar Abi, ben o filmin hayranıydım” dedi.

 

 

 

 

 

“CEM’LE BERABER MÜZİKTE BİR ŞEY YAPMAMIZ AN MESELESİ”

 

 

MFÖ bir ‘üçlü’ var. Cem Yılmaz’la ‘ikili’ olarak algılanıyorsunuz. Solo albüm de yapmıştınız. Üçlü, ikili, tekil görünümleriniz var?

 

Vallahi öyle oldu. Bravo, tam isabet. Bir kere, çok tekil olmayı sevmiyorum. Egomu da törpüledim... Cem [Yılmaz] de bir kelam adamı, o da kelimeyle sihir yapan bir adam olduğu için iyi anlaşıyoruz.

 

 

 

Cem Yılmaz’la birlikte müzik de yapıyorsunuz?

Evet, müzikte de bana destek oluyor. Bizim hiçbir müzisyende olmayan, çok modern cihazları var.

 

 

 

Öyle mi?

Tabii. Bir de amatörlüğü var. Mesela, Muaf şarkısının yapısını Cem’den aldım. Onun amatörlüğü, hafif bir alaturka motif, beni profesyonel insanlardan daha çok ilgilendiriyor. Sözü de danışabiliyoruz. Sanat konusunda çok takdir ettiğim, zevkine de güvendiğim bir insan Cem. Çok önemli benim için yani.

 

 

 

Vay canına?

Cem’le beraber müzikte bir şey yapmamız an meselesi.

 

 

 

Amatörlüğe özgü dinamizmi önemsiyorsunuz?

Müzikte, evet. Görsellikte daha profesyonel olmak istiyorum. Bana iki kostüm yaptı Biricik, ortalık karıştı. Medya olayı abarttığı için, çocuklarda [Fuat ve Özkan] bir rahatsızlık tabii ki oluştu. Ben farkında değilim, basmışım gidiyorum. Durumu anlayınca derhal durdurttum. Fuat ve Özkan benim arkadaşlarım, benim için çok değerli.

 

 

 

Hokkabaz’daki rolünüzden bahsedelim…

Biz, Cem’in yazma sürecinde buluşup görüşüyorduk. Rolü direkt bana yazdı. Bu tabii benim biraz sevdiğim ve müthiş güzel bir şey oluyor. Yıllar süren bir arkadaşlıktan sonra, Cem artık benim neyi ne kadar yapabileceğimi biliyor.

 

 

 

 

 

“PEYGAMBERİMİZİN KABRİ BAŞINDA MÜTHİŞ HEYECANLANIYORUM”

 

 

Yazar Sadık Yalsızuçanlar, sizin Yandım şarkısını sufi bir duyarlılıkla yazdığınızı belirtiyor…

Doğrudur. Bunu ben de medyaya söylemiştim zaten. Onu Medine’de yazdım. Yani “Yandım!” diye orada çıktı. Yanmak, aşkın icaplarından. Aşkın çeşitleri, katmanları var… Ben sanatçı olarak bir çiçekte de aşkı yakalayabilirim, eşimde de yakalayabilirim… Medine’de bir şey yakalamıştım. O bana, içime damlamışsa, ben de onu şarkıya dönüştürmüşsem, işin kalanı da dinleyiciye emanet. Ben ilahi yazmıyorum, profesyonelce, bir şarkı yazıyorum fakat yanıyorum da yani.

 

 

 

[biricik Suden:] Asıl mesele yanmayı bilmek. Yanmayı bildikten sonra, beşerî aşkın da, Allah, peygamber aşkının da doğru ifadesini bulabiliyorsun.

 

Yaşa! Aynen öyle.

 

 

 

Aşkın nerede arandığı da önemli sanki?

Biz Seyit Nesimi’nin “Gel gel yanalım ateş-i aşka” ilahisini söyledik, bu sefer onu da diskolarda kadınlara söylediler! Yunus Emre’de de, tövbe estağfurullah, kendimi Yunus’la kıyaslamak için söylemiyorum tabii, ama aşkın özünün değişmediğini, yönünün değişebildiğini gördüm. Türk folklor edebiyatı ve destanlarından faydalandım. Benim de Sarı Laleler’i kime aldığım bellidir yani.

 

 

 

Medine’ye defalarca gittiniz. Çünkü?..

Medine’de Peygamberimizin kabrinin olduğu yer insana müthiş manevi lezzet, huzur, heyecan veren bir yer. Ve fırsat olsa keşke her zaman giderim peygamberi ziyarete. İslam’ın Woodstock’ı gibi. Her renk insanı görüyorsun. Yalçın Küçük filan bu Woodstock benzetmesini duysa, diline düşeriz. 40 kişilik, kavuniçilerle bir Afrikalı Müslüman kabile geçiyor yanından. Endonezyalılar bambaşka giyinmiş, kafile halinde geçiyorlar. O zaman çok güzel, rengarenk bir tablo çıkıyor ortaya.

 

 

 

Maneviyat diyorsunuz…

Ben, maneviyatsız hiçbir şey olmaz diyorum bir kere, o kadar. Bir insanda maneviyat yoksa, zor, Allah işini gücünü rast getirsin. Zordur yani.

 

 

 

 

 

“ALLAH ŞERİATLA YÖNETİLENLERE KOLAYLIK VERSİN”

 

 

Manevi kalitelerle temasınız nasıl başladı?

Manevi kalitelerle temasım ilahilerle başladı. Her albümümüze bir ilahi koyarak, bir çeşit… propaganda değil, neyin propagandasını yapacaksın, bir nevi kültür hizmeti yapmaya çalıştık. 300 yıl öncesinin ilahisini bugünkü teknikle söylüyorsun. İyidir yani. Mazeretim Var’da Allah Allah diye bir ilahi vardır. E, çok güzeldir. Onu ne konserde çalıyoruz ne bir şey şimdi. Çaldık bir dönem. Ama Erbakan varken çalamıyorduk!

 

 

 

Öyle mi?!

E tabii.

 

 

 

Niye?

Çünkü taraf! Bir ideolojik tarafı desteklemek için yapmıyoruz. Samimi olarak yapıyoruz.

 

 

 

Beşinci kez de Umreye gittiniz, Allah kabul etsin.

Amin. Ben ilk 1994’te gittim umreye. 4 kere gitmişim. 10 yıl olmuş, bir daha gitmişim. E bunun artık kafama saksı düştü de yeni hidayete erdim gibi algılanmaması lâzım. Ve bir sanatçı olarak daima söylüyorum, nasıl ki Hindistan’a, oraya buraya gidiyoruz, Hicaz’a yani Mekke’ye, Medine’ye gitmek de normaldir. Bu sırf AKP’lilerin, camiden çıkanların gittiği bir yer değil yani, onu belirtmek istiyorum. Ben de umreye gittim ama Yusuf İslam gibi de değilim hani.

 

 

 

Yusuf İslam AKP’li mi?

Yaa, Müslüman deyince belli bir tip insana alışkın bazıları, görsel olarak. Camiden çıkan, dantelli takke takmış, uzun sakallı bir adam arıyorlar. İşin aslı öyle değil. Ben Suudları tasvip etmiyorum pek. Kadına araba kullanma hakkı vermiyorlar mesela. Buna şeriat diyorlar. O başka bir şey, yani zor. Allah şeriatla yönetilenlere kolaylık versin.

 

 

 

1400 yıllık İslam kültürünün mimarisi, müziği, edebiyatı…

E tabii, bunu yok farzedemeyiz ki yani.

 

 

 

Bir de “irtica” olgusu var?

İrtica “geriye dönüş” mü demek? E geriye döndüğümüzde de hiç mi güzel bir şey yok kardeşim?

 

 

 

---------------

 

::: Cem [Yılmaz] de bir kelam adamı, o da kelimeyle sihir yapan bir adam olduğu için iyi anlaşıyoruz.

 

::: Bence müzikte Marksist devrim gerçekleşti. İşte, korsan CD’ler sayesinde müzik bedava oldu.

 

::: Hamdolsun, albümlerden üç-beş bir şey geldi yine, ama ben donla reklama çıkmasam kazanamazdım.

 

::: Ben müziklerimi helal ettimse, bu reklamlar yüzünden bana kızanlar da haklarını helal etsinler.

 

::: Bizim Bob Dylan’ımız Sezen Aksu’dur aslında.

 

::: Nasıl, Selahattin Pınar’ın ardından yazıldı, çizildi, ileride bizim için de işte “Yeniköy’de otururdu, besteci, şarkılar söyledi, romantik adamdı, severdik…” derler herhalde.

 

::: Umreye ilk gittiğimden beri 10 yıl olmuş. E, bunun artık kafama saksı düştü de yeni hidayete erdim gibi algılanmaması lâzım.

 

::: İrtica “geriye dönüş” mü demek? E geriye döndüğümüzde de hiç mi güzel bir şey yok kardeşim?

 

::: Allah şeriatla yönetilenlere kolaylık versin.

 

::: İlk 1994’te gittim umreye. 10 yıl olmuş. E bunun artık kafama saksı düştü de yeni hidayete erdim gibi algılanmaması lâzım.

 

::: Yandım’ı Medine’de yazdım.

 

::: Maneviyatsız hiçbir şey olmaz. Bir insanda maneviyat yoksa, Allah işini gücünü rast getirsin. Zordur yani.

 

::: Aşk beni normalleştirdi.

 

::: Nasıl ki Hindistan’a, oraya buraya gidiyoruz, Hicaz’a yani Mekke’ye, Medine’ye gitmek de normaldir. Bu sırf AKP’lilerin, camiden çıkanların gittiği bir yer değil yani.

 

::: Biricik’in de, benim de arabamız yok.

 

::: Hindistan’da manastıra da gittik, Arabistan’a Umreye de!

 

::: 12 Eylül’den önce, iyi ki de girmemişim politikaya, sağda veya solda telef olurdum

 

(8sutun)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...