gardenya 11 Report post Posted January 22, 2006 O An Taş merdivenler gibi, aşınmış ayaklardan, Secde yerine çarpa çarpa alınım aşınsa Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan, Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa Bir garip insan olsam, benzemez hiç kimseye; Tek hece bilmez, tek renk görmez, tek ses işitmez. Karanlığı, yoğursam nura döndüresiye. Tırmansam o ana ki, yek paredir ve bitmez Quote Share this post Link to post Share on other sites
KURT 0 Report post Posted April 13, 2007 Üstad "O Ân" adlı şiirinde "Göklerin kamçısıyla yediğim dayaklardan" ifadesiyle ne anlatmak istemiş olabilir. Acaba "Çile" şiirinde verdiğiniz cevaptaki "Seyyid Abdülhakim ARVASİ Hazretleri"ni mi kastetmek istemiş? Saygılarımla... Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted April 13, 2007 Selamlar, Öncelikle; konular birleştirilmiş ve sorunuz şiirin açılmış olduğu başlığın altına taşınmıştır. Sizin tespitiniz de belki olabilir fakat akışa göre baktığımızda Abdülhakim Arvasi Hazretleri'yle pek ilgili gibi görünmüyor bu şiir. Daha ziyade ilahîymişçesine büyük bir tesire sahip olan mücerret bir kırbacın onu hedefine alması gibi geliyor bana. "Maddi ve manevi bakımdan çok şiddetli çilelere maruz bırakılsam" gibisinden anlıyorum ben acizane, farklı yorumları olan arkadaşlar yazabilir. Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
yazanel 5 Report post Posted April 14, 2007 Göklerin kamçısıyle yediğim dayaklardan, Erisem de, tabutum boşmuş gibi taşınsa Üstad "O Ân" adlı şiirinde "Göklerin kamçısıyla yediğim dayaklardan" ifadesiyle ne anlatmak istemiş olabilir. Acaba "Çile" şiirinde verdiğiniz cevaptaki "Seyyid Abdülhakim ARVASİ Hazretleri"ni mi kastetmek istemiş? Yakın bir arkadaşımın görmüş olduğu bir rüyayı kendim yaşamış gibi anlatarak düşüncelerimi aktarmak istiyorum... bir gece vaktinde..tek başımayım ... gözlerim semaları süzerken yavaş yavaş yukarılara, arşa doğru yükselmeye başladım. Ve yükseldikçe zifiri karanlıkta bir anda gözüne yıldırım şeklinde bir ışık peyda oldu. O ışık, gökyüzünün öteye açılacak kapısı konumunda idi. Ve bir anda o ışık şeklindeki kapı aralanmaya başladı, kapı aralandıkça ve bir anda ben aynen ateşin yanında mumun erimesi gibi erimeye başladım. VE ileriye gitmeye çalıştıkça, kapı aralandıkça daha hızlı eriyordum. Derken bir anda uyanıverdim... rüya böyle...Arkadaşımın görmüş olduğu bu rüyadan üstadımın göklerin kamçısı ile yediği dayağı bir an için ben mum gibi erimesi olarak düşündüm. Ve Fan arkadaşımın demiş olduğunu da onaylıyorum. İlahi bir tesir. Arvasi hz nin de olmadığı sadece Üstadım ve yaratanın olduğu bir an...VE oradan bizlerin bilmediği bir yere açılacak bir yol, sadece yaşayanın bulunduğu sadece ona çizilen bir yol... ben de rüya ile bağlantı kurup birşeyler söylemeye çalıştım...selam ve muhabbet ile.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
teknomen1974 0 Report post Posted April 14, 2007 bencede yaradandan bahsediyor o dizelerde.alnı aşınırcasına ibadet etme arzusu her secdede bir parçasını feda etmek isteyacek kadar Hakka dönmüş yüzünü(namazın katiliğini anlatmak istemiş olabilir kamçı demekle).o kadar azalacak ki bedeni, yokmuşcasına taşınacak ölüsü. ikinci dörtlükte ise yine bir duası var tüm insanlık için bir dua. ben bunu hissettim acizane Quote Share this post Link to post Share on other sites
mürid 20 Report post Posted April 15, 2007 Dörtlüğü bir bütün olarak düşündüğümüzde Allah sevgisi-korkusu ve Allah'a ulaşma arzusu temaları üzerinde durulmuş gibi. Üçüncü mısrada ise kastedilenin daha öncede belirtildiği üzere İlahi bir etki oldugu ve bu etkiyle üstadın kendini tamamen hakka adamak istemesidir. Ayrıca tasavvuftaki; Hallac-ı Mansur'un "En'el Hak" ve Mevlana'nın "hamdım-piştim-yandım" sözleriylede bir bağ kurulması mümkün gibi gözüktü bana.Acizane... Sevgilerimle. Quote Share this post Link to post Share on other sites
KURT 0 Report post Posted April 17, 2007 Orada kastedilenin "yaradan" olmadığını O'nun mekândan münezzeh olduğu ve bunu da üstadın çok iyi bildiği için düşündüm. netlik kazanmış bir konu değil henüz kafamda. Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted April 19, 2007 Selamlar, Edebiyatta kelimeler ilk anlamlarının dışındaki manalarda da kullanılır. "Gökler" kelimesi, direk olarak ilahi yahut metafizik bir tesire atıfta bulunulduğunu ispatlar. Sezai Karakoç'un, üstadın vefatinin ardından yazdığı "Göklerin çektiği kartal" başlıklı yazısının isminde de görebiliriz bu durumun bir tecellisini. Bu başlıkta kastedilen Allah'ın mekan sınırları içerisinde üstadı "hop" diye yanına çekmesi değildir, onun manevi bir alemde ilahi bir mekan(sızlık)a çekilmesidir. Nitekim Kur'an'da da "Allah'ın eli" gibisinden ifadeler geçmektedir ki, bugüne kadar bunu olduğu gibi, yani Allah'ın -haşa- dünyevi manada elleri olduğu biçiminde algılamamız gerektiğini İbn-i Teymiye gibi ahmakların dışında hiçbir akl-ı selim tavsiye etmemiştir. Böylesi de mantıklı olandır zaten. Direk olarak kastedilen yaratıcı değil, fakat ötelerden, metafizik/ilahi alemlerden gelecek bir tesirden bahsedildiği aşikar. Bence, burada "dayak" ve "kamçı" kelimelerini de hesaba katarsak manen çok büyük bir müsbet/menfi ilahi(/metafizik) tesirin meydana gelip üstadı etkisi altına alması, ezmesi sözkonusu. Üstad bu tesirden hoşlanır veya acı çeker, onu bilemeyiz. Bir miktar tasavvuf birikimi olmadan bu mısranın manasını kavramak muhal, kavrayanların anlatması dahi muhale yakın. Derin mevzu olduğundan ve anlatmak için çok efor harcanması gerektiğinden üzerinde duramıyorum. Olayın gerçekleştiği "o an" ise kesin olmamakla beraber, bence namazın içindeymiş gibi görünmekte... Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites