Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
merve

Yazamıyorum...

Recommended Posts

Sa arkadaşlar ben bu bölüme hiç birşey yazamıyorum.Çünkü şiir yazma gibi bir becerim yok :D Sizinkileri okuyup yorum yazmak dan başka bişi yapamıyorum...

Bana şiir yazmayı öğretecek cengaver var mı aramızda :P

Share this post


Link to post
Share on other sites

ah ah, sadece siz mi :D :P ben de bu konuda muzdaribim. Şöyle karalama yapmayı bile bilsem yeter diyeceğim ama maalesef o bile yok :( :P

şair ruhlu arkadaşlarımız bize manevi dersanemizde şiir yazabilme konusunda ders verecek olan yok mu ? :( :P

Share this post


Link to post
Share on other sites

rembo kardeşimizin cevabı, bana Hüsrev beyi hatırlattı. Ne diyordu o ?

 

– Herkesi düşündürmeye çalış, düşündüremezsin. Beni düşündürmemeye çalış, elinden bir şey gelmez. Ben, başkalarının düşünmemeye mahkum olduğu kadar, düşünmeye mahkumum..düşünmek istemiyorum..

 

 

 

İşte şair de yazamayanlar kadar, yazmaya mahkumdur, demek geldi içimden.. :D

patlayan yanardağ, lavlarını saklayabilir mi..

Share this post


Link to post
Share on other sites

ne deemek keşke bende yazamasaydım ya...Ben yazmak için neler yapıyorum sen ne diyosun....Ne demiş kuran-ı kerim:insan nankördür :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
keşke ben de sizin gibi yazamasaydım...

neden böle düşündüğünü anlamış değilim.keşke yazamasaydım derken acaba dikkati başka yönemi çekmek istedin?kusura bakma sözüm meclisten dışarı ama aklıma şu söz geliyor:kendini övmenin iki türlü yolu vardır biri direk kendi meziyetlerini saymak diğeride kalabalık bi ortamda kendini yermek.bu ikiside kendini övmek niteliği taşıyan hadiseler.dikkat etmek gerekir.saygılarımla.

Share this post


Link to post
Share on other sites
neden böle düşündüğünü anlamış değilim.keşke yazamasaydım derken acaba dikkati başka yönemi çekmek istedin?kusura bakma sözüm meclisten dışarı ama aklıma şu söz geliyor:kendini övmenin iki türlü yolu vardır biri direk kendi meziyetlerini saymak diğeride kalabalık bi ortamda kendini yermek.bu ikiside kendini övmek niteliği taşıyan hadiseler.dikkat etmek gerekir.saygılarımla.

 

her insan şiir yazanlara gıpta eder.Bir şiirin altında imzasının olmasını ister.Bu saadeti duymak ister.

Fakat kelimenin ötesine geçen şair bilir ki yaptıkları hiç bir övgüyle ödenmeyek değerdedir.Rembo buraya işaret ediyor kanımca...

yazarın kemale erdiği noktada bu vardır. söz oyunlarının ötesinde farklı bir alem...

 

mesela Balzac bir gün bir dostunun kapısını çalar.Dostu kapıyı açar açmaz dehşet bir manzarayle karşılaşır.Balzac hıçkırıklarla ağlıyordur...

Dostu az sonra nedenini sorduğunda 'Jezabel öldü ' der Balzac..

Adam anlar ki bu adam sadece yazmıyor.kelimelerle ulaşılmaza merdiven kuruyor.Çünkü Jezabel Balzac'ın üzerinde çalıştığı bir romanının kahramanıdır.yazar o gün Jezabelin ölümünü işlemiştir...

 

Hasılı yazmak, yazarın ikinci bir dünyasıdır.O alem yazarlığının başarısıyla paralel olarak büyür.Yazar nihayet artık bu ikinci alemin itaatine girer...

 

Konunun alaka sınırlarını biraz aşmış olabilir bu dediklerim ama amacım yazmanın sanılanın ötesinde bir iş olduğunu, bir boş zaman uğraşı olmanın ötesinde, ardında normal hayatın yaşanması için boş zaman bırakmayacak hacimde bir iklim olduğunu vurgulamaktı ..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kardeşlerim...

Yazmanın en önemli kuralı, çok okumak; hatırı sayılır bir kelime dağarcığına sahip olmak; şiir yazma tekniklerini öğrenmek (hece vezni, arzu vezni, serbest şiir (ki tamamen karşıyım) nasıl yazılır? hece ölçüsü, uyak, redif nedir?); okuduklarından ve edindiğin bilgilerden yola çıkarak bir ilham yakalamak (ki saati, zamanı asla belli değildir; oturup bir şiir yazayım da diyemezsin); o ilhamı önce ufak ufak karalamalarla bir kalıba sokmaya çalışmak (serbestse nasıl yaparsan yap mantığı); olmazsa tekrar, olmazsa tekrar ve nihayetinde en anlamlısını ve güzelini bulana kadar uğraşmak.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kardeşlerim...

Yazmanın en önemli kuralı, çok okumak; hatırı sayılır bir kelime dağarcığına sahip olmak; şiir yazma tekniklerini öğrenmek (hece vezni, arzu vezni, serbest şiir (ki tamamen karşıyım) nasıl yazılır? hece ölçüsü, uyak, redif nedir?); okuduklarından ve edindiğin bilgilerden yola çıkarak bir ilham yakalamak (ki saati, zamanı asla belli değildir; oturup bir şiir yazayım da diyemezsin); o ilhamı önce ufak ufak karalamalarla bir kalıba sokmaya çalışmak (serbestse nasıl yaparsan yap mantığı); olmazsa tekrar, olmazsa tekrar ve nihayetinde en anlamlısını ve güzelini bulana kadar uğraşmak.

tamamen katılıyorum.. ayrıca yazmak bi sanattır.. özellikle yazacağım diye ugrasmamak gerekir kanaatindeyim.. herkez yazabilseydi kim okuyacaktı.. okuyan olmayı tercih ederim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

bi konuda yeterli olduğunu düşünmek ve o konuda mükemmliğin timsali olduğunu düşünmek artık o konuda ulasabileceğin son noktaya ulastığının bi göstergesidir.. cok iyi yazdığını düşünenler için ufaktan bi hiciv. yazarkasa olmak nasıl bi duygu :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

w.a.s. kardeş demek yazamıyorsun şiir ve bunu kendine dert edinmişssin :D

 

Hiç kusura bakma ama ben sana kızdım biraz. Başkasından şiir yazmayı asla ama asla öğrenemezssin. Bu bir duygu işidir, yetenek işidir. Sana duygusuz ve yeteneksiz demiyorum. Ama şair olmak için çok farklı özelliklerin olmalı. İlhan gelmeli en basitinden sana. Bu ilham gelmiyorsa hiç kimse hiç birşey yapamaz zaten.

 

Benim şiire belki yeteneğim var belkide yok bilmiyorum. Bilmekte pek umurumda değil hani. Olsa ne olmasa ne. Benim işim düzyazıdır. Yazarım yazabildiğim kadar. Ha eksik ha fazla. Geliştiririm kendimi sürekli olarak.

 

"Dur ben bi şiir yazayım belki yeteneğim vardır" hiç demedim. Ama çok şiir okudum. Eleştridirmde arkadaşların şiirlerini. Yazmak bir zevktir ama bana göre okuyup anlayabilmek bambaşka bir zevktir. Hele kendine göre eksiklik bulabilmek bambaşka bir zevktir.

 

Yazamıyorsan yazamamaya devam et ne yazar? Kendini başka bir alanda dene. Daha faydalı olacağından emin olabilirsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

susmam daha iyi olurdu fakat bazı noktaların kurcalanması neticesinde ortaya muhaller çıkmış durumda.

 

neden yazamasaydım dedim?

çünkü bu işle meşgul olalı tam 9 yıl oldu. 12 yaşımdan beri şiir ve ötesiyle uğraşıyorum. düşüncemi geliştirmek büyütmek adına muazzam bir çalışma gösterdim. öyle ki beni tanıyan insanlara enes şair dediğiniz de " gayet normal, o şair olmasa şaşardık!" diye bir karşılık veriyorlar (ikinci ağızlardan tecrübeyle sabit) .

 

saçlarım ağardı genç yaşta. depresyon tedavisi gördüm. tedaviyi yarım bıraktım. ilaçla uyuşturmaktan öteye gitmiyordu. piskoloğa gittim yaşadığım bir hezimetti. müfredattan hastalık ezberlemiş beni bir kalıba sokmaya çalıştı berecemedi. şiiri bırakma kararı aldım. hele rüyamda kelimlerin lügatten çıkıp hakkımızı ver diye gırtlağıma sarıldıklarında kafayı sıyırdığımı düşünmeye başladım. daha sonra üstad'ın kitabında rembo nun çıldırma noktasına geldiği için şiiri bıraktığını okuyunca bu şahsı araştırıp nasıl bırakabildiğini öğrenip ben de aynı yolla veya müştakıyla başarabilirim diye düşündüm. ki bu siteyi de o zaman buldum.

 

bırakamadım :) kelimelerin imparatoru değil kölesi olduğumu anladım. şimdi direndiğim tek nokta mecazi aşka mahal vermeden yürüyebilmek.

şiir o kadar da bir şey vermiyor insana. bulunduğun zaman ve mekanda bırakmıyor şairi tedailer. bir merhaleden sonra takdir ve tebrikler de bir şey ifade etmiyor. ve işin daha da kötüsü adının önüne geçmesi. seninle sendeki insan için değil sendeki şair için muhatap olanlar peydah oluyor. onlar şairin zatını değil şiirlerini seviyor. lisede bir sürü sözde bana aşık insanlar vardı. şiirlerimin sustuğu yerde beni terkederlerdi.

 

sevdiğim insanı bana getirdi kalemim ama içi boştu. kendi zatımın ötesinde bir abideye dönüştüm. sizi dinleyen yok, anlayan yok! varsa yoksa şair!

 

tılsım çözüldüğünde perde kaybolur. şair de bir perdeden ibaret. tılsımım çözüldüğüne göre elveda

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cins kafa tabii ki bu çileyi çekecek, cinnet geçirecek, hafakanlar peşini bırakmayacak…

 

O ızdırab ve sancı olmasa mücerrede koşan şiirler nasıl doğacak ?

 

Beyni kemiren, sonra da onu ufalaya ufalaya fikir deryasında eriyecek hale getiren, bu çileler değil midir ?

 

Neyden vazgeçmek ya da kaçmak istediğinizin farkında mısınız? kumaşın dokunmasında iplik ne ise, şiirin ortaya çıkmasında en elzem taraf, beynin çektiği çile tarafıdır.

 

Şiirin mayasını veren çile, ahengini oluşturan ızdırab, renk renk kelimeleri gökkuşağı gibi birbirine dolayan sancılar… size verilen cins kafanın bedelidir bunlar. Siz şiiri bırakamazsınız, her bırakmaya çalıştığınızda, ruhunuzdan kopmaz, ayrılmaz zincirlerle daha bir bağlanırsınız ona.

 

Gaibi kurcalarken, beyninin her tarafına girip çıkan ateşten iğnelerin verdiği ızdırabı hissedebiliyor musunuz?

 

-Anlamak yok çocuğum , anlar gibi olmak var,

 

Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var.

 

 

 

Bu çileli ve bir o kadar da ulvi yolda, her ızdırabın sizi Allah’a bir adım daha yaklaştırmasını diliyorum. Rembo gibi kaçmak, vazgeçmek değil; Üstad gibi derinlere inmek, hakikati bulmak sevdasına düşersiniz inşallah.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...