adıdeğmez 18 Report post Posted June 30, 2007 Bizzat şahit olmadığım, ama, sevgili Üstadımdan, Yerebatan Caddesi ile Alayköşkü Caddesi’nin kesiştiği köşede, şimdi yerinde bir işhanının yükseldiği iki katlı küçük binanın, birinci katındaki Büyük Doğu idarehanesinde dinlediğim bir anıyı nakledeceğim. Bir yandan, aylık, BD-RAPOR kitapçıklarını “Necip Fazıl ve Dostları” imzasıyla yayına hazırlarken, bir yandan Büyük Doğu’nun günlük gazete olarak neşrinin altyapısı ile meşgulüz… Sanırım, “Aynadaki Yalan” isimli romanının ilk basımı için gelen dizgilerin tahsisi ile meşgulüz… Masasında oturuyor, ben masanın önündeyim… Masada dizili formalar… “Geçerken uğradım…” tarzında gelen ve Üstadımın sohbeti kısa keserek uğurladığı bir ziyaretçinin arkasından; gözlüklerinin üzerinden bana bakarak: “-Yalçın…” dedi. -Buyur Üstadım… -Biliyor musun, bana, mesele denebilecek bir mesele ile gelecek insanların hasreti içindeyim… Ben geldim!.. Hoş geldin!.. O kadar… Bana bir meseleyle gel… Meselesi olan adam gelsin bana… -……………. -Bir gün, sabah erken saatlerde, evimin kapısı çalındı… Hayırdır inşallah… Açtım… Karşımda bir adam… -Selamünaleyküm… Aleykümselam… Ben falanca… Evet?.. Sizi görmeye geldim. Mesele neydi? Hiç… Sadece görmeye geldim. Sadece görmeye mi?.. Evet. (Yüzünü sağa dönerek sol profilden, sola dönerek sağ profilden ve sonra cepheden adama gösterişini tarif ederek) Gördün mü?.. Evet… Haydi uğurlar olsun!.. Bana, benim için değil, meselem için gelsin, gelecek olan!.. Sesi, bugün gibi kulaklarımda… Ve, 18 yıldır, “mesele”sini soluyanlar hariç; bir sürü adam, her yıldönümü, “ömrünü verdiği mesele” yerine O’nu konuşuyor, O’nu anlatıyor, kendilerini pazarlıyorlar… Mekanı cennet olsun. Yalçın Turgut BALABAN Vakit Gazetesi 25 Mayıs 2001 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Uzaklaştırılmış Üye 0 Report post Posted June 30, 2007 işte mesele bu...Sitede de meseleler çıkaralım :lol: yok olmadı...Kavga çıkaralım gibi :) İşin şakası bir yana tarif edemediğim şey bunun gibi birşey.Yani bu siteye yalnızca üstâdı görmeye gelmeyelim onu tanımaya gelmeyelim.Yani tanıyalım evet ama bütün gaye bu olmasın...Meseleler üretelim çıkaralım bir yerlerde saklı olan meseleleri aslında mesele üretmeye gerek yok.O kadar mesele varki memleketimde...Sonra çözelim meselemizi ve sonra insanlara yayalım çözümlerimizi...Selametle kalın... :) Quote Share this post Link to post Share on other sites
selahaddineyyubi 0 Report post Posted July 1, 2007 kâr kâr dır adam merakını gidermiş hiç olmazsa :lol: Quote Share this post Link to post Share on other sites
gece güneşi 7 Report post Posted August 7, 2007 yine eski yazılanları karıştırırken yeni iletilerde olması gerektiğini düşündüğüm bir başlık buldum.sanki forumda çok fazla konu açılıyor ama sadece başlığı açan kişi o konuyla ilgileniyor gibi.yani ortada bir birlik eksikliği var gibi.bir yada iki yanıt gönderilmiş o kadar çok başlık var ki.tabi bazı yoğun talep olan başlıkları tenzih ederim.yani acaba siteye de mi sadece görmeye geliniyor.mesele yerine zamanı geçirmek için mi geliniyor.şimdi teşhisi koyduğumu düşündüğüm için bir de reçetem olmalı ama malesef ne yapılabileceği konusunda hiç bir fikrim yok :rolleyes: ne dersiniz??? Quote Share this post Link to post Share on other sites
Salihbey 6 Report post Posted August 7, 2007 -Selamünaleyküm… [/b]Aleykümselam… Ben falanca… Evet?.. Sizi görmeyegeldim. Mesele neydi? Hiç… Sadece görmeye geldim. Sadece görmeye mi?.. Evet. (Yüzünü sağa dönerek sol profilden, sola dönerek sağ profilden ve sonra cepheden adama gösterişini tarif ederek) Gördün mü?.. Evet… Haydi uğurlar olsun!.. Bana, benim için değil, meselem için gelsin, gelecek olan!.. İşte bütün meselem, her meselenın başı , Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı ! Quote Share this post Link to post Share on other sites
akrep 0 Report post Posted August 7, 2007 Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök! Heybem hayat dolu, deste ve yumak. Sen, bütün dalların birleştiği kök; Biricik meselem, Sonsuza varmak... Quote Share this post Link to post Share on other sites
gece güneşi 7 Report post Posted August 7, 2007 Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Salihbey 6 Report post Posted August 8, 2007 Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri ! Sadece beyni zonklayanlardan biri! Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted May 17, 2011 Bizzat şahit olmadığım, ama, sevgili Üstadımdan, Yerebatan Caddesi ile Alayköşkü Caddesi’nin kesiştiği köşede, şimdi yerinde bir işhanının yükseldiği iki katlı küçük binanın, birinci katındaki Büyük Doğu idarehanesinde dinlediğim bir anıyı nakledeceğim. Bir yandan, aylık, BD-RAPOR kitapçıklarını “Necip Fazıl ve Dostları” imzasıyla yayına hazırlarken, bir yandan Büyük Doğu’nun günlük gazete olarak neşrinin altyapısı ile meşgulüz… Sanırım, “Aynadaki Yalan” isimli romanının ilk basımı için gelen dizgilerin tahsisi ile meşgulüz… Masasında oturuyor, ben masanın önündeyim… Masada dizili formalar… “Geçerken uğradım…” tarzında gelen ve Üstadımın sohbeti kısa keserek uğurladığı bir ziyaretçinin arkasından; gözlüklerinin üzerinden bana bakarak: “-Yalçın…” dedi. -Buyur Üstadım… -Biliyor musun, bana, mesele denebilecek bir mesele ile gelecek insanların hasreti içindeyim… Ben geldim!.. Hoş geldin!.. O kadar… Bana bir meseleyle gel… Meselesi olan adam gelsin bana… -……………. -Bir gün, sabah erken saatlerde, evimin kapısı çalındı… Hayırdır inşallah… Açtım… Karşımda bir adam… -Selamünaleyküm… Aleykümselam… Ben falanca… Evet?.. Sizi görmeye geldim. Mesele neydi? Hiç… Sadece görmeye geldim. Sadece görmeye mi?.. Evet. (Yüzünü sağa dönerek sol profilden, sola dönerek sağ profilden ve sonra cepheden adama gösterişini tarif ederek) Gördün mü?.. Evet… Haydi uğurlar olsun!.. Bana, benim için değil, meselem için gelsin, gelecek olan!.. Sesi, bugün gibi kulaklarımda… Ve, 18 yıldır, “mesele”sini soluyanlar hariç; bir sürü adam, her yıldönümü, “ömrünü verdiği mesele” yerine O’nu konuşuyor, O’nu anlatıyor, kendilerini pazarlıyorlar… Mekanı cennet olsun. Yalçın Turgut BALABAN Vakit Gazetesi 25 Mayıs 2001 İçimden klavyeye şiddetli şiddetli basmak ve burada bir mesele çıkartmak geçiyor. Yazıyı neresinden ele alayım diye düşünüyorum ama yok, kafam mânâsı ile dumur olmuş vaziyette. Üstad'ın dilinden dökülen bir cümleye tafsilatlı yorum getirebilmek adına ciltlerce kitap devirmek gerekliymiş. Şimdi bir iki cümle yanyana dizdirsem "mesele"ye ne kadar yakın ya da ne kadar "mesele"? Bir keresinde merhum Zarifoğlu Üstad'ı ziyarete gidiyor. Aradan yirmidört saat geçmemesine rağmen aklımda bir kaç cümle kaldı diyor. Bir ara: _"Yalnızım!" demiş. İçim o denli burkuldu, yüzüm bu denli düştü. Düşünsenize, kapısını aşındıran potinlerin haddi hesabı yok. Üstad ise "Yalnızım!" diyor. Çünkü diye başlamayacağım zira kafada olmayan muhabbetin, birlikteliğin zahirde hiçbir mânâ teşkil etmediğini biliriz. Ve her zaman sivri zekası, derin muhakeme ve de idrak kapasitesi etrafındakilerce tam karşılık bulamadı. O yüzden bulunduğu toplulukta ekseri kendisi konuşur, diğerlerine dinlemek düşer. Muazzam bir mütefekkir ve onu ekmek değil fikir, insan değil dâva doyurur. Bir insanı ancak bu kıstas ile mutmain kılar ve de güvenini kazanırsınız. Seri malı heveslerin ve de fikirlerin hakiki bir fikir insanına, dâva adamına kalabalık ve de gürültüden başka bir şey gelmediğini bilmelisiniz. Bu o ihtiyacın karşılanmadığı yerde insana zorunlu bir yalnızlık biçer. Cemil Meriç de bu ahlakın adamıdır. Sanırım fildişi kulesine çekilmenin sebebi bu, "mesele denebilecek bir mesele" nin ve de bu fikrin sahibinin yokluğu. Ama biliriz ki Üstad bu yolda hepten de yalnız değildi. Hilmi Oflaz ve de Serdengeçti benim hayranı olduğum isimlerdir. Bunlar sadece şu an aklıma gelen iki misal. İnsana ruh akrabası, candan öte ciğer olup, eli kolu gibi olması. Birinin düştüğünde diğerinin sağlamlığı ikisini ayakta tutar. Bu aynı ideallerde mutabıklıkla mümkündür. Fikirde, tasavvurda, aksiyonda ittihad ve hareket; ,işte bütün mesele bu! 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites