Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mavera

Bahaeddin Karakoç

Recommended Posts

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

 

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadîm Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Bahaeddin KARAKOÇ

(Uzaklara Türkü)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aşk Mektubu XXVI

 

Âşıkım diyorum bir yere girerken

Bir yerden çıkarken âşıkım diyorum

Cümle âlemin bana bakışı değişiyor

Eşyanın nakışı değişiyor

Suların akışı değişiyor

Ey sevgili;

Yüreğim sevgine kelepçeli

Aklım senin için çıldırıyor

Kokunu alan gönlüm bir düğün evidir

Şikâyet etmekten utanırım

Ritmin kaynağı sen olunca

Yüreğimin yakarışı değişiyor.

 

Âşıkım diyorum adımı soranlara

Nerden gelip nereye gittiğimi

Merak edenlere, âşıkım diyorum

Ne zaman bir cönkte, bir güldestede

Sana yaraşır bir güzelleme okusam

Sesimin dokusu değişiyor

Hasretin, vuslatın kokusu değişiyor

Ey sevgili;

Yüreğim sana mahkûm olalı

Her zora severek katlanıyorum

Sevginin ışığı senden olunca

Hayatımın seyri değişiyor

 

Âşıkım diyorum bulutlara bakıp

Rüzgâra, ırmağa, dağa, ovaya

Ben âşıkım diyorum

Gözlerime yıldız yağmurlan yağıyor

Güneşin içinden bir başka güneş doğuyor

Yüreğim kuş oiup kuşlara karışıyor

İklimin adı değişiyor

Ey sevgili;

Yüreğim sana sevdalanalı

Ne yalnızlık çeker ne dertlenirim

Bağlanmanın merkezi sen olunca

Hayatın tadı değişiyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİTSİN SENİNLE

 

 

Seninle başladım, bitsin seninle...

 

Ve gün be gün, ben seni düşünürüm.

Sen benim herşeyimsin ey sevgili.

 

Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,

Ben hep uzaklara türkü yazarım

 

Sılamsın, sevdamsın, sabır taşımsın

Kalemim adından başka ad yazmaz

Bu kütükte başka bir ad okunmaz

Narına nuruna kurban olduğum

Seven sevdiğinden asla yakınmaz

 

Ben sevda bölüğünde kıdemli bir askerim

Terhis olsam gidecek bir yerim yok

Yüreğimden başka silah taşımam

Bütün adresleri iptal ettim

Benim senden özge gerçek yarim yok.

Sen benim herşeyimsin ey sevgili

 

Ben rol gereği aşık değilim

Deme bu garibin benimle işi ne...

 

Aşkım beni teşhir eder, Sesim içime saklanır

Aklanırsa adım, seninle aklanır.

 

İstersen durmadan adres değiştir,

Gözlerimi bağlasalar da bulurum seni.

Ben, türkülerde tanıdım Fizan'ı, Yemen'i

Anlasam ki sesim sesine değmiştir,

Bütün gemileri yakar gelirim.

 

 

Bu bir taahhüttür; sına beni..

En deli rüzgarların önüne sür, bulut-bulut,

Bir yerde yanlış yaparsam adımı unut.

Son kurşunu kendime sıkar gelirim.

 

Bir et kemik torbası değilim ben

Bir hasar raporu değil yazdığım

Bir aşk mektubudur ey sevgili,

Kızıl-kıyametten önce...

 

Ve görmek için bakmaya gerek yok

Her dilde güzeldir senin adın

 

Meydanlar sarsılır sen ortaya çıkınca

Yeter ki görecek göz, göz olsun.

 

Velhasıl uzun sözlere hiç gerek yok

Dil hicâbından lâl olmalı seni anarken

Ey benim tabibim, tacidarım

Gündönümüdür ben seni bekliyorum

 

----------------------------------------------

Bahaettin Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

HER MEVSİM GÜNDEMDESİN

 

Kırmızı bir geyik yanıyor güz ırmaklarında

Gözleri bengi bengi bir orman

Zamanı kaşıyan parmaklarında

Benek benek kan?

 

Ayaklarına keçe bağlanmış bütün atların

Silinmiş yazıları kitapların

Tohum, merhametine sığınmış bulutların

Öylesine üryan?

 

Yeniden yeşeren otların koşturan yeşili

Görkemli tabiatın en zengin dili

Gönül pırrr diye uçan bir keklik çili

Yürek bir yanık harman?

 

Her ağacın arkasına sen saklanmışsın

Yerden göklere dek germişsin sessizliği

Öteğen bir kuştur bıraktığın ışın

Ya da sultanca bir ferman?

 

Sabahtan akşama, akşamdan sabaha

Bir kirmen gibi seni eğirir ruhum

Dağ, orman, deniz, gökyüzü... aha

Her yıldız kılıfını yırtmış bir can?

 

Ey mutluluğumun müziği şiir mayam

İksirinin karışmadığı sular sığ, söyleşiler ham

Bense gözlerini dinlemek istiyorum bu akşam

Bütün sevdalı kuşlardan?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kepez

 

Ansızın bir karasu iner

Deniz fenerinin gözlerine

Fener kör olur

Ve ağır ağır uyanmaya başlar

Deniz dibinin devleri

Koç sürüsü dalgalar toslaşır gerine gerine

Ötede yıkkın bir balıkçı köyünün çiçeksiz evleri

Evler ki denizlerde olup bitenleri bilmez

Bense bu kaderi iyi bilirim

Benim adım Kepez

 

Yıldızlar olmadı mı, dolunay olmadı mı

Gökyüzü de kördür

Yüreğindeki kara bulutlar

Durmadan yıldırımlar kusar

Yorgun bir gemi oturur kayalara

Karışır birbirine dua ve küfür

Korkuysa şapkasını her zaman

Kapkara bir dala asar

Bir yosun tarlasında dinlenirken

Gördüm ölümü kaç kez

Selam verip geçti gülümseyerek

Ben korkusuz Kepez

 

Kaç sünger ve inci avcısının

Kanına girdi bu denizler

Kaç taze gelin ihtiyarladı

Bu ufuklara baka baka

Her sabah

Neşeli bir ıslık aydınlığına

Evden çıkıp gidenler

Ya döndüler ya da hiç dönmediler

Yaralı akşamlara

Yalnız kalmayınca aç kalmayınca

Oğlak, kuzu melemez

Ben ne dramlar yaşamamışımdır bu kıyıda

Ben Kepez

 

Mutlu insanlarda gördüm

Gelip kollarımın arasında sevişen

Ama uzun sürmedi

Şıngır mıngır kristal ömürleri

Ne çığlıklar işittim rüzgarlardan

Mevsim mevsim değişen

Hele de yitik ekmekler gibi ayrılık türküleri

Tedirgin martıların

Kanatları vururken gez

Ben dilsiz bir görgü tanığıyım

Benim adım Kepez

 

Gün kısalır,

Bir gece de değişir renk renk haritam

Gün uzar,

Sızlayan süslü bir göğüstür Tarih-i Kadim

Sırdır, ayıptır

Gördüklerimin hepsini anlatamam

Gemiler gelip geçerken

Kaç dilden hüzünlü şarkılar dinledim

Gül yanaklı, lale dudaklı

Ne güzeller gördüm gitti gelmez

Ben hep aynı yerde beklerim

Benim adım Kepez

 

Bazen denize küserde

Gökteki yıldızlarla konuşurum

Bazen gidemediğim yerleri okşamak isterim

Bulamam ellerimi

Ay doğarken başlar

En uzun süren sarhoşluğum

Asırlar kemirse de

Koparamazlar zincirlerimi

Kimse kirli ayaklarıyla

Üzerimi tepeleyemez

Ben beş vakit

Sabrın gül suyuyla yıkanırım

Benim adım Kepez

Share this post


Link to post
Share on other sites

Beyaz Dilekçe'den...

 

 

Rahman Ve Rahim Olan Adına Sığınarak,

Açtım İki Elimi, Kor Gibi İki Yaprak.

 

Bir Edep Ölçeğinde Umutlu Ve Utangaç,

İşte Dünya Önünde, Benim Ruhum Sana Aç.

 

Bu Seyriyen Ellerle, Senden Seni İsterim,

Senden Seni İsterken, Canımdan Çıkar Tenim.

 

Sana Âşık Ruhumdur, Merceği Yakan Işık

Gözlerim, Cemalini Görmeden De Kamaşık

 

Bir Mirasyediyim Ben, İflasın Eşiğinde,

Hep Sabırla Çürüyor, İhlas Bileşiğinde.

 

Kimin Kimlik Ararken, Hem Güler Hem Ağlarım

Yükseklerden Dökülen, Sular Gibi Çağlarım.

 

Çok Tuzlu Bir Denizim, Her Anım Med ve cezir,

Sana Âşık Olalı, Yüreğim Kutla Esrir.

 

Döşeğim Kara Toprak, Yorganım Kara Bulut,

Ben Seninle Doluyken, Vurgun Yapamaz Umut.

 

Her İnsan Günah İşler, Sen’den Saklanır Mı Sır?

Tövbe Dilekçesiyle Sırttan Kalkar Bu Nasır.

 

Kainatı Yarattın, Donattın, Rızk Verdin,

Kimine Sonsuz Körlük, Kimine Işık Verdin.

 

”Yanlış Adım Atmayın! ”, Diye İndi Her Kitap,

Sana Açılan Eli, Geri Çevirmezsin Rab.

 

Ulu Birsin, Sineden Peygamberler Gönderdin,

Gök Yüzüne Yıldızlar, Yere Çiçekler Serdin.

 

Senden Önce Bir Sen Yok, Kâinatta İlk Sen’sin!

Bu Kâinat Bir Meta, Hepsine Malik Sen’sin!

 

Rabb’im Seni Tanıyan, Bilir Doluyu – Boşu.

Kapına Geldi İşte, Yorgun Bir Aşk Sarhoşu.

 

Garibim, muzdaribim Ama Umutsuz Değil,

Seninle Dost Olanlar, Cihanda Mutsuz Değil,

 

Kulunun Kurbanıyım, Rabb’im Senin Mülkünde,

Garip Kulun, lütfeyle Gülümse Dilekçeme.

 

Senin İçin Verince, Verenin Feyzi Artar,

Gönülden Bir Sadaka, Dağca Bir Ömrü Tartar.

 

Kainatta Ne Varsa, Hepsinin Zikrinde Sen!

Hamd Ve Şükür Sanadır, Her Şey Sen’inle Esen!

 

Sen Ki Sana Geleni, Çevirmezsin Eli Boş,

Âşık Boşa Dememiş: Lütfûn da Kahrın da Hoş!

 

Bir Beyaz Dilekçedir, Sana Her Yalvarışım,

İmanımla Amelim, Hem Perdem, Hem Nakışım.

 

Çalı Bile, Kendine Sığınan Kuşu İtmez,

Sen Gafursun, Azizsin, Senin Keremin Bitmez!

 

Geldim İşte Kapına, Kul Senden Irak Olmaz

Sana Adanmamışsa, Yürekte Yürek Olmaz!

 

Her Müslüman Bir Kartal, Vurulur Da Pesetmez,

Oruçtan Tad Alanlar, Kemik Peşinde Gitmez.

 

Bezm-İ Elest'te Sana, Secde Eden Ruh İçin;

Verdiğin Söze Sadık, Doğru Giden Ruh İçin:

 

Hiç Kimseyi Vatansız, Milletini Devletsiz,

Gönülleri Sevdasız, Şehirleri Mabetsiz;

 

Bayrakları Rüzgârsız, Ocakları Ateşsiz

Bırakma Ulu Rabbim, Asi Kul Değiliz Biz.

 

Benden Önce Esirge, Muhammet Ümmetini,

Esen Gitsin Her Kervan, En Sona Ula Beni!

 

Kâinat Bir Mozaik, Her Şeye Sahip Allah!

Ey Gizli Ve Aşikâr, Her Derde Tabip Allah! ...

Share this post


Link to post
Share on other sites

*Gör Ne Hâldeyim

 

Çağırıyor, belli ki çok özlemiş;

Gece-gündüz hasretle yol gözlemiş,

Uçmak için kanatları sızlamış…

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Aşktan esrik düştüm, gör ne hâldeyim!

 

Çok direndim en sonunda “pes”dedim,

Keseceksen ellerimi kes dedim;

Eseceksen yüreğimde es dedim

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Ben sana gelirken gör ne hâldeyim!

 

Söyle dağlarına bizi saklasın,

İlk celsede davâmızı aklasın…

Ara-sıra kapımızı tıklasın,

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Ben seni düşlerken gör ne hâldeyim!

 

Göçmen kuşlar hazırlandı göçmeye

Gönlüm razı değil sensiz uçmaya

Gün doğarken Elmadağ’ı geçmeye

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Yollarda terör var, gör ne hâldeyim!

 

Gelişimi toroslardan ünlerim

Sustuğumda ufukları dinlerim

Senin ile şifrelenmiş genlerim

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Seni damıtırken gör ne hâldeyim!

 

Son leylek yuvada boynunu büker

Bir keklik aşkına ne diller döker

Beden acı çeker, ruh acı çeker

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Pusulam şaşırmış, gör ne hâldeyim!

 

Aşk, gönülde parlar, kana karışır

Aşk, en kadim bayram, küsler barışır

Karakoç’sa yollar ile yarışır

Geliyorum, telli turnam, yoldayım

Yolum kısaldıkça gör ne hâldeyim!

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

 

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadîm Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

 

Bahaeddin KARAKOÇ

(Uzaklara Türkü)

 

3, 4 ve son mısrasının ezgi/türkü halini Hasan Sağındık ağabeyden dinlemenizi tavsiye ederim. Güzel yorumluyor gerçekten.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...