Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
rhidseke

Seni Beklediğim Kadar...

Recommended Posts

Seni Beklediğim Kadar- (Hıncal Uluç)

 

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..

 

Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi.. Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda..Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlıda yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar..

 

"Anladım" der gibi bir gülümseyişti bu.. Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için.. Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.

 

Dahası..Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı..Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı.. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..

 

Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar.Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde,bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan: "Tabii" dedi.. "Bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

 

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı. "Mutluluk işte bu.." Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı..O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yan yana düştüler. İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yan yana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken ki, o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya, o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki.. Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı.. Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Birkaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu..

 

Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü..Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."

 

Hayır, aramayacaktı..Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi..

 

Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolej'de çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..

 

Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki..Kız "Keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o..

 

Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki..Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan, kız, dizeleri okurken..

 

"Ne hasta beklerdi sabahı

Ne taze ölüyü mezar

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar!.."

 

Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolej'in önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı..Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli..

 

"Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok."

 

"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..

 

Yıllarca sonra Levent'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen'in sözlerini o, o zaman biliyordu sanki. Aşk onurlu olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, seytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi.

 

Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir aslında.. İlki kıza verdiği.. Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..

 

Bekleyiş sürüyor, sürüyordu..Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti.. Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız.

 

"Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."

 

"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece..Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı..

 

"Yaaa!.."

 

Cebinde artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi.. "Bu da ikinci ve son dörtlüğü onun.."

 

Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız dizelere bakarken..

 

"Geçti istemem gelmeni

Yokluğunda buldum seni.

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar!.."

 

Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hâlâ düşünüyor..O uzun, çok uzun bekleyiş aşkını öldürmüş müydü, acaba?.

 

Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini yaşatmak için mi, yaşayanı silmişti yani?.. Yokluğunda bulmak bu mu demek oluyordu?..

 

Ya da.. Ya da..

 

Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp gitmişti, acaba? Delikanlı bu soruların yanıtını bugün hâlâ bilmiyor..Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, delikanlı bendim!..

 

Hıncal Uluç

Share this post


Link to post
Share on other sites

güzel bir yazı'

 

ama sasırmadım değil bu yazının kime ait olduğunu okuyunca.

çünkü o adamın bu duygular içinde olması ardından uzunca bekleyiş..

gercekten sasırttı beni

Share this post


Link to post
Share on other sites

selam aleykum

 

gerçeken etkileyici bir yazı.bu yazıyı 2006 nın mayısında üstadın ölümünü anmak amacıyla tv8 de (nebil özgentürk,haşmet babaoğlu ve hıncal uluç)yaptıkları bir programda hıncal uluç'tan dinlemiştim.ve kendisindeki üstad hayranlığını açıkça dile getiriyordu.bir çok kişinin hayatında bu türden kareler vardır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

bi zamanlar bende böle bi savda yaşadım ama ben şiirin 2. kıtasını bir türlü veremedim arkadaşlar:)

en sonunda koştum koştum o gelmedi 1 ay önce sonunda 2. kıtasını vererek tamamladım sonunda

Share this post


Link to post
Share on other sites

Doğrusu ben bu mevzuya bu kadar sıcak bakamıyorum.Hıncal Uluç yukarda bahsi geçen tv. programının akabinde çıkarmış olduğu bir kitapta bu konu hakkında: 'Hani o Necip Fazıl'ın şiirine hayat veren mesele' ibaresini kullanmıştı.

Bunu okurken şöyle dedim : hayır Sayın Uluç..Üstad'ın şiirinin sizin ilişkilerinizle hayat bulmaya ihtiyacı yoktur.Aksine, Üstad'ın şiiri sizin ilişkinize hayat vermiş, onu sıradanlıktan çıkarıp hayrete şayan bir nitelik kazandırmıştır.

 

Tepkimde ne kadar haklıyım bilemiyorum..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Doğrusu ben bu mevzuya bu kadar sıcak bakamıyorum.Hıncal Uluç yukarda bahsi geçen tv. programının akabinde çıkarmış olduğu bir kitapta bu konu hakkında: 'Hani o Necip Fazıl'ın şiirine hayat veren mesele' ibaresini kullanmıştı.

Bunu okurken şöyle dedim : hayır Sayın Uluç..Üstad'ın şiirinin sizin ilişkilerinizle hayat bulmaya ihtiyacı yoktur.Aksine, Üstad'ın şiiri sizin ilişkinize hayat vermiş, onu sıradanlıktan çıkarıp hayrete şayan bir nitelik kazandırmıştır.

 

Tepkimde ne kadar haklıyım bilemiyorum..

 

 

bence de kesinlikle haklısın

Share this post


Link to post
Share on other sites

cihat kardeşim bence de kesinlikle haklısınız sadece beyefendinin ilişkisine değil yazılarınada hayat vermiştir üstadın bu güzel şiiri yazılarını okumam ama bu yazı çok etkiledi beni paylaşım için teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

yazı çok güzel duygusal mükemmel çünkü içinde üstadın şiiri var hepsi bu.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

şok içerisindeyim bu yazı Hıncal uluça ait ...

çok önceleri okumuştum bu yazıyı ama yıllarca düşünsem Hıncal Uluça ait olacağı aklıma gelmezdi.... :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites
yazı çok güzel duygusal mükemmel çünkü içinde üstadın şiiri var hepsi bu.....
cok dogru... gerısı angarya

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamü Aleyküm.

 

Değerli Arkadaşlar.

 

Dün Sabah gazetesinin arşivine Üstadın adını yazıp arama yaptım, karşıma ne çıkacak diye beklerken, çıka çıka Hıncal Uluç?un bir yazısı gözüme ilişti.ilk yayınlanış tarihi; 25 Kasım 1995

Şaşırmadım dersem yalan olur ve Sizlerle bunu paylaşmak istedim. Yazının tamamı aşağıda.

 

Bir şiir ve bir aşk hikâyesi..

Üniversiteli delikanlı kolejli kıza, bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..

Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun bir zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini..

Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler..

Kız gülümsedi.. Delikanlı, çok popülerdi o yıllar. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı..

Belki de, delikanlı öyle olmasını istediği için, ona öyle gelmişti.

Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette, tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.. "Anladım" der gibi bir gülümseyişti bu.

Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için..

Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji?nin her dağılış saatinde, okulun civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı..

Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı.. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..

Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "Tabii" dedi.. "Bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de, tanışırsınız.."

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu.."

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı..

Konser günü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle..

Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız, yan yana düştüler.

İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yan yana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce, tanışırken tuttu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken. O an dünyanın bütün şarkıları, dünyanın en romantik şarkısıydı o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..

Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı.. Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğunun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Birkaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu..

Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü..

Konserden çıkarken, kız, şakalaştı..

"Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."

Hayır, aramayacaktı.. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü... Cebinde onu otobüsle Adana?ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı..

Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana?ya indi. Maç saatine kadar başıboş dolaştı. Salona erkende girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu..

Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kız fark etti delikanlıyı.. Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara?nın hele Kolej de çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..

Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garajlara gitti. Tek kelime konuşmadan.. konuşmaya gelmemişti ki.. "Kız keşke orda olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o..

Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..

Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış, bir parça dörtlüğe..

Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki..

Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl?ın dört satırını okurken..

 

"Ne hasta beklerdi sabahı

Ve ne geç ölüyü mezar

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar!.."

Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene..

Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya..

Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa..

Evet, çağırıyordu işte..

Kalbinin duracağını sandı, yaklaşırken..

"Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok."

"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi, delikanlı.. İkiletmeden..

Ayrıldı kızın yanından.. bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden.. Yıllarca sonra Levent in söyleyeceği şarkıdaki Sezen in sözlerini, o, o zamanlar biliyordu sanki. Aşk onurlu olmalıydı..

Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla, bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi.

Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiği.. Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar..

O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..

Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti.. Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü..

"Günlerdir seni arıyorum" dedi.. "Günlerdir seni arıyorum.. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."

"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı.. "Yaaa!.."

Cebinde artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza..

"Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi.. "Bu da sonu onun.."

sonra yürüdü gitti, arkasına bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü, oracık kız oracıkta okurken..

 

"Geçti, istemem gelmeni

Yokluğunda buldum seni.

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar!.."

 

Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hep düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını!..

Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?..

Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp geçmişti, acaba?

Delikanlı bu soruların yanıtını bugün hala bilmiyor..

Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.

Çünkü, delikanlı, bendim!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu hikayeyi bir dostumdan duydum. Oda Hıncal Uluç'un kitabında okumuş. Pek inanmadım ncak doğruluğu kesinlikle sabitse bilen açıklasın.

Hayırlı akşamlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet yazı Hıncal Uluç'a ait. Başından geçen bir hadiseyi anlatmış yazısında. Benimde dikkatimi çekmişti ilk okuduğumda.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu yazıyı radyo programlarından birinde Gölge'den nam-ı diğer Talha Bora Öge'den dinlemiştim. Hatırladığım kadarıyla o zaman herhangi bir isim vermemişti ve ben de kendisine ait sanmıştım. Hıncal Uluç'tan böyle bir yazı çıkması da ayrıca enteresan bir durum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...