zizou 0 Report post Posted August 18, 2007 Üstad'ın ustalık eserim dediği kitaptan bi kaç güzel paragraf... -Romalılaşmış,Hristiyanlaşmış ve eksi Yunan'ın zihni nizamına teslim olmuş her toprak Avrupa'ya bağlıdır -zahirde 14 asır evvelinden başlamış olsanda bütün zaman ve mekanı ezele ve ebede doğru kuşatan bayatlamaz yeni solmaz renk,eğrilmez çizgi,geçmez an,pörsümez güzel,değişmez doğru örselenmez iyi ve aşılmaz ileri!..gayemiz sensin... -maddi ve manevi sınır dışı ırk gayreti.kavim hırsı ve toprak istahı.sadece alakasız olduğumuz bir iş sanılmasın!büyük ve gerçek kurtuluş adına,yüzdeyüz düşmanı sıfatıyla alakalı olduğumuz karşısında cephe tuttuğumuz zıt ve batıl hedeflerden bir tanesi... -genç adam düşün!evvela insanoğlunun düşünmekten büyük haysiyeti olmadığını düşün!senin yaşadığın devirde meşin toptan birer kafa taşıdığını ve topu dolduran havanın en basit fikri bile kavurup kül edici bir kezzap buharı olduğunu düşün!düşünmeyi düşün:düşünülecek herşey ondan sonra kuyruğa girer.filozof:"mademki düşünüyorum öyleyse varım" der.ya biz ne diyelim?...bırak filozofu milozofu;kainatın efendisi ve insanlığın ufku.bi anlık düşünceyi kaç yıllık ibadete denk tutar ve şöyle buyurur"yarabbi bana eşyanın hakikatini olduğu gibi göster!"aziz varlığın aziz aynası fikir...düşün...seni karartmak istayan tesirler evvela sende mücerret fikir istidadını yani varlık şiarını körletmekle işe girişti.Bunu düşün! -Evet;doğu-Batı ayırımını ortaya koyar koymaz ilk bakışta meydana şu manzara çıkıyor:içerde Hint denizine doğru.bütün vecd ve hakikatını kaybetmiş,her türlü savunma kudretinden mahkum sadece yılgınlar,ezginler ve keravatlı maymunlardan ibaret,ölü bir insanlık...Dışarıda da Atlas okyanusuna doğru,yalnız saldırıcı,dize getirici ve kendisini Doğuya örnek gösterdikçe büsbütün zehirleyici bir alem.İçli ve dışlı bu iki zıt dünya arasında da ,dış tezahür aynalarının bütün aldatıcı gösterişlerinden ve yalancı teyitlerinden müberra ve müstağni fakat içli ve dışlı binbir cephede savaş vermeye memur ve mecbur ezeli ve ebedi hakikat davası... -Doğu^da manevi ucuzluk 16. asırda başlar,17nci asırda besbelli hale gelir.Başlangıcın aşağı yukarı Rönesans'a raslaması en ince hususiyet... paşalar -Nesil nesil kahraman diye tanıtılanm mustafa reşit paşalar,şinasiler,namık kemaller,ziya paşalar,hamidler,mithat paşalar ve daha kimler kimler palamudun karaya vurma mevsiminde ortaya çıkan küçük idrakli,küçük esnaf tipleridir. -Edebiyat-ı cedide,en mide bulandırıcı ucuzluk unsurlarının bitpazarı... -Nihayet bunca ucuzcunun koruduğu bu vatan asırlardır birikmiş hesapların son tasfiye darbesine çarpıp hiçde ucuzcu olmayan çilelerle istiklalini yerine getirince ucuzculuğun topyekün bırakılması ve yerine müstesna bir asliyet ve şahsiyet devri açılması lazım gelen bir hengamede,ucuzculuğun en cüretlesine en gözü karasına düşürülmüştür. -Milli kurtuluş iradesiyle ayağa kalkan Türk ayakta kalabilmenin manevi hamlesine 50 yıldır ulaşamamış,ulaşmak şöyle dursun,ulaşamaması için her şeyin yapıldığına şahit olmuştur... -Biz hangi milleti ve siyasi zümresiyle olursa olsun,Avrupalının hoşuna gittikçe ve alkışını topladıkça,böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz -bir türlü göremediğimiz ve bir türlü bize gösterilmeyen şey bügünkü dünyadır... Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted April 22, 2011 -Biz hangi milleti ve siyasi zümresiyle olursa olsun,Avrupalının hoşuna gittikçe ve alkışını topladıkça, böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz İşte bu cümle, ezici; kafadaki bir tutam fikri kezzap etkisiyle buharlaştırıp yalnız acı acı gülümsetici hâl! Bize Batılı olmamak şerefi yeterdi, yüzyıllar dünyaya hükümdarlık yapan ecdadımıza yetti de; Tanzimat sonrası tamamen çürütülmüş, eritilmiş bir nesle bu şeref yetmedi! Tanzimat hikayesi, tek gayesi topyekûn islam kanununun soyunu kısırlaştırmak ve de hakiki tarihi toprağa gömmek ve de Batı'nın mukallit, veled-i zina efkarını intişar etmek olan bu Jön Türkler'in amentüsü. Ve muvaffak da oldular! Tüm ilim kitapları bir anda kül oldu, elinde bulunduranlar da toprağa gömdüler ki, "aman siz hala bu kitapları mı okuyorsunuz?" diyecek yalancı devletin sahtekar memurunun korkusundan.. Bir tarih böyle buharlaşırken, bizim münevver, muasır geçinen şahıslarımız bir günde alafrangacılık oyununun kuklaları oldular. Ağza tıkılan puro, ele geçirilen eldiven, kafaya takılmış şapka, ruha giydirilmiş iman örtüsünü soydu. Yaşadığı gibi inanmaya başlayan fikir yoksunu, taklit mahkumu bu insancıklar yüzyıllar islamın halifeliğini yapmış söğüdü devirdiler. Bizi Batı değil, kendimiz yıktık. Biz bu denli içimizde kendimize, dinimize, tarihimize düşman olmasaydık, Allah bizi elbet muvaffak kılacaktı. Madem ki dâvamız hakk idi, elbette bu kılıç kınında kalmazdı. Fakat hüviyet müslümanı, hokkabaz vatandaşı ilk olarak mücerret tarihine tecavüzü ve de nankörlüğü vazife belledi, ve acıdır ki dost bellediğinden ilk kurşunu tam alnından yedi! Biz kurşunun geldiği yeri daim dost eli bildik, ve de içten içe güve gibi daim özümüzü öğüten bu kafir kuvvetini nur topu yavrumuz gibi koynumuzda sakladık. Okumakta olduğum eserde geçiyor, CHP partililerinin hükümet olduğu zamanlar. Yabancı devletlerden birinde Türk mezarlığını yağmalıyorlar, talan ediliyor mezarlık. Ve bizim Tevfik İleri'nin liderliğindeki grup yaptıklarına misilleme olarak, bizdeki mezarlıklarına çelenk koymayı planlıyorlar. Bunu haber alan CHP gençleri topluyor. Ne yapalım sorusuna verilen cevap aynen şu şekilde; "Bunları nezarete atalım, ve de yabancı dostlarımıza arayalım diyelim ki, biz sizin için kendi gençlerimizi kodese tıktık!" Bir numaralı haysiyet yoksunu ve de fikir namusundan nasipsiz. Böyle adamların elinden geçti bu vatan, böyle sancılı dönemlerin kıskacında yoğrulmuş, ıstırabın emzirdiği nesiliz! Bize düşen bunun farkında olmak ve kimin düşman kimin dost olduğunu derinine idrak etmek ve de yerde kalmış kavgamızı devam ettirmektir. Bizler Üstad'ın kavgasının devamıyız, Allah bu bayrak yarışının muzafferi olarak elbet bizleri yazmıştır! Bizleri alınlarımızdan pırıl pırıl nur topundan tanıyacaklar! Allah bu dâvanın ve de bizlerin malikidir, bize düşen boynumuzdaki kemendi ölü teslimiyetiyle, İsmail teslimiyetiyle o kütüğün üstüne koyabilmektir! Rab olan Allah bizleri bu mukaddes dava uğruna harcananlardan eylesin.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted May 23, 2014 Cinnet mustatili,,,,,,, BU ESER,,,, benim bütün varlığım, vücut hikmetim, her şeyim… Ben, arının peteğini hendeseleştirmeye memur bulunması gibi, bu eseri örgüleştirmek için yaratıldım Şiirlerim de, piyeslerim de, hikâyelerim de ilim ve fikir yazılarım da sadece bu eserin belirttiği bina etrafında bir takım “müştemilât”dan başka bir şey değil… Güzelim Türkçenin “katık” tâbiri ne kadar yerinde. Gerçek gıda “nân-ı aziz” dediğimiz ekmektedir ve gerisi, ona katılmaktan kinaye “katık”tan ibaret… İçinde yüzde elliden fazla (hidro-karbone) cevher bulunduran ekmek, pastaların üstündeki her türlü krema ve (fantezi) oyunlarına sırt çevirmiş, kuru ve yavan, fakat besleyici ve kurtarıcı fikre ne güzel remz!.. İşte, ezel kadar eski ve ebed kadar yeni, topyekûn insanlık çapındaki dâvanın bu eserini tamamlarken, onu, gıdasını Büyük Doğu ekmeğine borçlu bildiğim Anadolu gençliğine ithaf ederim. N.F.K. / 1968 Quote Share this post Link to post Share on other sites