Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
SİTARE

Senai Demirci

Recommended Posts

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DİNDARLARI AŞAĞILAMA YÖNTEMLERİ

 

Sevmedikleri dindarların hiç olmazsa kendi aralarında, yani dindarlıkta, öne geçmelerine izin vermezler. Nerede olursa olsun, "birincilik" onların hakkıdır.Dindarlık skalasında da "üste çıkmak için, derhal "hacıdan hocadan" "çarşaflıdan sakallıdan" kötü örnekler bulurlar.Yürüyüş biçimlerinden başlanıp, yere tükürmelere varıncaya kadar olmadık magandalıklarla, akla gelmedik kazmalıklarla konu edilirler. Namaz kılanlar, oruç tutanlar, hacca gidenler üzerinde "kaypaklık " ve "dönmelik" tarifleri yaparlar.Böylece "Benim kalbim temiz..." deme hakkını elde tutarlar. Namaz kılanın " Benim kalbim de temiz..." deme hakkı yokmuş gibidir. Onlar ki Araplara para kaptırmazlar. Onlar ki daha çok vatanseverdirler. Onlar ki vergi kaçırmazlar.Onlar ki kırmızı ışıkta geçmezler. Onlar ki karanlık emelli "ideolojik iç çemberler"e bulaşmamışlardır. Böylece,dindarların onlar gibi olma iddialarının hepsi baştan naylonlaşır.Asla sahici vatandaş olamaz dindarlar. Onların onayladıkları yere kadar, onayladıkları kadar var olurlar. Onların şimdilik idare ettiği "kendini bilmezler" olarak ortalıkta dolaşırlar.

 

Dindarlık skalasında üste çıkmak için akademik usuller de kullanılır. Bunun için kafası az buçuk çalışan, ağzı laf yapan, icabında köşe verilecek bir figür bulunur. Bu figür her türlü tartışma programının gediklisi yapılarak, biraz da galip getirilerek otoriteleştirilir. Kısa zamanda, dindarların uygulamalarını küçümseyerek, örtünenlerin cahilliğini açık ederek, "İslamcı"ların kirli çamaşırlarını ortaya dökerek, kendilerini onlardan "daha iyi" hissettirecek bir söylem kıvamı yakalar.Bu figürün dindarlara yüksekten bakmaya arzulu hasat ehlinin heveslerine göre "kendin pişir kendin ye" dini icad edip, onlara dindarlık skalasında da "iktidar" zevki tattıracak "yanar, döner", "kıvırma ustası"," fetvabaz" ilahiyat teorisyenleri içinden seçilmesine özen gösterilir.

 

Eğer yeterince zeki ve demagog bir figür bulunamazsa, daha düşük profilli bir "otorite" icad etmekte mümkündür.Kendini ispatlamaya hevesli, tatmin edilmemiş arzuları olan bireyler mutlaka vardır.Bunlar ya "itirafçı" olarak takdim edilirler ya da herkesten farklı söylemleri olan "İslamcı yazar" orijinalliği ile sunulurlar.Anahtar deliğinden yatak odasını gözetleyen çocuklar kadar heyecanlı konuşurlar.İçten içe bir yaranma gayretleri vardır.Şöhret olup TV ekranlarında vaftiz olma arzuları da vardır.Yeri geldikçe, laylaylom yaşamların üzerine sos diye sıkılmak üzere saklanırlar. Yanakları sıkılır. Ciddiye alınmazlar. Söylediklerinden geyikler üretilir. Rezil edilse de önemli değildir. Yine puan kazanır. Asla harcanmaz. Aksesuar diye bir kenara iliştirilmek üzere soldurulmadan, yıpratılmadan saksıda bekletilir. Kandil gecelerinde, cuma sabahı programlarında "süs hocası" olarak gösterilir. "Bakın, dindarlar da böyle, idare edelim işte..." şeklindeki bıyıkaltı gülmelerle, kendi nefislerine ve iktidar heveslilerine rahatlama mesajı gönderirler.

 

Kendi aralarından biri dindar olacak olursa, en gizli silahlarını çıkarırlar. Evvelâ, " Kendini dine vermiş..." diyerek "öteki"leştirirler onu. Sanki enfeksiyon bulaşmış gibidir ona. "Ah, zavallı!" iççekişleriyle ardından acınarak bakılır. Sonra, "Çok değişmiş..."de olur aralarından kopan... Artık "normal" değildir. "Kandırılmış olabilir." Yakında düzelir..." Vitrinlerde etek bluz peşinde koşmaktan vazgeçmesini, araba modelini yenileme telaşının durulmasını belirgin hastalık septomları sayarlar. Nişantaşı'nda görülmeyişler, o meşhur cafede oturmayışlar, her an "kapanabilir" oluşlar çok ciddi fonksiyon bozuklukları olarak görülür. Böylece, belki farkında olmadan, kendi "dindarlık"larını ele verirler: Teşvikiyede buluşmaya "hacca gitme" heyecanı yükleyen bir "din"lerinin olduğunu ancak o zaman farkedersiniz. Cihangir'de bir cafede görünmeyi "vecibe" sayan bir "din"e ilgi duyuyorlarmış meğer. Kullarının ayakkabılarını çoğaltmasını "vacip" eyleye, araba modelini yükseltmelerini "farz" kılan, etek bluz peşinde koşturmalarını "ibadet" sayan bir "din"in mensubuymuşlar. Dudağına içki değmedikçe kendini "abdestli" saymayan, saçının tek telini bile gizli bırakmayı saçının tek telini bile göstermek kadar "cehennemlik" sayan bir mutaassıp "dindarlık"mış yaşadıkları.

 

Tanımlayan onlardır; dindarlar ise tanımlanandır. Tanımlayan, tanımlananın patronudur. Onlar öznedir, dindar nesnedir. Diledikleri biçime sokabilirler dindarları. Kendi kafalarındaki şablonları dindarlara da yükleme hakları saklıdır. Örneğin, kendilerinin örtülüyü dışarıda bırakan bir kamusal alanları varsa, ilk fırsatta, dindarlarında örtüsüzü dışarıda bırakan bir kamusal alan kuracaklarını düşünürler. Kafalarındaki besledikleri rövanşist, misillemeci, intikamcı din anlayışını dindarlara yamarlar ki, kendi ettikleri konusunda "haklı" çıksınlar. İslam'ın zorla baş açtırmak kadar, zorla baş örtmeye de karşı olduğuna bir türlü inanmak istemezler. "İslam'ın şartı insan olmaktır;insanın tercihini iptal eden, iradesini inciten her türlü zorlama İslam dışıdır" desem aldırış etmezler.İnanmak istedikleri üzerinden dindarlara gizli niyetler atfetmeyi sürdürürler. Çünkü burası "öteki"ne hükmetme zevkinin en tatlı yeridir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Enyakın dostlar der önce ne bu halin ne olmuş sana.Eskiden daha güzeldin.Eski alışkanlıklarından nasıl vazgeçiceksin , sıkılmıyo musun bunların içinde.Yani ben karşı değilim ama ne gerek vardı.Daha okuyosun hem iş hayatındada sorun olucak...

en acısı kendinize dost bulmanız zordur ya da bulduklarınızla aslında dost olmanız mümkün değildir,islamı yaşamaya çalışıyosanız ilk yaptıkları şey size bi şey yakıştırmamaktır,a a a bak bu bi başörtülüye yakışıyo mu, buraya gelmen doğru mu bütün sosyal hayatınız alt üst olur kendinizi eve kapatır demek ki burda işler böyle yürüyor dersiniz...

en acaibide herkes yorum yapma hakkı bulur kendinde ve siz hüsnü zan ve iyi niyet diyerek güya aldırış etmez ve ses çıkarmazsınız.ancak bilhassa erkekler kadınların giyimiyle ilgili yorum yapmayı bir borç bilir kendine ...belki haklı bilmiyorum ama bunların kaçı toplum içinde eğitim seviyesi kendinden çok düşük olmasına rağmen hakaret edilerek dışarı atılmıştır,işten çıkarılmıştır,KURAL diyenlerin nice hakaretlerine maruz kalmıştır bilemem...ancak bildiğim bir şey varki kadın başının örtüsüyle kendini hiç bir zaman kamufle edemez düşüncesi aşikardır ve bazı kesimler için aleni yobazdır.gel gelelim karşı tarafın dışladığı kadın kendi tarafım dedikleri tarafındanda dışlanır eleştirilir...

allah yardım etsin bu ülkede kadın olmak çok zor ...

yazdıklarım düşüncelerimin ,gördüklerimin ve yaşadıklarımın tarifinden uzaktır.ancak ben sizlerin beni çok iyi anlayacağınızı düşünüyor ve affınıza sığınarak düşüncelerimi dile getiriyorum .

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...