tugra 6 Report post Posted September 26, 2007 Birçok insanın dost bulamamaktan şikayet ettiğini işitirsiniz. Öte yandan dostluk övgüsüyle dolu birçok edebiyat metniyle karşılaşırsınız. Dost bulamadıklarından yakınanlar kendilerine dostça tavır gösterilmeyişi dolayısıyla hoşnutsuzdur. Dostluğu övenler ise kendi dost duygularına güvenenlerdir. Açıkçası dostluk insanlar arasındaki yankısını karşılıklılık suretiyle değil, iki taraftan yalnızca birinin tutumu yüzünden bulabiliyor. Dostluğa hakkını vermek, yani dostlar arasındaki sağlam dengeye kavuşmak çok zor. Bu zorluk karşısındaki görüşlerini Henry Adams (1838-1918) şöyle dile getirmiş:'Ömür boyunca bir dosta sahip olmak hayli miktarda sayılır; iki dost çok sayıda demektir; dostlardan üç tane edinmek ise neredeyse imkan haricindedir.' Bir dostluk kurmak bile yeterinden çoğunu kazanmış olmak demektir. Acaba bu kıtlık hangi sebeplerden ötürü doğmaktadır dersiniz? Henry Adams, yukarıdaki sözleri dostluk şartlarının bir arada bulunmasının ne derecede müşkil olduğunu bildiği için söylemiş. Şöyle devam ediyor sözlerine: 'Dostluk hayatta belirli bir koşutluğu, bir düşünce müşterekliğini, amaca ulaşmada bir yarışmayı gerektirir.' İki insanın bu üç şartı aynı anda yerine getirmek suretiyle dostluğa ulaşmaları gerçekten 'yeterinden çok' bir şeyi gerçekleştirmiş olmaları demektir. Halbuki biz yukarıda sayılan üç şarttan yalnızca birini getirdiğimizde dostluk doğuversin isteriz. Çünkü her üçü de tek başına küçümsenecek işlerden sayılmaz. Hayattaki belirli koşutluk yalnızca bir ortamı paylaşmaktan ibaret sayılmaz.İki insanın koşut(paralel) hayatı olması demek onların yaşama düzeni bakımından aynı yöndeki akışı benimsemesi demektir. Her ikisinin dış zorlamalar yüzünden aynı hayat kalıbına zorlanmış olmaları koşutluğu doğurmaz. Gerekli olan istikameti paylaşmaktır. İkinci şartı yerine getirmek, düşünce müşterekliğini ele geçirmek hayat koşutluğu içinde bulunmaktan daha zordur. Çünkü iki insanın düşünce müşterekliğindeki kıvamı tutturabilmeleri için vakıaları değerlendirmede ortak ölçülere rağbet etme zorunluluğu vardır. Yani iki insan 'hem hal' olmadıkça ortak düşüncenin mahiyeti hakkında hiçbir şey öğrenemezler. Dostluğun üçüncü şartı ilk ikisinden de çetin. İki dost amaçlarına varma işinde birbirlerini geride bırakmaya çabalayacaklardır. Dostluğa olan katkısından dolayı iki dosttan biri diğerinin kendisini geçmesine, geride bırakmasına tahammül edemez. Buna isterseniz sadakat adını verebilirsiniz. Her şeye rağmen dostluğa sadakat. Öyle ki iki dosttan biri diğerinin dostluk konusunda tökezlediğini fark etmesi halinde açığı kapatma konusunda elinden geleni yapacaktır. Nerede o dost? O dost siz değilseniz, ne hakla bir başkasından öyle bir nitelik umuyorsunuz? 'BİLİNÇ BİLE İLGİNÇ' Share this post Link to post Share on other sites
nokta 0 Report post Posted September 28, 2007 bu yazıyı okuduktan sonra dostLuk hakkındaki görüşLerim daha da geLişti çuvaLdızı kendime sapLama ihtiyacını duydum böyLe bir yazıyı bizimLe payLaştığın için teşekür ederim yüreğine sağLık Share this post Link to post Share on other sites