Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
AbdülHamid Erciyes

Sözün Üstad'ı

Recommended Posts

(YENİDEN SERDENGEÇTİ DERGİSİ 2. SAYISINDAN ALINTIDIR...)

HAZIRLAYANLAR: FİKRET KOÇ / AHMET TOKGÖZ

SÖZÜN ÜSTADI(NECİP FAZIL)

Allah’ı ve Kuran'ın düsturlarını anlatmaya adanmış çile ve ızdırap dolu bir ömür;geç kavranmış olsa bile hakkı vücudunun her zerresine sindirmiş, zaman bendedir ve mekan bana emanettir anlayışında bir şuur,hakkında açılan davaların yarısı aleyhinde sonuçlandığı zaman, tam 101 sene hapis yatması gereken, cemiyetin rahminde doğum sancısı şeklinde vücut bulmuş büyük şair... Onu anlatmak bizim için bir şeref hükmünde olsa da,o yüce ruhu mezarında rahatsız edecek her türlü yanlıştan Allah'a sığınıp tüm sevenlerinden şimdiden özür diliyoruz.Üstad,26 mayıs 1904'te İstanbul'da büyük bir konakta dünyaya geldi.Osmanoğullarından daha eski bir aile olan Dulkadiroğullarına bağlı Kısakürekler soyuna mensuptur.İlk dini telkin ve terbiyesini dedesi Mehmet Hilmi Efendiden aldıysa da; 5-6 yaşlarında sırf haşarılığını engellemek maksadıyla eski Halep Valisi, Zaptiye Nazırı Salim Paşa'nın kızı Zafer Hanımın tanıştırdığı abur cubur romanlar, ruhi hayatını etkilemekte büyük pay sahibi oldu.Şairliğinin ve metafizik arayışlarının temelini attığı; ne oldumsa burada oldum dediği, mekteb-i fünun-u bahriye-i şahaneden dördüncü sınıfı okumadan ayrıldı.Cumhuriyetin ilanından sonra avrupaya gönderilecek ilk öğrenci kafilesi içinde yer alıp; Sorbon Üniversitesi felsefe bölümüne girdi.Paris hayatı kendini arayışının müthiş girinti ve çıkıntıları arasında, hayal yakıcı bir tablo çizdi; öğrenimini yarıda keserek yurda döndü.

HAKKA YÖNELİŞ

Nihayet bir akşam şirket-i hayriyye vapurunda karşısına oturan ve gözlerini ondan ayırmayan; o güne kadar hiç görmediği bir genç, kainatın sırrını çözmede kapıyı açan anahtarı ona veren vaadin Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin adresini verdi.Yakın arkadaşı Abidin Dino'yu da yanına alarak bir daha asla bırakmamacasına bu büyük velinin eteklerine yapıştı.Adeta 30 yıllık hayatını özetleyen şu beyitler döküldü büyük helezonlar la kaplı gönlünden:

TAM OTUZ YIL SAATİM İŞLEMİŞ BEN DURMUŞUM

GÖKYÜZÜNDEN HABERSİZ UÇURTMA UÇURMUŞUM...

Hala Allahı anmadan geçen gecelere yanıyor ve hayatın da hep cevabını aradığı şu sihirli soruyu sormadan edemiyordu:"Neden inanmıyorlar?"Öyle ki bir ilkbahar günü Abidin Dinoyla eyüp sırtlarında gezerken ona da sordu:" Hala inanmamakta neden ısrar ediyorsun?"Abidin Dino kendisine kaybettiren, fakat başkalarına çokça kazandıran ve insanın tüylerinin ürpermesine neden olan şu müthiş cevabı verecekti: "İnandığınız Allah o kadar yüce ve büyük ki bir kere inanırsam kafamı secdeden kaldıramayacağımdan korkuyorum..."

Müslümanlığı kabul ettikten sonra sanat ve edebiyat alanında hızla yükselmesi, bir kaç sağır kulağı rahatsız etmiş olacak ki; hakkında islam komünisti,islam faşisti,neo müzülman,sırf züppelik olsun diye müslümanlık taslıyor gibi yakıştırmalarda bulunuldu.

BÜYÜK DOĞU

1943:Üstadın fildişi kulesinden agoraya indiği; tam olarak belirdiği tarihtir.Bu tarihten 5 haziran 1978'e kadar günlük, haftalık ve aylık olarak çeşitli tarih ve periyotlarla tam 16 devre yayın hayatını sürdüren büyük doğuyu, cilt cilt eser faaliyetinin yanı sıra, 36 sene müddetle tek başına omuzladı; büyük bir fikir ve aksiyon zemini oluşturdu.Dergi,ilk devresinin 30. sayısında neşredilen "Allaha itaat etmeyene itaat edilmez" hadis-i şerif yüzünden; 1946 senesinin sonlarına doğru, 13 aralık tarihli sayısında büyükçe bir kulak resminin altında ki "BAŞIMIZDA KULAK İSTİYORUZ" yazısının, milli şef(!) ismet inönüyü hedef alması gibi bir çok akıl almaz ve uydurmaca sebepten dolayı defalarca kapatıldı.Yazının başında da belirttiğimiz gibi, hakkında açılan davaların yarısı aleyhinde sonuçlansaydı, tam 101 sene hapis yatmak zorunda kalacaktı.Tek sebep ise asla susmadan devrin baskıcı ve zorba yönetimine,kuduzlu dişleriyle islama ve müslümanlara saldıran materyalist hokkabazlarına ve tüm dünyaya gerçekleri hakkı ve hakkaniyeti haykırması idi.Devrin adaletinin ne kadar adalet olduğunu şu hatırası bizlere en güzel şekil de örnekliyor:Üstad sayısını kendisinin de hatırlayamadığı tutuklanışlarından birinde, mahkemeye çıkmadan evvel, nezarette oldukça uzun süre tutulur.Bu durum öyle bir hal alır ki; artık saç ve sakalları belirgin bir şekilde uzamış, nezaret ortamında kendisini rahatsız etmekteydi.Mahkeme günü gelip çattığında, adalet dağıtıcısı hakim(!) kendisine şöyle diyordu:"Ayıya dönmüşsün Necip Bey".Üstad suratında bir gram bozuntu göstermeden pencereye doğru döner ve sessizce "Şimdi de pencereye döndüm hakim bey" der.

Devrin baskıcı ve zorba yönetimi neşrettiği hemen hemen her yazısına bir kulp takıyor;mahkum edilmesi için elinden gelen her şeyi yapıyor; hakkı ve hakkaniyeti haykıran bu hakk yolunun bağrı yanık yolcusunu yolundan çevirmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu.18 aralık 1961 yılında gene mahkemeden tahliye edildikten sonra önüne iki yol açıldığını gördü:Ya her şeyden büsbütün el etek çekmek,yahut her şeye topyekün el uzatmak... Tercihi demir hapishane kapılarından daha önce de salıverildiği günlerden farklı değildi:

"Bir mısraı bir millete şeref vermeye yeter!.. bu söz benim iman tarafım henüz belli değilken, o hengamede,bu günkü düşman cephesinin en kodaman kalemlerinden biri tarafından hakkımda kondurulmuş teşhistir.Yarabbi; nezdinde, kendimi, en aşağı müminlik mertebesinin ancak ayak tozlarını silmeye memur bir dereceye bile layık görmeyerek böyle bir iddiadan bile kemiklerim ürpererek kaydediyorum:Sadece senin dininden, hak olan yolundan tek olan kapından nefret ettikleri için, nefret edilmek bana ne muazzam payedir!Bu payeyi bana sen,hayatım ve bütün insanların hayatı gibi,meccanen,yoktan, tek liyakat ve istihkakım olmadan verdin;ve benim ağzımla değil,düşmanlarımın lisaniyle izhar ettin.artık ben nasıl susabilirim?" yani yine en zorlu yol yol olan ikinci yolu seçti.

Neydi şairler sultanını dönülmez bir yola sokan ve davasında bu kadar ısrarlı kılan etken?Bu sorunun cevabı gene devrin kendisinde gizli.

Öyle bir devir düşünün ki; Allah demenin suç olduğu, dini yükümlülüklerini yerine getirmek isteyenlerin gerici veya irticacı ithamıyla karşı karşıya kaldığı daha öncede belirttiğimiz gibi küfrün ve küfre hizmet edenlerin kuduzlu dişleriyle İslama ve müslümanlara saldırdığı; ulu hakan Abdülhamid han dönemine baskı ve istibdat dönemi diyenlerin ruhlarına fatiha okutturacak bir devir.

"Bir devirdi.O tarihlerde(40 lı yıllar)küfür bütün müesseseleriyle bir buzdağı gibiydi.Ortalıkta hiçbir hareket mevcut değildi.Müslümanlık zindanı camilerden bir hıçkırık sesi bile gelmiyordu.Bu gafiller adeta "camiye girebiliyorum ya ne devlet"gibilerinden seviniyorlar ve hadım olmanın oltasında mesut görünüyorlardı."Şairler sultanını büyük yapanda en zorlu zamanda sarılmasıydı;Allah ve resulünün davasına...

DÜNYAYA HAYKIRIŞ

Soğuk savaş döneminde kapitalist abd ve sovyet rusya arasında yaşanan uzaya ilk araç gönderme aya çıkma yarışı bir müddet sonra sovyet rusyası tarafından allahı inkar yoluna şöyle dönüştürülüyordu:Uzaya gönderilen rus astronot dünyaya gelir gelmez, Sovyet radyolarından uzayda Allah diye bir şey görmedim( haşa ve kella) diye beyanatta bulunur.Üstad'ın gönlünden şu beyitler dökülür:

 

20. asrın ablak yüzlü feza pilotu

buldun mu ay yüzünde ölüme çare otu

bir odun parçasına at diye binen çocuk

başında çelik külah sırtında plastik gocuk

uzakları yenmiş fatih edasındasın

dipsizliğin dibini bulmak sevdasındasın

allaha dil çıkarır gibi küstah bir yarış

farkında değilsin ki ay dünyaya bir karış

fezada milyarlarca ışık yılı mesafe

senin ki saniyelik zafer ilmi hurafe

kavanozda kendini deryada sanan balık

ne acı vahşet mağrur ilimdeki kabalık

fezada allah diye bir şey yok iddiası

gel gör kaç füzeye denk bir müminin duası

rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler

güneş diye kalbteki güneşi söndürdüler

bilmediler kalbtedir kalbtedir asıl feza

kalbtedir ölümsüzlük kefili kutsi imza

sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not

bizdedir ve bizdedir arşa giden astronot

ve mekandan arınmış ve zamandan ileride

fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde

bizimkiler ışığa gem vurur da binerler

yerden göğe çıkmazlar gökten yere inerler...

VUSLAT

Ve bir gece... Onun için daima sırlarla dolu mayıs ayında bir gece,yatağından doğrulup, ela gözlerini pencereden dışarıya, derin karanlığa dikti.Ne gördü ki; pembeden daha kırmızı dudakları hafifçe kıpırdadı:

DEMEK BÖYLE ÖLÜNÜRMÜŞ!..

79 yıllık hayatı ve eserleriyle, her dem hayal kanatları kan içinde, tek başına uçar gibi yaşadı.26 Mayıs 1983'te eyüp sırtlarında toprağa verildi.Allah bizleri onun davasından ayırmasın amin...

 

 

GENÇLİĞE HİTABE

Bir gençlik bir gençlik bir gençlik...

Zaman bendedir ve mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik...

Devlet ve milletin çaba ermiş yedi asırlık hayatında ilk ikibuçuk asrını aşk,vecd,fetih ve hakimiyetle süsleyici,üç buçuk asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını,Allahın kuran'ında belhüm adal dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı ;en son yarım asrınıda işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türk'ü madde planında kurtardıktan sonra ruh planında helak edici, tam dört devre bulunduğunu gören ...

Bu devreleri yükseltici aşk, çürütücü taklitcilik, ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi,evet şimdi...

Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...

Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle,bütün'dikeyleri''yatay'hale getirecek bir nida kopararak'mukaddes emaneti ne yaptınız?' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı

Bir gençlik... Halka değil hakka inanan,Meclisinin duvarında 'Hakimiyyet Hakkındır'düsturuna hasret çekengerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...

Emekçiye 'benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! ama sende zulüm gördüğün iddaasıyla kendi kendine Hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resül ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!'ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin,aşkına

vecdine, diyalektiğine,estetiğine,irfanına ,idrakine sahip bir gençlik...

Bir buçuk asırdır yanıp kavrulan bunca keşfine ve oyuncağına rağmen buhranını yenemeyen ve kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığını Türk'ünde yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi o mübarek oluş sırrını çözecekve her sistem ve mezhep ortada ne kadar hastalık varsa tedavisinin ve ne kadar Cennet hayali varsa hakikatinin İslamda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslam alemine ve bütün insanlığa numunelik teşkil edecek bir gençlik...

'Kim var?' diye sesleninince sağına ve soluna bakınmadan fert fert 'ben varım!'cevabını verici,her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur!' duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik...

Can taşıma liyakatine,canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette sıtrateji ve taktik sahibi bir gençlik...

Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta ak sütün içindeki

ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik...

Bugün, komik üniversitesi hokkabaz profesörü yalancı ders kitabı, çıkarma

kağıdı şehri muzahrafat,kanalı sokağı fuhuş,albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi

ve daha nesi ve nesi,hasılı güya kendini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek kendi öz talim ve terbiyesine telkin ve telbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek tek başına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik...

Annesi,Babası,Ninesi,ve Dedeside içinde olsa gelmiş ve geçmiş bütün eski nesillerde hiç birini beyenmiyen onlara siz güneşi astarınız içinde kaybetmiş marka müslümanlarısınız gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiç biri başınıza gelmezdi!' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'ne idüğü'nü ve 'nasıl'inı gösterecek bir gençlik...

Tek cümle ile Allahın kainatı yüzü suyu hürmetine yarattığı, sevgilisinin alemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak ondan başka hiç bir tutanak, dayanak,sığınak, barınak,tanımayacak ve onundüşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye layık görecek bir gençlik...

Bu gençliği karşımda görüyorum .Maya tutması için otuz küsür yıldır devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz susuz,ekmeksiz, başını secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha Hamd etme makamındayım Genç adam! bundan böyle senden beklediğim manevi Babanın tabutunu musalla taşına Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşınıda gediğine koymandır

SURDA BİR GEDİK AÇTIK MUKADDES Mİ MUKADDES

EY KAHPE RÜZGAR ARTIK NE YANDAN ESERSEN ES...

 

(YENİDEN SERDENGEÇTİ DERGİSİ 2. SAYISINDAN ALINTIDIR...)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...