Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
kılıçkıran

Muhabbetname'den

Recommended Posts

MUHABBETNAME’DEN

Birinci Fasıl

MUHABBET

— Gel ey varlığımın delili;ruhumun zemini;fikrimin tezahür haldeki tekamülü;aşım,ekmeğim,suyum her nevi gıdam ve himmetçim,dostum gel!...

— (gülümseyerek) Eyvah!... Azizim yine yüzümüze toprak attın.Haydi hepsini şu müflis nefsimize yedirdik diyelim;şu “himmetçim” takdimine ne demeli…Hem himmet velayete mahsus bir hususiyet değil mi?

— Ah,Muhip neden üzerine alınıyorsun ki? İltifatlarımın menzilindeki sen değilsin;senin getirdiklerin…(gülüşmeler)

Latife bir yana azizim; insan,ihlâsla taşa bile himmet nazarıyla baksa taş bile himmetçi kesilir.Tabi ki bu şuur halinde devamlılığı olmayan insiyaka bağlı asgari ve mütenahi bir himmet…Kaldı ki dost...Dostun dosta himmeti şuur halinde devamlıdır ve muhabbet mihraklıdır.

— O zaman sen de benim himmetçimsin azizim…

— Nakıslığımızdan ve çirkin nefsimizden beri olan ruhumuzu nazara alıp söylüyorsun doğrudur Muhip.Aksini iddia edemem.Dedik ya muhabbet mihraklı…

— Allah muhabbetimizi artırsın azizim.

— Heh!...Muhabbet dedik ya azizim;aklıma müthiş bir söz geldi.Batın kahramanlarından…Dikkat buyur:

“Muhabbet;sevenin kendi sıfatlarından feragat edip;sevdiğinin sıfatlarını yüklenmesidir.”

— Tüh desene şimdi senin sıfatlarından bana da geçti azizim…Yandık!...

— Yandın ki ne yandın!...(gülüşmeler) Ama bunun yanında kendi sıfatlarından feragat ettiğini de itiraf ediyorsun yani…O zaman kendi elinle kendini yakan da sensin azizim.Razı ol...

— Pes,tamam!...İtiraf ediyorum Ozanım;gizliden gizliye senin sıfatlarını yüklendim.

— Hah şöyle hizaya geliniz efendim.

— Azizim öyleyse şu muhabbetin muazzam tarifine dair sıfat değişimini teşrih masasına yatırıp biraz tehkik etsek...

— Edelim etmesine de azizim;hayırdır okulda yine kadavra filan mı kestiniz? Ne o Teşrih masası filan…Burası teşrihhane değil lütfen…

— Aaah muzip…

— Tamam kızma iki gözüm…Ne yapalım biz de teşrih masasında hallederiz bu işi…

— Buyrunuz…

— Muhabbet…Evvela şunu peşinen ifade edelim ki “şahsiyet”in muhafazası için ilahi hikmet gereği mutlak muhabbet muhaldir;keza mutlak sıfat değişimi de mümkün değildir.Mutlak muhabbet güneş gibi maverâi olup;maksat ona tutunmak değil;ona yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşma davasıdır.

— Ozanım buna hüccet isterim…Özellikle şu mutlak sıfat değişimine mani “şahsiyet” meselesi için…

— Hay hay muhipçiğim…Seninle ilk tanıştığımız günleri hatırlıyor musun? Çocuk sayılabilecek yaşlarda…İlk temasımızda müşahhas plana çıkan küçük bir fikir ittifakı haricinde sende de bende de müspet ve menfi sıfatlar kendimizde müstakil ve büsbütün çelik mahfuzlar içindeydi.Ve keza aramızda kaskatı ve kalın bir bend…Ve o küçücük fikir ittifakının evvela oksijen kaynağı gibi çelik mahfuzlarımızı eritişi ve sonra bendin her iki tarafına dayanan sıfatlarımız…Gün geçtikçe ben bendin üzerinden elimi senden tarafa daldırıp bendeki menfi sıfatları zıddıyla sendeki müspet sıfatlara tebdil ettim.Ha keza sende öyle…Rıza ve feragat üzerine-dikkat et azizim rıza ve feragat üzerine- bu sıfat tebdili (değişimi) o raddeye ulaştı ki;bir birimizden tebdil ettiğimiz sıfatlar tatbik ettiği mukavemetle aradaki bendi incelte incelte tabiri caizse bir arşın kalınlığından bir karış kalınlığına düşürdü.

— Ozanım sıfat tebdiline bir örnek…

— Vereyim azizim…Dikkat ettiysen Muhipçiğim;evvelden ihtilaf halindeki huylarımız zamanla azami derecede bir birine benzemeye başladı.Örneğin bendeki asabiyete dayalı menfi celalet sendeki müspet sakinlikle tebdil olundu.Ve nispeten kendi sıfatımdan feragat edip,senin sıfatlarından bir sıfata bürünmüş oldum.Bu aynen senin için de geçerli bir durum.

— Neylersin ki ben de senin muziplik,afedersin nüktedanlık sıfatını üzerime aldım.Görüyorsun ya halimi…

— Ah!...Bunu müspet bir sıfat tebdili olarak görüyorsan ne ala Muhipçiğim.Bir ömür sermayen olsun.

 

***

— Eyvah!...

— Hayırdır Ozanım ne oldu?

— Muhabbet suyu Muhipçiğim muhabbet!...Ocakta unuttum…Hemen geliyorum.

— Tabi ya!...Ben de ‘bir şeyler eksik ama ne?’ diyordum kendi kendime…Ah Ozanım ah…

— İşte geldi muhabbet suyumuz…Buram buram muhabbet kokuyor mübarek…

— Şükür hatırlatana…

— Buyur muhipçiğim…

— Eyvallah Ozanım,berhudar ol…

— Afiyet olsun.

— Ehl-i muhabbetin gıdası budur işte.

— Aynen öyle azizim.Zaten büyüklerin çay’a olan sevgisi hep merakımı celbetmiştir.Ne zaman muhabbet suyunu yudumlasam,Üstadımızdan,Efendi Hazretleri’nden,Bediüzzaman’dan rayihalar duyuyorum.Bu arada azizim malum tıbbiyecisin

buna da tıbbi bir tevil getirsen…

— Ozanım,Yapılan araştırmalar neticesinde ortak kanaat;çayın insan fizyolojisi ve psikolisi üzerinde bir çok müspet tesirlerinin olduğu yönündedir.Kalp krizi riskini azaltması,mide ve bağırsak sistemini düzenlemesi,asabiyeti izale etmesi,yorgunluğu gidermesi vs...Lakin burada büyüklerin çaya olan teveccühü tıbbi “fayda”ların ötesinde olsa gerek.Senin sohbetimizin başında ”insan,ihlâsla taşa bile himmet nazarıyla baksa taş bile himmetçi kesilir.” Dediğine benzer bir durum olsa gerek.Çayın kendisiyle gelen ve kendisiyle giden küçük ve şuur halde devamlılığı olmayan himmet.Bu da çayın himmeti...Elverir ki ihlâsla olsun…

— Eyvallah Muhipçiğim…O zaman biz şuur halde devamlılığı olan muhabbet bahsimize dönelim.

— Lutfedersin Ozanım.

— Ee nerde kalmıştık…

— Sıfat feragatı ve tebdiline temas etmiştik…Sıra şahsiyet meselesinde...

— Evet şahsiyet…Muhipçiğim temas ettiğimiz gibi mutlak sıfat tebdiline ve dolayısıyla mutlak muhabbete tek mania şahsiyettir.Şimdi bizim aramızdaki temsilen ifade ettiğimiz;incele incele bir karışlık duvar kalınlığına inen bend, bu yönüyle zahiren engelmiş gibi görünse de aslında ilahi hikmet ve imtihan sırrı gereğince şahsiyetlerimizin muhafazasını sağlayan bir unsurdur.Hayalimizde bu bendi bir an yıkalım veya sıfır mesabesinde inceltmiş olalım.Manzara:Büsbütün sen ben;ben de sen... Sana ve bana dair hususi hiçbir inanış,fikir,tavır ve edanın kalmaması… Ve mutlak şahsiyetin iptali....Şahsiyetin iptali demek neredeyse bütün insanlık kadrosunun tek inanış,tek görüş,tek huy ve tek anlam içinde vücut bulması demektir ki dünyadaki 5 milyarlık insanın birbirine vereceği ve alacağı hiçbir şeyin kalmaması…Ne fikir,ne yenilik,ne tecessüs,ne merak,ne de karşı geliş…Kaskatı bönlük…

Bu arada aklıma Üstadın bir noktalaması geldi.Üstü sarmallı bir nüve gibi…Açtıkça her katında ayrı bir mana…Ama ben nüvesine yaklaştıkça mevzuumuza dair manalar çıkardım.

“Anlamak yok çocuğum,anlar gibi olmak var;akıl için son tavır,saçlarını yolmak var”

Her ne derece bu noktalama,aklın nesne,nesneye bağlı ve nesne üstü mücerret olgular karşısındaki muktedirsizliğine işaret olarak tevil edilse de-ki doğrudur-bizim bu muhabbet mihraklı şahsiyet meselesine de bir işaret olarak telakki ediyorum.Anlamayı zorlaştıran unsur insanlardaki hususi halleri besleyen sıfatlar…Yani şahsiyet…Derecesine göre insanlardaki bir birini anlama filini ortaya koyan nedir? Muhabbet seviyesi…Muhabbet seviyesi de fertler arasındaki sıfat tebdiliyle ve şahsiyet bendinin çapıyla alakalı olduğuna göre nihai sonuç büsbütün anlamak yok anlar gibi olmak var.Tabi ki bizim bu noktalama üzerindeki tevilimiz beşeriyet planında…Nesne dahil değil…Bilmem anlatabildim mi azizim?

— Şimdi büsbütün anladım desem şahsiyet gidecek;anlamadım desem olmayacak…En iyisi mi anlar gibi oldum diyeyim azizim.Eh bizim de muhabbet derecemiz bu kadar anlamayı iktifa ediyormuş azizim.Buna şükür.Biz yine de şu bendi inceltmeye bakalım ne dersin Ozanım (gülüşmeler)

— Eyvallah derim muhipçiğim Eyvallah…

— Öyleyse demek oluyor ki Ozanım;tarihin hiçbir devrinde de mutlak muhabbet zuhretmedi.

— Aynen öyle…Ne dün,ne bugün ne de yarın…Hiçbir zaman mutlak muhabbet olmadı…Bundan sonra da olmayacak...Olmaması da fikir ve tecessüs namına bir nimet…

— Ozanım,biz aramızdaki şahsiyeti muhafaza eden bendin çapına,temsilen bir karış dedik.Pekala bunu adeta jelatin inceliğine çevirenler de olmuştur değil mi?

— Hiç şüphesiz evet…Şu kadar ki Allah’ın Resulü’ne karşı ashabın bendi aynen senin dediğin gibi mutlak muhabbet noktasında bir jelatin inceliğindeydi.Belki de daha öteydi.Yalnız şu var ki;Allah Resul’ündeki sıfatlar bütün zaman ve mekan içerisindeki beşeriyetin en kamil ve ulvisi olduğu için Allah’ın Resulü’nü sıfat tebdili içinde düşünemeyiz.Sadece ashabın Allah Resulü’ne karşı sıfat tebdili...Ashabda Allah Resulü’nün maverai sıfatlarını her an yüklenme cehdi…Ve işte mutlak muhabbete en yakın kadro…

— Ya bizim Allah Resulü’ne karşı muhabbetimiz Ozanım….

— Hangi alet ölçebilir ki aradaki bendin çapını? Buradan öte sükut düşer bana azizim.

— Anladım…Peki Ozanım,günümüzde sohbet mefhumuyla muhabbet mefhumunun eş anlamda kullanılmasına ne diyorsun? Halbu ki biz burada muhabbeti başkaca tarif ettik.

— Ah evet evet azizim!...Benim de çokça muzdarip olduğum durumlardan biri…Hatırlattığın için teşekkür ederim.

— Rica ederim.

— Sohbet…Ama halis,fikir soylu sohbet muhabbetin bir semeresi olup muhabbetin kendisi değildir.Fakat meselenin künhüne vakıf insanlar tarafından iyi niyete binaen muhabbet,sohbet mefhumunun veya sohbet muhabbet mefhumunun yerine kullanılıyorsa bunda bir beis yoktur.

Muzdarip olduğumuz taraf,muhabbet mefhumunun esamesini bilmeyen lümpenler eliyle ayak altına düşürülmesi…Bu ulvi mefhum o derece ayakaltına düşürüldü ki;kahvehane lakırtılarından;kız-erkek paslaşmalarına;sokak arası dedikodularından; talk Showlara ve daha bilmem nicelerine hepsinin adı muhabbet(!) Ha bir de malum İnternetle iç içeyiz...Sanal alemin muhabbet mümessilleri;chat siteleri “seviyeli muhabbet,sohbet”,”muhabbet siteniz” vs…Akıllara ziyan!...Bakar mısın şu sözüm ona sohbete,muhabbete tam bir sıfat tebdili (!)

“slm”,”slm”,”nbr”,”iii”,” ya sen”, “bende iii”,”no sorun”,”yoq” bitti…Hele şu kelimelerdeki imla kaidelerinin kusursuzluğuna(!) ne demeli… Benim için adeta çocukluğum kabusu mistik koncolos…Yutkunamıyorum.

— Ooo azizim!...Hayırdır chat met!...Ne iş…

— Çaktırma birkaç defa tecrübe ettik. (gülüşmeler) Hem Muhipçiğim benimkisi sadece sosyolojik ve psikolojik bir takım tahliller içindi.

— Ah ne demessin;bilmez miyim hiç Ozanım bilmez miyim…

— Yahu mübarek senin işin nasıl kan nuftesi üzerinde bir takım tahliller yapmaksa benim işim de sosyolojik vakıalar üzerinde tahliller yapmak…Hem biz dünya görüşümüz itibariyle hayatın her şubesini kuşatmakla yükümlüyüz ve hiçbir şeye kayıtsız kalamayız Muhipçiğim.

— Aman Ozanım;biz her şubeyi tecrübeyle kuşatırsak ayağımız kayar Allah korusun. (gülüşmeler)

— Şaka bir yana haklısın Muhipçiğim.

— Ee Ozanım,bugünlük sohbetimizin de sonuna geldik galiba…Sahi sohbet mi muhabbet mi oldu şimdi bu?

— Muhabbet mihraklı sohbet...(gülüşmeler) Veyahut da gönlümüze nakşeyleyen tarafıyla gönlümüzün Muhabbetname’si…

— Eyvallah Ozanım.Yarın da yanındayım;yarın ki muhabbetname’mizin mevzusu ne olsun?

— Ne o çalışıp da mı geleceksin?

— Ayıptır söylemesi gönlüne ben zaten idmanlıyım Ozanım.

— Öyleyse, muhabbetimizin tedaisinden bahtımıza ne çıkarsa bizimdir Muhipçiğim.Daha olmazsa Ehl-i muhabbetin ruhlarına iltica eder,bir sohbet mevzusu buluruz inşallah…Malum tedai…

— O halde ben giderim yollar benimdir Ozanım.

— Gideceğin yollar dönüşüne şahit olsun Muhipçiğim.Güle güle…

 

kılıçkıran

Share this post


Link to post
Share on other sites

Muhabbet...Fikren ve ruhen bir mesuliyeti, bir muvazenesi olan ile yapılınca vahiy kadar fevkalade ve bereketli, tek mahareti kelimelerin tekamüllerinin esnekliğinden yararlanmak olan, muvazene ve fikir haysiyetinden muaf olanlarla yapılınca küfür kadar çirkef ve kısır...Ruhuyla, hudut içinde hudutsuzluğun en nadide misali olan insanın bu istidadının lisan vasıtasıyla tezahürü; muhabbet...

 

Enfes bir çalışma olmuş efendim.

Muhip Bey gibi bizler de bir sonraki 'Muhabbetname' yi sabırsızlık ve iştahla bekliyoruz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah Sevgili Cihadım.Çok teşekkür ederim.

Şu bizim muhabbet meczubu Ozan,şimdi senin yeni bir açılım getirdiğin muhabbet tarifini duysaydı Muhib'i kovar ve karşına oturup gözlerini de irileştirerek hayretle ve istekle "eee!"derdi herhalde:)

Zaten bu günlerde bizim Muhip masivadan yediği yumruklarla "hacı yatmaz" gibi sallanıp duruyor.Kah okul,kah futbol kah gezi....

Muhipçiğim kulakların çınlasın ayağın kayıyor bak;yerine Cihad geliyor ona göre:)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aman estağfirullah efendim. Mevzunun muhteviyatına ne kadar mazhar olursa olsun, hiç bir seyirci, oturduğu yerden tiyatro sahnesine girme cüretinde bulunabilir mi, bu kabil midir? :)

 

Biz, aradaki hududu muhafaza ederek Muhip Bey'in gündelik meşgalelerden sıyrılarak Muhabbet sofrasındaki yerine oturmasını bekleyelim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...