Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Muvazene

İlk Çile

Recommended Posts

İLK ÇİLE

 

Başımda ne sabit fikirler, kurcalayışlar, tırmalayışlar.

 

Evvelâ, daire, yuvarlak vehmine, kıskacına düştüm. Dünya yuvarlak, güneş yuvarlak, ufuk çepçevre yuvarlak, başım yuvarlak, bileğim yuvarlak, yuvarlak, yuvarlak... Her şey, her madde, bir dairenin sınırı içinde... Hattâ üç köşe, dört köşe şekiller bile nihayet, dairenin bükülmüş, zedelenmiş ve zorlanmış istihalelerinden başka bir şey değil... Maddenin madde olabilmesi için mutlaka bir dairenin hükmü altına girmesi lâzım...

 

Bu, yarı hikmetli, yarı mecnun vehim, tırnaklarını çocuk ruhumun zarına öyle geçirdi ve beni öyle sıkıntılı bir idrak cenderesine soktu ki, haftalarca ondan sıyrılamadım. Teki, tek olanı, mutlakı, mutlak olana arayan ruhum, aradığımın değil, kendi varlığımın sıkıntısı içinde bunalıyor ve «bedahet» dediğimiz seziş zevkini kaybettikçe anlamayı da kaybettiği hissini veren cehennemden beter bir azaba düşüyordu.

 

Bütün bedahetler, meccani ve hazırlop insan emniyetleri nazarımda yeniden gerçekleştirilmesi lâzım birer mahiyet alıyordu. İnsanların kaşları, gözleri, parmaklan bile tuhafıma gidiyor, bunları ilk defa görüyormuş ve sebebini anlayamıyormuşçasına bir garabet duygusu beni kaplıyordu.

 

Bir de, bu hislerin arkasında, hayâle sığmaz korkular:

 

— Ya bir sabah kalkar da, kendimde, konuştuğum dilden tek kelime bulamıyacak olursam?

 

— Ya hafızamı, tabiî zevklerimi, bütün insan ve eşya münasebetlerini idare eden emniyet duygumu kaybedersem?

 

— Öldükten sonra ebedî hayat... Cennet veya Cehennemde ebediyet... Sonu olmamak? Hep var olmak, hep var olmak?.. Bu dünyadaki devam ölçüsüne göre nasıl kavranır bu iş? Akıl patlamaz da ne yapar?

 

Bugünkü cevaplarından o zamanlar hiç birine malik bulunmadığım bu akrep sualler, çocuk beynimi dişliyordu. Ebedî hayata inanarak onu kavrayamamaktan gelen sıkıntım, ters istikamette, yokluğu kavrama istikametinde tecelli etseydi, işte o zaman aklımın patlaması gerekmez miydi?

 

Onu bugün düşünebiliyorum ve bugün biliyorum ki, «yokluk», o da bir «var», Allah'ın var ettiği bir «var»... Kısacası bir mahlûk.

 

Yazı ile alakalı şiir (ilk kıtası) :

O'nun Sanatı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cins kafaların çekeceği çileleri belki duymuşuzdur, belki ilk kez şimdi duymuş olacağız. Büyük fikir adamlarının çoğunda hayatı sorgulayan tabiat hakimdir. Onlar için, hayat, görünenle sınırlı dedildir. Hayatı kavramaya sebeb olan "akıl" mevhumunu kimisi son haddine kadar kimisi de şahikasını zorlayacak kadar aklı esneterek,gererek zorlamışlardır. Hayat nedir? ile başlayan çile, ben kimim, biz neyiz,niye varız, nereye gidiyoruz, madem yokluk var, yokluk nedir? Eğer yokluktan bahsedebiliyorsak o da aslında bir varlığı temsil etmiyor mu? varlık nedir peki, neyin tecellisidir... Varlığın mahiyeti nedir?.. Acaba varlık sadece beynin bir iki cümle veya bir iki kavram(varlık kavramı gibi...) ile karşılaşıp mat olması, şahsın kendisini ikna edip teselliye varması mıdır?.. İşte cins kafalar bu tür sorularla hayatı anlamaya çalışırken bu genel soruların özele indirgenmiş şekliyle de işin özüne inmeye,sırrını çözmeye çalışırlar.

 

Ancak asırlarla ifade edebildiğimiz tarihimizde cins kafaların çektiklerini çeken şahsiyetler günümüze doğru gelirken zamanın sayısal olarak artışının aksine azalış göstermiştir. Zira geçtiğimiz asırda "çile" insanı, yani cins kafa yok denecek kadar kalmış. Bir zerreciğim ki arşa gebeyim diyen derinliğine kimlikler tek haneli rakamları bile aşamamıştır. Bu sayıdaki fakirlik bizlerin cemiyet hayatındaki en büyük sıkıntısı olmuştur. Ve halimiz, kendisini garip çehreler topluluğu şeklinde göstermiştir. Garip çehreler... Fikirsiz,aşksız,anlayışsız, kışırcı,amiyane tabirle koyun sürüsü haline gelmiş topluluklar... Önde birisi gidiyor, kimse kimin önde olduğunu bilmiyor,görmüyor(sadece en yakınındakiler görüyor) buna rağmen, önderimiz bizi doğruya götürecektir diye anlık fikrin aksiyoncusu oluyor...gibi haller başımızı,bedenimizi,dimağımızı kısacası tüm benliğimizi sarıyor ve ne olduğunu dahi bilmediğimiz hayatın içerisinde rüzgarın yaprağı savurması,istediği yöne götürmesi gibi kendimizi hayatın kurt kapanlı tuzağına ve rüzgarına bırakıyoruz... Cins kafaların yokluğundan ve azlığından... Onların kavranamamasından ve anlaşılmamasından. Meselemiz bunu anlamak olmalı. Bunu kavramalıyız.

 

Büluğ çağına ermiş ve geçirmekte olan gencin yaşadığı iç hallerin karışıklığı nasıldır,herkes geçirmiştir,geçirecektir. İç ve dış alemindeki ahengi tutturma çabası, vücudundaki fizyolojik gelişmelerle birlikte psikolojik değişimler, yanlızlık ve anlaşılamama hissi... Kısaca hayatın en çalkantılı dönemi. En girift dönemi. İşte bu halin benzeri ve fazlası cins kafalarda her zaman vardır,hayat boyunca devam eder. Her dönem kendisini yeniler ve ferdin karşısına çıkar. Fikirler, fikirler fikirler. Ve sonrası çile... Beynin kıvrımlarını açıp dümdüz etmek gibi, yerden bir zıplayışta göğe varmak gibi, gözün niye gördüğünü niye koklayamadığını kavramak gibi... Çile...

 

Kriz entellektüeli yaşayanlara dıştan bakışımız en basit şekliyle bu şekilde.

 

Üstadımız ve kendisinin en kesif şeklini ve girift halini yaşadığı çilesi... Bakalım ve kavrayalım.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...