Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
gardenya

Guantanamo Siyon üssü

Recommended Posts

Tarih : 23:40:49 | 10.04.2006

--------------------------------------------------------------------------------

 

Guantanamo esiri İbrahim Şen, yaşadıkları insanlık dışı işkenceleri Vakit’e anlattı... Şen, kampta, “Yahudi komutanlar ve hahamlar bulunduğunu” söyledi

 

SIRA SİZE DE GELECEK

“İşte, işkence saati yine başladı... İsmi Yasef olan Yahudi komutan, bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu.

90 ESİR DELİRDİ

Yaşadıklarını, muhabirimiz Adem Özköse’ye anlatan İbrahim Şen, Guantanamo’da “Delirtme odası” denilen bir bölüm bulunduğunu ve burada, insanlık dışı işkencelere maruz kalan 90 esirin delirdiğini söyledi.

KAMP, YAHUDİ KAYNIYOR

“Guantanamo’daki askerlerin yüzde 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 Yahudi haham vardı. Esir âlimlerin sorgularında, en az bir haham bulunuyordu.”

 

İbrahim Şen.... Van nüfusuna kayıtlı ve şu an 25 yaşında... Fıkıh ilmine olan yoğun ilgisi sebebiyle Van’dan Afganistan’a giden Şen, Kandahar’da eğitim gördüğü medresenin bombalanması üzerine Türkiye’ye dönmek için yola çıkarken, Guantanamo üssüne doğru uzanacak günlerin başlangıcında olduğundan habersizdi. 2 yıl 3 ay Guantanamo’da tutulan Şen’in yaşadıkları, özelde İslâm dünyasının, genelde dünya halklarının nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Şen’in anlattıkları, insanı dehşete düşürüyor. Ya anlatamadıkları!.. 2 gün sürecek olan röportajımızda, başta Guantanamo’daki direniş olmak üzere birçoğu ilk defa kamuoyuna yansıyacak olan bilgi ve olaylarla karşılaşacaksınız. İşte, Guantanamo tutuklusu İbrahim Şen’in soluk kesen hikâyesi...

“Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler, üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım.”

 

“Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin; işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kestiler. Yaralı tutukluların kollarını kırarken bir amaçları da bizi korkutmaktı.”

 

-Öncelikle gözaltına alınışınızdan başlayalım. Nasıl gözaltına alındınız?

2001 yılında fıkıh alanında eğitim görmek için Afganistan’a gitmiştim. Afganistan’a gittikten 6 ay sonra ben ve bir grup arkadaşımın fıkıh eğitimi gördüğü köy, ABD savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombalama esnasında birçok Afgan sivil hayatını kaybetti. Bizim bulunduğumuz bölgeye yönelik ABD bombardımanı artınca, Türkiye’ye dönmek için Afganistan’dan ayrılmaya karar verdim. Pakistan-Afganistan sınırını 300’e yakın medrese öğrencisiyle geçerken, Pakistan istihbarat birimleri tarafından gözaltına alındık.

-Niçin gözaltına alındınız? Size, gözaltına alınışınızla ilgili herhangi bir sebep söylediler mi?

Pakistan istihbaratının bizi Amerikalılara satmak için gözaltına aldığını öğrendik. Hatta istihbaratçılardan biri; “Amerika kâfir, fakat dolar güzel” dedi. Zaten Guantanamo’da Amerikalılar tarafından sorgulanırken, Pakistanlı istihbaratçıların beni 5 bin dolar karşılığında Amerikalılara sattıklarını öğrendim.

-İnsan ticareti bu bölgede yaygın bir şekilde yapılıyor mu?

Hem de çok yaygın... Hatta Pakistan istihbaratıyla çalışan bölgedeki bazı köylüler, geçimlerini insan ticaretiyle sağlıyor. Hiç ilgileri olmadıkları halde birçok medrese öğrencisi, El Kaide savaşçısı oldukları yalanıyla Amerikalılara satılıyor.

-Gözaltına alındıktan hemen sonra mı Amerikalılara teslim edildiniz?

Hayır. İlk önce 2 gün Peşaver’de tutulduk. Daha sonra Pakistan ordusuna bağlı Kuart Cezaevi’ne götürüldük.

BM YETKİLİLERİ SORGULADI

-Kuart Cezaevi’nde daha çok kimler tutuluyordu? Ayrıca bu cezaevinde herhangi bir sorgu veya işkenceyle karşılaştınız mı?

Kuart’ta daha çok Amerikalılara satılmak için gözaltına alınan kişiler tutuluyordu. Pakistanlı askerler bizi ABD ordusuna teslim edecekleri için herhangi bir sorguya tabi tutmadılar. Yalnız 1 ayın sonunda hücrelerimize BM yetkilisi olduklarını söyleyen Amerikalı bir heyet geldi. El Kaide’ye bağlı olduğumuzu itiraf etmemiz durumunda, bize yardımcı olabileceklerini söylediler. Bu teklifi hiçbirimiz kabul etmedik. Kuart’ta herhangi bir işkence görmedik. Fakat ellerimiz ve ayaklarımız prangalı durumda, bir ay boyunca hücrelerde tutulduk. Bu süre zarfında 10 saniyelik bile olsa prangalarımız çıkarılmadı.

-Kuart Cezaevi’nden sonra nereye götürüldünüz?

Amerikalı askerler Kuart Cezaevi’nden bizi alıp, Afganistan-Kandahar’daki ABD üssüne götürmek üzere kargo uçaklarına bindirdiler. Uçakta her birimizi iplerle birbirimize bağladılar. Zaten başımıza çuval geçirip, ağızlarımızı da bantlamışlardı. Bu yolculuğumuz ipler sebebiyle bizim için tam bir azap oldu.

-Nasıl yani? Biraz açar mısınız?

Elleri arkadan kelepçeli 300 kişiyi iple birbirlerine bağladıkları için, uçak sallandıkça herkes çektiği acı sebebiyle ipi bir tarafa çekiyor, bu nedenle kollarımız kırılacak gibi oluyordu. Hatta 10 kadar arkadaşımızın bu esnada kolu kırıldı. O öyle bir acıydı ki anlatamam...

-Kandahar’daki ABD üssünde neler yaşadınız?

Askerî üsse girer girmez ABD askerleri bize demirlerle saldırdılar. 5’er kişilik gruplara ayırıp, betonun üzerine yatırarak dövmeye başladılar. Her birimizi yarım saate yakın dövdüler. Yarım saatin sonunda 10 kadın Amerikalı asker, beni

alıp sorgu odasına götürdü. Tabii bu arada ellerimiz ve ayaklarımız zincirli... Askerlere karşı koymak için en küçük bir mukavemette bulunsan, zincirler sebebiyle ayakların ve kolların kopacakmış gibi oluyordu. Sorgu odasına girer girmez yerlere atılmış, üzerine küfürler yazılmış Kur’an-ı Kerim’ler dikkatimi çekti. Kadın askerler üzerimdeki elbiseleri yırtıp, bana fiziksel ve sözlü tacizde bulunmaya başladılar. Sürekli demirlerle vurdukları için, başım ve yüzüm kanlar içinde kaldı. Bir taraftan İslâm’a ve Peygamberimiz’e hakaretler ediyor, diğer taraftan da benim çıplak haldeki fotoğraflarımı çekiyorlardı. O an öyle utandım ki, Rabbime canımı alması için dua etmeye başladım. Askerlerin saldırı ve tacizleri 1 saat kadar sürdü. Yaşadıklarım tam bir kâbus gibiydi.

-Daha sonra ne oldu?

Kadın askerler bana mavi bir tulum giydirip, erkek askerlere teslim etti. Erkek askerler de zorla saçlarımı ve sakallarımı kestiler. Bu arada gördüğüm işkencelerin etkisiyle devamlı bayılıyordum. 1 hafta boyunca bana ve arkadaşlarıma ara vermeden işkence yaptılar.

UYKUSUZ GEÇEN 40 GÜN

-1 haftanın sonunda nereye götürüldünüz?

Hepimize bir numara verdiler ve sorgu odalarından çıkarıp hücrelere attılar. Benim numaram 274’tü. Bundan sonra hücre işkenceleri başladı. Kandahar’daki ABD üssünde 40 gün kaldık. İnanın bu 40 gün içinde toplam yarım saat uyutulmamıza izin verilmedi. Birkaç dakikalığına uykuya dalsanız, hemen ABD askerleri köpeklerle hücrenize gelip saldırıyorlardı. Hele bir de işkence görürken yaralanırsanız, asıl o zaman azabın büyüğü başlıyordu. Örneğin işkence esnasında kolunuz bir yerden kırılırsa, kolunuzu kesip atıyorlardı. Bu şekilde 30’a yakın tutuklunun kolunu herkesin gözü önünde kesip attılar.

-Guantanamo yolculuğunuz nasıl başladı?

40 gün Kandahar’daki ABD üssünde kaldıktan sonra, aramızdan 300 kişiyi seçtiler ve tekrar başlarımıza çuvallar geçirip, kargo uçaklarına bindirdiler. Tutuklu arkadaşlar, muhtemelen Guantanamo’ya götürüldüğümüzü söylediler. Zaten Amerikalı askerler bize nereye götürüldüğümüz hakkında en ufak bir bilgi vermiyorlardı.

-Afganistan’dan Guantanamo’ya Müslüman tutukluları götüren uçakların İncirlik üssüne ikmal için uğradıkları iddia ediliyor. Sizin bu hususta bir tanıklığınız oldu mu?

Kargo uçağına bindirilen bu 300 kişinin içinde biz 6 Türk’tük. Bizi özellikle uçağın kapısına en uzak yere oturttular. Bu durum bende birtakım şüphelere yol açmıştı. Guantanamo’ya ulaşmadan önce bir yerde 2 saatliğine mola verdik. Ben, kapıya uzak oluşum ve başımdaki çuval nedeniyle mola verilen bu yerin neresi olduğu hakkında bir tespitte bulunamadım. Fakat Guantanamo’ya vardıktan 3 hafta sonra çat pat Türkçe bilen bir Arap tutuklu, uçağımızın mola verdiği yerde Türkçe konuşmalar duyduğunu söyledi.

 

“İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; ‘Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz’ diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.”

“Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun farklı yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı da delirdi.”

ALLAH RASÛLÜ’NDEN GELEN MÜJDE

- Genel olarak esirlerin moralleri

nasıldı?

- Guantanamo esirleri yaşadıkları işkencelere rağmen, moral olarak diriler. Ayrıca görülen salih rüyalar, bütün esirlere müthiş moral veriyordu.

- Bu rüyalardan bahseder misiniz?

- Bir sabah Afganistanlı bir kardeş, Kuveytli bir âlime seslenerek; “Hocam, bu gece rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Bana; Kuveytli âlim bir rüya gördü, onu size anlatsın

diye buyurdu” dedi. Kuveytli âlim gözyaşları içinde; “Kardeşler, vallahi Afganlı arkadaşımız doğru söylüyor. Ben rüyamda Allah Rasûlü’nü gördüm. Fakat rüyamı anlatıp anlatmamam hususunda tereddüt ediyordum. Artık anlatacağım. Rasûlullah bana rüyamda dedi ki; “Nefsimin yedi kudreti elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah Guantanamo ehlini unutmadı. Guantanamo’daki esirler, Bedir ehline benziyorlar. Melekler onları gıpta ile seyrediyorlar. Onlara müjde ver...”

- Guantanamo’da nasıl karşılandınız?

- Guantanamo’da da aynı Kandahar’daki askeri üstte olduğu gibi, ABD askerlerinin saldırılarıyla karşılandık. Ellerimiz ve ayaklarımız prangalı, başımızda çuval olduğu halde devamlı vuruyorlardı. Her yerim kan içinde kalmıştı. Dayak sebebiyle bayılmışım. Ayıldığımda kendimi sorgu odasında buldum. Başımdaki çuvalı çıkarmışlardı. Karşımda, başlarında Yahudilerin taktığı kippalardan bulunan 4’ü bayan, 6’sı erkek 10 asker, bir de Türk tercüman vardı. Baygınlığımın geçtiğini fark eden askerlerden biri, hemen kadın askerlere beni soymalarını söyledi. Kadın askerler de ellerindeki makaslarla beni anadan üryan bir şekilde soydular. Tekrar işkence seansı başladı. İsmi Yasef olan Yahudi komutan bir taraftan vücuduma elektrik veriyor, diğer taraftan da; “Türk terörist, merak etme az kaldı. Irak, İran ve Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye de gelecek. Kadınlarınız hizmetçilerimiz, erkekleriniz de kölelerimiz olacak. İstanbul’a geldiğimizde ilk olarak dedeniz Abdülhamid’in mezarını ateşe vereceğiz” diyordu. Ben bu arada vücuduma verilen elektriğin etkisiyle tekrar bayıldım.

ASKERLERİN % 90’I KİPPALI

- Kippalı Yahudi askerlerden bahsettiniz. Bu askerlerden Guantanamo’da çok var mıydı?

- Size şunu söyleyebilirim. Guantanamo’daki askerlerin % 90’ının başında kippa vardı. İsimleri de hep Yahudi isimleriydi. Guantanamo’da bizim tesbit ettiğimiz 15 de Yahudi haham vardı. Esirler içindeki âlimlerin sorgularında, en az 1 haham bulunuyordu.

- Sorgu odasından kaç gün sonra çıkabildiniz?

- 10 gün boyunca devamlı işkenceye tabi tutuldum. Devamlı olarak, Usame bin Laden ve Molla Ömer’in nerede olabileceğini soruyorlardı. Ben ise bu kişileri hayatımda bir kere bile görmemiştim. İşkence gördüğüm 10 günün son 3 günü beni başka bir odaya götürdüler. Bu oda, diğer sorgu odasına göre daha düzenliydi. İlk önce odadaki televizyonu açtılar ve benden televizyondaki ahlaksız filmi seyretmemi istediler. Ben seyretmemek için başımı aşağı eğdikçe, onlar vücuduma daha fazla elektrik veriyorlardı. Bu durum yaklaşık 45 dakika sürdü. Daha sonra iki asker herkesin gözü önünde birbirleriyle ilişkiye girmeye başladı. Ben utancımdan ne yapacağımı şaşırdım. Devamlı olarak içimden, “Hasbünallahü ve ni’mel vekîl” diye duada bulunuyordum. Kadın askerlerden biri eğer kabul edersem, bir kadınla ilişkiye girebileceğimi söyledi. 3 gün boyunca beni ikna etmeye çalıştılar. Tekliflerini kabul etmeyince, bu sefer diğer sorgu odalarına hiç benzemeyen farklı bir odaya götürdüler.

DELİRTME ODASI

- Bu odanın diğer sorgu odalarından farklı olan yönü neydi?

- Odanın her tarafı çeşitli elektromanyetik âletlerle kaplıydı. Bu odaya Guantanamo’daki esirler kendi aralarında “Delirtme odası” diyorlar. Ben oradayken deliren 90 kadar Müslüman esir, bu odada fazla bırakılmaları sebebiyle delirdi. “Delirtme odası”nda sizi yalnız başınıza bırakıyorlar. Bir sandalyeye oturtup, vücudunuzun çeşitli yerlerine çeşitli kablolar yerleştiriyorlar. Önce odanın ısısı düşürülüyor, daha sonra da yükseltiliyor. Mesela odanın ısısı -20 derece soğuktayken, birden 60 derece sıcağa çıkarılıyor. Vücudunuza yerleştirilen kablolar çalıştırılınca, çeşitli halüsinasyonlar görmeye başlıyorsunuz. Bütün dengeniz bozuluyor. Kulağınıza ilginç ve ürkütücü sesler geliyor ve bir an önce ölmek istiyorsunuz. Öyle bir acı çekiyorsunuz ki, tarifsiz... Guantanamo’da bu odaya giren esirlerden en az 400’ü intihar girişiminde bulundu. 90’ı delirdi. Deliren esirleri Delta D Bloğu’na götürüyorlardı. Birçok esir bileklerini kesti. Ben de o “Delirtme odası”na girdikten sonra çok kötü günler yaşadım. Kendimi tanıyamıyordum. Sanki içimde başka bir insan vardı. Sürekli onunla mücadele etmek zorunda kalıyordum. Kulağıma gelen uğultular, benden sürekli intihar etmemi istiyorlardı. Fakat Allah’ın yardımıyla yavaş yavaş kendime geldim. Bu odadan çıkarıldıktan sonra da 2 sene boyunca kalacağım hücreme götürüldüm.

- Hücrede günlerinizi neler yaparak geçiriyordunuz?

- Hücrelerde sürekli olarak Kur’an’ı Kerim okuyorduk. Guantanamo’daki esirlerin % 90’ı hafız oldular. Aramızdaki âlimler; “Allah’ın kuluna kaldıramayacağı yükü yükleyemeyeceğini” ve her şartta İslâm’ın izzetini ayakta tutmamız gerektiğini söylüyorlardı. Biz de askerlerin morallerini bozmak için çeşitli eylemler yapıyorduk.

- Ne tür eylemler?

- Her gece mutlaka Usame bin Laden’i öven marşlar söyleniyordu. Çünkü Amerikalı askerlerin en çok nefret ettikleri insan, Usame bin Laden’di. Ayrıca hücrelerin demirlerine vurarak, İslâm’ın zafer kazanacağına, ABD ve İsrail’in yıkılacağına dair sloganlar atıyorduk. Hücrelerdeki arkadaşlarla Amerikalı askerler geldiği zaman, silah sesi çıkarmaya karar verdik. 1 gün sonra askerler bizim bulunduğumuz bloğa geldiklerinde, ağzımızla silah sesi çıkarmaya başladık. Askerler birden paniğe kapılıp yere yatarak; “Saldırıya uğruyoruz. El Kaide Guantanamo’ya saldırıyor” diye bağırmaya başladılar. Herkes bir tarafa kaçışmaya başladı. Askerlerin düştükleri komik duruma dakikalarca güldük. Bazı esirler de, ellerine fırsat geçirdikleri an, ABD askerlerini esir alıyorlardı.

SUUDİ TUTUKLUNUN

ÇEVİK GİRİŞİMİ...

- Hücrelerde ABD askerlerini esir almanız imkansız değil mi?- Normalde hücrelere 15 kişi birlikte ve yanlarında bir köpek bulundurarak geliyorlardı. Bir gün başında kippa olan Yahudi askerler; “Biz 3 kişi sizi odanızdan alıp, sorguya götürebiliriz” diye hava atmak için bir Suudi Arabistanlı esirin hücresine girdiler. Hücre kapısı açılır açılmaz, bu Arap kardeş askerlere saldırdı. 5 dakika içinde 3 askeri hücreye sokup, üzerlerine hücrenin kapısını kapattı. Bizim kaldığımız blokta askerlerin ilan yaptıkları bir mikrofon vardı. Bu mikrofondan çıkan sesi Delta Kampı’ndaki bütün asker ve esirler duyabiliyordu. Arap esir daha sonra bu mikrofonu eline alıp, “Ey Amerikalılar, ey İsrailliler, 3 askerinizi hücreye tıktım. Bir gün Bush ve Şaron’u da bu hücrelere sokacağız. Allah’ın vaad ettiği zafer çok yakında gelecektir. İzzet mücahidlerindir” diye bağırdı. Hücrelerin her birinden “Tekbir” sesleri gelmeye başladı. Guantanamo’yu ele geçirmiş gibi sevindik. Daha sonra gelen askerler, bu Arap kardeşi kelepçeleyip, götürdüler. Ona 40 güne yakın işkence yaptılar. Vücudu yara bere içinde hücresine döndüğü zaman bile ABD askerlerine; “Bir daha 3 kişi hücrelerimize gelmeye cesaret edin bakalım.Yine sizi, buraya tıkacağım” diye tehditlerde bulunuyordu. Bir başka olay daha anlatayım. Rüstem isimli bir Çeçen esir vardı. Küçük boyluydu, fakat çok iyi döğüşebiliyordu. O da bir sayım esnasında 4 ABD askerini dövüp, onları kaldığı hücreye kapattı. Daha sonra da gidip ABD askerlerine; “Bakın sizin arkadaşlarınızı hücreye kapattım. İslâm’ın hayırlı evladları bir gün Guartanamo’ya gelip, hepinizi, bizi kapattığınızı hücrelere tıkacaklar” diye tehditte bulundu. ABD askerleri Rüstem’in ellerini kelepçeyip, onu götürdüler. Rüstem’den bir daha haber alamadık.

“90 KİŞİ İŞKENCEDEN DELİRDİ”

- Guantanamo’daki esirlerin açlık grevi yaptıklarına dair haberler geliyor. Bütün esirler bu açlık grevine katılıyor mu?- Gördükleri işkenceler ve kendilerine verilen ilaçlar sebebiyle deliren esirlerin dışında herkes katılıyor. Yeni bir ilaç çıktığında ilacı kontrol etmek için kobay olarak bizi kullanıyorlardı. Ben Guantanamo’da kaldığım 2 sene içinde, 90 esirin delirdiğine şahid oldum. Fakat 1300’e yakın esir, açlık grevi yapıyordu. Açlık grevi Guantanamo’da haklarımızı almak için en iyi yöntemdi. Birçok isteğimizi açlık grevi sayesinde Amerikalılara kabul ettirdik.

- Kabul ettirdiğiniz istekler nelerdi?

- Mesela kadın askerlerin sayım için hücrelerimize gelmelerini istemiyorduk. İlk önce bu isteğimize karşı çıktılar. Fakat biz eyleme başlayınca kabul etmek zorunda kaldılar. Kadın askerlere; “Çirkin, çöp tenekesi” diye isimler takmıştık. Onlara bu şekilde seslendiğimiz de, sinirden köpürüyorlardı. Her hücreden bir kişinin ezan okumasına izin vermelerini de yine açlık grevi eylemiyle sağladık. Ayrıca Kur’an-ı Kerimler’in yere atılmasını da, açlık grevleri yoluyla engelledik. Guantanamo’da işkence ve saldırı olduğu kadar, direniş de var. Fakat, Guantanamo’nun bu yönü sürekli olarak kamuoyundan saklanıyor.

- Amerikalılar, Guantanamo’ya sürekli yeni esirler getiriyorlar mıydı?

- Evet, hem de her hafta. Zaten mevcud bloklar, getirilen esirlere yetmediği için Guantanamo’ya devamlı yeni bloklar inşa ediyorlardı.

- Serbest bırakılmanız nasıl gerçekleşti?

- Guantanamo’da kimin, ne zaman serbest bırakılacağı belli olmuyordu. Bir gün yine kaldığım hücreye gelip, beni sorgu odasına götürdüler. Yalan makinasına bağlayıp tekrar sorguladılar. El Kaide militanı olmadığıma kanaat getirdiklerini söyleyip, serbest bırakılacağımı söylediler. Daha sonra da, Türkiye’ye gönderilmek üzere bir uçağa bindirildik. Bu uçak Adana-İncirlik Hava Üssü’ne indi. Amerikalı yetkililer, burada da bizi Türk polisine teslim ettiler. Tük polisi de bir gün şubede tuttuktan sonra, serbest bıraktı.

(vakit)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamun Aleyküm arkadaşlar,

Bu yazı son zamanlarda sıkça rastladığım söyleşilerden sonuncusu aynı zamanda da verdiği mesajlarla da en yoğunu diyebilirim.Ümmetin çeşitli sebeplerden bir türlü kurtulamadığı gaflet dumanı belki bu yazıyı okuyunca biraz seyreliyor ve önümüzü görebiliyoruz.Bir kaç mısra geldi aklıma şimdi:

Kula bela gelmez Hak yazmayınca

Hak bela yazmaz kul azmadıkça

Hak kuluna belayı kul ile verir

Din-i İrfan bilmeyen bunu kul etti sanır

Bari emri lmadıkça sanki yaprak kıpranır

Kime ait olduğunu bilmiyorum ama şu halimizi yüzümüze çarptığı kesin.Bildiğimizle amel etmiyoruz,en can meselelerde bile gevşeklik ediyoruz.Emr-i Maruf Nehy-i Anil Münker i yapmıyoruz.Bırakalım dünyanın dört bir yanında kan kusan müslüman kardeşlerimizi burda yan komşumuzun bile ne halde olduğu bizi hiç ilgilendirmiyor.Ne de olsa meşgul insanlarız,sorumluluklarımız var,para kazanmamız lazım ,dersler var,çalışmamız lazım,vakit yok.Olur olmaz şeylere saatlerimizi veriyoruz da iş Allah rızası için bir şeyler yapmaya gelince ya bir yığın bahane bulup kaçıyoruz ya da yaptığımız zerre kadar hayrı gözümüzde büyütüp ondan bize miras kalan ucub ve rehavetle bir sonraki ufak hasenatı geciktirdikçe geciktiriyoruz.Oysa biz çalçaputla uğraşırken düşman uyumadı,bizi birbirimize kırdırırken hep kazandı hep kazandı ve şimdi sırayla tüm İslam ülkelerinin üzerinden geçiyor.Çekilen bütün bu acılar hem sorumsuzluğumuzun bedeli oldu ve hem de umulur ki bizi direnişe ve uyanmaya zorladı,zorluyor.Allah şerden hayır çıkarır ve çıkarıyor da inşallah.

Share this post


Link to post
Share on other sites

8 okunma da nedir,Allah aşkına okuyun şu yazıyı arkadaşlar!Önemli olmasa bu uzunlukta bir söyleşiyi eklemezdik.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Açıklanan GUANTANAMO listesini görmek istediniz; linkini veriyoruz

558 KİŞİLİK GUANTANAMO LİSTESİNDE 2 TÜRK DE VAR: ABD Savunma Bakanlığı'nın dün yayımladığı ve Guantanamo üssünde tutulmakta olanlarla serbest bırakılanların hemen hemen tümünü kapsayan 558 kişilik listede, Türkiye'den 2 kişinin adları yer aldı.

 

Üçüncü bir Türk ise listede Belçika vatandaşı olarak gösterildi. ''Düşman savaşçısı'' olup olmadıklarının belirlenmesi için 2004 ve 2005 yıllarında ''mahkemeye sevk edilenler (CSRT sürecinden geçenler)'' veya ''haklarında idari işlem yapılanlar (ARB sürecinden geçirilenler)'' olarak verilen isimler, toplam 41 ülke vatandaşını kapsıyor.

 

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'un internet sayfasında, ''www.defenselink.mil/pubs/foi/detainees/detainee_list.pdf'' linki ile yayımlanan listede, Türkiye'den 48'inci sırada Murat Karnaz (Kurnaz) ile 232'inci sırada Salih Uyar'ın isimleri yer aldı. Mesut Şen adlı kişi ise listede Belçika vatandaşı olarak gösterildi.

 

Listede 132 kişi ile Suudi Arabistan, 125 kişi ile Afganistan ve 107 kişi ile Yemen vatandaşları çoğunluğu oluşturuyor.

 

KONUYLA İLGİLİ BİR ÖNCEKİ HABERİMİZ

 

- GUANTANAMO MAHKUMLARININ KİMLİK BİLGİLERİ...

 

- ABD SAVUNMA BAKANLIĞI PENTAGON, GUANTANAMO'DA TUTTUĞU 558 MAHKUMUN KİMLİK BİLGİLERİNİ İLK KEZ AÇIKLADI

 

- AVRUPA'DAN AFRİKA'YA, ORTADOĞU'DAN ASYA'YA 40 ÜLKEDEN MAHKUMLARIN KİMLİK BİLGİLERİ, PENTAGON'UN RESMİ SİTESİNDE YAYINLADI

 

İHA - ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Guantanamo'da tutuğu 558 mahkumun kimlik bilgilerini ilk kez açıkladı.

 

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, bilgi edinme yasası çerçevesinde Küba'daki Guantanamo esir kampında tuttuğu 558 mahkumun kimlik bilgilerini resmi internet sitesinde yayınladı.

 

Sitede; 558 mahkumun adları, kimlik numaraları ve uyrukları gibi bilgilere yer verildi. Guantanamo'daki mahkumlardan serbest bırakılanlara ve ülkelerine teslim edilenlere dair bilgilerin de yer verildiği sitede, Guantanamo'da hala 490 mahkumun tutuklu bulunduğu kaydedildi.

 

Guantanamo'ya getirilen ancak bir süre sonra serbest bırakılan 140'tan fazla zanlıya ait bilgilere ise sitede yer verilmedi.

Avrupa'dan Afrika'ya, Ortadoğu'dan Asya'ya 40 ülkeden mahkumların olduğu Guantanamo'da; 130 Suudi Arabistanlı, 125 Afganistanlı, 100'den fazla Yemenli, 25 Cezayirli, 22 Çinli, 13 Pakistanlı mahkumun kimlik bilgileri açıklandı.

 

FEDERAL MAHKEMENİN KARARI ETKİLİ OLDU

Listede yine farklı sayılarda Libya, Tunus, Kuveyt, Sudan, Uganda, Azerbaycan, Rusya, Maldivler, İngiltere, Fransa, Belçika, Kanada, Avustralya vatandaşı mahkumların kimlik bilgileri var.

 

Pentagon, uluslararası tüm çağrılara rağmen 4 yıl boyunca mahkumların kimlik bilgilerini açıklamadı. ABD'de Federal mahkemenin kararının ardından Pentagon, Guantanamo'daki mahkumlara ilişkin bilgileri açıklamaya başladı. Ayrıntıya kaçmadan bazı mahkumların dava dosyalarını da yayınlayan Pentagon, bu konuda kapsamlı bilgi verilmesi taleplerini reddediyor.

 

Pentagon, bugüne kadar mahkumlar hakkında bilgi vermeyi kabul etmiyor, bunun mahkumlar ve ABD açısından sakıncalı olabileceğini savunuyordu. İnsan hakları örgütleri de avukatların mahkumlarla görüşmesini engellemek için böyle bir yol denendiğini belirterek, ABD yönetimini suçluyordu.

 

(NetHaber)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Guantanamo’da zulüm dayanılmaz boyutlarda

ABD’nin Küba’daki işkence üssü Guantanamo’da bulunan 3 kişinin intihar etmesi, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ve İsveç’i de harekete geçirdi. Kızılhaç sözcüsü Iusser, iki Suudi ve bir Yemenli’nin alielerinin olayın intihar olduğuna inanmadıklarını bildirdi. İsveç ise, üssün kapatılmasını istedi. Guantanamo’da askeri gardiyanlar 2 dakikada bir tutukluları kontrol ediyor. Üste işkencenin sürekli yaşandığı ve dayanılmaz boyutlarda olduğu kaydediliyor.

ABD’nin Küba’daki üssü Guantanamo’da bulunan tutukevinde 3 kişinin intihar etmesinin ardından Uluslararası Kızılhaç Örgütü, ekip göndereceğini açıkladı. Kızılhaç sözcüsü Vincent Lusser, “Ekibimiz bu hafta Guantanamo’yu ziyaret edecek” dedi ve ziyaretin geçmişte yaptıklarına benzer normal bir prosedür dahilinde yer aldığını, ölüm nedenlerini araştırmak için resmi soruşturmanın söz konusunu olmadığını kaydetti. İsveç, ABD’nin terör zanlılarını tuttuğu Guantanamo Körfezi’ndeki tutukevi kampındaki 3 kişinin intiharının, burasının kapatılması, zanlıların yargı önüne çıkarılmaları ya da serbest bırakılmaları gerektiğini gösterdiğini bildirdi. Bu arada, daha önce Guantanamo’da tutulan eski 3 İngiliz tutsak da AP ajansına yaptığı açıklamada, Guantanamo’daki umudunu yitirmiş tutsakların, umutsuz olarak gördükleri durumdan kurtulmanın bir yolu olarak kendilerini öldürmeye çalıştıklarını, şehit olma arayışında olmadıklarını söyledi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...