Muvazene 190 Report post Posted February 28, 2008 Sükût... Sükût... Sükût içinde sükût ve göklerden gelen senfoniyi dinler gibi bir ruh hâleti... Bu senfoni geliyor... Ruhlarımız duysun... Ve şöyle söylüyor; yaşanmaya değer hayat ve onun hesabı... Şimdi bir toplam noktasına geldim. O rejim ki, insana fert olarak mezarından ötesinin hesabını vermez ve o rejim ki, cemiyet olarak bu büyük gidişin kemal manzumesini her sahada temsil etmez, ne o rejimdir, ne öbürü bir cemiyettir; hepsi muzahrafattan ibarettir.Bize sorsunlar; sizde bu hesap var mı? Bizde bu hesap nasıl vardır biliyor musunuz, sorun!.. Senfoni geliyor yukardan, kaldırın kollarınızı ve sorun! Ben niçin yaratıldım?.. Hemen Allah cevap verir size... –Verecek demiyorum, çünkü verdi Kur’an’ında- Allaha ibadet için yaratıldın!.. Sorun, bu ibadetin gayesi nedir? Allaha yakınlaşmak ve onda ebedî huzur ve batmayan güneşi, geçmeyen anı, solmayan rengi bulmak... Bu dünya nedir? O büyük oluşun basamağıdır. Çilesini çekeceğin basamak... Bu oluşa layık olmanın hesabını vereceğin basamak, aldırmayacağın basamak değil... Sorun, nasıl bir cemiyet kurmalıyız? Kur’an ve Hadis cevap versin. Dünyayı ve öteleri asma köprüyle bağlayan ve her iki tarafın hakkını veren üstün cemiyet... Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, hemen ölecekmiş gibi ahiretini düşünen cemiyet... Netice: Bütün beşerî sistemler ve ideolocyalar, İslam’ın hamam avlusunda, soyunma taşında buluşup kirlerinden keselenir ve temizlenirse, birbirlerinin aleyhine talip oldukları cenneti hep birden İslam’da bulabilirler. Bir de İslam’ı bâtıl mezheplere bağlamak isteyenler var. İslam sosyalizmi, filan gibi... Bu cinayetlerin en büyüğü... İslam, arşa giden, istasyonu, terminali arşta olan lokomotiftir. Bütün vagonları arkasına bağlar. Lokomotiftir, vagon olmaz, hiçbir şeyin maiyete girmez, her şeyi maiyetine alır. Bunlar, İslam’ı maiyete vermeyi istiyorlar.Biz bütün dünyayı ve mustarip insanlığı kurtarıcı tek sistemi astara kaçmış anahtar gibi içimizde kaybettik ve Avrupalının içimizden yetiştirdiği İslam nefreti ajanları yolundan bu hale düştük. Şimdi bu davayı lif lif örgüleştirecek bir nesil dokuma davasındayız. Lif örgülerinin düğümleri tutmuştur. Öyle bir düğüm ki, işte görün, bakın, bütün Anadolu kıvılcım kıvılcım yanıyor. Her kıvılcım, kaza merkezi, vilayet merkezi, havzasiyle, kendi içinde ve fert halinde yanıyor. Bu kıvılcımların bir arada toplamının ifade ettiği projektöre doğru gitmekte hüner. Bir projektör ki, hem mümini aydınlatsın, hem münkire ölüm ışınları gibi dönsün ve onu yaksın. Bu projektörü yakma davasındayız. Her birinizin gözünde, bu projektörün ışığından, bir iplik, bir pırıltı görüyorum... Ötelerden gelen senfoni... Yaşanmaya değer hayatı bulunuz ve ölümsüzlüğe geçiniz... Bu sese verilecek tek bir cevap var, bütün davamızın hülasası:“Ne mutlu Müslümanım diyen!..” (İslam ve Öbürleri’nden) Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted February 29, 2008 Ne mutlu Müslüman olana ki, onun kurduğu cemiyette ferdler bağından kopmuş tespih taneleri gibi tek tek değil, 99 taneyi de bir arada toplayan ve en üst kısımda taneleri birleştirici -ve her tanesi inci, yakut, elmas, altın, soyundan bir mücevher-, piramidin en üst parçası gibi şekli tamamlayıcı bir imam(e) önderliğinde nâmütenahiye, ötelerin ötesine talip olmanın ruh ve hâl meclisini kurmuşlardır. Share this post Link to post Share on other sites
UYGHUR 0 Report post Posted April 25, 2008 Ustad-- ne demek? Bu yazma cok kompleks, ben turkceyi 1 yil orenmistim, ama yinede anliyamadim... \ cok uzuluyorum... burda uyghurce bilen yokmu? Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted April 25, 2008 Üstad, siteyi onun için kurduğumuz kişi. Yani Necip Fazıl Kısakürek. Üstad'ın kelime anlamı ise şiir, yazı, ilim (bilgi) derin ilim sahibi(çok bilgi) sahibi demektir. Bu özellikler Necip Fazıl Kısakürek'te bulunmaktadır. Onun için Necip Fazıl'a Üstad diyoruz. Necip Fazıl'a bu adı(ismi) halk koymuştur. Necip Fazıl 1983'te ölmüştür ama hala biz onun yazdıklarını önemli buluyoruz. Necip Fazıl Türk tarihinin önemli şahsiyetlerindendir(kişisidir). Sizlere inşallah ileri de daha geniş şekilde anlatırız inşallah Reyhan Abla'nın yazdıklarını bazen ben de anlayamıyorum :) , üzülme müslüman kardeşim. Anlayamadığınız kelimeler için sözlüğe bakmanızı tavsiye ederim Uyghur kardeşim. Sözlük için yandaki linke tıklayın. Bilmediğiniz kelimeleri oraya yazarsınız. http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10...5A79F75456518CA Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted April 25, 2008 Bu site Üstad Necip fazıl'ın eserlerinin, fikirlerinin tanıtılması, anlaşılması ve aksiyon yüklü bir ruhun teşekkülüne yardımcı olmak gayeleri etrafında kurulmuştur. Üstadı okumak, Türkçe’yi öğrenmek adına en faydalı kaynaklardan biridir. Ve ayrıca sayın vakıfahmet kardeşim, Üstadı anlatmaya çalışırken bazen anlaşılamayacak üslup, cümle, ifade kullanmak da kendi adıma trajik bir durum olsa gerek. Anlamadığınız noktaları çekinmeden söyleyebilirsiniz, geniş çerçeveli bir münazara yapmış oluruz böylelikle. Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted April 25, 2008 Yazdığınız bazı kelimelerin manasını bilmiyorum, bazı yazdıklarınızı anlamamamın saiki bundandır. Bazen bakmaya da üşeniyorum. Evvelden fehmedeğim lafızlar hayli çoktu, sitede manasını bilmediğim kelimelerin manasına sözlükten bakarak, Üstad'ın kitaplarını okurken sözlüğe bakarak mesele olmaktan çıkarttım. Sitede ki arkadaşlara tavsiyem, bu siteye girince sözlüğü de açarak anlayamadıkları sözlere anında bakmaları. Daha önemli tavsiyemse, bir fihrist alarak kitap okurken veya gerekli zamanlarda fihriste bilmedikleri kelimelere bakarak not almaları, mesela ''telakki'' kelimesinin manasını bilmiyorsunuz farz edelim, fihristte ''t'' yi açın, oraya manasını not alın. Yazarak beyne kazıyın. Reyhan Abla, Uyghur yanda ki yazdığınızı anlayabilir mi :) ? ''aksiyon yüklü bir ruhun teşekkülüne yardımcı olmak gayeleri etrafında kurulmuştur '' yazdığınız cümlenin içinde bunlar geçmiş. Sonra Uyghur kardeşimiz tekrar diyecek '' Bu yazma çok kompleks '' :) Benim de bazen anlamadığım kelimeler geçiyor ve sözlüğe bakmıyorum. Neden yazdıklarınızı anlayamadığımı bu örneklerle anlamışsınızdır. Esas konuya döneyim. Kelime haznemizin gelişmesi şu üç hususta müspet katkı sağlar, 1) Günlük hayatta ki konuşmalarımızda kekelemiyi, mevzuyu anlayamayınca duraksamayı, karşıdakinin söylediği sözü anlayamayınca bön bön bakmayı ortadan kaldırır :) Hem yazı da hem söz de, cümlelerimiz daha açık ve anlaşılır hale getirir 2) Kelimenin sadece karşılığında ki kelimeyi bilmemiz söz dağarcığımızı geliştirir ve daha edebi, daha şairane konuşmamızı sağlar. 3) Kelimenin tam manasına vakıf olmamız ise olaylara arasında daha hızlı ve kolay bağ kurmamızı sağlar. Ayrıca, yaratıcı düşünce mefhumunda kendini gösterir. ( Biz insan olarak tabiyatımızla yaratmaktan münezzehizdir, elbette yaratmak Allah'a mahsustur, anlatmak istediğim bambaşkadır ve anlaşılması gerekir) Günümüzde kullanılan Türkçeye bakın, 3 kelimeyle anlatabileceğimizi 20 kelimeyle 5 cümle kurarak zor anlatıyoruz. Dil sadeleşmemiş, yozlaşmış. İlkokulda ve çevremizde ki insanların konuştuğu dili yozlaştırdılar. Dili sadeleştirmeklerinde ki kasıtları, İslama olan nefretlerinden Arpça kelimelerin karşılığına güya Türkçe kelime getirerek dilimizi yabancı kelimelerin boyunduruğundan kurtardılar(!) Misal, ''teskin etmek'' sözü çok nadir kullanılır, bunun yerine '' duygularımız kontrol altına aldık'' diyeceğiz, çünkü ''teskin'' kelimesi Arapça ve İslam kültürüne ait ekseriya '' nefsi tezkin '' lafzıyla kullanılır. 80, 90 yıl öncesinden başlayarak, bunlara benzer kelimeleri kaldırıp veya yozlaştırıp okul kitaplarından kaldırmışlar. O zamanın insanının konuştuğu dili de '' İstanbul Türkçesi'' diyerek, asli hüviyetini bozarak nesilden nesile yozlaştırarak aktarmışlar. Buyurun size dilini, benliğini unutmaya yüz tutmuş millet! Ne kadar sinsice ve alçakça yaptırımlar. Günümüz insanına bunları çaktırmadan öylesine aşılamışlar ki kimse farkında değil. Yalınız biz farkındayız anlatacağız ve doğruya inandıracağız. Lugatten bakarak eskimeyen, pörsümeyen ama bize unutturulan nadide kelimelere bakın çoğunluğu Arapçadır. Eski Türkçe kelimeleri, Arapça kelimelerden ayırırsanız, yavrusunu kaybetmiş anayı karşınızda bulursunuz. Milletimiz Yunus değil ki, Arapça'dan dilimizi ayırarak dilimizin şahaneliklerini dökebilsin. Müslüman olmamız nedeniyle kitabımızın Arapça olması nedeniyle Arapça bizim dil potamızdadır. Arapça kelimelere aşina olmamız hayat menbaımızın Kur'an olmasından kaynaklanır. Arapça bu alçakların düşündüğü gibi değersiz dil olsaydı Kur'an Arapça olarak iner miydi? Dinimizi yaşama gayreti Arapça'yı bilmemize, Arapça'yı dilimizi bozmadan almamıza neden olur. Harf inkilabı bizi ne batıya yaklaştırmıştır ne de Arapça'ya dolayısıyle dinimize yakınlaştırmıştır. Yok Osmanlı'ca 7 yılda öğreniliyordu, hayır efendim 1 yılda rahatça öğrenilir, öğretilmiştir. İngilizce, Fransızca vesaire Latin Harfli Batı dilleri öğrenilecekse Üniversite de veya okullarda kolaylıkla öğrenilebilirdi. Biz modern, Laiklerin ülkesinde yaşıyoruz, Hacıların, hocaların ülkesinde değil(!) Çünkü Hacı, Hocalar geri kafalıdır, ilim bilmezler (!) Alimlerin ilmi alayını ilmini berhava eder. Alimlerin ilminin yanında bu beynamazların ilminin lafı bile geçmez. Hem dini ilimlerde, hem pozitif vesaire ilimlerde bu böyledir. Alimin talebesi bile tarafsız olarak bu ilim taslayacılarıyla karşılaştırılsa, ilmi yönden aralarında fezalar kadar fark olduğu fark edilir. Dilimizi sadeleştirenler, yukarıda bahsettiğim gibi yüzyıllardır kullandığımız dilde ki, Arapça kelimeleri dilimizden çıkartarak, dilimizi canansız bırakmışlardır. Mesala '' nahak yere '' lafzı eski Türkeçedendir. Arap dilinin kokusunu verdiği için bunu ve benzerlerini yok etmişlerdir. Ne can var ne de canan. Anne kokan Türkçe'yi koklamak için çırpınıyoruz, dilimizi ne kadar yozlaştırmışlarsa çırpınmalarımız çoğu zaman nihayetine varmıyor. Birde ek getirmeleri var onu hiç anlatmayacağım, köpekler kuyruklarını gösterir ya, bunlarda dilimizi köpekleştirip kuyruğunu göstermeye kalkıyorlar. Bilgisayar kelimesine hayranım, bizi ''computer'' demekten kurtarmış, bilgisayar mefhumu bilgisayarın işlevlerini, gayesini vesaireyi topyekün açıklıyor. Mesela ''aksiyon'' kelimesi Fransızlardan bize geçmiştir, o mefhumu karşılayan kelimemiz olmadığı için ''aksiyon'' Türkçeleşmiştir. Dilimizdeki yabancı kelimelerde ölçüt bu olacaktır. Üstad'ın kullandığı Türkçe'yi naçizane, kısaca anlatayım. Üstad'ın kullandığı Türkçe'de gerektiği yerde gereken en güzel kelime, cümle yerleştirilmiştir. Üstad'ın Türkçe'ye olan derin vukufu sanatının dil babında zirveliğine remzdir. Hakkı anlatma gayesi bu vukufla birleşince mücerredliği şiirlerine, piyeslerine, romanlarına, topyekün yazılarında derinleşmiştir. Hele şiirleri Üstad'ın okumaya başlarken insanı farkında olmadan bir baloncuğa sokar, sonra şiir bitince balona girdiğinizi ve balonun patladığını yeni farkedersiniz. O baloncuğun içindeyken kafanız, ruhunuz, bedeniniz balon çarpar ama acı hissetmezsiniz. Öyle tahmin ediyorum ki Üstad'ın lugatte bilmediği kelime neredeyse yoktur. Kullanmadığı kelimelerse uydurukçadır, kullanmaya lüzum yoktur. Çöle İnen Nur adlı eserinde bu dil vakıflığı kendini gösterir. Bazı kelimeler lugatte bile yoktur, o kelimelerin manasını cümleden anlarsın ve Üstad'ın dilinin ihtişamını anlarsın. İlk sitemizde öğrenmiştim, Üstad yabancı kelimeleri parantez içine alıyor. Dikkat edin Arapça kelimeleri değil, Arapça kelimeler Türkçeleşmiştir. Üstad'ın dilin incelikleriyle zekasını birleştirmesi, kaleminin kuvvetiyle hakikatleri haykırmasında rol oynamıştır. Nesir de, yani piyes, roman, hikaye, fikri, tarihi, dini yazılarda bu kadar geniş çapta, hakikati anlatmanın yanı sıra bu kadar sürükleyici ve üslubu düzgün yazılar yazabinler neredeyse hiç yoktur. Hele yakın tarihimiz de hiç yoktur. İçimi döktüm ya, neye niyet, neye kısmet demişler. Birde yukarıda '' kurduğumuz site '' demişim. Sanki ben kurdum siteyi, ordaki yanlış için özür dilerim. Siteye lüzumsuz yazılarımdan başka ne katkım oldu. Dikkatsizce yazmışım o yazıyı. Share this post Link to post Share on other sites
pur nese 8 Report post Posted April 26, 2008 "burda uyghurce bilen yokmu?" Galiba yok kardeşim,o zaman şöyle yapalım;Reyhan Abla'nın yazdıklarıyla kelime hazinemizi genişletirken,sizinle birlikte de Uygurca öğrenelim :) Türkçe'yi hakkıyla öğrenmek gibi bir niyetiniz var ilk olarak,bunu bilmekteyim fakat arada bize Uygurca dersleri de verirsiniz artık :) Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted April 30, 2008 Tek cümle ile. ÜSTAD = Necip fazıl kısakürek (rh.a). 'Ne mutlu müslümanım diyene' Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted May 16, 2008 harika ALLAH razı olsn. Share this post Link to post Share on other sites