Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Muvazene

Şahsiyet Meselesi

Recommended Posts

Bir gün, kendisine (Adnan Menderes’e), Amerikan Elçiliğine gitmeye hazırlanırken demiştim ki:

 

-Şimdi sizi penceresinde bekleyen sefir, kendi malı olan (Kadillak) marka otomobilde görünce şahsiyetinize nasıl inanabilir? Ve bu şahsiyetin zorlayacağı tekliflere nasıl yatabilir? Bir kağnı ile gitseydiniz daha tesirli olurdunuz!

 

(Benim Gözümde Menderes’ten)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir insanın, cemiyetin ve topyekûn milletin kendi ayakları üzerinde durmasına tesir eden yegâne keyfiyetlerden biri olan şahsiyet meselesi, her biri diğerinin teşekkülünde ehemmiyetli bir konuma sahip olan ferd, cemiyet ve millet zaviyesinde hayatî bir kıymet yüklenmekle birlikte, şahsiyet mefhumunun varlığı mevcut olmadığı vakit bu üç teşekkül, temeli olmayan ve buna bağlı olarak çökmüş bir bina, iskeleti memuriyetini yerine getiremeyen ve adım atmaya mecâli olmayan beli bükük bir insan şeklinde zuhur etmektedir. Peki şahsiyet yoksunluğu niçin ve nasıl hayat ortamı bulmaktadır, tam aksi bu kadar muazzam kıymete sahip iken? Bir ülke ve onun vatandaşlarını düşünelim. O insanlara uzun bir vâkıa içerisinde kendinden utanma, kendi kültürünün, yaşam şeklinin, dilinin, dininin ve tüm bunları ihata eden medeniyetinin işe yaramaz, gerilemeye sebep teşkil eden bir yapı olduğu fikri yavaş yavaş dayatılır ve cihandaki diğer “gelişmiş” ülkelerin taklit edilmesi fikri aşılandığında –ki bu aşının tutması için evvela o ülkenin ilmî, harsî, fennî, iktisadî, ruhî, dinî, manevî cihetlerden zayıflamış/zayıflatılmış olması iktiza etmektedir- ortaya muazzam ebatlarda bir şahsiyetsizlik tablosu çıkmakta ve bu tablonun boyası harici eller tarafından temin edilmiş, şekilleri dâhili eller tarafından çizilmiş olmaktadır.

 

Mâzimize dönüp baktığımızda ne zaman kendi benliğimizden kopup asimile olmuş isek, karşı tarafının mahkumiyeti altına girmiş, ne zaman ruh kökümüzün temelini şahsiyetimizin başına tac eylemişsek, dünyaya medeniyetin, asaletin, huzurun nakşını işleyen medeniyet sanatkârları olmuşuzdur. O halde, bir ülkeyi çökertmenin yollarından olan şahsiyetsizlik aşısının bize ne vakittir yapıldığını idrak etmek tarihimize bir göz attığımızda dahi karşımıza dikilecek kadar gözümüze batmakta, canımızı yakmaktadır. Şahsiyetini kaybetmeyen ve o şahsiyeti bir sanatı icra eder gibi her türlü noktasına vakıf olan milletlerin, dünya arenasında ağırlığını hissettiren ve her türlü dünyevî teşekküle fâil olmak keyfiyetine eriştikleri muhakkaktır. (Ayrıca bakınız: Şahsiyetçilik)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevalanın sözüyle cevap bulayım:''ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol''..bundan ötesını aramak yada fıkre uymayan şekıllerde yer almak bızlerı ne kadar canlı tutabılır?sözlerın tesırı kac yarına yol alır?şekle uymak değil de şekıllerın fıkırlerle vücut bulması daha makbul gıbıme gelıyor..hayatın ebede yol alan ıpucları ayrıntılarda gızlı ıse yol almadan önce hesabı ıyı yapmak gerek..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...