Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Muvazene

Ölmüşlerin Ruhuna Çay Ve Kaşarlı Tost

Recommended Posts

Pierre Lotti tepesinin ismine müteveccih farklı bir yaklaşım...

**

Modern hatta post-modern hayatın gereklerinden olan geçirilen vaktin ancak absürt mekânlarda anlam kazanmaya başlamasıyla birlikte kapitalist dünya da modern(!) insanlara bu tarz mekânlar sunmaya başladı. Daha önce burun kıvrılan semtler, popüler dünyada nam salmasıyla birlikte en çok gezilen yerlerden oldu.

Bu kriterlere uyan semtler arasında en çok rağbet göreni belki de Piere Lotti’dir. Tevatür odur ki, 1850-1923 yılları arasında yaşayan ve asıl ismi Louis Marie Julien Viaud olan Piere Lotti nam zat-ı muhterem(!) ve dahi İstanbul aşığı(!) deniz subayı bir Fransız romantiğinin –kimilerine göre bir ajan- mıktar-ı kâfi ikâmet eylediği ve insanlığa muhteşem eserler! telif ettiği bu müstesna mekân konumu itibariyle de dikkat çekicidir.

 

Dikkat çekicidir çekmesine de, aldığımız eğitim gereği birkaç süslü ekonomik ve iktisadî kelam etmeden de coğrafî konumuna girmeyelim dedim. Ehli okurun dikkatine...

 

Efendim, kapitalist sistemin sınır tanımaz işletmecileri ve hizmet sunucuları ve göbekli amcaları tam da bu nokta da arz-ı endam edip karşımıza çıkıyorlar. Assolistlerin ve kahramanların en son sahneye çıkmaları hasebiyle bu göbekli ve sınır tanımaz amcalarımız şehr-i İstanbul’un her bir yerini olduğu gibi bağrında nice zatları ve ehl-i kabiri -ki bunlar arasında Necip Fazıl ilk akla gelendir ve ismini anmadığımız diğer zatlara da üstatla birlikte Allah gani gani rahmet etsin - barındıran Eyüp ilçesi sınırlarında kalan ve Haliç’i tepeden gören manzarasıyla tam bir ibret vesikası olabilecek bu tepeyi “halka hizmet hakka hizmet” düsturuyla haklamak için halkın hizmetine sundular. Bu hizmet evvelâ mihmandar-ı Resullullah’ın ismini o bölgeden silmeye çalışma çabalarıyla başladı. Bu bir bakıma misafirin –tabirimiz caiz görüle yoksa bu medenî(!) Fransız’ın o mübarek zata misafir olacağından değil- ev sahibini evden kovmasına benziyordu. O muhteşem tepeye Piere Lotti adının verilmesi başka türlü nasıl açıklanır. Neden bağrında yatan zatların, ehl-i kabirlerin değil de adı dahi kendisinin olmayan bir Fransız romantiğinin -şöyle ki bu zat-ı muhterem 1867 yılındaki Okyanusya seferi sırasında, Büyük Okyanus’ta yetişen bir çiçeğin adı olan Lotti takma adını alır- ismiyle anılır o tepe ve her adres tarif edilişinde, her turist kafilesinin gezisinde merkez olarak alınır.

 

Tüm bunlardan bize ne, şurada bir cigara yakıp bir iki kelâm edeceğiz diyorsanız meseleye sizin gözünüzle de bakabilirim. Bizim gelişmişliğimizi! –hani ismi bir Fransız’ın ya(!) hem yabancı da sayılmazlar bize bir süre Güney’de kendilerinden ağrılanmıştık- o baptan- simgeleyen bu tepede çayınızı yudumlayıp tostunuzu ısırırken hemen ayağınızın altında kalan kabirleri fark etmeyecek kadar modern bir insan olup çalan romantik müzik eşliğinde sevgilinize daha sıkı sarılabiliyorsunuz. Hatta biraz daha ileri gidip ayağınızı uzatıp gelecek planları kurabiliyorsunuz. Geniş bahçeli bir ev, yüzeyi camlarla kaplı plazalarda bir ofis, son model bir araba, iri bir göbek, güzel takım elbiseler, çek defterleri, kabarık banka cüzdanları, günlük repo faizleri ve daha nice hayatî ihtiyaçlarınızı bir çırpıda sıralayıveriyorsunuz. Arada gözünüz mermerler üzerine iri ve siyah harflerle yazılan isimlere ve aynı büyüklükteki uzunlu kısalı tarihlere sonra da sizden isteklerine takılsa da okkalı ve cukkalı ihale tarihlerini ajandanıza not edebiliyorsunuz.

 

Sonra yazlık mekânlar, sayfiye yerleri, gece kulüpleri, kokteyller, festivaller, bienaller, empresyonist, kübist, sürrealist sergiler, entelektüel birkaç yorum arkadaş toplantılarınız için.

 

Hangi partiden aday olacağınız, akrabalarınızı nerelere yerleştireceğiniz, mitinglerde yapacağınız konuşmalarınızın metni için ideal bir yerdir Piere Lotti.

 

İliklerinize kadar post-modernist bir insan olarak ayrılırken Mustafa Kutlu’yu gösterişsiz ve sade masasında İsmail Kara’yla karşılıklı, İsmet Özel’i anlamadığınız mısralarında bırakıp, “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır”ı da Zincirlikuyu’da kırmızı ışık veya sıkışık trafik metni olarak hatırlayıp saati gelen randevunuza yetişeceksiniz. İsimleri ve tarihleri yazılı olanların da bu merhaleden geçtiklerini aklınızdan dahi geçirmeden.

*Kaynak

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...