isyanlı sükut 4 Report post Posted June 6, 2008 Yalnızm Çünkü Sen Varsın/Araz “gel” desen gelirdim Gittiğin uzakta bendim Dağ gibi bir ihanetten düştüm Bu kendime son gelişim Ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime Kendimi suçüstü yakalıyorum Ve kentsizliğimin isimsizliğini Araz’a uyak düşüyorum Gözlerime senden düşler sürüyorum ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor Bana en büyük tehdit yine ben oluyorum Sonra bir durağa yaslanıyorum Sonra bir kente Ve sen gidiyorsun Ben kanıyorum Diyorlar ki “kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun” Oysa “gel” desen gelirdim biliyorsun Yorgun haliç’e biraz inat Biraz ihanet bırakıyorum Ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum Aklıma düşüyorsun Düşüyorum Düşünce Üşüyorum Azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum Ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum Yalanlarımla bir hiçlikteyim Beni içinden kaç Bu kentte her yağmur kendini ağlar Aklıma düşsen yalnızlık oluyorum Ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir Nerde kimi üşüyorsun Artık kendini yakan bir ateşim Kendimize birbirimize düşler yapamıyoruz Şimdi boş duraklara yaslanıyorum Boş kentlere Oysa “gel” desen gelecektim Gün düşlerime dönüşlerimde Bakışların içiyor beni gözlerimden Gövdemi düşürüyorum güz yavrusu doruklara UZAKLIĞINA UZANIYORUM Sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden Ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan Yıkılıyorum şarkılara “kimseler biliyor” Yalnızlık dostumdu Şimdi korkum oluyor Oysa “gel” desen gelecektim Artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor Güz artığı saçlarımda oynaşan sensizlik Göz karana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan Kendimi yitirdikçe sana gidiyorum Göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum Düş satıcısı ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum Uysal yalnızlıklar satın alıyorum Gülüşümle ödeyerek Ve içimde yalancı bir katil taşıyorum Yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma Cüzamlı ruhlar cehennemime gidiyorum ben Kirli sözlerimi temize çekme Oysa “gel” desen gelecektim Gözlerim ihanete ihbar taşıyor Kuşkulu bir cinayeti fısıldıyor kaşlarına Sözü namluna sürmelisin şimdi En yaralı yanımdan vurmalısın beni Çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır Avlunda bıraktığım az kullanılmış ihbarları deniyorum Ne vakit nikotinle ellerinden yola çıksam Susuşuna kan döküyor gözlerim Sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun Oysa bilmelisin araz’ım Kimsenin içi görünmez VE HİÇ BULAMADIKLARINI ASLA YİTİREMEZSİN Bak şimdi aramızda sessiz kalıyor Söylenecek bütün sözler Her sabah akşam oluyorsun Alnından ellerine damlıyorsun Yüzündeki yağmurla iniyorsun kente İçine dert oluyorsun kentin Dışına yağmur Yüreğinde dağılıyor kristal şehirler Duvarların kan öksürüyor Ve sen Başkalarının gözlerini Yüzümde aramayı öğreniyorsun Ben bir durağa yaslanıyorum Beni bir kente gidiyorsun Oysa “gel” desen gelecektim Susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın En susmak ta neydi öle Sen en dinlerken Biliyorum araz’ım İnsan kendini bulmamalı, hep aramalı Gittiğin yerden başlıyorum öyleyse Gece cinnetlerimi de alıp yanıma Denize bakmayı bilmeyenler Bir gün mutlaka boğulur İşte bundandır gözlerinden kaçışlarım Siz hiç yar şaçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı Ben şimdi gurbetim İçimde taşıyorum Heba olsa da senlerce yılım Oysa “gel” desen gelecektim Ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep Ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden Şairler ölüdür derler İnanmıyorum En karanlık ceketimi giyiyorum Işığa kördüm çünkü Şimdi ise güneşe ilerliyorum Dirilmek için Kimliği paslanıyor eski bir anarşistim Gecenin kör gözünden utanıyorum Hadi bana en militan kelimelerle saldır Batır içime cümlelerini Beyhude bir dehşet bırak Hak ediyorum Gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime Can kaybından ölüyorum Cenazemde namaz kılacağım Zan altındayım Yalanıma inanıyorum Yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan Kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin KİNİM KENDİME SUSUŞUM SANA KÜSÜŞÜM TÜM DÜNYAYA Üstü kalsın ihanetimin “gel” desen gelecektim Yine bir tren geçiyor içimden Sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı Saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor Görmüyorum söylemiyorsun kırılıyorum Hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenlik bir gecede Sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan Süsle beni ey aşık Geçtiğin yerleri öpüyorum Yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum Dişlerindeki nikotin tadı terkimde Sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden Islak ceplerimi buluyorum el yordamıyla Yasadışıyım Tutukla beni gözlerimden Kalemim bitti yitirdi şiir şuur Öldü kanımdaki mürekkep balığı Solumdaki şişe intihar etti intiharlar Bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek Yaşamak için geç bir zaman Ölmek için ise erken Çok davullu bir senfoni sürçüyorum Dikiş tutmaz ayrılığımda Kirpiğinden yapılma bir darağacına Geceyi asıyorum Yoksun Bu yağmurlar ıslatmıyor beni Bir durağa yaslanıyorum sensiz Gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum “gel” desen gelecektim oysa Kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor Şimdi herkes biraz sen biraz acı Göğsümde bir vagon Fırtınalar çıkıyor üstüme Şakağımda İntihar acemisi bir şairin Delilik provaları Arkandan uluyan kapılardan Söküyorum kokunu Yokluğunu kokluyorum Yokluğunu yokluyorum Çöz gözlerimi senden hadi Ücranda yak bakışımı Gözlerine bekçi sevdam Dünden ve senden kalmayım İçine her düşen kendi keşfi sanıyor seni OYSA SEN MELEKLERİ BİLE KISKANDIRACAK KADAR KENDİNSİN Kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu Hadi en kanadığımız yerden susalım “gel” desen gelirdim “git” dedin gittim Aşka… Rüzgara… Ayrılığa.. Zamana… Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted June 11, 2009 Beni susarken bölme! Yüzünün hangi oylumuna takılsam Uçsuz uçurumlara düşüyorum Ağlayınca şişen göz kapaklarında Hangi tankerleri yüzdürdün bu akşam? Sığınağımıza kaçan birkaç damla yağmur Gözyaşına mı karıştı yoksa? Fazla değil mi bu sessizlik ikimize; Beni susarken bölme! Satır aralarındaki sızıntıdan kendimi ele veriyorum Ben sana, seni gösteren bir aynaydım Dökülseydi sırlarım sen de göremeyecektin Ben ki kendimi yine sırlardım Sen kendine yeni aynalar bakmasaydın Buldun mu yüzüne en uygun olanını? Ve ağrılarını saklayabildin mi, sırsız aynaların sırrına? Kulaklarıma sağır sesler peydahladım Beni susarken bölme! Az daha doğduğumuz öykü de ayaküstü ölüverecektik; Anamızdan emdiğimiz acılar burnumuzdan gelecekti az daha? Dipsizliğinde dibi tutarmış sandık, sanma oyunlarımızda Meğer suskunluğumun dibi karaymış Ben kuyu sanmışım Ben susarken bölme! Merhemine biraz Ağrı sür biraz Toros Yol ortasında adresim yutuluyor bırakma ellerimi Duru durdurmaya duramıyor, durak sandığımda köprüleri Oysa her şeyi birleştiren köprüler yine ayırdı bizi Saçlarını sakladığın rüzgarı biraz savursan Açılmayacaktı bu kıyı şeridinden Zulamdaki sardunya suskuları Beni susarken bölme! Ellerin büyükken ellerimden Hangi coğrafyama sakladın, mendilleşen parmaklarındaki yaşları? Bana do minör bağırma Uslu bir su kuşuyken bünyemde Verdiğin geçici rahatsızlık için, ömür dilerim senden sadece! Ben sana ne yaptımların kaldı bak Bu ucube caddelerde Susmanın onaylamak olduğunu hatırlattığın bir gecede Beni susarken bölme!!! Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted June 11, 2009 Şimdi ne desem kar yağıyor Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor?? Boğazımı yırtarcasına susuyorum Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım Ya sorulmamaktan solan sorularda Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam Pimi çekilmiş coğrafyalarda Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım Az gittim? uz bittim? hiç geldim!!! Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım Kendine kaçak yolcular bindiren? Her yolcu da kendini ihbar eden! Kalbime girmek tehlikeli ve yasaktırlarla Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata Ve ben senden yırtılma bir yelkenle Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim Sonumu baştan yazdım; İçimde hala bana ilk aldığın acım! Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme Aklıma yaprakların dökülüyor Bugün aklımda sen vardın; Aklımı karıştırmadım! Artık biliyorum? Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü! Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi Hala gözlerinde kalp kapaklarım ?Seni almadan içimden nasıl giderim?? Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin Koca koca kışları; Kısa kısa şubatları biriktirdin? Susku sınanmamış bir ustura gibidir Susardın? İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın Bak şimdi gönülsüz gittiler senden; Gönlünü çaldıkların !!! Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de Ve adın gibi bilirsin; Aramayı unutan bulmayı öğrenemez Bugünler dünlerinden utanıyorsa Hiç yarın olamayacaklar Şimdi ne bugünsün ne de yarın Olsa olsa sadece bir yarım; Ya da eksilen yanım! An kaybından ölen zaman Senden daha katilini bulamadı kendine Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından? Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride Ekmeğini aşktan çıkaran! ?Sustalı bir aşk senin ki Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum? Korunak sandığım tüm senlerde İçimde yoktan başka bir şey kalmadı Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında İki büklüm acılarla ? Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç? Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç? Dilsizler yalan söyleyemez anladım, Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın! Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki İçimde kimseye yer bırakmadın Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak Hangi dil kendini kandırabilir ki? Aşk bir suç değil mi ; Her defasında kendini ihbar edip yakalatan. Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu ?Şimdi eksilen her yanıma adını verdim Bu yüzden güzelim ben?? Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da Ben hancı sen soncu Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar Elbette unuturum sonunda En fazla bir mevsim ağlarım Alışırım yalancı baharlara ama; Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor Ve sustuklarım neler söylüyor ?Gittin değil mi? Şimdi ne desem kar yağıyor?? Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted June 12, 2009 Binmediğim hiç bir otobüs Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde Gittikçe azalıyor hayat Neyi erken yaşadıysam Hep ona geç kalıyorum Sana göçüyorum her sonbahar Yolların çıkmıyor aşkıma Unuttuğun yağmurların adı saklımda Seni içimden terk ediyorum Susmaktan yoruldum Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp Seni içimden terkediyorum Ne unutacak kadar nefret ettin Ne hatırlayacak kadar sevdin Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum Beni hep bulmamak için aradın Yanılgımdın Yandığımdın Yangındın Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsada Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak Seni içimden terk ediyorum Şimdi İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık Tamamlayamadık bizi Elinden tutamadık yanlızlığımın Saçlarımıda uzaklarına gömdün İçimin mavisi senin okyanusundandı Al! geri veriyorum. Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim Sana bensizliği terkediyorum "Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi? Ne tuaf değil mi? İçimi acıtanda sendin Acımı dindirecek olanda "Ya öldür beni"dedim Ya da git benden İçi bulanık bir sevdanın ucunda Seni kaybettim Aldırmadın aldırmalarıma Bir gecede yakıp yârini Şafaklara sattın ihanetini Küllerime basanlar bile utandı yaptığından İşte soluk bir ömrün son nefesi Benden İçimden Terkediyorum Kahraman Tazeoğlu Quote Share this post Link to post Share on other sites
zirveler.sessizdir 7 Report post Posted June 22, 2009 En Fazla İçimde Ölürsün En fazla içimde ölürsün Cesedini sürüklerim gittiğim her yere Kızıl sonbaharım Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi Ellerimde çoğul bir gölge kuşu Adının arkasına basmadan yürüdüm Alnımda birikti çizikler Adımdan çıkardım aklımı Aklımsız kaldım Neylersin İnsanız Ne yapsak eksiğiz işte Ölüme ayarlı saatiz En fazla içimde ölürsün Sorarım Şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni? Hangi hare’mden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi? Kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu Hangi rüzgârlara sattın da Saçlarını! Devrik cümlelerimin öznesi oldun? İçindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim Dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım En fazla içimde ölürsün Nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana Kalan gidene denk neyi varsa susuyor. Ve susmak inceltiyor her yarayı Ve susmak bakmak oluyor Gitmediğin her yere Kim tutuklanmış yalnızlıktan Gizin içine gizlenen kim Söyle beni nerene sakladın Ki şimdi bu kadar sokaktayım En fazla içimde ölürsün Karla karışık yağarsın yara Bereme Karma karışık kalırsın cinnet şeridinde Kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte Bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde Sana borcum olsun Hiç yazılmayacak bir şiirin içinde En fazla içimde ölürsün Yanağında yanar avucum Avucumda imlası bozuk bir şiir kalır Gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi Kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar Gırtlağıma kadar aşka batarım Yeteri yok. Eksiği fazla. Neyin kaldı eksilenlerden arta İçeri doğru kapanan bir kapıydın Saçlarından geçtim önce Ve kendimden öylece Neyim yoksa var bildim Eğildim Eksildim Eridim Bir seni bitirmedim Hangi rüzgarlara sattın da saçlarını Uğultusuna tutunamadın Ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan Öyle yaşadım gözlerini Tenimde itiş kakış Cebimde depremlerin Esrarlı gece ayinleri Volkanik şiirler Usul usul giymedim mi sözlerini Yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer Sensizlik seni anlattı en çok Vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti Söyle saçlarında öldüğüm Bir geri gidiş kaç günde gelirdi? En fazla içimde ölürsün Cesedini sürüklerim gittiğim her yere Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri Açar gibi yaparak açık bir kapıyı Beni ikiye böldün Hadi içimi kendine aldın da Beni nerde bıraktın Hangisini seçerdin benim için Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için Ben yarama çoktan sen bastım Yaşım kadar gencim Adın çabuk diye geçti Ardında aç köpekleri bırakarak Ezberimden geçtim. Hızla biten aşk şarkılarından geçtim Senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk Bildim Biz dalkavuk bir aydınlığın yerine Onurlu bir karanlığı seçtik Ve bir öyküden ağlarcasına geçtik Cesurduk çünkü Kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar Ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız Gerisi hiçlik Gerisi yokluk Sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka Bir hayatın tüm yanılgılarını Saçlarında çözdüm Şimdi beni hangi yanımdan susacaksın Sessizlikte bir dildir Çoğul susulur Pusulur Şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın Yıkık şehrimin izbesi En fazla içimde ölürsün En çok Gözlerime gömülürsün. Gözlerimi kaparım Vasiyetimi yazarım Quote Share this post Link to post Share on other sites
Murat Aydın 9 Report post Posted June 22, 2009 kahraman tazeoğlu şiirleri okuyunca canım çok sıkılıyor. çok bunalım ya hu! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Şua 0 Report post Posted June 26, 2009 Aslında ben Kahraman Tazeoğlu'nun şiirlerini pek okumuyorum daha çok kendi sesinden dinlemek hoşuma gidiyor. Fakat 4-5 tane kitabını okumuşluğum var :D Anlatmak istediği duyguyu okuyucuya çok yoğun yaşatan birisi. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted July 8, 2009 en sevdiğim şairlerden birisi.Allah razı olsun Quote Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted July 18, 2009 SUSSAM YALNIZLIK KONUŞSAM AYRILIK Yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz şimdi ne senin gözlerinde harranın suya hasret yangınları var nede benim gözlerimde şiir yaz dedin oysa kışlar yaşıyorum her mevsim açmak üzereyken papatyalar yeni karlar yağıyor üstüne üşüyorum evet hala üşüyor ellerim hüzün kapımızı çalalı beri bin günü aştı bin ömür bin soluk bin yıkılış yaşadım ömrümün arka sayfalarında altı çizilmiş satırlarımı okumaya başladım sığınışlarını susuşlarını ve haykırışlarını işittim mavi adadan korunaklı bir liman olamadım sana ve arkama bakmadan giderken haykırışlarını duymamak için kapattım yüreğimin kulaklarını şimdi bin ömür geçmiş ömrümden ben bir rüyadan uyanmak istercesine çırpınıyorum hani zaman ilacı olurdu herşeyin hani zamana bırakmalıydık atalar yine yanıldı bir günün sonunda binlerce tükenişle ölürken ben zaman zehrini içerken yudum yudum artık bitsin istiyorum ataların ilaç dedikleri yoksuzlugun bitsin bitmezlerin bilincinde diyorum yne yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz şimdi ne senin gözlerinde harranın suya hasret yangınları var nede benim gözlerimde şiir şimdi kendini yok edişlerini dinliyorum susuyorum susuşlarımın öznesi sen oluyorsun hep şehrine gidiyorum yokluğun açıyor kapıları yıkılan şehirler arası bir otobüs terminalinde ayak izlerimiz duruyor halâ haklısın kokun sinmiş soğuk duvarlarına şehrin herkezin gözünde seni arıyorum yoksun yokluğunu salıp gitmişsin gidişle bırakıldığın bu kentte susuşlarına bile yandıgın soğuk dağlarımın eşkiyası bağışlama dilemiyorum gel demiyorum sev demiyorum haykırışların yankılanıp boşlukta kaybolmadı bilesin sığındığın mavi adada yaktığın ateşi göm yanaştırabilirsem gemilerimi tutucam ellerinden şimdi yanıyorum kanıyorum ve yıkılışların altında tekrar eziliyor bedenim geç kalınmış bir solukmu bir günün sonunda yoksa çaresizliklerimin son çırpınışlarımı bilmiyorum kayıp adresten yazıyorum son kez sussam yalnızlık konuşsam ayrılık dönsem yıkılış dönmesem yok oluş şimdi ben susuyorum yalnızlığa talip sende sus bana sus ki bir daha ölmeyeyim. Kahraman Tazeoğlu Quote Share this post Link to post Share on other sites