isyanlı sükut 4 Report post Posted July 25, 2006 DÖNEMEÇ Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; Yalnız bir endam gördüm , arkasından, ipince. Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, Çarpıldım sendeledim. Bir gündü mevsim bayat Ve esmekte hayat..... Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam. Ve tabutta , incecik, o kadın var, anladım; Bir köşede ağladım..... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Çilekeş 5 Report post Posted July 25, 2006 Bu şiiri her okuyuşumda titrerim.. O kadar mükemmel teşbihler var ki.. Ve tabi ki ölüm.. Üstadın birçok eserinde olduğu gibi burda da ölümü mükemmel anlatmış üstad.. selam ve dua ile.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted July 26, 2006 Anlatırken şehvi duygulara değinmeden, kadın gibi esrarengiz bir konunun ölümle örtüştürüldüğü sır dolu bir şiir... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ASIM 1 Report post Posted June 10, 2008 Üstadın aşk hakkında Düşünceleri Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; Yalnız bir endam gördüm , arkasından, ipince. Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, Çarpıldım sendeledim. Bir gündü mevsim bayat Ve esmekte hayat..... Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam. Ve tabutta , incecik, o kadın var, anladım; Bir köşede ağladım..... Necip Fazıl Kısakürek iste aşk bu dur üstadım nasıl anlatmıs Quote Share this post Link to post Share on other sites
iş314 0 Report post Posted September 19, 2008 DÖNEMEÇ Bir gündü, hava ılık Ve cadde kalabalık… Bir kadın sapıverdi önümden dönemece; Yalnız bir endam gördüm, arkasından, ipince. Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim, Çarpıldım, sendeledim. Bir gündü mevsim bayat Ve esmekte hayat... Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam; Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam. Ve tabutta, incecik, o kadın var, anladım; Bir köşede ağladım... (1940) bu şiirde ne demek istemiş acaba tam olarak mesela arkadan görüpte hemen nasıl aşık oluyo mevsim bayat ne demek Quote Share this post Link to post Share on other sites
BDG 76 Report post Posted September 19, 2008 Dönemeç şiirini şöyle yorumlamaya çalıştım. Burada zıt iki nokta var. Cetvelin birbirine 180 derece zıt iki ucu gibi. Şiirdeki zıtlık maddi şekliyle tezahür etmiş değil, ruhi manada gözüken bir zıtlık var. İlk bölümle ikinci bölümler birbiri ile zıt durumlar şeklinde anlaşılabilir. Tabii ki bunu ruhun, iç dünyanın yaşadığı gel-git'lere bağlamak, düşüncenin hangi ufuk sınırına kadar vardığını görmek şekliyle algılayabiliriz. İlk bölümde yani ilk ikilik ve devamındaki dörtlükte, gerçek manasıyla anlayabileceğimiz(ikinci ikiliğe bakarsak ilk ikiliğin de mecaz olma durumu da vardır.) biçimde yazılmıştır. Havanın ılık oluşu ve caddenin kalabalık oluşu ilk bakışta gerçek manayı çağrıştırıyor ve olduğu gibi anlaşılmasına müsaade ediyor. Devamında gelen ilk dörtlük, ilk ikiliğin oluşturduğu ruh bünyesi içerisinde olan şairin, "kadın" mevhumuyla ilgili vardığı sırrın "iki bölümlük sır anlayışının" birincisi kısmıdır. Ve üstadın Babıali adlı eserinden en altta iktibas yapacağımız kısım, şiirin anlaşılmasına kanımca yardımcı olacaktır.(iktibası tüm metinle birleştirdiğinizde ilk sorunuzun da cevabını bulacaksınızdır.) Bu şiirle "kadın"(Ki şiir, Çile kitabının Kadın başlığında geçer) arasındaki derin ilişkiyi de sizin idrakinize bırakıyorum... İkinci kısma gelindiğinde ise ilk ikilik hayatın (gerçek manadaki) tatsızlığından bahsedilebilir. Aynı şekilde bu, ruhun derinlerinde yaşanan tatsızlık, başıboşluk, daha ağır bir ifadeyle derbederlik olarak kabul edilebilir. (Sizin son sorunuza da böylece cevap gelmiş oluyor.) İkinci dörtlükte ise, ilk dörtlüktenin aksine gerçek hayattaki karşılaştığı olaylar(ölüm), ruhi noktada da şairi ruh kıskacına sokuyor ve onu zıt kutba itiyor... Mesela ilk kısımda sevmesi, çarpılması ikinci kısımda ise kadının tabutta oluşu onun ruhi manada vardığı zıt yolları gösterebilir. Ve iki dörtlükte de geçen "endam" kelimesi şiire farklı bir bakış da getirmeyi sağlayabilir. İktibasını yaptığımız Babıalideki kısımdan, kadın-erkek izahı bunun ifadesidir. Erkek için kadının ne olduğu sorusu ve "endam"da neyin arandığı ve neyin bulunduğunun keşfi. O endam(erkeğin, kadının asıl sırrını kavraması/tersini de diyebiliriz) insanı sevgiye, sevgi de endama endam da sezgiye götürüyor. Ve sezgi bu sefer endamı, endam da kadını bulduruyor, kadını tabutta görmese de onun o olduğunu anlıyor... Dönemeç ise bu girift meseleye uygun bir kelime... İlk okuma ile anlayabildiğim bu şekildedir. Farklı bakış açıları getiren yorumlar faydalı olacaktır. İktibas: "- Kadın, bütün bir problemdir; ince bir mesele, bir dâva... Kadın ve erkek birbiriyle sevgi ve fedakârlık tezahürleri içinde devamlı bir harp, gizli bir mücadele halindedirler. Bu harbin (strateji) ve (taktik) hususîlikleri, ruh kanunları yönünden en büyük harplerdekinden daha girift, dolambaçlı ve çetin... Şahsiyetini bir manto gibi kadınına giydiremeyen erkekse daima mağlûp... Bu bakımdan erkekte kadına hakimiyet fizik ve fizyolojik kudretinin çok üstünde bir şey, bir kafa ve ruh unsurudur. Kadını, kafanız ve ruhunuzla kafasından ve ruhundan yakalayacaksınız. Fizik ve fizyolojik kuvvetiniz de işte bu kudrete refakat edecek... Bizde kadını yalınız madde cephesiyle ele alanlar, sadece "zampara" tabirine müstehak, sefil bir sınıftır ve aralarında mânaya dikkât eden hemen hemen yoktur. Zaten romanımızda da kadın, ya erkeği yıkan, yahut erkek tarafından yıkılan bu "mesele" cephesiyle yoktur. Sadece bazen hissî ve (dramatik) âdi çapkınlık hikâyeleri... Bu noktadan hem edebiyatımızdaki roman, hem de cemiyetimizdeki kültürlü kadın seviyesindeki düşüklüğü anlayabilirsiniz. Kadın, ezmekten çok, ezilmekten hoşlanır. Bu kaba bir eziliş değil, erkeği böyle bir fethe memur etmekte derin bir haz ve fahr payı arayan, göz- yaşı içinde mesut bir sarsılış... Erkek, saadetini ve şahsiyetini işte bu, zarif ve rakik sarsmada, kadın da zevkini ve hüviyetini bu sarsılmada bulur. Erkeği erkek, kadını da kadın yapan hilkat sırrı... Manevî mânada ipek bir halı üzerinde yürür gibi kadın cenazelerine basarak geçemeyen erkek, cinsinin memuriyetini bütünleştirebilmiş ve kadına kadınlığını öğretebilmiş değildir. En küstah bir kadına gardrop şaşkınlığı verecek ve çorabın nasıl çekildiğini bile unutturacak bir dalgınlık havası aşılayamazsanız, kendinizi başarılı sayamazsınız!" Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted September 19, 2008 Bu şiirdeki kadın, kadın denilince insanların biranda hatırlarına gelen müşahhas âlemde somut olarak yer alan bir kadın değil. Üstadın fikriyatında ve hakikatte de İslamda kadın, maddesini fazlasıyla aşmış, manasıyla insana hitap eden ve erkeği ruhundan yakalayan bir hususiyete maliktir. Şiirdeki dönemeç, kadının fizikî olarak gözlerden uzaklaşmasını sağlayan, maddesini ortadan kaldıran ve geriye sadece manasından çizgiler tüttüren bir tablonun teşekkül etmesinde öncü bir rol oynuyor. Kadın dönemeçten sapmasa, manasına değil maddesine doğru nazarlar çevrilecek ve ona doğru yönelen ve ondan neşet eden mana boyutu kendine hayat sahası bulamayacak. Üstad, şiirinde kadını hasseten dönemeçten saptırıvermiştir ve kadından geriye mücerret zemine işleyen bir endam kalmış, manasını anlatacak bir ortam oluşmuştur. Şiirin adının da Dönemeç olması bu yüzden çok manidardır. Dönemeç, kadını madde olarak değil, mana olarak ele almanın kapısını açmaktadır. Üstadın, Kadın şiirinin ilk mısrasındaki ( "Kalıp değil, bir fikir" ) mana, bu şiirde de zuhur etmektedir. Kadının kalıbı gözlerden uzaktadır ve ortada kalan ve görmeden sevilen tarafı fikirdir. Bu şiirdeki endam kelimesi fikrin, ruha bediilik cephesinden yansıması, ruha bu cihetiyle tesir etmesi olabilir. Ortada görmeden sevme durumu varsa, ruha hitap eden müşahhas değil mücerret sahadır ve ruhun kadından istediği mana, bu görünmeme, saklı olma halinde gizlidir. Havanın ılık, caddenin kalabalık olması canlı hayatın izlerini taşıyan teşbihler. Akabinde gelen mısrada mevsimin bayatlaması, zamanın geçtiğinin, hayatın akıp gittiğinin ve dünya hayatının sonunu anlatan tabutun görünmesi ile de sona gelindiğinin göstergesi olmakla birlikte, ilk başta görülen ve manası sevilen kadın tasvirine bağlı olarak kadının ölmüş olması üzerine vuku bulan, onun yokluğu ile bayatlayan bir mevsimin de tablosu çizilmiş olabilir. Yani ya kadın öldüğü için mevsim bayat olarak telakki edilmekte, ya da mevsimlerin geçip bayatlaması üzerine zamanın aşındırma, bu dünyadan göç ettirme mahiyeti üzerine kurulan bir ölüm gerçekleşmekte. Veya başka bir mana. Şiire hâkim olan mana binası ise kadındaki manaya, mücerrete yönelik bir zemin üzerine kurulu ve kadının ölmesi, bu dünyadan gitmesi üzerine gerçekleşen ağlama ise, o mananın gidişine duyulan üzüntü ile ortaya çıkmakta. BDG kardeşimin dediği gibi farklı açılardan yapılacak yorumlar şiiri anlama adına atılan faydalı adımlar olacaktır. //Edit: Başlık, daha önceden açılan ve aynı şiiri ihtiva eden başlık ile birleştirilmiştir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
mürid 20 Report post Posted September 19, 2008 Reyhan hanımın "dönemeç" e yönelik tespit ve çıkarımlarına katılmamak mümkün değil. Hakikaten de Üstad'ın "Dönemeç" şiirinde resmettiği muşahhas kadın, bir kalıp olmaktan ziyadedir ve mücerret kadını remzlendirir gibidir. Dönemeci geride bırakan kadın, manasını ifşa etmiş, maddesinden büsbütün arınmasa da kalıbını özünde yani iç çizgilerinde eritmiş, asaletin, safiyetin ve iffetin timsali olmuştur. Bu asalet, safiyet ve iffet ise; dönemeci, maddeyi mana potasında eriterek geçen kadın için bir kemâl noktasıdır. Şiirdeki ana kısımlardan evvel yazılan ikilikler ise; bdg'nin de dikkatleri çektiği gibi ana meselenin girizgahları, hazırlayıcıları veya tamamlayıcıları olarak tahayyül edilebilir. Baştaki ikilik yukarıda dikkatlere sunduğumuz güzel tablonun girizgahı iken; ikinci ikilik sömürülmüş ve asliyetinden arındırılmış (bunu bizzat kadın da yapabilir), manasını topyekûn yitirmiş, çirkin nazarların ve fikirlerin esiri olmuş, muşahhas ve mücerret sahada benliğinden mahrum kalmış, ulviliği sufliliğe tercih etmiş, kısaca, dönemeci alamamış bir kadın portresinin bulunduğu ahval ve şeraiti resmedici mahiyete sahiptir. Mevsim bayattır, çünkü mana maddeye değiştirilebilecek kadar ucuz görülmüştür; hayat esmektedir, çünkü namütenahiyi kaybetme hissini derisinde bile duyamayanlar bir kuru yapraktan farksız konuma rücû etmişlerdir. Birinci ve ikinci temel kısımlar ise müselsel bir hadisenin alametlerini ihtiva eder hususiyetlere malik gibiler. Zira, birinci ana kısımda dönemeci onca kalabalığa rağmen arkasında yanlızca bir endam, bir timsal bırakarak geçen, görmeden sevilen, çarpmaya ve sendeletmeye memur olan asil kadın, ikinci kısımda çerçevede bir endam bırakarak ölmüştür. Buradaki ölüşü ise maddi bir hadise olarak tasavvur etmekten ziyade, kadınlığını yani ruhunu kaybetmiş bir maddenin dimdik durması olarak düşünmek mümkündür ki asıl ölüm işte budur. Quote Share this post Link to post Share on other sites