kevser 4 Report post Posted September 11, 2008 ............ Toptaşı Cezaevinde, bir buçuk sene içinde, ayrıca birkaç yıllık kaza namazı kıldım ve bulutlar dolusu ağladım. Bugün tek hasretim ,işkence şartlarından uzak olmak şartıyla o gözyaşı...Okadar ezildi ki orada nefsim ,zindandan çıkınca benden intikam almaya kalktı ve ilk iş olarak gözlerimi kuruttu.1962 başından beri gözlerim kurumuş çeşme; ve ben , göz yaşından uzak kaldıkça fikir ve harekette ne olursam olayım,duyguda bir kütükten farksızım... Göz yaşını kaybeden, gözlerine biber doldursa yeri... İsrailoğullarından biri Allah'a hitap ediyor: - Yarabbi, ben ne günahlar işledim ve sen bana onların cezasını vermedin! Allah onun peygamberine vahyediyor: - Git ona de ki, ben kendisine cezaların en büyüğünü verdim ama, farkında değil.. .Ondan gözyaşı ve duayı kaldırdım! Herkesin kahkahadan kopacağı, zıplayacağı sözde saadet şartları içinde, beni bulutlar dolusu gözyaşı nasibine kavuştur, Allah'ım! Ağlayabilmek için ille yılanlı kuyuya düşmek mi lazım?... Asıl dünyanın en korkunç yılanlı kuyu olduğunu anlamak yetmez mi? ................... -NFK- Quote Share this post Link to post Share on other sites
görünmez 54 Report post Posted October 17, 2009 Üstadın bu -dünyalara bedel- yazısını burada görünce;aklıma 2005 yılının,güneşli bir mart gününün,ikindiye doğru ilerleyen vakti geldi.(bu nasıl bir giriş böyle!sanki tüm dünyayı ilgilendiren hususi bir mevzuu varmış gibi o gün...belki başka dünyalar için değil ama küçük (minicik) bir dünya için büyük bir gündü) Mart'ın sonları ve güzel bir yüz gibi pürüzsüz bir gün...O güne kadar Üstadın:Çile,Çöle İnen Nur,Son Devrin Din Mazlumları ve Öfke ve Hiciv adlı eserlerini okumuş olan;fakat henüz bu muhteşem kitapların gayesine aşina olmayan (sonra da tam manasıyla olamadı ya neyse) genç bir adam,kalabalık caddelerde yapayalnız ve beyni binbir karışıklıkla tarümar olmuş,kaldırım taşlarının ahengine baka baka yürüyordu. Başı neden yerdeydi,ne düşünüyordu,hangi hissin parmağı dokunmuştu ki derinine,birdenbire cehennem kaynamıştı sularında?Bunun ne önemi vardı?Sadece yürüyor ve Necip Fazıl'ın; o,kendisini mıknatıs gibi çeken esrarengiz yazarın,henüz muhtevasından haberi olmadığı,ismini bile bilmediği kitaplarından birini satın alacağını biliyordu. Birinci kitapçı,ikincisi,derken üçüncüsü.İsimlere bakıyor,karar veremiyor,en kötü kararın kararsızlık olduğunu bilmeden o kitaptan bu kitaba savruluyordu. Kafa Kağıdı: Müthiş...Alsam mı?Bekle biraz! Aynadaki Yalan: Tam benlik...Ah...Şu nedir? Başbuğ Velilerden 33: Allah dostlarının hayatları...Gittikçe sana tutuluyorum Üstad!Kalemin sadece siyah mürekkepli değilmiş!Rengarenk...Ya şu? O ve Ben: Budur! O ve O ve ben...Ben mi? Bende kimim ki?Böyle olmayacak!Başka kitapçılar...Yallah... İki önemli parantez... (Elinde olsa tüm kitaplarını alacak;fakat cebinde taşıma servisine vereceği paranın haricinde sadece 1 kitap almaya yetecek kadar dinar var.) (Kitap isimleri başka, dolayısıyla düşünceler de farklı olabilir.Ah be hafıza!Onca gereksiz şey hala hatrında durur da...) Ve genç adamın gittiği bir kitapçıda gözüne çarpan o kitap: Cinnet Mustatili... Kendi kendine konuşuyor.(konuşmuştur illaki) "Cinnet Mustatili...Ne sarsıcı bir cümle!Yalnız mustatilin ne demek olduğunu bilmiyorum!Sanki cinnetin ne demek olduğunu biliyorsun!Çile çektinmi hiç sen!Ne diyordu Üstad Çile şiirinde?Ne demiyorki...Oku,oku o şiiri de yüzün kızarsın.Ne o pudra dökülmüş gibi bembeyaz...Bu böyle olmayacak!Ne oldu?Üstadın tüm kitaplarını almak istiyorum.Zabıta çağırtma bana!İstersen dünyayı çağır imdada!Olmuyor...Gözlerim yine diğer kitaplarına kayıyor.Hepsini almam lazım.1 tane alsam diğerlerine ayıp olur.Seni anlıyorum!Üzüm bağı koskoca;fakat bir salkım emin ol yeter sana!Bu söze gülerim;hatta bak gülüyorum!2 gün hiçbir şey yeme;önüne 3 tane sofra kursunlar yinede az dersin.O mide açlığı için...Benim ruhum aç ruhum...Yıllardır tek lokma girmedi içine.Hem geçen geceki rüyayı hatırlıyormusun?Hangimiz gördük bunu?İkimizde...Hatırlamıyorum!Bende!O zaman sorun yok...Yekov Petroviç Golyadkin'leştin gene...Yeter artık...Tartışma bitmiş,oturum kapanmıştır!Alıyorum!Cinnet Mustatili!" Ücret...Hayırlı işler...Cadde... Genç adam;ceylan'dan kaçan bir arslan'ın pençelerinde hissettiği o muazzam heyecanla,dolmuş durağına kadar koşar adım yürüdü.İçinde oturanları bir daha görmeyecek olmanın verdiği önemsiz bir hüzünle dolmuşa bindi.En arka koltuk...Cam kenarı...Diğer şeritten geçen arabaların tekerleklerini saysammı diye düşünüyor.İçinde adını koyamadığı bir huzur...Düşünceleri o kadar süratli ki,bir düşünceden diğerine,o an camın ardında gördüğü nesnelerden daha hızlı geçiyor.Bir fikir!Nereden geldiği belirsiz bir his! -Cinnet Mustatilini aç ve son sayfayı oku-Bu da ne demek? Kitabı açacak ve sadece son sayfasını okuyacak!Poşetin anahtarını çevirip usulca kitabı çıkarıyor.Son sayfa... Yazamayacağım...Bir söz var:'En derinden hissedilen şeydir ki ifade edilemez.' Söyleyebileceğim tek şey...O cam kenarında,her kalbe altın harflerle yazılması gereken o cümleleri defalarca okuduğumdur. Gözyaşı dökmediğimizden mi... Gülemiyoruz. Quote Share this post Link to post Share on other sites
barani 1 Report post Posted October 19, 2009 Gerçekten güzel bir yazı... Allah korkusundan, sevgisinden neşet eden gözyaşı... Ne kadar da uzaklaştık bundan... : ((( Quote Share this post Link to post Share on other sites
Gökhan Çakmaz 1 Report post Posted October 19, 2009 ağlamak istiyorum...ağlamak...UZAKLAŞIP KENDİMDEN,kalabalıkların içinde,ÖLÜMLERİME ağlamak istiyorum. Quote Share this post Link to post Share on other sites
yunuscoskun 4 Report post Posted October 21, 2009 tek damla goz yasi ahh rahmetin en buyuk saadeti... yaziklar olsun Allah icin goz yasi dokmeyen gozlerimize Quote Share this post Link to post Share on other sites
bir_adam_yaratmak 0 Report post Posted January 13, 2010 bizler ne kadar bu davanın adamı olabiliyoruz ki keşke üstadı canlı qörme şerefine erişebilseydik... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted January 13, 2010 Allah Resulü buyurmuş ya hani; "Beni görmeden bana inananları görmek isterim." Kıymet ölçüsü; görmeden inanmak; görmeden değer vermeğe verilir ise; Üstad'da kendisini görmeden sırf öksüz yapının ustada kalmaması için davasını sahiplenen gençliği; umarım benimser ve şefaat hakkı tanır.. ............ Ağlamak; Mümin'in silahı, kimsesiz hissettiği anda; kimsesizler kimsesine açılan kapısı. Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz... Ağalyın su yükselsin, belki kurtulur gemi... Üstad; ağlamaya hak ettiği değeri hatırlatmış.. ......... Ağlatırım, ağlayamam; anlatırım, dinleyemem. Ey kalp ile dil arasındaki örümcek, senden bizarım.. 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
hakikatyolcusu 0 Report post Posted January 16, 2010 Gerçekten ağlıyamamaktan ve dua edememekten daha büyük bir ceza yoktur.İnsan nerde ve nasıl bir durumda olduğunu bilemiyor. Ağlatırım, ağlayamam; anlatırım, dinleyemem. Ey kalp ile dil arasındaki örümcek, senden bizarım.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
omercetin78 0 Report post Posted July 5, 2010 Allah yolunda ağlamayı bir kenara koyun, insanlar Allah'ı, Peygamberimizi, dini hatırlamıyor. Milletimizin hali içler acısı. sorsak müslümanız derler. Allahü teala hepimizi, Allah için ağlayan, göz yaşı döken kullarından eylesin... AMİN Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted May 9, 2011 Cinnet Mustatili okurken, hem yüzümü hem de gönlümü yıkayan eserdir. Ağlamak hasleti üzerine kitapta geçen, iktibas edilen şu yukarıdaki bölüm yine insan ciğerini yakıp, kafayı duvarlara vurdurtacak cinsten, anında ve sert his trafiğine yakalatıyor. Asıl yılanlı kuyunun dünya olduğunu anlamak! Rabbim ne derin ve de yakıcı idrak.. İlla dört duvar arasına mahpus olmak mı gerek? Belki de idrakte deruni ıstıraplar duymak için elzem. Bazı şartlardan, nimetlerden mahrumiyet ki, o zahiri yokluk içinde asıl varlık gün gibi serilecek insanın gözü önüne. Hani Malcom X'in de bir cümlesinde mealen geçen, "iyi düşünce için, sağlam fikir için bir üniversite iki hapis!" demek ki oralarda farklı alemlerin tütsüsü ulaşıyor insana, yakıcı yokluğun hasretini duymaya başladığın yerde fütühat oluyor sanki.. Tevfik İleri'nin de hayatının geçtiği eserde, o kadar nimet olarak telakki edilmiş bir hapis anlayışı var ki, imrenmedim değil. Daim Allah ile başbaşalık, onun huzurunda seccadeyi gözyaşı denizi yapmak, daim daima O'na kaçış. Ayette de geçen; "Allah'a firar ediniz!" de sanki kaçamak olarak güzide bir mekan gibi görünüyor. Zira dünyanın kamburlaşmış ruhunun elindeki ipleri kurtarmış oluyoruz, yeni bir ınkılabın babası olacak, ölü doğan düşüncelemerimizi asıl mecrasına iade ediyoruz. Bir dergah gibi belleyip, gözyaşını da ekmek niyetine öpüp koklamak.. Bir gün düşünce suçundan uğramak isterim, kısmet.. Quote Share this post Link to post Share on other sites