Siyaset, Düzgün Insanların Işidir

[nurulhak 22]

İsmail Müftüoğlu

 

14.10.2008

 

 

Siyaset, düzgün insanların yapabileceği iştir. Yani, siyasetçi erbab-ı hal olmalıdır. Siyaseti hak için ve halk için yapmalıdır. Yalandan, riyadan uzak durmalıdır. Yalana, dolana sapanlardan, milleti çalanlardan, haram yemekten sakınmayanlardan siyasetçi olamaz. Olsa olsa dalavereci olur.

 

Çünkü bu gibiler “yalana kulak verirler, haramı tıka basa yerler.” (Maide, 42) Bu nevi siyasetçilerden ve bu siyasetçilerin oluşturduğu siyasi partilerden uzak durmak, insan olmanın önemli bir vasfıdır. Doğru olandan, güzel ve hayırlı olandan uzaklaşıp, şer’e yönelenlerin veya en azından ehveni şer diye şer olanı telkin edenlerin, biz de inanıyoruz demelerine inanmak, safdillik olur. Zira, gerçek imana sahip olan, inandığı gibi yaşar.

 

Fırsat buldukça makamlarını suiistimal ederek, yaptırdığı işlerden, hakkı olmadığı halde komisyon alan veya yapmaya mecbur olduğu işi yapmak için rüşvet alanların inandık demelerine aldanmamak gerekir. Böyle siyasetçilerden de uzak durmak lazımdır.

 

Nitekim Allah (cc) “Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızları ile inandık diyenlerin küfürde yarışırcasına başarıları seni üzmesin” (Maide 41) buyurmaktadır.

 

Günümüz siyasetçilerinin çok büyük bir bölümünde doğruyu, eğriyi, güzeli, çirkini süzecek bir anlayış süzgeci maalesef yoktur. Nefislerini tatmin için ellerinden geleni yapmaktan çekinmemektedirler. Kasalarını, masalarını, ceplerini haramdan doldurmaktan da içtinab etmemektedirler.

 

Dünyada Karunlaşmak için mal biriktirmeye, ellerinden geldiği kadar gayret gösterirler. Bilahare yaptıkları suiistimaller tespit edilince de, gazetelerde, TV ekranlarında görüntüleri ile rezil olurlar. Oysa Allah (cc) “Şu iğreti dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir” (Muhammed 36) buyurmaktadır. Bunu anlayamayan, idrakten uzak durandan siyasetçi olmaz.

 

Amme malına göz diken, yani çalan, çırpan, soyan ve arsızlaşanların oluşturduğu siyasi partilerden de, uzak durmak ve onlara yardımcı olmamak gerekir. Çünkü, zalimin zulmüne riayet veya ses çıkarmamak da zalimliktir. Bu nevi insanları siyasi mevkilere taşıyan tabandaki halktır. Halkımız seçimlerde tercihlerini son derece dikkatli kullanmalı ve emaneti mutlaka ehline vermelidir. Aksi halde sorumluluktan kurtulamaz. Bu hususlara riayet etmeyenlere “ey günahkarlar (zalimler) bu gün şöyle ayrılın” (Yasin 59) denecektir.

 

Zira, herkes yaptığı işten sorumludur ve herkes bir gün ölecek, yaptığı işlerden dolayı da hesaba çekilecektir. Millet olarak hakkın ipine sarılmadıkça, doğru olana yardımcı olmadıkça, adaleti, dürüstlüğü bayraklaştırmadıkça Allah’ın nusret ve hidayetine nail olamayız. Hakkın var olduğu yerde ehveni şer’e hizmet edenler, bu neviden siyaset yapanların siyasetlerinin propagandasını yapanlar, partilerini destekleyenler kör sayılırlar. “Bu dünyada kör olanlar, ahirette de kördür.” (İsra 72)

 

Doğru siyaset yapanları görmemezlikten gelen, tam aksi insanı maddeten ve manen sömüren ideolojilere sahip partilere yandaşlık yapanlar, vatandaşı bunlara yönlendirmeye çalışanlar, sadece kendilerine zarar vermiş olmaz, toplumu da zarara sokarlar. Allah (cc) zalim topluma yardımcı olmaz. Tam aksine, öyle toplumları yok eder, bu tarihen sabittir.

 

Nitekim Allah “zalim olduğu için helak ettiğimiz nice medeniyetler (kentler) var ki, şimdi duvarları tavanları üzerine çökmüş halde, ıpıssız. Nice kullanılmaz olmuş kuyular ve nice terk edilmiş görkemli saraylar var” (Hac 45) diye ferman etmektedir. Akletmemiz için bizlere nasihatlerde bulunan Allah’ın talimatlarına niye riayet etmeyiz? Doğrusu cai sualdir.