Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
SusQuN

Dinin Diregi Namaz

Recommended Posts

اَلصَّلاَةُ عِمَادُ الدِّينِ

Namaz, ne kadar kıymetdar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar dîvâne ve zararlı olduğunu, iki kerre iki dört eder derecesinde kat'î anlamak istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, gör:

Bir zaman bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, -herbirisine yirmi dört altın verip- iki ay uzaklıkta has ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bâzı şeyleri mübayaa ediniz. Bir günlük mesâfede bir istasyon vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur. Sermayeye göre binilir.”

İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra giderler. Birisi, bahtiyar idi ki; istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat, o masraf içinde efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki: Sermayesi, birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan; istasyona kadar yirmiüç altınını sarfeder. Kumara-mumara verip zâyi eder, birtek altını kalır. Arkadaşı ona der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru afveder. Seni de tayyareye bindirirler. Bir günde mahall-i ikametimize gideriz. Yoksa iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun.” Acaba şu adam inad edip, o tek lirasını bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat bir lezzet için sefahete sarfetse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu, en akılsız adam dahi anlamaz mı?

İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!

O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır. O iki hizmetkâr yolcu ise; biri: Mütedeyyin, namazını şevk ile kılar. Diğeri: Gafil, namazsız insânlardır. O yirmidört altın ise, yirmidört saat her gündeki ömürdür. O has çiftlik ise, Cennet'tir. O istasyon ise, kabirdir. O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat'ederler. Bir kısım ehl-i takvâ, berk gibi bin senelik yolu, bir günde keser. Bir kısmı da, hayal gibi ellibin senelik bir mesâfeyi bir günde kat'eder. Kur'an-ı Azîmüşşan, şu hakikate iki âyetiyle işaret eder. O bilet ise, namazdır. Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabûl ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmidörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimal ile kazancı mûsaddak bir hazine-i ebediyyeye vermemek; ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

Halbuki namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hz. Üstad ne güzel anlatmış..

 

Anlayana winamp saz, anlamayana media player az ;)

 

Hatta ve hatta Hz. Ömer şöyle demektedir;

"Namaz kılmayan müslüman değildir"

 

Burada biraz ağır bir itham gibi görünsede, manayı biraz deştiğimiz zaman görürüz ki;

"İslam`ın şartlarından birisi olan namazı yerine getirmeyen bir insan, nasıl kendine İslam dinine mensup şahıs anlamına gelen müslüman diyebilir"

 

Ayrıca Hz. Musa zamanında şöyle bir olay vuku bulmuştur.

Bir kadın Hz. Musa`nın yanına gelip, ben çok büyük bir günah işledim, zina yaptım ve bu zinadan doğan çocuğumu öldürdüm. Benim için Allah`a dua et deyince Hz. Musa hiddetlenip kadını yanından kovar. Bunun üzerine Cebrail a.s yeryüzüne gelerek Hz. Musaya neden öyle yaptığını sorunca o da kadının yaptıklarını anlatır. Bunun üzerine Cebrail a.s şöyle buyurmuştur: "Ya Musa sana ondan daha büyük bir günah söyleyim mi ? Namazı kılıp daha sonra terketmek ondan daha günahtır"...

 

Namaz dinin direğidir, lütfen gerekli hassasiyeti gösterelim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vakit seher… Ufukta günün kızıl çiçeği açmak üzere. Vaktin rahmine sabahın nutfesi düştü az önce. Gecenin toprağında saklı ışıktan tohumlar başlarını uzatıyor.

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi hatırla ki, sen de bir zamanlar yokluğun karanlığında yitiktin. Unutulmuşluk toprağına gömülü bir tohumdun. Kimsenin adını bilmediği, hatırını saymadığı bir yetimdin.

 

 

 

 

 

 

 

Hatırla ki, unutulmuşluğun toprağında Rabbin seni unutmadı. Rabbin seni sahipsiz de bırakmadı. Rabbin seni yokluk gecesinden varlığın ufkuna eriştirdi. Taze bir bahar gibi gün yüzüne çıkardı bedenini. Ete kemiğe bürüdü ruhunu. Gülden tebessümler giydirdi yüzüne.

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi seher vakti. Göz kapaklarının ardından kaç. Gafletin gecesinden uyan. Aç gözlerini sehere. Aç kalbini Rabbine. Uyan. Uyan, yan ve an seni hiç unutmayan Rabbini. Güneş ufukta yükselmeden, sen dualar ufkuna yüksel. Herkes unutsa bile seni unutmayan Rabbini herkesin O’nu unuttuğu anda ananlardan ol. Haydi kalk! Kalk ve miracına eşlik et En Sevgilinin[asm].

 

 

 

 

 

 

 

Şimdi sabah! Şimdi sabah namazı vakti...

 

-------------------------------------------------------------

Nerden bulmuş arkadaşlar bilmiyorum ama inboxımda görmek hoşuma gitti,:lol:

Share this post


Link to post
Share on other sites

nekadar güzel bir hikayeyle ne kadar güzel açıklıyo

 

üstadın bütün eserlerini seviyorum ama bunlar arasında benim baştacı eserim hep Sözler olmuştur

Share this post


Link to post
Share on other sites

üstadın bütün eserlerini seviyorum ama bunlar arasında benim baştacı eserim hep Sözler olmuştur

 

 

Benım de ve ben de severım :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Namaz

 

İmandan sonra İslâm’ın en önemli esaslarından biri olan namaz, Allah’a şükranda bulunmanın en güzel ifadesidir. Namaz beş vakit olarak inananlar üzerine farz kılınmıştır. Namaz imandan sonra İslâm’ın en önemli esaslarından biridir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur “İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve Resûlü olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır”[2].

 

Namaz insana daima Allah’ı hatırlatarak kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesine vesile olur. Her türlü kötülüklerden, haramlardan mü’minleri korur. Zira namaz Allah’ı hatırlatır. Allah’ı hatırlayan insan da fenalığa meyletmez ve kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususu şöyle ifade etmektedir: “(Resûlüm) Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (İbadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir”[1].

 

İnsan, zaman zaman dünyanın aldatıcı lezzet ve meşgaleleri ile kulluk bilincinden uzaklaşabilir. Her şeyin hesabını Allah'a vereceğini, ölümü, cennet ve cehennemin varlığını unutabilir. İşte ruh ve beden bütünlüğü içinde kılınan beş vakit namaz da, bu gafleti yok ederek mü’minin bilinç ve iradesini canlı tutar. Bu itibarla namaz, Allah ile olan bağımızın sürekliliğini sağlar.

 

Bunun yanında namazın temizlik ve vücut sağlığı bakımından insana pek çok faydalar sağladığı da bilinen bir gerçektir. Çünkü namaz kılan bir kimse abdest almak zorundadır. Bu ise günde birkaç defa hem maddî ve hem de manevî olarak temizlenmek demektir. Peygamberimiz (s.a.v) “Sizden herhangi birinizin kapısı önünde bir nehir bulunsa ve o kimse bu nehirde günde beş defa yıkansa kendisinde kirden bir şey kalır mı?” diye sormuş sahabilerin de: “Hiç kir kalmaz Ya Resûlallah” diye cevabını alınca: “İşte beş vakit namaz da buna benzer, Allah namazla günahları siler”[3] buyurmuştur.

 

Şartlarına riayet edilerek kılınan namaz, Yüce Mevla’mızın ifadesiyle kötülük ve çirkinliklere karşı kalkandır. Namazlarımızı bütün beden ve gönül varlığımızla Allah’a yönelerek huşu içinde kılalım. Namazda huşu; Yüce Rabbimizin huzurunda O’nun azametini kalbimizde hissederek, saygı dolu bir yönelişle bu ibadeti yerine getirmektir. Bu itibarla bir mümin, huşuyu engelleyebilecek her şeye karşı önlem almalı, namazda elinden gelen dikkat ve gayreti göstermelidir. Unutmayalım ki namazlarını huşu içinde kılan mü’minler huzura ererler. Samimiyet ve ihlastan yoksun, hele hele gösteriş ve riyanın karıştığı bir ibadetin, sahibine hiçbir faydası olmayacağı muhakkaktır.

 

O halde Allah Teâla’nın nimetlerine karşı şükrün ifadesi olan bu ibadeti güzelce yerine getirmeliyiz. Zira namaz bizim kulluk borcumuz ve Allah’ın huzurunda sorgulanacağımız ilk ibadetlerdendir. Bu kulluk borcumuzu îfa ederek Allah’ın rızasına ulaşmalıyız. Hutbemizi şuurlu bir şekilde namaz kılan mü’minlerin durumunu anlatan ayetlerle bitirelim. “Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içerisindedirler. Onlar faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler, zekatı verirler, iffetlerini korurlar...Ve onlar, emanetlerine ve verdikleri sözlerine riayet ederler. Onlar namazlarını kılmaya devam ederler”[4].

_____________________

[1] Ankebût, 29/45.

[2] Buhârî, “Îmân”, 1,2; Müslim, “Îmân”, 19-22.

[3] Buhârî, “Salât”, 6.

[4] Mü’minûn, 23/1-5, 8-9.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...