nevbahar 5 Report post Posted December 20, 2008 BEN Ben , meçhul gezicisi , meçhuller caddesinin, Ben , korkusundan dize gelen , kendi sesinin. Ben sırtında taşıyan,işlenmedik günahı, Allah ' ın körebesi , Cinlerin Padişahı. Ben sahibi , önünden kervan geçmez hanların, Ben tükenmez ormanı , ısınmaz külhanların. Ben ki bahtı göklerin altın çivilerinde, Ve aklı denizlerin uçsuz mavilerinde. Ben , işaretler veren deli , bir sağır göle, Kölelikte Hakan , Hakanlıkta köle. Ben ayna ve ben hayal , ben pervane ve ben mum, Ölü ve Münkir Nekir ; baş dönmesi , uçurum. Necip Fazıl KISAKÜREK Ağaç Sanat-Fikir-Aksiyon 12.Sayı Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ali NFK 8 Report post Posted December 21, 2008 Çok teşekkürler Nevbahar Hanım. Çok güzel bir şiir. Selametle... Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted December 24, 2008 rûhu şâd olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted January 26, 2009 Bu okuduğumuz 'Ben' şiirinin ilk hali, zannedersem ağaç dergisiyle birlikte 'Ben ve Ötesi'nde de bu şekliyle yayınlanmıştı. Üstad bu şiirini 'Çile'ye birtakım değişiklikler yaparak almış. Şiirin ilk ve son hallerine baktığımızda, vezinde estetiğin korunmuş, mananınsa zenginleşmiş olduğunu görüyoruz. Ben* Ben, kimsesiz seyyahı, mechuller caddesinin; Ben, yankısından kaçan çoçuk, kendi sesinin. Ben, sırtında taşıyan işlenmedik günahı; Allah'ın körebesi, cinlerin padişahı. Ben, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların; Ben, tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların. Ben kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda; Öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda. Ben başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir; Benliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir. Ben, Allah diyenlerin boyunlarında vebal; Ben bugünküne mazi, yarınkine istikbal. Ben, ben, ben; haritada deniz görmüş, boğulmuş; Dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş. Hep ben, ayna ve hayal; hep ben, pervane ve mum; Ölü ve Münker-Nekir; baş dönmesi uçurum... 1939 *Çile Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ali NFK 8 Report post Posted January 26, 2009 İlk hali bana daha güzel geldi yahu. Ama Üstad Hazretleri yapmışsa vardır bir bildiği. Vesselam... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ışığa doğru 1 Report post Posted January 27, 2009 ..Ben sırtında taşıyan,işlenmedik günahı, Allah ' ın körebesi , Cinlerin Padişahı. Şu cümleleri okuyupta etkilenmemek ne mümkün Körebelikten hakiki dostluğa giden bir ömür...Kabri Nur Mekan-ı Cennet olsun.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
e-selcuk 25 Report post Posted January 28, 2009 her ikisi de mükemmel. açıklamaya yapılsa bir kitap çıkar ortaya. nur içinde yat ÜSTADIM Quote Share this post Link to post Share on other sites
Rezm 0 Report post Posted January 29, 2009 Allah ' ın körebesi , Cinlerin Padişahı. daha öncede üstadın cinlerle ilişkili olduğunu duymuştum, bu dizeden elbette bu çıkarılamaz ama yeri geldiği için sormak istedim.bilen varsa cevabı için şimdiden teşekkürler Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted January 29, 2009 Üstad, yalın anlamıyla cinlerle ilişkili değildir. Üstadın ruh yapısını ve muhayyilesini şekillendiren unsurlardan biri korkular ve vehimlerdir. Üstadın biyografisindeki ruh hayatını okuduğumuzda görürüz ki, doğup büyüdüğü büyükbabasının kocaman konağı Üstadı küçük yaşta ürperten, korkutan unsurlara sahiptir. Karanlık koridorlar, kalabalık aile yapısından dolayı devamlı hareket halinde olan, açılıp kapanan kapılar, evin dışından, sokaktan gelen sesler, gecenin karanlığında beliren renkler Üstad için hep ruhunu korkuyla dolduran, hassas his dünyasını daha da bileyen âmiller olmuştur. Bundan sonra gençlik dönemindeki arayışında vuku bulan hafakanları, sıkıntıları, ruh burkuntuları, maverayı kurcalayan ve henüz hakikat yoluna giremediği için aradığını bulamayan ızdırap dolu kafası, kendisi meçhuller caddesinde gezen meçhul bir gezici, kendi sesinin korkusundan dize gelen bir insan olarak tanımlamasında önemli faktörlerdir. Bu şiirde korku unsurlarıyla birlikte Sadi’nin insan için yaptığı bir tanım olan ‘Yek katre-i hunest ve hezar endişe’ yani ‘bir damla kan ve bin türlü endişe’ ifadesinin de karşılığını bulabiliriz. Şiirin başlığı olan “Ben” kelimesi burada Üstadın şahsında kendisini arayan, kendisini didikleyen insanın bir sembolüdür aynı zamanda. Allah’ın körebesi olmak, ( körebe oyununda gözleri bağlanan kişinin diğerlerini aramaya çalışmasından mülhem ) Allah’ı aramak; gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, yani insanın varlığını bildiği halde müşahhas zeminde bilinmeyen olarak kalan cinlerin padişahı olmak da burada hem Üstadın ruhundaki korku ve vehim yönüne hem de bilinmeze olan çıldırtıcı merakına işaret etmektedir diye düşünüyorum. Cinlerin padişahı olmak, onları yönetmek, bir nevi bilinmeyene, maveraya, mücerrete hâkimiyet kurmak isteğinin teşbihidir bence. Üstadın şiirlerinde geçen ‘cin’ kelimesine de bu manaları yükleyerek bakmak lazım, yoksa Üstadın cin meraklısı, cin çağıran bir insan olduğunu zannetmemek lazım. :sticky: Cin, burada bir ruh hâlinin, bilinmeze olan merakın anlatılması için ele alınan bir objedir. Farklı açılardan yaklaşan arkadaşlarımız da yorumlarını eklerlerse anlayış perspektifimizi genişletmek adına daha iyi olur. Quote Share this post Link to post Share on other sites
yunuscoskun 4 Report post Posted January 29, 2009 Ben , işaretler veren deli , bir sağır göle, Kölelikte Hakan , Hakanlıkta köle. üstad ah üstad ya sen rüyalarımıza geleceksin ellerini öpeceğiz ya biz yanına geleceğiz ayaklarını öpeceğiz.... Quote Share this post Link to post Share on other sites