Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
ayvaz

Sevginin üç Türü Vardır

Recommended Posts

Sevginin üç türü vardır

 

 

 

Bil ki sevginin üç türü vardır; İlâhi Sevgi; Ruhanî Sevgi ve Tabii Sevgi. Bunlardan başka bir çeşidi yoktur.

 

İlâhî sevgi: Allah'ın bize duyduğu sevgidir. Ayrıca bizim Allah'a duyduğumuz sevginin de ilâhî sevgi olduğu kabul edilir.

 

Ruhani sevgi: sevenin sevgilisini razı ve hoşnut etmeye çalıştığı sev­gidir. Sevgilisine karşıt olabilecek hiçbir şey kalmaz onda, ne garaz ne de irade. Dahası, seven, bütünüyle sevgilisinin iradesine bağlı kalır.

 

Tabiî sevgi ise; tamamen, bütün arzularını tatmin etme yolunu araştı­ranların sevgisidir. Onun bu çabası, sevgilisinin hoşuna gitsin ya da git­mesin, hiç önemli değildir. Bugün insanların çoğu bu sevgi üzerinedir. (s.38)

 

Kaynak: http://ibnarabi.blogcu.com/ilah-ask_319778.html

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ahi Mevlana hazretleride Aşk'ı üçe ayırmış,sonra meşreb lere ayırmış, internette türkçe tercemesini bulmuştum bir ara sonra kaybettim, şuan bulamıyorum.Sana zahmet bulabilir misin?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dediğini bulamadım ama şunlar gözüme çarptı olur mu?

 

Eğer âşığın sevgisinde herhangi bir akıl kırıntısı kalmışsa o akıl, aşığı Sevgilisinden alıkoyar, başkasını düşünmeye fırsat verir. Bu sevgi saf ve gerçek değil ancak nefsindendir. Bir sûfi şöyle demiştir: Akıl ile irade edilen sevgide hayır yoktur. (Fütuhat II 325.25)

 

Hiç kimse kendi Yaratıcısından başkasını sevmez. Fakat Zeyneb’in, Suad'ın. Hind'in ve Leylâ'nın sevgisiyle, ya da bu dünya sevgisiyle, ya da para ve makam hırsıyla ya da bu âlemde sevilen şeylerin sevgisiyle Allah gizlenmiştir. Şairler bütün sözlerini yaratıklar üzerine harcadılar ve O'nun hakikatini tam anlamıyla bilemediler. Arifler ise, duydukları her şiirde, her bilmecede (lügaz), her methiyede ve her gazelde (tegazzül), şekillerin ve suretlerin perdesi arkasından sadece O'nu görürler. Bütün bunların sebebi, Yaradan'ın Kendinden başkasının sevilmesini kabul etmediği, ilâhî kıskançlıktır. (s.34)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hiç kimse kendi Yaratıcısından başkasını sevmez. Fakat Zeyneb’in, Suad'ın. Hind'in ve Leylâ'nın sevgisiyle, ya da bu dünya sevgisiyle, ya da para ve makam hırsıyla ya da bu âlemde sevilen şeylerin sevgisiyle Allah gizlenmiştir. Şairler bütün sözlerini yaratıklar üzerine harcadılar ve O'nun hakikatini tam anlamıyla bilemediler. Arifler ise, duydukları her şiirde, her bilmecede (lügaz), her methiyede ve her gazelde (tegazzül), şekillerin ve suretlerin perdesi arkasından sadece O'nu görürler. Bütün bunların sebebi, Tanrı'nın Kendinden başkasının sevilmesini kabul etmediği, ilâhî kıskançlıktır. (s.34)

 

İbn Arabî, İlahî Aşk, Çev: Mahmut Kanık, İnsan Yayınları

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah kardeşim...

Bugün bu şiir ve malum mısra beni pek derinden vurdu. Gel oku paylaşalım ...

 

Ey birader derd-i aşka mübtelâ olmak da güç

Sûret-i insanide hayvan-sıfat kalmak da güç

 

Bağrımın kanı kurudu ciğerim oldu kebâb

Hasret-i hicran oduna her zaman yanmak da güç

 

Derd nedir derman nedir yâ ben beni bilmem neyin

Nâr u nurun berzahında sararıp solmak da güç

 

Nûr-ı Ahmed'dir özüm dürr-ı yetîmî bendedir

Bu beşer nefsin elinden anı kurtarmak da güç

 

Gevher-i nefsimi yutmuş bir amansız ejdehâ

Bî-basar mârın elinden şeb-çerâğ almak da güç

 

Müttakîler kisvetine müddetler girdiler

Muhtefî oldu erenler arayıp bulmak da güç

 

Bahriler ummana daldı pek çoğaldı dehrîler

Öyle mülhidler ile bahs-i dîne dalmak da güç

 

Hep hatîâtın büyüğü hubb-ı dünyâ bilirem

Ânı terk etmek de güç pek kipçe sarılmak da güç

 

Öyle bir derde giriftar olmuşum âlemde kim

ittisale çâre yokdur dahi ayrılmak da güç

 

Hâne-i dil cennet-i irfana dâhil olmadan

Âr u namus şişesini taşlara çalmak da güç

 

Pîr-i Sâmî gibi sultâna kılalım iktidâ

Keştibânsız fülkümüzü engine salmak da güç

 

Derdimi defter edip sultânıma arz eylesem

Ol bilirken cümle hâlim arz-ı hâl sunmak da güç

 

Hamdulillah böyle bir sultâna hadim olmuşam

Sâlihem sıdk ile şahım hizmetin kılmak da güç

 

Erzincanlı Tüfekçizade Salih Baba Divanı

 

Aşk = Sevgi, şiddetli muhabbet, candan sevme.

Mübtelâ = Düşkün, tutkun, tutulmuş.

Hasret-i hicran = Ayrılık hasreti.

Od = Ateş.

Nâr = Ateş.

Berzah = Belâ, güçlük, manevi ceza.

Dürr-iyetimi = Tek ve büyük inci.

Gevher = Mücevher, inci.

Bî-basar = Gözsüz, anlayışsız

Mâr = Yılan.

Şebçerag = Gece lambası, nur.

Muttaki = Sağlam amelli, istikamet sahibi.

Kisvet = Elbise, örtü.

Müddeî = İddia eden, rakip, ağyar.

Muhtefi = Saklanan, gizlenen.

Bahri = Denize mensup olanlar, âlimler.

Dehri = Tabiata, ahirete inanmayıp, hadiseleri tabiat yapar diyenler.

Mülhid = Dinden çıkmış, sapık.

Bahs-ı din = Din bahsi.

Hatiât = Hatalar, yanılma.

Hubb-ı dünya = Dünya sevgisi.

Giriftar olmak = Düşmek, duçar olmak.

İttisal = Uyma, o halle hallenme.

Hane-i dil: Gönül evi, kalp.

Iktida = Uyma, peşinden gitme.

Keşfibân = Kaptan.

Fülk = Gemi.

Hadim = Hizmet eden, hizmetçi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Onu sevdiğim için kimse ayıplamasın beni, kınamasın. Çünkü o hep sevgilidir, hep güzeldir, nerede olursa olsun."

Arzuların Tercümesi'nden.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Amin...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...