Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Toti-i Zari

Kur'an-ı Kerîmi Herkes Anlayabilirmiş(!)

Recommended Posts

Aşık Kuloğlanın notu:Adamların işi ahkâmı yani şeriatı kaldırmak, bu nasıl olur Hadis-i Şerifleri inkar ederek! Nasıl olur kafaya göre Ayet-i Kerimelere mana vererek!1400 senedir olan ve bizzat sahabe ve sahabe evladlarından nakille gelmiş şeriati inkar etmek!Adam ömrünü kadın erkek karışık geçirmiş Mezahib alimlerimizin sözlerini ve hadis-i şerifleri inkar ediyoruz hiç bir araştırma birşey yapmadan direk inkâr ediyor.Ve bu adam arapça ve felsefe(!) haricinde birşey bilmeyen bir ilâhiyatçı!Selefilere diyoruz Kur'anı herkes anlıyamaz diye köpürüyorlar!Kardeşim 250 sene önce Mısırda başlattınız bu işi herkes anlıyabilir olayını şuan adam sayısı kadar din çıktı nerdeyse, herkes başka birşey diyor bir Yaşar Nuri bir Beyaz bir Ateş sizin eserinizdir, Hâricîlerin çoktan ortadan kalkan itikadını 250 sene evvel dirilttiniz olanı görüyoruz.....

 

 

 

 

Kur'anı herkes anlayabilirmiş

 

 

Sual: Bir genç, “Kur'anı anlamak için âlim olmaya gerek yok herkes anlar, çoban da anlar. Atalarınızın yani mezhep imamlarının, âlimlerin yolundan gitmeyi bırakın da, Kur’an okuyun. O gayet açıktır, herkes anlar” diyor. Kur’anı herkes anlar mı? Buna nasıl cevap vermeli?

CEVAP

Kur’an-ı kerimi ancak Peygamber efendimiz anlamıştır. Ehli olan âlimler ise ancak ilimleri nispetinde anlar. Herkes anlayabilseydi, Allahü teâlâ peygamber göndermezdi. Binlerce, milyonlarca hadis-i şerife lüzum kalmazdı. Herkes Kur’anı anlasaydı, kapalı olanları açıklayabilselerdi ve Kur'an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ (Resulüm sadece sana vahiy olunanı tebliğ et yeter, açıklamana gerek yok) derdi. Ama öyle demiyor, şöyle buyuruyor:

(Bu Kitabı, insanların ihtilafa düştükleri şeyi açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 64]

 

(İndirdiğimi insanlara beyan edesin.) [Nahl 44] Beyan etmek, âyetleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir.

 

(Anlaşamadığınız işin hükmünü Allah’a [Kur’ana] ve Resulüne [sünnete] arz edin!) [Nisa 59]

 

Siz şimdi o gence aşağıdaki soruları sorun:

1- Kur’anı çoban anlayabiliyor da, niye âlim olanlar anlayamadı? Hani herkes anlıyordu?

 

2- Niye mezhep imamları, muhaddisler ve müfessirler anlayamadı da sen anladın? Peşlerinden gitmeyin diyerek, niye onların anlamadığını söylüyorsun?

 

3- Madem ki herkes anlar, daha niye âlimlerin anladığına itiraz ediyor ki?

 

4- Kur’anı herkes anlasaydı, çeşitli gruplar çıkar mıydı? [Demek ki herkes Kur’anı farklı anlıyor.]

 

5- Peygamber efendimizin açıklamasından niye korkuluyor? Resulullaha olan düşmanlık neyin nesidir? Allahü teâlâ, (sadece Kur’ana uyun, sadece bana itaat edin) demiyor. Şöyle buyuruyor:

(Allah’a ve Onun Resulüne iman edin, ona uyun ki doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]

 

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

 

(Peygamberin emrine uyun, nehyettiğinden sakının.) [Haşr 7]

 

6- (Kur’anı çoban bile anlar, âlim olmaya gerek yok) diyerek Kur’ana inanmadığını açıkça söylemiş olmuyor musun? Niye ilmi ayağa düşürüyorsun? Ehliyetli ile ehliyetsiz, âlim ile cahil, bilenle bilmeyen bir midir? Allahü teâlâ âlimleri övüyor, onlara sorun buyuruyor. Birkaç âyet meali şöyledir:

(Allah’tan en çok korkan âlimlerdir.) [Fatır 28]

 

(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43]

 

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun.) [Nahl 43]

 

(Eğer onun hükmünü Resule veya ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83]

 

(Her ilim sahibinin üstünde bir âlim vardır.) [Yusuf 76]

 

7- Bu âyetlere rağmen, âlimlere, mezhep imamlarına düşmanlık neden? Kur’an-ı kerime el ve dil uzatmamalı, işi ehline bırakmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kur’anı kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa bile, muhakkak hata etmiştir.) [Nesai]

 

(Kur’ana ehliyeti olmadan mana veren, Cehennemde azap görecektir.) [Tirmizi]

 

(Kur’anı kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [Deylemi, M.Rabbani]

Share this post


Link to post
Share on other sites

Siz hiç düşünmez misiniz?

Sual: Kur’an-ı kerimde, birçok yerde (Akıl etmez misiniz) ifadesi geçmektedir. Bid’at ehli ile felsefeciler, bu âyetleri istismar edip, (Allah akıl edin, düşünün, derken, bizi düşünmekten, akıl etmekten, akılla Kur’anı anlamaktan, dini hükümler çıkarmaktan bizi kimse alıkoyamaz) diyorlar.

Bu âyetlerde, akıl edin de dini hüküm mü çıkarın deniyor?

CEVAP

Akıl etmekle ilgili âyetlerin hiç birinde, (Kur’anı anlamak veya dini hüküm çıkarmak için akıl edin diye bir ifade yoktur.

 

Birkaç örnek:

(Ey kavmim, buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ücretim beni yaratana aittir. Akıl etmez misiniz?) [Hud 51]

Resulullah efendimiz, dini bildirirken ücret istemiyor, makam ve padişahlık istemiyor. Benim bu işte dünyalık bir menfaatim yok. Ben sırf Allah rızası için yapıyorum. Bu kadarını da akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz diyor. Akıl etmek, akıl ile hüküm çıkarmak demek değildir.

 

(Geceyi gündüzü, Güneş’i, Ay’ı sizin istifadenize vermiştir. Yıldızlar da Onun emrine boyun eğmiştir. Bunlarda, akıl edenler için dersler vardır.) [Nahl 12]

Gecenin gündüzün gelişinde, ayın güneşin insanlara sağladığı faydalarda, yıldızların Allah’ın emri ile var oldukları, hareket ettikleri konusunda akıl eden, düşünebilen kimseler için alınacak ibret dersleri vardır deniyor. Yoksa aklını kullan da dini hüküm çıkar denmiyor.

 

(İbrahim: “Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara niçin taparsınız? Size de, taptıklarınıza da yazıklar olsun! Akıl etmiyor musunuz?” dedi.) [Enbiya 66-7]

Ellerinizle yaptığınız putların size bir fayda ve zarar vermediği meydanda iken, onlara tapmanın vereceği zararı akıl etmiyor musunuz deniyor. Yoksa aklını kullan da dini hükümler çıkar denmiyor.

 

(Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha iyi ve devamlıdır. Akıl etmez misiniz?) [Kasas 60]

Dünya hayatındaki şeyler ne kadar kıymetli olursa olsun, hepsi bir gün yok olacak, ama ahirette verilecek olanlar ise devamlıdır. Bunu düşünemiyor musunuz deniyor. Yoksa akıl edin de akıl ile hüküm çıkarın denmiyor.

 

(Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17]

Kur’anı ezberlemek için kolaylaştırdık. O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen yok mu? (Celaleyn)

 

(Akıl edesiniz diye Kur’anı Arapça okunan bir Kitap kıldık.) [Zuhruf 2-3]

Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız. Demek ki âyetteki anlamak, bunun ilahi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)

 

Bazıları da, (insanın namazda okuduğunu anlaması gerekir, onun için Kur’anın tercümesini okumalı) diyorlar. Böyle demek, ibadetlerin ne demek olduğunu bilmemektir. Çünkü, namazı, insanın kendisi tertip etmedi. Her ibadetin nasıl yapılacağını Allahü teâlâ Resulüne bildirdi. O da, bunları öğrendiği gibi Eshabına bildirdi. Din imamlarımız bunların hepsini Eshab-ı kiramdan öğrenerek bildiriyorlar ki: Namazda okunacak Kur’anın, Allah kelamı olması gerekir. Tercümeleri Allah kelamı olmaz. Namaz dışında her Müslüman, kendi dili ile de, dua edebilir. (Fetava-i fıkhiyye)

 

Akla olan ihtiyaç

Sual: Dini anlayabilmek için, başkalarının (Peygamberin, sahabenin ve âlimlerin) aklı /gözü /kabulü ile değil, kendi aklımızla idrake çalışmalıyız. Allah her kula iyiyi kötüden seçip ayırt edebilme yetisi (furkan) vermiştir. Bu yetiyi kullanmayıp Peygamber, sahabe ve âlimlerin aklı ölçü olmamalıdır. Allah aklını kullanmayanları kötülemiyor mu?

CEVAP

Bu ne kadar yanlış bir görüş. Resulullahı ve âlimleri ölçü almamak Kur’an-ı kerimi kabul etmemek demektir. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Anlaşamadığınız bir işin hükmünü Allah’a [Kur'ana] ve Resulüne [sünnete] arz edin!) [Nisa 59] {Âlimlerin sünnete bakması ayıplanacak şey mi? Allah’ın emri değil mi?]

 

(Bunun hükmünü Resule ve ülül-emre [âlime] sorsalardı, öğrenirlerdi.) [Nisa 83] {Ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Resulullah da (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Darimi)}

 

(Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.) [Ankebut 43] {Demek ki herkes Kur’an-ı kerimi anlayamıyor, ancak âlimler anlıyor. Âlimleri rehber edinmek niye ayıplanıyor ki?}

 

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun!) [Nahl 43] {Bilmeyenin âlimlere sorması Allah’ın emridir.}

 

(Allah’tan en çok korkan ancak âlimlerdir.) [Fatır 28] {Çünkü âlim, Allahü teâlâyı en iyi tanıyor ki, ondan korkuyor. Allah’tan korkmak büyük mertebedir. Resulullah efendimiz, (Allah’tan en çok ben korkarım) buyurdu. (Buhari) Bu âyet ile bu hadis-i şerif âlimin değerinin ne kadar yüce olduğunu göstermektedir.}

 

(Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?) [Zümer 9] {Demek ki akıl herkeste ölçü olmuyor, bilen de bilmeyen de var. Resulullahın ve âlimlerin yanında kendi aklımızın ne önemi var? Öyle olsa idi akıl sayısı kadar din olurdu. Nitekim aklına göre Kur’anı yorumlamaya çalışanlar, sayısız grup ve fırkanın meydana çıkmasına sebep olmuşlardır. Âlimlere uyan, bilenlere soran aklını kullanmış olur. Yüzme bilmeden, herkes yüzüyor, onlar da insan diyerek deryanın ortasına atlayan kimse, çok geçmeden boğulur. Herkes haddini bilmelidir.}

 

Hangi şeyin hak, hangi şeyin bâtıl, hangi şeyin iyi, hangisinin kötü olduğu da ancak, dinin bildirmesiyle anlaşılır. İnsanların iyi veya kötü demesiyle, bir şey iyi veya kötü olmaz. Çünkü birisine göre iyi olan bir şey, diğerine göre kötüdür. Mesela evlilikte nikah, Müslümanlara göre, lüzumlu ve iyi ise de, bazı ateistlere göre saçmadır! Bu bakımdan akıllı kimdir? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Akıllı olan, Allah’a ve Resulüne inanıp ibadetlerini yapar.) [İbni Muhber]

 

(Akıllı, Allah’tan en çok korkan, Onun emirlerine en güzel uyandır.) [İbni Muhber]

 

(Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.) [Tirmizi]

 

(Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazali]

 

Akıl bir ölçü aletidir. Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz. Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar dünya işlerinde isabet ettiği halde, bazıları yanılabilir.

 

Aklın belli bir sahası vardır. Bunun dışındakileri ölçmeye, anlamaya gücü yetmez. Akıl insanlar arasında eşit olarak bulunmaz. En yüksek akıl ile en aşağı akıl arasında binlerce dereceleri vardır. Şu halde “Aklın yolu birdir” demek çok yanlıştır. Her işte ve hele dini işlerde akla güvenilemez. Din işleri, akıl üzerine kurulamaz. Çünkü akıl, bir kararda kalmaz. En akıllı denilen kimse, din işlerinde değil, uzman olduğu dünya işlerinde bile, çok hata eder. Çok yanılan bir akla nasıl güvenilebilir?

 

Akledesiniz diye

Sual: Bekara, 63,242, Nisa 82, Kehf 54, Zuhruf 3. âyetleri düşünen kimselerin Kur’anı anlayacaklarını açıkça bildirmiyor mu?

CEVAP

Bildirilen âyetlere bakalım:

 

(Akıl edesiniz diye, onu Arapça bir Kur’an yaptık.) [Zuhruf 3]

Burada vurgulanması, düşünülmesi gereken şey, Kur’an niye Arapça indi? Arapçanın diğer dillere göre bir özelliği vardır. Maksadı en iyi şekilde anlatabilen bir dildir.

Bu âyetin tefsiri şöyledir:

Kur’an-ı kerimi herhangi bir dil ile değil, en geniş, en açık, en ahenkli olan Arapça olarak indirdik. Eğer iyi düşünürseniz, bu Kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini görür, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin dilinizle indi. Edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini gördünüz. Bunun insan sözü olmadığını, İlâhi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.

 

Demek ki âyetteki akletmek, bunun ilâhi kelam olduğunu anlamaktır. Yoksa ahkamını anlamak değildir. Ahkamını herkesin anlaması mümkün değildir. Eğer öyle olsaydı, (Ey Resulüm, Kur’an-ı kerimi insanlara açıkla) buyurulmazdı. (Nahl 44)

 

(Hani [Tevrat ile amel edeceğinize dair] sizden sağlam söz almıştık; Tur dağını da, üstünüze kaldırıp, "Size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın, içindekilerden gafil olmayın, onları hatırlayın” demiştik.) [bekara 63]

 

(Akledesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır.) [bekara 242]

 

Bundan önceki âyetlere bakıyoruz. Evlenme, boşanma ile ilgili bilgiler veriliyor. Kimlerle evlenilir, kimlerle evlenilmez gibi bir çok husus Kur’an-ı kerimin çeşitli yerlerinde bildiriliyor. Allahü teâlâ, (Ne yapmanız gerektiği bildiriliyor. Bu emirlere uyun) buyuruyor.

 

(Hâlâ Kur’anı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilseydi, mutlaka onda birçok çelişki bulunurdu.) [Nisa 82]

Bu âyette Kur’an-ı kerimi Resulullahın yazmadığı, Allah tarafından indirildiği vurgulanmak isteniyor. Allah tarafından indiğini hâlâ anlayamadınız mı deniyor. Yoksa âyetlerden herkes hüküm çıkarabilir denmiyor.

 

(Biz bu Kur’anda insanlar için misallerin her çeşidini açıkladık. Ama insan cedele [münakaşaya] çok düşkündür.) [Kehf 54]

Bundan önceki âyetlerde, müşriklerin Cehenneme gideceği, son pişmanlığın fayda vermeyeceği gibi örnekler veriliyor. Allahü teâlâ, (Biz size ahirette nelerle karşılaşacağınızı açıkça bildiriyoruz, ama insanoğlu düşmanlıkta çok ileri gidiyor) buyuruyor. Bu dünyadan sonra Cennetin Cehennemin olduğu açıkça bildiriliyor. Yoksa Kur’anda her şey açıktır, çoban da her şeyi anlar, istediği gibi hüküm çıkarır denmek istenmiyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Birleştirici olmalı

Genelde hiç kimse, bilmediği konularda, uzmanlık alanın dışında konuşmaz. Eğer konu din ise, bilen bilmeyen herkes, fikir yürütür, “Bence böyle olmalı” der. Dini eleştirenlere bakın, dinden hiç haberi yoktur. Kulaktan duyma bilgilerle dine saldırırlar.

 

Din cahili bazı yazarlar fırsat buldukça dine saldırıyorlar. Bölücülük yapıyorlar. Müslümana gerici diyorlar. Gerici demek bölücülüktür. Nedir bu gericilik? Saldırının şiddetini çoğaltmak için, köktendinci, fundemantalist gibi yaftalarla halkımızı bölmeye çalışıyorlar. Din cahili bu yazarlardan biri, (Köktendinciler, Kur’anı anlamak istemezler, Kur’andaki bir âyeti hatmetmeye [ezberlemeye] çalışırlar) diyor. Cahil yazar, hatmetmeyi ezberlemek sanıyor.

 

Acaba köktendinci, doğuştan müslüman mı demektir? Niye böyle hiç kimsenin tam anlamadığı kelimelerle bölücülük yapıyorlar? (Gericiler Kur’anı anlamak istemezler. Kur’anın anlaşılmasının önüne konan ketler yüzyıllardır devam ediyor) diyor. İstemeyen gericiler kimmiş? Niye istemiyorlarmış? Kur’an anlaşılırsa onların ne zararı olurmuş? Şimdi piyasada belki de yüzü aşkın Kur’an tercümesi var. Bu tercümelerle Kur’an anlaşıldı ise, müslümanların bildirdiğinden farklı ne var imiş? Âlimler neyi gizlemiş? Böyle bir şey olmadığına göre, ne diye halkımızın huzuru bozulmaya çalışılıyor?

 

Kur’an tercümelerinden dinin hükümlerinin hepsi anlaşılır mı? Dini bilmeyenler veya din düşmanları, (Kur’anı herkes anlar, hadislere ve âlimlerin açıklamalarına ihtiyaç yoktur) diyorlar. Bilindiği gibi, Anayasa’yı insanlar yazmıştır. Anayasayı okuyan bir kimse, orada aradığı her hükmü, her kanunu bulabilir mi? Sonra insanların yazdığı bu Anayasayı bile okuyanlar, farklı yorumlar getiriyorlar. Meclis Anayasaya uygun sanarak bir kanun yapıyor, Anayasa mahkemesi bu kanunu Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozuyor. Bir uygulama için bakanın biri, bu anayasaya uygundur derken, öteki bakan anayasaya aykırıdır diyebiliyor. Demek ki, insanların yaptığı bir Anayasa bile herkes tarafından aynı anlaşılmadığına göre Kur’an, o kadar basit bir kitap mı da herkes hemen anlasın?

 

Hırsızlık, adam öldürmek, gasp, zina ve diğer suçların cezaları Anayasada açıkça bildirilmez. Bunlar Kanunlarla anlaşılır. Hatta kanunları da herkes kolayca anlayamaz. Kanunların iyi anlaşılması için, tüzükler, yönetmelikler çıkarılır.

 

Bir kimsenin, Kur’andan dinimizin hükümlerinin hepsini öğrenmesi mümkün değildir. En başta namaz nasıl kılınır? Kaç rekat kılınır? Namazda neler okunur? Yanılmalar için neler yapılır? Namazı bozan şeyler nelerdir? Namazın farzları, vacibleri, mekruhları, sünnetleri nelerdir? Abdesti bozan şeyler nelerdir? Orucun farzları nelerdir? Niyetsiz oruç tutulur mu, tutulmaz mı? Niyet ne zamana kadar geçerlidir? Orucu bozan şeyler nelerdir? Zekatın farzları nelerdir? Zenginliğin ölçüsü nedir? Ne kadar malı, parası olanın zekat vermesi gerekir? Hac ve diğer ibadetlerde de durum aynıdır. Bütün bunları açık olarak Kur’an-ı kerimde bulamayız. Yalnız Kur’an diyenlerin art niyetleri böylece meydana çıkıyor. İbadetlerdeki, farzları, vacibleri, sünnetleri, mekruhları ancak Peygamber efendimizin sözlerinden öğreniriz. Kur’an-ı kerimde defalarca, (Allah’a ve Resülüne uyun) buyuruluyor. Kur’anın bir kısmına inanıp da bir kısmına inanmayanlara sözümüz yoktur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kur’an-ı kerimi nasıl anlarız

 

 

Sual: Kur’an-ı kerimi anlamak için ne yapmalıyız?

CEVAP

Kur’an-ı kerimin hakiki manasını anlamak isteyen bir kimse, din âlimlerinin kelam ve fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalı. Bu kitapların hepsi, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmıştır. Kur’an tercümesi diye yazılan kitaplar, doğru mana veremez. Okuyanları, bunları yazanların düşüncelerine ve maksatlarına esir edip, dinden ayrılmalarına sebep olur.

 

Kur’an-ı kerim hiçbir dile tercüme edilemez. Herhangi bir şiirin bile, tam tercümesine imkan yoktur. Ancak izah edilebilir. Kur’an-ı kerimin manası tercümeden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin anlamış olduğunu öğrenir. Hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez. Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta parçası ile insan sahile çıkabilir, çıkamazsa ölür ve imanlı ise Cennete gider. Fakat tercümeden din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedebilir. Yahut denizde yüzenleri görüp de, (Yüzmek kolay, herkes yüzebilir) sanarak yüzme bilmeyen bir genci, okyanusun ortasına atmak, Kur’ana mana vermek yanında çok hafif kalır. Çünkü yüzme bilmeyen boğulur; fakat Kur’an-ı kerime yanlış mana veren, küfre düşüp Cehenneme gider.

 

Zaten, bizim gibilerin, dini öğrenmek için, tefsir ve hadis okuması uygun değildir. Çünkü Kur’an ve hadisi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir. Bu inceliği iyi bildiği için, Hazret-i Ebu Bekir, (Kur’anı kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurdu. (Şir’a)

 

Muteber tefsir kitaplarını da anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir. Tefsir ilmini bilmeyenin hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için, baklava, börek yemesine benzer. Halbuki, bu hastanın, önce perhiz yapması, sonra, kuvvetli yemesi gerekir. Ana ilimleri okumayan, din öğrenmek için, Kur’an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa, bunları yanlış anlayarak, dini, imanı da kaybeder. Muteber tefsirler bile, ehlinden başkasına zararlı olur.

 

Kur’an-ı kerimi anlamak için Resulullahın açıklamalarını bilmek gerekir. Sünneti de anlamak için Eshab-ı kiramın ve âlimlerin açıklamalarını bilmek gerekir.

 

Piyasadaki Türkçe tefsirlerde, şahsi düşünceler vardır. Okuyana zararı, faydasından çoktur. Hele İslam düşmanlarının, zındıkların, bid’at sahiplerinin, Kur’an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsirler, birer zehirdir. Bunları okuyan genç zihinlerde, birtakım şüpheler, itirazlar hasıl olur.

Kur’anın hakiki tefsirini yapan, doğru manasını veren, ancak onun muhatabı olan Muhammed aleyhisselam ve Onun hadis-i şerifleridir. Bu hadis-i şerifleri de, ancak Eshab-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmiş, Müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur. Şu halde, Kur’andan ve hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her Müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihallerden öğrenmelidir.

 

Bazı sapıklar, “Anlamadan Kur’an okumanın faydası olmaz, mealini okumalı” diyorlar. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: (İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Allahü teâlânın, (Anlayarak da, anlamayarak da Kur’an okuyan benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirdi.) [İhya]

 

Fıkıh ilmi

Sual: Fıkıh öğrenmek, Kur’an meali öğrenmekten daha sevab mı olur?

CEVAP

Fıkıh hayatın can damarıdır. Müslümanın fıkıhsız hayatı olmaz. İmam-ı a’zam hazretleri fıkıh için (lehine ve aleyhine olanı bilmektir) diyor. Kârını zararını bilmeden iş yapana deli denir. Dinde de kârını zararını bilmemek felakettir. Fıkıh bilmeden ibadet yapılamaz, iman da korunamaz.

 

Piyasadaki mealler birbirini tutmaz. En doğru olan mealden bile fıkıh öğrenilmez. Mesela Kur’an-ı kerimde (Namaz kılın) buyurulur, ama, nasıl namaz kılınacağı, namazın farzları, namazı bozanlar gibi hususları Kur’an-ı kerimde bulamayız. Kur’an-ı kerimi Peygamber efendimiz, hadis-i şerifler ile açıklamıştır. Hadis-i şerifleri de İslam alimleri açıklamıştır. Bunun için Kur'an-ı kerimin hakiki manasını anlamak, öğrenmek isteyen bir kimse de, meal değil, İslam âlimlerinin kelam, fıkıh ve ahlak kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden alınmıştır. Muhammed Hadimi hazretleri buyuruyor ki:

Bize, tefsir kitaplarına göre amel etmek emredilmedi. Fıkıh kitaplarına tâbi olmamız emredildi. (Berika)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...