Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
barani

Haksöz'ün Bd Düşmanlığı

Recommended Posts

HAKSÖZ VE ASIM ÖZ'E YANIT-HAKARETLERİNİZ NECİP FAZIL'A SÖKMEZ!

 

 

Haksöz Dergisi internet sitesinde Asım Öz ismini taşıyan bir yazar "Necip Fazıl'ın Türkiye'nin Manzarası adını taşıyan eseri onun kişiliğini ve düşünce dünyasını anlamak için oldukça önemli bir eserdir. " diyerek giriş yaptığı yazısında Necip Fazıl'ı kendisince değerlendirerek yakın olduğu görüşte ki bazı yazarlara da toz kondurmayarak güya Necip Fazıl'ı karalamak ve eleştirmek adına giriştiği kavgasını kendi düşüncesi parelelinde yorarak Efganici,Hayrettin Karaman'cı,ve İbni Tevmiyyeci ve Muhammed Abduh'cu görüşlerini sıralamış ...Kendince Necip Fazıl gibi büyük bir mütefekkir'i küçültmüş!

 

Türkiye'de yukarıda saydığımız isimleri yaşadığı dönem içerisinde yerden yere vuran ve belkide Anadolu'da tek yerli düşünce ve Fikir üstadı olan Büyük Doğu Mimarı Necip Fazıl karşısında KURU AKILCILARI üstün gösterme çabasına düşen Asım Öz isimli adam yazarlığını gerçek bir Fikir Adamı ve Mütefekkir olan Üstad'ı karalayarak sürdürmek istemiş..

 

HAKSÖZ VE ASIM ÖZ'ÜN BÜYÜK DOĞU DÜŞMALIĞI NEDEN?

 

"Ufuksuz Yaklaşımlar" başlığı altında güya " İslamı olanı eksiksiz ve bidatsiz hatırlatmaya çalışan isimler karşısındaki bu öfke gerçekten anlaşılır gibi değildir. diyen Asım Öz isimli şahsiyet Necip Fazıl'ın bu şahıslara karşı olan öfkesinin sebebini bildiğinden olsa gerek asıl Bidatleri İslamın içerisine sokan ve Üstadın tabiri ile İslamı reforme etmeye çalışan bu güruhun da borazanlığını yapmadan duramamış.

 

"Kitabın ilerleyen sayfalarında Necip Fazıl günümüzün özellikle Türkiye dışındaki İslam mütefekkirlerini hem anlayış hem de yerli olmamak bakımından yani "kökü dışarıda"lık perspektifinden eleştiri konusu etmektedir. Tabii burada onun öfkesine neden olan sebeplerden biri kendine dönen ilginin azalmaya yüz tutmasıdır. Bundan dolayı tek partili yıllarda ortaya koyduğu mücadeleyi hatırlatır Necip Fazıl."

 

Bu tespitte Asım Öz 'den..

 

İşte kuru akıl'cılık denen şeye tamda örnek teşkil edecek bir tespit.. Kuru akılcıların borazanlığını yapayım derken onlar gibi Necip Fazıl'ı karalamak adına giriştiği bu yolda iddia ettiği şey aslında Üstad'ı Şöhret düşkünü olarak göstermek .Güya Asım Öze' göre Necip Fazıl Kısakürek kendine karşı azalan ilgiyi arttırmak için mücadele verdi!

 

İsmi Asım Öz olan şahsiyete Necip Fazıl'ca cevap vermek isterdik ancak ona olan saygı ve hürmetimizden ötürü biz Asım Öz'ün güya değerlendirmesini yaptığı Türkiye'nin Manzarası isimli eserden direk olarak alıntıladığımız satırlarla kendisine cevap vermek istiyoruz...

 

Belki bu yazıyı okuduktan sonra sizlerde bu güruh'un Büyük Doğu'ya olan husumetlerini daha iyi anlrsınız..

 

"Sekizinci Hicrî Asrın bu kuru kafası, kendisinden birkaç asır ilerideki Vehhabîliğe, ondan 1 asır sonra da Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemaleddin’e (Cemaleddin-i Efganî) uzaktan ve yakından ana zemini kurmuş ve İslâmı yıkılmak üzüre bir bina farzedip onu dışından payandalamak isteyen daha sonraki (reform)culara doğrudan doğruya veya dolayısiyle dayanak olmuştur.

 

Bir âlim, evet… Fakat… Kuru, hedefini şaşkın, sır âleminin vecde düşürücü müşahedesini kaybetmiş ve derinliğine hikmet ufuklarını karanlığa boğmuş bir ilim, hiçbir şey bilmemekten daha kötüdür. îbn-i Teymiyye bu ikinci sınıfın baş örneğidir; ve mesleği, kısaca, şeriati dış çehresiyle ele almak, onu uzunluğuna ve genişliğine ele alırken derinliğinden mahrum ederek hacimden uzaklaştırmak ve satıh haline getirmek ve bu yolda İslama bir nevi maddecilik ve kuru akılcılık getirmeye kalkışmış olmaktır. Yâni İbn-i Teymiyye, şeriati doğrulayıcı akla, onun gördüğünden-ötesini kabul etmemekle, farkında olmaksızın bir nevi selâhiyet ve hâkimiyet tanımış oluyor ki, akla böyle bir selâhiyet ve hakimiyet tanımak, hem aklı, hem imanı anlamamak ve dalâletin en dipsizine düşmek oluyor. Eğer insan “ben Kur’an-ı aklımla tefsir ederim” dese de tefsiri Beyzavî Tefsirinin aynı olsa yine küfürdedir. Aynı akılla Allah’ı inkâr edenler, ters tarafından İbn-i Teymiyye ile aynı daire içinde mahpusturlar. Bu bahis gayet girift ve uzundur ve İbn-i Teymiyye mektebinin bazı ihtilâtları, hattâ son zamanlarda yurdumuzda talebe kaydetmeye kadar giden sirayetleri ve kolayca yerleşme avantajı bakımından ne kadar üzerinde durulsa yeridir. Akla bahşedilen öyle bir kolaylık ve ucuzluk ki, yarım akıllara İlâhî esrara karşı bir nevi horozlanma sevdasını veriyor, İlâhî esrarı çözülmüş şifre kâğıtları halinde sepete attırdığının farkında olmuyor; ve işte bu haliyle günümüzde İslâm Enstitülerine kadar sızmış ve bazı gruplar arasında modalaşmış bulunuyor.

 

Tasavvufu inkâr etmek, Resuller Resulünün ruhâniyet ve bâtınını tanımamaya varır ki, hem de sözde şeriatten yana görünmenin maskesi altında topyekûn ve en hain şekilde küfre ulaşır. Bu gibilerin (diyalektik) tekerlemeleri ise, (Sokrates)in buluşiyle, flüt çalana inanıp da flüte inanmamak derecesinde hayalî bir abes ve hamakat teşkil eder. Anlaşılmaza inanıyor da onun tecellilerindeki sırrîlik ve gizliliğe inanmıyor!

 

Koca İmam-ı Gazalî… Aklı akılla tükettikten sonra şöyle der:

“- Aklın hudut noktasına vardım ve gördüm ki, onunla erişmek boş hayâl… Peygamberin ruh feyzine yapışmaktan ibaret her şey… Öyle yaptım ve kurtuldum. Peygamberlik tavrı aklın ötesidir.”

Bunlarsa aklı tüketip ötesine geçenler değil, en iptidaî aklın tükettikleri…

 

“- İbn-i Teymiyeye, dini içinden zedeleyen kâfir…”

 

Bu sözü, ben söylemiyorum; “Altun Silsile”nin 33′üncü halkası, 14′üncü Hicrî ve 20′nci Milâdî Asrın « irşad kutbu » söylüyor.

Kocakarıların hayâl aynasındaki mevhum çizgilerle, Allah’ın esrar perdesindeki sonsuzluk nakışları ve tasavvufun sahtesiyle gerçeği arasında ayırd edici meleke, işte İbn-i Teymiyyede mevcut olmayan selim akıl ve mümîn kalbleri ışıldatıcı ilâhî nurdur. Nur yoksunu, o…" (Türkiye’nin Manzarası )

 

Sayın Asım Öz, bitmedi daha yeni başladık....

Büyük Doğu Mimarı Necip Fazıl Kısakürek'e karşı hakaret üstüne hakaret içeren bu yazı'dan alıntıladığımız aşağıda ki satırlarla devam edelim...

 

"Büyük sanatkâr "itikat jandarmalığı"nı da yedekte tutan büyük alimliği elden bırakmak istemiyor ama hem anlayışı hem de üslubu oldukça sorunlu. "

 

Necip Fazıl bir Uslüp dehasıdır.Onun Uslübunu sorunlu olarak nitelemek ise Asım Öz gibi birisinin üzerine vazife hiç değildir.Necip Fazıl Kısakürek'in Kitabını değerlendirmek adına bu gibi bir hakaret yazısının altına imza atmak cüretkarlığını sergileyen Asım Öz ve Haksöz Dergisi'nin daha önce de bazı yazılar ve toplantılar düzenleyerek giriştiği Necip Fazıl Düşmanlığı'nı anlamak için yukarıda da belirttiğimiz gibi Ehli Sünnet ve Tasavvuf düşmanlığına dayanan bazı görüş ve düşüncelerin içerisinde aramak en doğrusu olacaktır..

 

Necip Fazıl'ın'da İbni Teymiyye'ye hitaben söylediği şeyler başta Asım Öz gibi onun savunucularını Necip Fazıl'a karşı karalama kampanyasına itmiş gözüküyor..Necip Fazıl,Doğru Yol'un Sapık Kolları isimli eserinde ise İbni Teymiyye'cilere öyle bir cevap vermektedir ki; bu uslüp ve hitabet ustası olan Necip Fazıl'ın Fikirde ve kavgada da hem yaşadığı dönemde ki üstünlüğüne hem'de bugünlere uzayan mücadelesinde devam ettirilen bir üstünlük ve hakikatlerin de göstergesidir. Aslında söze gerek yok Üstad'a kulak verelim;

 

"Kur’an ve Hadisin zahirine göre itikat ve amel etmek ve bu iki emir kutbunun hakikatine erme yolunda ne «İcma», ne de «Kıyas» gibi hiçbir vasıta tanımamak, maverai her anlayış ve görüşü dibinden kazımak ve böylece başta Kur’an ve Hadis bulunmak üzere topyekün kainatı elden çıkarmak ve ebedi helake yol açmak metodundaki bu adam, birkaç cilt içinde serptiği zehirli tohumların, nihayet bir devlet ve maddecilik dünyasına uygun bir zihniyet ağacı haline gelmesinden başlıca sorumludur.

 

«Arınma Çağında İslam»ın da, içten başlıca bozguncusu olarak tam bir teşrih ve tahlile tabi tutulması gereken habaset merkezi…

* *****

“- İbn-i Teymiyeye, dini içinden zedeleyen kâfir…”

Bu sözü, ben söylemiyorum; “Altun Silsile”nin 33′üncü halkası, 14′üncü Hicrî ve 20′nci Milâdî Asrın « irşad kutbu » söylüyor.(doğru yol'un sapık kolları)

 

Yazının başlığı bile ilginç "Türkiye'nin Manzarasında İslami Perspektif Sorunu"

İslami bir perspektifle meseleleri ele almak tabirini bile Türkiye'ye sokan şahıs olan Necip Fazıl'dır.Ve onun yazdığı bir Kitaba eleştiri getirirken bile İslama bakış açısı dışarılara dayanan ve İslamı reform etmeye çalışanların bir perspektiften bahsetmeleri kadar ilginç ve bir o kadarda şaklabanca bir yazı kaleme almaları gerçekten düşündürücüdür.Necip Fazıl ve Büyük Doğu'nun İslami Perspektif sorunu olduğunu iddia eden yazar başlığı'da kılıfına uydurmuş!

 

Büyük Doğu'nun ve Onun Mimarı olan Necip Fazıl'ın bu sistem zabıtalarınca yaşadığı dönem içerisinde yıllarca zindanlarda doldurduğu hayatı görmeyip ve onu sadece aynen mevcut sistem gibi Şair ve yazar sıfatı ile değerlendirmeleri'de oldukça düşündürücüdür.

 

Peki Haksöz ve Asım Öz'ün anlayamadığı ve hakaretlerle karalamaya çalıştığı Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'su nedir?

 

"Büyük Doğu, İslâmiyetin emir subaylığı... Büyük Doğu, İslâm içinde ne yeni bir mezhep, ne de yeni bir içtihat kapısı... Sadece “Sünnet ve Cemaat Ehli” tabirinin ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslâmiyete yol açma geçidi; ve çoktanberi kaybedilmiş bulunan bu saffet ve asliyeti Yirmibirinci Asrın eşiğinde eşya ve hadiselere tatbik etme işi... Galiba işlerin de en değerli ve pahalısı…"(ideolocya örgüsü) devamı>>>

 

Asım Öz' e tavsiyemiz Üstad'ı eleştiriken içerisinde bulunduğun kuru akılcı fikirsizler girdabını ve İslam'ın emir Subayını unutma.Büyük Doğu ve Mimarının mücadelesi geçmişte olduğu gibi bugünde birtakım kuru akılcılarin ehli sünnet ve Tasavvuf düşmanlarının hedefindedir.Bunun bilincinde olan Büyük Doğu gençleri ile bu mücadele devam ediyor. Allah demenin bile yasak olduğu bir dönemde (Büyük Doğu) da çıkan hadis meali şöyleydi: “-Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez.” Durduğumuz saf'ın bizler farkındayız herkes de farkında olsun ...

 

Asım Öz ve Haksöz'de Farkında olsun!

 

O hakaret ve aşağılamalarınız gerçekten Necip Fazıl'a sökmez.Çünkü o verdiği her cevabı ile tarihe geçmiş büyük ve gerçek sanatkardır.Tıpkı üniversite toplantısında soru soran bir profesöre sarfettiği şu cümleler gibi"BENİM GEÇMİŞİM BİR ÇÖPLÜKTÜR VE ÇÖPLÜKLERİ SADECE KÖPEKLER KURCALAR"

 

Necip Fazıl Ölmedi kavgamızda yaşıyor!

 

Bizler elimizden geldiğince ve dilimizin döndüğünce meseleyi değerlendirdik. .Necip Fazıl hayatta olup'ta cevap verse idi, bu yazar ve bağlı olduğu medya gurubu eleştiri ve hakaret nedir daha iyi anlardı.Bu yazının linkini aşağıda vereceğiz bizden daha iyi bir cevap vermek isteyen birileri varsa buyrsunlar yazıyı okusunlar...Yorum yazsınlar ....Haksöz Dergisi İnternt Sitesi Editörü müsade ederse belki yayınlarlar!

 

 

http://haksozhaber.net/news_detail.php?id=9209

 

kaynak: www.anadoluhaber.blogcu.com

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...