Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
kurşunkalem

Laik Ve Atatürk Hayranı Iş Kadınından Fethullah Gülen Analizi:

Recommended Posts

Okudukça ideallerine hayran kaldım

Kendini "Laik, Atatürk'e tapan demokratik bir insan olarak" tanımlayan işkadını Nilgün Yerli İzmir Ticaret Odası'nın dergisinde yayınlanan makalesinde yıllar sonra Fethullah Gülen'i merak edip araştırdığını ve onun ideallerine hayran kaldığını söylüyor.

 

Ne mutlu Türkiye'nin kıymetini bilene:

 

Bir gün süpermarkette makarna bölümündeyken; 65 yaşlarında bir bey ve bayan yanımda duruyorlar, bayan eşine: "Sen makarna al ben de un bölümündeyim" diyor.

 

Bay soruyor: "Bir sürü marka makarna var hangisini alayım hanım?", bayan sesleniyor: "Ülker olmasın da ne olursa olsun".

 

Dayanamayıp soruyorum: "Affedersiniz, kulak misafiri oldum ve çok merak ettim, neden Ülker olmasın?"

 

"Aha çattık Ülker yönetiminden birine", diyor bay.

 

Bayan ise gayet sakin bir sesle: "Ülker dincilerinde ondan, onlara destek vermemeliyiz..."

 

Halkın aklı sıra dincileri güçlendirmeme felsefesi.

 

Halbuki unutulan birşey var, Ülker dinci ya da dinsiz olarak görülmüyor yurtdışında, Ülker şu anda çikolata dünyasında büyük isim yapan GODIVA'yı satın almış çok büyük kuvvetli bir Multinational, Avrupa ve Amerika Ülker'i saygı ile anmakta, ve Ülker'i anarken de dincilerin diye anmıyorlar ama Türklerin diye anıyorlar.

 

Ülker gibi daha o kadar çok marka var ki...

 

Otuz sene Hollanda'da yaşayıp Türkiye'ye döndüğümde, bir arkadaşımın oğlu bir kızla çıktığını ama ondan ayrıldığını söyledi.

 

Neden diye sorduğumda, 'kız Fettullahçı çıktı', dedi.

 

Nasıl yani ? Diye sorduğumda, 'Kız öğretmen oldu ve Amerika'ya Fetullah'ın okuluna ders vermeye gitti', dedi.

 

"Ne güzel bir şey, bir Türk Amerika'da Türk okulumu açtı", dedim sersemce.

 

Hiç de güzel değil, okulunda dinci asker yetiştiriyor.

 

Kimdi Fettullah, Fettullahçılık ne demekti?

 

Bir örgüt, bir terörist, kötü biri miydi?

 

Arkadaşımın anlatış şeklinden iyi bir adam değildi galiba.

 

Şimdi üç seneden beri Türkiye'de yaşıyorum.

 

Fethullah Gülen'i çok merak ettiğimden onun biografisini aldım ve okumaya başladım.

 

Çünkü bence asıl cehalet, başını bağlamak değil, asıl cehalet bir şeyi bilmeksizin çoğunluğun fikrine katılmak, koyun gibi sürü psikolojisinin kurbanı olmak, ve korku nehirine düşmek.

 

Bazı radikal dincilerin Kuran'ı hiç okumamış olmasına rağmen, ne yazdığını bilmemelerine rağmen taptıkları gibi.

 

Kitap sihirli bir kitap, okudukca Fettullah Gülen'e hayran kaldım.

 

İdeallerini, hayallerini gerçekleştirmesine.

 

Liberal arkadaşlarım inanamıyorlar, benim bu sözlerime.

 

Ben laik, Atatürk'e tapan demokratik bir insan olarak nasıl Fettullah Hoca'ya saygı ve sevgi duyabilirim?

 

Çünkü asıl Atatürkçülük, bence, objektif olabilmek.

 

Karamsarlığa kapılmamak, korkularını yenmek.

 

Ön yargılamamak.

 

Ve de ve de en önemlisi Türkiye'yi hiçbir zaman ikiye bolmemek.

 

Onun zamanında yobaz dediğimiz dindarlar daha fazlaydı, ama o hepimizi bir bayrak altında topladı ve ayırmadı.

 

Fettulah Gülen'in ideali İslam Türkiye değil, İslamik bir Dünya olabilir, açtığı okullarda İslam teşviki olabilir, Türkçe teşviki de var.

 

Olimpiyat yarışlarına seyirci oldum bir gün. İnanamadım, stadyumda on binlerce kişi vardı.

 

Dünyanın her bir yerinden çocuklar mükemmel Türkçe ile şarkı söylüyorlardı. Biz Türkler çok pratik bir halkız, kendimiz fazla yabancı dil öğrenemediğimiz için, dünyaya Türkce öğretiyoruz.

 

İlk etapta ürktüm, Fethullah Hoca dünyanın her yerinde okul açmış, Türkçe ve İslam dini aşılanıyor yeni nesile.

 

Ama kendimi sorguladığımda, 10 tane sefaletten sokaklarda dilenen ve hırsızlık yapan genç mi seçimim olur, yoksa 10 tane okumuş, mesleğini eline almış, Türkçeye güzel hakim olan ve İslam dinine tapan bir genç mi görmek isterim.

 

Elbetteki ikinci olanak tercihimdir. Ve sanırım, anladığım kadarı ile Fethullah Hoca bununla mesgul.

 

Bunun arkasında liberal kesim de elbette ki yatan korku, Humeyni gibi Türkiye'ye dönüp, Türkiye'yi İran'a çevirirlerse düşüncesi var....

 

Bu korkuyu yaşatmayalım, böyle birşey yok olamaz, olmayacak.

 

Çünkü Türkiye'yi ve Allahını seven hiç kimse, bir ülkenin 50 sene geriye gitmesini istemez.

 

Şu anda Türkiye; politikayi ve dini kenara bıraktığımızda, ekonomi olarak çok ileriye gitmekte, dünyanın huzurunda çok önemli bir durumda, Asya ve avrupa'nın köprüsü olarak çok çok değerli.

 

Korkmayalım, ürkmeyelim.

 

Başörtüye karşı çıkıldıkça, daha fazla insanlar örtünecektir, buda insanın iç güdüsüdür, dinini korumak, göstermek, sahip çıkmak gibi.

 

Geçen hafta Hollanda'daydım, Schiphol Havaalanında bir süper marketteydim ve kulağıma gelen Türkce ilgimi çekiyor,

 

"Derya çabuk gel buraya birşey göstermeliyim, bak Ülker biskuvileri, aferin, çok gurur duydum" diyor bir bayan kızına.

 

Kendimiz bile, kendimizin değerini kabuğumuzdan çıkınca anlıyoruz...

 

Biz gerçekten çok garip bir milletiz, ancak diğer ülkeler bize değer verince değerimizi anlıyor ya da tartıyoruz...

 

'Ne mutlu Türküm diyene', yeterli değil artık.

 

Ne mutlu, insanlığın Türklükten önemli olduğunu, ve insanlık namına birbirimize el uzatmamız ve destek olmamız gerektiğini, saymamız gerektiğini, ve yaşadığımız ülkeyi din, ırk, renk ayırımı yapmadan, radikal, liberal damgası vurmadan, sevmeyi bilene...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Elinize sağlık efendim.

Hadi ben bu zavallılara hak veriyorum da, içimizdeki fitneye ne demeli?

Umarım, bu çiçeği burnunda konuya kilit vurumlasına sebep olacak paylaşımlarda bulunulmaz..

 

vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites

bundan 15 - 20 sene sonra dünyanın iki uluslararası dili olacak avrupa ve amerikada ingilizce asya ve afrikadaysa türkçe Fetullah hoca efendinin en büyük hayali gerçekleşmiş olacak inş.

 

Bir de yazıda diğer ülkeler bize değer verdiği yazılmış, Üstadın dediği gibi bu bizi bitirmeye yönelik bir mekanizmaydı ve maalesef hala daha devam ediyor.

Aslında sevmiyorlar ve değer de verdikleri yok ama öyle gösteriyorlar biz de diyoruz ki; bak şu ülke bizim için ne güzel dedi diye kendimizi avutuyoruz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

evvela bütün gönüldaşlara selam ederim.

 

arkadaşlar metni biraz dikkatlice okuyunca bu kadın bana hiç samimi gelmedi. bir yandan atatürk'e taptığını söylüyor öte taraftan allahını seven bir insan böyle yapar mı diyor. evet atatürke tapmak allahı sevip sevmemek için bir ölçü değildir, fakat allahı sevmek atatürke tapıyorum dememek için mükemmel bir kısıttır. bir kere burdan kaybetti benim gözümde.

 

gel gelelim bir diğer meseleye, hocaefendi'nin cemaati belki de hergün yüzlerce insanın türk'ü, türkiyeyi, -kısmen de olsa islamı tanımalarına vesile oluyor. bugün kadının biri kalkmış bu cemaat hakkında iki kelam etmiş, yarısını da berbat etmiş, kalkıpta aa bak ne hoş birini daha kazandık diye içten içe sevinmenin anlamı yok. bunlar bu cemaat için olağan.

 

şimdi bu vesileyle sözü, asıl getirmek istediğim yere getiriyorum. lütfen kimse ( özellikle yönetici arkadaşlar) kızmasın, bağırmasın, yanlış anlamasın. fakat ne zamandır bu cemaatle ilgili biriktirmiş olduğum sualleri burda sıralamak istiyorum. allah aşkına aklı selim birisi çıksın da şu suallere doğru dürüst bir cevap versin.

 

1. hoca efendi bir sohbetin de diyor ki: ...bana göre sigara haramdır. şimdi size soruyorum, bir insanın böyle bir mesele hakkında fetva verebilmesi için icazet sahibi olması gerekmez mi? peki hoca efendinin hocası kim? kimden icazetli? ya da bir başka hoca çıksa deseki arkadaş haram değildir, şimdi bizim kime uymamız lazım azizim?

 

2. hoca efendi yine bir sohbetinde diyor ki: ...başörtüsü teferruattır. ben şimdi art niyetli biri olsam ve sırf bu cümleye bakarak desem ki hoca efendi haşa dinden çıktı kafir oldu, kimse de bişe diyemez yani derde boşuna konuşur, çünkü kuran da konu hakkında ayet var. ama ben öyle yapmadım tuttum cemaate mensup bir arkadaşa bunu sordum, cevap (google da aynısı yazıyor, bu kadar da olmaz yani) : hocaefendi öncelik bakımından bunu söylemiş. ee kardeşim o zaman açıkla bakalım başörtüsünden önce gelen şey nedir? eğer dersen ki imandır, o zaman da ben kızarım, imansız bir adama başörtüsünün teferruat olup olmadığını mı anlatıyorsun? yok namaz diyeceksen o da örtüsüz olmuyor ki!

 

3.hoca efendi yine! bir sohbetinde diyor ki: ...papa hazretlerini vatikan da ziyaret edeceğiz. evet biliyorum bu diğer meselelerin yanında devede kulak kalır ama ben size soruyorum bu söz ne kadar doğrudur, ya da etiktir? artık ne kabul ederseniz. yani hoca efendi deseydiki papa 3.juan bilmem neyi ziyaret edecez, ne olurdu ki? bakın burda bir de hadis var: ...Kâfire saygı göstermek için selam verilmez. Hadis-i şerifte, (Münafık [ve her çeşit kâfir] ile konuşurken, efendim, demeyiniz) buyuruldu. Zalime, kâfire hürmet etmek, saygı ile selam vermek, üstadım demek, küfür olur. (Berika). haa durun daha soğumadı motorum, bir mesele daha var, hoca efendinin en yakınında ki adam papanın eline öyle bir kapanıyor ki... şimdi sen de mi brütüs demenin vakti geldi de geçiyor, imam el öperse cemaat...

 

4.bu mesele direkt olarak kendi müşahadelerim sonunda ortaya çıkmıştır. buna gösterebileceğim herhangi bir kaynak yok, kaynak bu meseleye nesnel bakanların vicdanlarıdır. (bu aynı zaman da demek oluyor ki, diğer saydığım bütün maddelerin/olayların kaynağı var! sallam seyit yazmıyoruym yani). dikkat ettiyseniz samanyolu tv de genellikle mana alemine vurgu yapılır. bugüne kadar yapılan -benim hatırladığım 5-7 program hep bu minval üzereydi. mesela 5.boyut, mesela sır kapısı, yeşeren düşler, hayat dersi ve daha niceleri. ve yine dikkat ettiyseniz bu dizi/filmlerin büyük bir kısmında başı açık ve genelde hep iylik meleği rolünü oynayan bir bayan vardır. şimdi size tekrar soruyorum, sizce bu bayan profili ve paralel olaylar/profiller toplumumuza isteyerek yahut istem dışı şu felsefeyi üflüyor olabilir mi? - bakın burda başı açık bir bayan var ama ne kadar da iyi, demek ki başı açıklar da iyi olabiliyormuş! yada kot pantolonlu da iyi olunabiliyormuş.( bu arada kimse burdan vurmaya kalkmasın, zira açıklar pistir kakadır filan demiyorum) yani zamanla(mesela on yıl, yirmi yıl vs) bu tip kadın bizim kardeşlerimiz, kızlarımız, eşlerimiz tarafından normalmiş gibi algılanıyor olabilir mi? ve sizce bu durumun islamiyete, türk toplumuna yani bu ülkenin geleceğine ve bu milletin dinine menfi bir etkisi söz konusu olurmu?

 

5. müsadenizle son olarak yine kendi öz tespitlerime dayanarak vardığım başka bir soru yada sonucu yazarak bu gecelik bitirmek istiyorum.

bildiğiniz üzere traji cemaat tarafından durmadan artırılan zaman gazetesi var. ben iki yıl kadar zaman okudum ve halen ara ara okumaktayım, özellikle takip etmeye çalıştığım bir kaç yazar mevcut. takip ettiğim 2 yıl boyunca kendi gözlerimle göremediğim! ve etrafımda kı radikal islamcılar başta olmak üzere bir çok bağımsız kişeden duyguğum üzere zaman gazetesi özellikle manşetlerinde hep ucu açık, her yöne çekilebilecek cümleler kullanıyor. en hassas meselelerde dahi (islami bakımdan hassas) şöyle adam akıllı bir manşet çakamıyor. herşeyi alttan ala ala bi hal oldular. yeter demeye güçleri yetmiyor galiba. ee madem sesiniz çıkmayacaktı, traj da zirve yapmak için neden bunca yıl geceli gündüzlü gazete yatırımları yaptınız?

hem gazetenin okur kitlesi de birçoklarımızca malum, mesela üniversiteler kapandı traj bir ay içerisinde 200 bin düştü! arkadaşlar lütfen dikkat bu sayı çok ciddi bir sayı.neyse bu meseleyi geçelim.

şuna cevap veriln lütfen, zaman hep bu çizgisinde devam edecek mi yoksa bu da bir ilm-i siyaset projesimi?

 

sonuç kısmında öncelikle vaktini ayırıpta okuyan arkadaşlardan helallik istiyorum. maksadım ayırmak/ bölmek/ fitne çıkarmak değil. aklımda ki soruların sadece! bir ksımını elimden geldiğince nakletmeye çalıştım. mesela dinler arası diyalog meselesi, sırat köprüsü, müslüman kız- yahudi erkek evililiğini de hiç yazmıyorum bile.

 

bu meselelere aklı selim bir şekilde cevap verebilecek olan arkadaşlar buyrun sizleri bekliyoruz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

S.a yanlış anlaşılmamak, bu cevabın kesinlikle benlik şuuru ile yazılmadığını belirtmek ister ve ki fikir açısından okumuş olduklarıma, yazdıklarınıza madem cevap istediniz, buyrun .okuyunuz.

Sayın razali,yayınlanmış olan güncel konuda ki bayanın samimiyetsizliğine inanmamış olabilirsiniz,doğaldır.Herkesin bir anlama kaabiliyeti vardır bu bir.

 

''hocaefendi'nin cemaati belki de hergün yüzlerce insanın türk'ü, türkiyeyi, -kısmen de olsa islamı tanımalarına vesile oluyor. bugün kadının biri kalkmış bu cemaat hakkında iki kelam etmiş, yarısını da berbat etmiş, kalkıpta aa bak ne hoş birini daha kazandık diye içten içe sevinmenin anlamı yok''diye yazmışsınız.

 

Efendim, zamanın bu kadar insanlıkdan, müslümanlıkdan aciz kalındığı şu naçar dönemde, kalkmış gepgenç insanlar bir ömür adamış ve islamiyeti bırak ''Allah razı olsun'' sözünü dahi duymayan ,sözde müslüman,baskı altında ,sömürge altında yaşayan islamdan bir haber olan insanlara islamın özelliklerini götürmüşler,canhıraş çalışmış bir sahabe gibi evlerini terk-i diyar etmiş ve kendi kesiminden olmayan atatürke tapan bir kadından takdir almış.bu sizin açınızdan kayda değer olmayabilir sayın razali ama gerçeklerde inkar edilemezken, biz kendi vatanımızda bir ramazan orucunu dahi tutmakdan aciz insanlara, kulluk şuurunu açıklayamamışken ,onlara, o dupduru insanlara atatürke tapanı bırakın, tüm dünya kelam ediyor ,bir siz bir ben etmemişim çok da kimsenin takıldığı bir konu değildir, yazıyı yazan bayana takdirname de verilmiş hiç değildir.berbat ettiği dediğiniz diksiyonuda kimsenin umrunda değildir.

 

sorduğunuz bir iki kelamada nacizene şu cevaplar vardır, tabi size kafi gelecekse.

 

Bana göre sigara haramdır diyen Fethullah GÜlen açıklama olarak şunları söylemiştir.

 

Tedricî intihar olduğu için sigara haramdır demiştir.

Sigaranın sebep olduğu çok çeşitli rahatsızlıklar vardır,bunu görmemek için apayrı bir ülkede ve dünyadan bir haber yaşamış olmak gerekir. Bu rahatsızlıkların yanısıra sebep olduğu ailevî, iktisadî ve içtimaî problemler vardır.tahminim bu günün sigara fiyatları 3, 4 liradan başlar,aylık yıllık hesabınıda siz tahmin edecek kadar anlayışdasınızdır. Sigaraya verilen para tamamen israf olduğu için haramdır hem de çoluk çocuğun rızkından kesilerek verildiğinden, doğrudan kul hakkı ihlali söz konusudur. Sigara içilen kapalı mekânlarda, kahvelerde pasif içiciler dumanaltı olmaktadır, bundan çok olumsuz etkilenldiği artık şimdiki yasaklarlada kesinleşmişdir.. Bu, hem içenler hem de pasif içiciler için tedricî bir intihardır. Sigarayı içen, zehirlediği insanın da hakkına girmektedir. Sayısını tahmin edemediğimiz binlerce gencecik insan bir hiç uğruna telef olup gitmektedr,ülkemizde artık sadece yaşlılar değil gençlerde de kanser hastalığı fazlalaşmıştır. Bu gerekçeler göz önüne alındığında sigara haramdır diyen Fethullah Gülen bunları açıklar ve direk sigara haramdır zaten diyemez. Selef ulemasının bu mevzuda net bir fetva vermemiş olması ihtimal o dönemde sigaranın zararlarının bu derece bilinmeyişindendir.zamanımızda bile ilim daha kendini yeni yeni bulmuşken o dönemde zaten detaylı hastalık teşhisleri konmamaktadır. Eğer onlar da sigaranın zararlarının bu derece olduğunu bilselerdi fetvaları daha farklı olurdu diye buna ilk cevabı vermiş olalım,dilerim bu da kafi gelir.

 

ayrıca bu konuda sadece Fathullah Gülen bu fikri savunmamış

 

 

Prf. Hayrettin Karaman da aynen şunları yazmıştır.Direk Fethullah Gülen hedefi yersizdir.

 

- Sigara, 3 sebepten dolayı dinen haramdır

Üç sebepten dolayı sigara tiryakiliği ve sigara dinen haramdır. Birinci olarak sağlığa zararlıdır. İkincisi çevreye ve insanlara zarar vermektedir. Şeran boşa para vermek israftır. Sigaraya verilen ise boşa verilmenin yanında sağlığa zarar veren bir şeye verilmesinden dolayı israftır. Bunlar tek başlarına bile haramken üçü bir arada olduğunda sigaraya ve tiryakiliğine haram hükmü verilir. Geçmişte İslam alimlerinin bir kısmı sigaraya mekruh veya mubah hükmünü vermeleri tamamen bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Tıbbi tahliller ortada yokken zararının bu kadar tehlikeli olduğu bilinmezken mubah veya mekruh hükmü verilmiştir.

 

Abdulaziz Ad-Derbağ, sigara hakkında yorum yapmıştır.Onada bakar iseniz, rahatlatıcı cevaplar almış olursunuz..

 

Başörtüsü teferruattır:

 

Fethullah Gülen "teferruattır" sözünü, öncelik meselesini vurgulamak için sarf etmiştir. Başörtü sorununu öne çıkarıp, bunun kavgasını vermenin bir üslup hatası olduğunu söylemekle beraber.

Başörtüsü hususunda ne demişti:

"Örtü mevzuunda bir şey demeğe hakkımız yok. Konuyla ilgili Kur'an-ı Kerim'de açık sarih nasslar var. Bu itibarla mevzu, yorumların dışında kalır. Çünkü bu bir Allah emridir."

 

Şimdi bu cümle okununca, "başörtüsü teferruattır" anlamı çıkıyor mu? Tabiî ki çıkmıyor. Çünkü teferruat, "olsa da olur, olmasa da" manâsına gelir. Fethullah Gülen "teferruattır" sözünü, öncelik meselesini vurgulamak için sarf ediyor. Başörtü sorununu öne çıkarıp, bunun kavgasını vermenin bir üslup hatası olduğunu söylüyor. Başörtüsünün iman ölçüsünde önem taşımadığını anlatmak istiyor. bunlar biraz araştırılmış konu olarak anlaşılsa idi ne iyi olurdu.

 

 

İmansız bir kafire şehadet getirtmeden kapanman gerek demek onun apışıp kalması demekdir ve de saçmadır.

 

 

Gelelim Fethullah Gülen'in papa hazretleri hitabına..

 

Osmanlı Padişahlarının papalara yazdıkları nağmelerde,Haşmetlü, asaletlü, meveddetlü, dost-ı velakarımız hazretleri` diye hitap ettiğini bilmem ki hiç duymuş muydunuz?...Tarihçi Tacettin Kayaoğlu'nun,Beyaz diplomasi adlı kitabı ,Osmanlı Vatikan konusunu ele alır ve okunmasını tavsiye ederim.Belkide buradan bulamayacağınız cevapları oradan okur ve tatmin olursunuz devam edersek hazretleri kelimesinden.

 

Bu hitabetleri kullanmak o kişi veya kişilerin dindarlığından şüphe etmemizi gerektirecek bir unsur değildir.Sonuçta insanlar, aralarında birbirlerine, bay, bayan, sayın ,saygıdeğer vs. gibi kelimeleri hep kullanmıştır, burada rahatsızlık duyulan papa olduğu için, hitaba ters bakılmasıdır.Kalkıp ''bu adam papa bu adama aykırı kelime kullanalım'' diyerek yola düşülme ihtimali olsa, papayı bırakınız tüm insanlara bir hitabet kılavuzu biçilmesi gerekirdi..Yine burada şahsi fikir önde sanıyorum, netice anlaşılmadan bir sonuça varmak hep bizlerin, ya da benim hatalarımdandır belki......

 

Naçizane ben bir kaç kelam eyledim sayın razali,umuyorum ki tatmin olursunuz ya da daha detaylı açıklamaları burada soru sorarak değil biraz araştırma neticesinde bulabilirsiniz.Buradan kesinlikle şahsi olarak bir kıyaslama ile yazmış bir kelâmım yoktur,umuyorum ki ters anlaşılmamışızdır...Sürçü lisan etti isek affola...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zannediyorum F. Gülen'in ifadesi ''furuattandır'' idi; değilse bile daha sonra Zaman gazetesinde yapılan dizi mülakatta bu ifadeyi kullandı.

 

Şu ufak biçim değişikliği çok şey ifade ediyor, çünkü biz Türkçe'de teferruatı çoğu kez 'olsa da olur olmasa da' manasına kullanıyoruz. Meselenin fıkıhtaki yeri bakımından, hatta akaide kıyasla -ki zaten asıl kastedilen buydu- cüzi bir mesele olduğunu ifade etmekle, başörtünün önemsiz olduğunu iddia etmek arasında uçurum var.

 

İfadenin nazari kullanımında bir hata olmadığını kaydettikten sonra uygulamaya baktığımızda ise başka bir durumla karşı karşıya geliyoruz. Fethullah Gülen'e yakın olan binlerce abla zorunla kaldığı yerde başını açtı. Kimsenin tercihine bir diyeceğimiz yok, adap çerçevesinde giyinen ama başı açık olan hanım ablalar şımarık artist islamcı kızlardan bin kat daha yeğdir. Lakin... Efendim İslam'ın ilk emri 'Oku'dur (sanarsınki 'ikra, illa üniversitede' diye kayıt var) vay efendim biz gelecek nesiller adına kendimizi feda ediyoruz, milletin selameti adına yanmaya razıyız tarzı mugalatalarla hükmün aksine bir tavırla dinin emriymiş din hizmetiymiş gibi davranılması ayrı bir husus. İnsanın içine ne olursa olsun nahoş bir tat bırakıyor. Kendi iradesiyle böyle davranmak başka, hükme rağmen cevaz ve hatta talimat vermek başka. F.Gülen bazı noktalarda kritik kararlar aldık bilmiyorum doğru mu yaptık diye endişe içinde ağlarken -yine zannediyorum- bu konuyu kastediyordu.

 

 

Sigara meselesinde ise tiryakiler hariç bedahet hissi şahittir efendim, o hiç zorlanmadan hükmünü verir :) Hadi hiç tartışmayalım, haram değil diyelim, tahrimen mekruhun hergün defalarca tekrarlanması hangi kapıya varır a dostlar...

Share this post


Link to post
Share on other sites

şimdi efendim açıklamarınız için çok müteşekkirim. lakin ben bu söylediklerinizi -çok ciddiyim onlarca kez farklı ağızlardan ve kaynaklardan duydum, okudum vs.

 

aslında yazacak o kadar çok şey var ki, ben hepsini yazmaya kalksam hem boşa yazmış olurum hemde vakit israfı olur. o nedenle size vicdan pencerenizden bakacağınıza inandığım bir kaç bişe soru soruyorum, lütfen nesnel olun, bir an için çıkın şu cemaat bahçesinden ve öyle cevaplayın inşallah.

 

sizce hoca efendinin bu dünyada ki hedefi nedir? bütün dünya da türk okulları açmak ve gencecik nesillere türkçeyi öğretmek mi? acaba islamiyet adına yapılacak en güzel hamle bu mudur? tüm dünya türkçeyi öğrenince selaha mı ereceğiz? ya da sizce orta düzeyde cemate mensup biri ne için bütün bu hizmetlere katılmaktadır, yani bu davanın neresindeyse artık, bunu niye yapmaktadır? amaç nedir? islamiyeti en ince noktasına kadar bu insanlara belletmek mi, yoksa bu iş gönül meselesidir, hocam yapıyorsa bende yaparım durumu mudur?

 

sonra konuyla alakalı bir başka soru. acaba bugun evlerde imamlık yapan arkadaşların yüzde kaçı 32 farzı biliyor? kaçtanesi fıkıh bilgilerini (en azından çok hayati olanları) az çok duymuş ya da biliyor? kaç kişi kuranı namaz kıldıracak kadar biliyor?

hadi diyelim ki sizde kabul ettiniz ki birçok imam ve cemaati bunlardan bihaber yada bilmiyor. ee peki kaç tanesi bunları öğrenme gayretinde? onu da geçtim evlerde böyle bir uygulama mevcut mu? insanlar teşvik ediliyor mu?

hadi bir soru daha, kaç kişi risaleleri hakkıyla okuyor, hoca efendinin kitaplarını zorlama olmadan okuyor. durun durun daha bitmedi, kaç kişi ilk sene cemaat evine yada yurduna çıktıktan sonra, diğer dönemlerde hemen evden ayrılıyor ve arkadan ana avrat küfrediyor?

sorsanız kaç kişi ağırılıkla risalerlerden okumuş oldukları iman bilgilerini- bırakın yaşamayı şöyle takılmadan düzgünce anlatabilir, misallerle olaylara şekil verebilir?

 

hadi birde son olarak gazete ve tv ye dönelim de bitirelim. bu gazetenin hali ne olacak sayın kurşunkalem? acaba bu hep böyle mi devam edecek, niye hiç bir meselenin üstüne tam anlamıyla gidilemiyor. mesela daha bugun gazetenin spor sayfasında okudugum bir haberi aktarayımda siz de görün. olay şu: A milliler bosnayla berabere kaldı ya, bir çok yazar çizer bunun sorumlusu olarak fatih terimi gösterdi. nerdeyse bütüm gazateler topun ucuna fatih terimi getirdi. peki zamanın bu konuyla alakalı başlığı neydi? durun bunu da ben cevaplayayım. terim hakeme uymasaydı afrika hayal olmazdı. bunu söyleyenler ise üç beş tane yazar, yani böyle bir meselede bile diyemiyorlar ki arkadaş fatih terim .ıçtı batırdı, bizde gidemedik. böyle basit bir olayda bile insanları karşılarına almaktan daha doğrusu fikirlerini açıkca bildirmekten acizler. bu kadar da lightlik olmaz yahu! yani bu gazetemi biz müslümanların sesi olacak, bu gazetemi herkese hakkıyla yer de verecek cevap ta verecek. herşeyin ucu yuvarlak, aman kimse incinmesin!

 

birçokları tasvip etmiyor ama buyrun vakit gazetesinin son 1 haftada ki manşetlerine bakın. bakın bakalım lightlıktan eser var mı? ve dikkat edin iyice bakın ki kime vuruyor? tam da hedeften vuruyor bence, aydın doğan ve onun silahşörlerine. size soruyorum bunu yapmak aptallıkmıdır? öyleyse yapmamak nedir, yoksa diyalog kültürüne sahip olmak bunu yapmaya mani midir?

 

sayın kurşunkalem, aslında çok yazmak istemiyordum, hem cümlelerim çok düzgün değil hem de bu meselelerin -en azından şimdilik bizim elimizde çözüme kavuşacağını sanmıyorum. fakat gördüğünüz gibi yazı aldı başını gitti.

 

fakat artık bitiriyorum, lütfen bu kaleme biraz daha sabır gösterin :)

 

şunu siz ister kabul edin ister etmeyin, bir insan herhangi bir cemaate yada topluluğa karışınca maalesef olaylara hep o zaviyeden bakıyor, bazı şeyler onun nesnel bakmasına engel oluyor. galiba bu, insanın doğasında var. tabii ki istisnalar da vardır, söylemeye gerek bile duymuyorum.

 

ikincisi beni araştırmamakla itham eder gibi olmuşsunuz, haklı olabilirsiniz :). ama... iyi yada kötü ben bu cemaatle 8 yıldır tanışıyorum. lisede onların okullarına gittim, lisenin son 2 senesinde dersanelerine de gittim. tabi bu arada evlerle de irtibat o biçim. derken geldik üniversiteye. ilk 2 yıl onlarda kaldım, sonra eve çıktım ama asla bağımı koparmadım, sohbetlerine bile gittim ara sıra. gelelim bugune, daha bir kaç gün önce lise mezunlarını iftar yemeğinde topladılar oradaydım. yani anlayacağınız, ben epeydir bu insanlarla hemhal oluyorum. okuduklarım da cabası.

 

haa son vallahi son :) , bir ara vaktiniz olursa, ya siz gidin yada birini gönderinde evlerde neler yaşanıyor iyice bir görün, ben acıdım, üzüldüm. inşallah siz gidene onlardan kurtulurlar.

 

bu cemaat hakkında şu anki fikrim özet olarak şudur ( bunu keşke başta yazsaydın da bu kadar uzatmasaydın diyenler olabilir :(, onlarda haklarını helal etsinler) :

 

bazı konularda hoca efendi de dahil cemaat bana samimi gelmiyor, herşeyi alttan almaları, en çapsız kişilere bile müsama göstermeleri, hizmet eri yetiştirken ara ara islam eri (mücahid) yetiştirmeyi unutmaları, kısacası light olmalarını bir müslüman olarak hazmedemiyorum. keşke daha da dirayetli olsalar, başbakanın deyimiyle diklenmeden dik dursalar...

 

inşallah ben bu tespitlerim de yanılıyorumdur, inşallah tüm islam alemini refaha kavuşturacak en azında bu siyonist ve işgalci devletirin elinden kurtaracak bir nesil yetişiyordur da, ben bunları 8 yıldır görememişimdir. inşallah...

 

hadi hayırlısı.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...