Büyük Sual

BÜYÜK SUAL

Gazetemin, dünkü Çerçeve yazısını üzerine alarak, aynı kalıp ve kadro içinde naçiz şahsıma gösterdiği alâkanın şiddetle mahcubuyum. Üstelik şimdi, bir gazeteyle muharriri arasındaki cilveye okuyucuların- nezdinde de alâka aramıya kadar gittiğim için mahcupluğum birkaç misli artıyor. Fakat ne yapabilirdim ki dün gazetem bugün için aynı sütunda, baba Necip Fazıl Kısakürek’in ilk çerçevesini vereceğini bildiriyordu. Demek ki ben, gazetemin belirttiği sıfatla bugün ilk yazımı yazacak, hattâ ilk defa yazıya başlayacak yeni bir vaziyete geçiriliyordum. Bu vaziyette, malûm ve alışılmış mevzulardan biri üzerinde kalem yürütüşüm ve içinde bulunduğum yeni ruh haletinden hiç bir çizgi belirtmeyişim daha mı az soğuk kaçardı?

Evet Allah’a hamdolsun, iki gündenberi babayım. Mesele üzerinde okuyucularımı rahatsız etmiye ve onu fert kadrosundan cemiyet plânına devretmiye lâyık tek taraf, hâdisenin, her Türk evindeki benzeriyle beraber temsil ettiği büyük içtimaî sualdir:

— Bu çocuk, ne gibi içtimaî şartlar altında ve ne olmaya namzet?.

Meçhul bir ömrün henüz 40 saatlik eşiğinde bulunan oğlum Mehmet Kısakürek’in pembe ve yumuk çehresine baktığım zaman bir vakitler bir Fransız mecmuasının kapağında gördüğüm bir Fransız bebeğinin resmini hatırladım. Bu resmin altında kocaman harflerle şöyle bir yazı vardı:

— Fransızlar! Bu çocuğun istikbali hakkındaki plânınız nedir???

Ve kendisinde aziz Türk kemiyetine bir vahit daha ilâve etmek şerefini bulduğum çocuğumun pembe ve yumuk çehresi arkasında, bir asırdır bir ölüm dirim dönemeci etrafında kıvrım kıvrım halkalanan ve hâlâ tam bir düzlüğe çıkamıyan Türk cemiyetinin maziye ve istikbale doğru bütün meselelerinin (peyzaj)ını seyrettim. Onun içindir ki, 40 saatlik Mehmet Kısakürek’i kundağından kavrayıp büyük cemiyet meydanındaki kalabalığa uzatarak, ellerinde ve evlerinde böyle birer kundak bulunan ve bulunmayan herkese karşı haykırmak ihtiyacındayım:

— Türkler! Bu çocuğun istikbali hakkındaki plânınız nedir??? Bu çocuğun ruhunu, imanını, ahlâkını ve bütün ölçülerini kefaleti altında bulunduracak cemiyet şartlarına doğru koşar adımlarla yola çıkacağımız gün hangisidir??? İçinde Allah’ın görünmez ışıkları parıldayan ana rahminden teslim aldığımız yavruları cemiyet rahmine intikal ettirirken, bu ikinci rahmin zahirde ana rahmi kadar karanlık görünmemesi için, beklediğimiz büyük iman, ahlâk, mefkure ve nizam ampulüne ne vakit cereyan vereceğiz???

İşte baba Kısaküreğin ilk Çerçevesi!..

18 Temmuz 1943

(Çerçeve 2, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s.5-6)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.