İseviliğin Tahrifi

İSEVİLİĞİN TAHRİFİ

Her resulün karşısında küfrün bir timsali vardır. Hazret-i İbrahim’in karşısında Nemrut, Hazret-i Musa’nın karşısında Firavun, Hazret-i İsa’nın karşısında da Roma… Her resulde olduğu gibi, eritici bir nefes sahibi O… Eritici ve silip süpürücü… Asliyle hak; Kur’ân’ın bize emrettiği şekilde resul; fakat hristiyanlık menbaından alacağımız bilginin hiçbir noktasına mutabık değil… O bir eritici nefes dedik, yanlışı ve kötüyü silen kezzap… Çünkü resul… Bâtılı yıkmaya ve hakkı dikmeye gelmiş resul… Dinini, aşağı yukarı nasıl neşrettiğini biliyorsunuz. Ne kadar ufak ve dar bir zümrenin kendisine iltihak ettiğini, orada Hazret-i Musa’ya ihanetle başlayan yahudi dehâsının nasıl Hazret-i İsa mevzuunda da pusu kurduğunu ve bir toplantıda “yarın horoz ötmeden içinizden biri beni ihbar edecek” dediğini… Ve onun da (Juda) adlı bir yahudi olduğunu biliyorsunuz. Oniki havariyi de… Hazret-i İsa’nın, sakın asılmış falan olduğunu zannetmeyin! O Hristiyanlığın telâkkisidir. Hazret-i İsa çarmıha gerilmemiştir. İlâhî iradeyle semaya ref edilmiştir. Çarmıha gerilen, ona benzettikleri bir yahudidir; belki de (Juda)… İslâmî ölçü, çarmıha gerilme hadisesini böylece tespit eder ve sonradan tahrif edilmiş olan İsevîliğin bu iddiasını kökünden kazır.

Hazret-i İsa’dan sonra dâva oniki havariye kalıyor. İşte bu havarilerin sadıklarında yükselen soluktur ki, koca Roma İmparatorluğunu yerle bir etmiştir.

Havarilerden doğru yolda gidenlerle tahrifçiler arasında tefrik yapamıyoruz. Elbette Kâinatın Fahrine kadar geçen müddet içinde ve Allah’ı tenzih kaydiyle hak olan bu dinin birçok velîleri olmak gerekir. Velîleri, şehitleri ve kahramanları… Fakat onları ayıklayabilmek mümkün değil… “Teslis” dalâletinin ortaya attığı ve Son Resulün bayrağını açtığı andan itibaren Hristiyanlık cephesinde ne bir velî, ne de, Allah Resulünü reddetmeleri bakımından bir mümin kabul edilemez!..

İsevîlik yerine Hristiyanlık kelimesiyle vasıflandırdığımız ve bu suretle dâvalarını gerçek İsevîlikten ayırdığımız yol, Katolik ismi verilen mezheple başlar. Bu yunanca bir kelime… “Katolikon” umumî din mânasına… Cihanşümul din… Teslis, yani üçleme; baba, oğul ve “Ruhulkudüs” olarak Allah’ı ve İlâhî vahdeti üçe bölen bu mezhep, kendisini umumî din kabul eder ve ortodoksluk ve protestanlık yollarına hakaret nazariyle bakar. Halbuki ondan sonraki mezheplerle beraber bizzat kendisi hiçbir bedahet duygusunun kabul edemeyeceği bir abesler manzumesidir.

Katolikliğin kalesi halinde kurulan Roma kilisesi, Allahı tenzihte en büyük abese düşer ve abesi tayinde akla en küçük hisseyi vermezken, İslâmın zuhurundan evvel küfür uçurumuna düşmüş ve zuhurdan sonra da gerçek vahdaniyet davetçisini inkâr ederek bu uçurumu büsbütün derinleştirmiştir.

İlâhî varlığı tenzihte sabit kaldıkça, topyekûn zaman ve mekânın Peygamberi zahir oluncaya kadar hak din olan İsevîliğe ilk tahrif tohumunu kim atmıştır?..

Şüphesiz ki, yahudi…

Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu’ndan

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.