Kadın Kılığı

KADIN KILIĞI

Kadın kılığı, bu emirden itibaren edep hadlerine girecektir.

Bu hadlere girmek, ölçümüzün kadın vücudunda görünmesine müsaade ettiği kısımları açık bırakıp, görünmesine müsaade etmediği kısımları örtülü bulundurmaktır.

Edep hadleri mahfuz bulundurulmak şartıyla kadın kılığında, ne kadar süs, zarafet, güzellik unsuru varsa tatbik olunabilir.

Yepyeni ve misilsiz şartların çerçeveleyeceği Büyük Doğu aleminde kadın, hadleri mahfuz tutarak,zevki ve bedii her bakımdan zenginleştirmek ve bütün cihana örnek diye takdim etmekle mükellef olduğu kılığını, bir taraftan mücerret kadın zarafet ve şahsiyetinin en ileri ifadesi, öbür taraftan da İslamî ve ahlaki edeplerin en mükemmel tecellisi halinde abideleştirecektir.

Büyük Doğu aleminin kadını, bu kılığa girdikten sonra, artık ona, ev, mektep, salon,daire, konser, konferans, merasim; zatiyle dini bir yasak belirtmeyen her yer açık ve serbesttir.

Dava, ne kadını bir konserve maddesi gibi simsiyah çarşaflar içinde lehimleyip içinde hava temasından uzak bulundurmak, ne de sokağa atılmış bir yemek gibi köpek nefslere peşkeş çekmektir.Dava, kadını birbirine zıt iki batıl telakki arasında, ancak Şeriatın kendisine tayin ettiği içtimai hüviyetiyle heykelleştirip cemiyet meydanına dikmektir. Yani dava, fazlası ve eksiği olmadan, bu mevzuda aynı ve asliyle Şeriati tatbik etmektir.

Kadın kılığı konusunda yobaz, şeriat emrini, kadını utanılacak ve korkulacak bir madde gibi büsbütün iptal etmek diye anladığı için bizzat şeriate karşı kabahatli; son üç çeyrek,yarım ve bilhassa çeyrek asırlık hal de, kadını bütün perde ve hicaplarından soyarak nazarî ve içtimai bir zina ve iştiha unsuru şeklinde meydana arzettiği için suçludur. Bu iki cürüm de, biri, ana ölçüsünün sağından, öbürü solundan kaymak suretiyle, biri bilmeden, öbürü bile bile hakikate karşı ihanettir.

Kadın kılığının tabi olacağı had, meselesiyle, bu had üzerinde bina edilecek güzellik davasını, en ileri din ve (estetik) adamlarından bir heyet edecektir.

İslamiyetin resmettiği kadını, bir fıçı içinde oturur ve ancak fıçının tıpasından ses verip ses alır (asosyal-la içtimai) bir ucube sananlar, Büyük Doğu aleminin İslamiyete bütün gerçekliğiyle uygun kadınını gördükleri zaman, iman ile güzelliği ve ahlak ile zarafeti bir araya getirmiş olmanın harikası, yani İslamiyetin olduğu gibi tecellisi karşısında, Firavun hayret ve dehşetiyle apışıp kalacaklardır.

(İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, 16. baskı / s.366-367-368)

Share

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.