Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Miralay

Haydar Baş Osmanlı'ya Küfür Ediyor!

Recommended Posts

http://www.youtube.com/watch?v=ASrZkqiDwc4

 

 

İlginçtir, dinleyiciler arasında başartülüler de olmasına rağmen, bu galiz küfürü alkışlıyorlar.

Dikkatimi çeken husus, adam ana avrat sövse demek ki, şakşakcıları bu adamı alkışlayacaklar!!

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Biz Haydar Baş'ı başlangıçta ehli sünnet bildik. Yalnız şia'ya yanaşması ve hatta doktrinlerinin propagandasını yapmaya başladığı yerde o mecradan kaymıştır. Şii medhiyeleri düzen bir kaç söylemine rastlamıştım,

 

Dünya hayatında güneh nedir bilmeyen tek müslüman insan Ali

Yok Allah kur'anda en az 300 ayette Hz. Ali'den bahsetmiş.

Hz.Ali'nin hakkı olan imameti Hz. Ebu Bekrin ve Hz. Ömer'in gaspettiği

 

Daha şiiliğine dair ne kadar deli saçması varsa bu adamın midesinde bulabilirsiniz. Ehli beytine tecavüzü meşru gören zatın zaten Osmanlı'ya güzellemeler dizmesi beklenemez.

 

İpi pazara çıkanlardan. Pek de kaale alınmamasını salık veririm. İlgili videolar internette mevcuttur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu küfür yobazı ergenekon çetesinin Müslümanları zayıflatma parçalama siyasi kanadıdır. it oğlu it bir gecede prof. olmuştur!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haydar Baş meselesi bu sitede gündeme gelince, ilk önce bir şey yazmak istemedim. Ama bazı şeyleri yazmadan da edemedim...

 

Haydar Baş bir tarikatın şeyhi olarak bilinir. Ancak daha sonra bir parti kurmuş, siyasete girmiştir. Siyasette de türlü yalanlarla iş görmüştür maalesef...

 

İlk önce Said Nursi'ye saldırmıştır, onu vatan hainliği ile suçlamaya kadar gitmiştir... Gülen ve Zaman grubu da bu saldırılardan fazlası ile nasibini almıştır.

 

Bakın, ben size başımdan geçen bir hadiseyi anlatayım...

 

Haydar Baş cemaatine mensup bir tanıdığım var, yaş olarak benden epey büyük birisi... Bir gün konu İskilipli Atıf Hocadan açıldı... Onun zamanında uğradığı zulümlerden bahsediyorduk... Malum kişi, İskilipli Atıf Hoca hakkında bir hadiseyi anlattı ve Atıf Hocanın nasıl bir dindar olduğunu bu hadise ile dile getirdi... Bu sohbetin ardından dağıldık ve bir gün sonra yine aynı kişi ve yine aynı yerde, buluştuk. O kişi tam karşımda oturuyor, ben de onun gazetesi Yeni Mesaj'ı okuyorum... Bir de ne görevim!!! Gazetenin bir yazarı Said Nursi ile birlikte İskilipli Atıf Hocayı vatan hainliği ile suçluyor!!! Ve Sübhanallah çektim ve bir daha okudum, bir daha, bir daha... Evet, Atıf Hocayı vatan hainliği ile suçluyor resmen... Neyse... O şaşkınlıkla hemen malum kişiye döndüm ve okuduğum yazıyı gösterdim, fikrini sordum. Adam yazarı haklı bulmasın mı!? İyice şaşırdım, zira şaşırmamak elde değil… Peki dedim, dün konuştuklarımız neydi? Daha dün İskilipli Atıf Hocanın Peygamberimizi(S.A.V) rüyasında gördüğü ve bu rüyanın ardından gelişen hadiseleri sen anlatmadın mı? Malum kişinin bana verdiği cevap, bakın nasıl: Adam doğru yazıyor, demek ki hainmiş!!! Bu arada Yeni Mesaj Gazetesi Haydar Baş’ındır…

 

Haydar Baş, HZ: Ali efendimiz hakkında bir kitap yazdı. Malum şahıstan aldım ve okudum. Neler var, neler… Mesela Hz. Ömer, hilafetin risaletten daha önemli olduğunu söylemiş. Yani halifelik Peygamberlikten daha önemli, anlamını çıkarıyorum buradan… Yine Hz. Ömer, Hz. Ali’nin evini yakmak istemiş ve üstelik içindekilerle birlikte evi yakmak istemiş. Hz. Ömer bir gün Hz. Ali’nin kapısına bir vurmuş, kapı o darbe ile Hz. Fadime anamıza çarpmış ve Hz. Fadima anamız çocuğunu bile düşürmüş… Ve daha neler var, neler… Hepsini buraya almaya gerek yok… Bunları o kitaptan okudum, bir yerlerden alıntı değil yani…

 

Said Nursi’yi vatan hainliği ile suçlayan Haydar Baş, Suriye canisi Esat’ı günümüzün Hz. Hüseyin’i olarak görüyor… Bunu kendi gazetelerinde hem yazarları hem de Haydar Baş’ın kendisi net bir şekilde yazdılar… Ne acayip, hem Şerif hem de Seyid olan Said Nursi vatan haini oluyor ama aynı zamanda Nusayri olan bir katil, Hz Hüseyin’in günümüz temsilcisi oluyor… Hayret!!! Bunu o malum kişiye sordum, verdiği cevap suçlarını itiraf eder cinstendi. Şöyle cevap verdi: Burada Hz. Hüseyin’in soyundan geldiği söylenmiyor, Esat’ın uğradığı haksızlığın, Hz. Hüseyin’in uğradığı haksızlığa benzediği için günümüz Hz. Hüseyin modeli deniyor Esat’a… Hatta bu Suriye meselesinde Rusya’nın bizden daha iyi hareket ettiğini bile yazacak kadar işi ileriye götürdüler…

 

Ben size Mesaj Haber internet sitesinden birkaç alıntı yapayım… Alıntı, Mesaj Haber sitesinde bir köşesi olan Sinan Meydan’dan…

 

‘’ 1950’de yoğun bir “dinsel söylemle” iktidara gelen Demokrat Parti’nin ilk politikaları da “din” alanında olmuştur. Demokrat Parti iktidara gelir gelmez, Atatürk döneminde Türkçeleştirilen ezanı, yeniden Arapçalaştırmıştır. Atatürk devrimlerini, “Halka mal olanlar ve olmayanlar” diye ikiye ayıran, milletvekillerine, “Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirebilirsiniz” diyen Demokrat Parti lideri Adnan Menderes, 1951’de İzmir’de, Demokrat Parti II. Kongresi’nde, şunları söylemiştir: “Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Türkiye bir Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır, Müslümanlığın bütün icaplarını yerine getirecektir.” Menderes’in 1951 yılındaki bu sözleri, Türkiye’nin bugünlere nasıl geldiğinin çok iyi bir göstergesidir. Menderes’in, Müslümana Müslüman propagandası yaparak “oy uğruna” İslam dinini istismar ettiği çok açıktır. Demokrat Parti dönemine kadar İslamın baskı altında olduğunu söylemesi, ezanın Arapçaya çevrilmesini “Müslümanlığa dönüş” diye adlandırması ve Demokrat Parti’yi “İslamın bayrağı” gibi tanımlaması, bugün AKP’nin “din politikalarını” ve “din istismarını” çağrıştırmaktadır. Demek ki, “siyasal İslamcı iktidarların” ortak yönlerinden biri, aradaki zaman farkına rağmen, benzer bir “söylem” kullanmalarıdır.

O günlerde Menderes’in bu “İslamcı” açıklamalarından etkilenen şair Necip Fazıl ise, “Menderes’in kölesi olmaya hazır olduğunu” söylemiştir:

 

“ …Böyle bir sözü söyleyecek başbakanın kölesi olduğumuzu söylemekten şeref duyarız. Tekrar ediyoruz.; partimize, siyasi muhitimize, kabinemize, tezatlarımıza ve hatıra gelen gelmeyen her şeyimize rağmen, en saf ve halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz.”

Anlaşılan Necip Fazıl, Cumhuriyetin “kulluk” ve “kölelik” düzenine son vermiş olmasından hiç de memnun değildir ve Menderes’e “köle” olmanın hesaplarını yapmaktadır!’’

Bu alıntıya hiçbir yorum yapmıyorum…

Yine bir alıntı daha gelsin… Alıntı yine Mesaj Haber, yine Sinan Meydan…

Anlaşıldığı kadarıyla Said-i Nursi, işgal İstanbul’unda ülkenin dertleriyle değil, kendi dertleriyle dertlenmektedir. Bazı kayıplar nedeniyle ruhsal bunalımlar yaşamaktadır. Özetle kafası ve ruhu karmakarışıktır. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Ankara’da Mustafa Kemal’in önderliğinde yeni bir devlet kurulmuştur. Yani, İstanbul ve Sultan-Halife kaybetmiş, Ankara ve TBMM kazanmıştır. Bu durumda Said-i Nursi, kazananın yanında yer almak, dini plan ve programlarını kazanan sayesinde hayata geçirmek için,1922’de Ankara’ya gitmiştir. Ancak Ankara’da umduğunu bulamamıştır. Mustafa Kemal’in kuracağı yeni devletin, “aklı ve bilimi” esas alan “çağdaş bir devlet” olacağını anlamıştır. Ancak Ankara’da bulunduğu kısa sürede yine de şansını denemiş, Mecliste “dinsiz bir atmosfer” gördüğünü belirterek(!) “Namaza Çağrı” bildirileri dağıtmıştır. Aslında Mustafa Kemal’in hem yapacağı “dinsel eksenli devrimler” (halifeliğin kaldırılması gibi) için hem de “dinde öze dönüş hareketi” (din dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmaları) için gerçek din adamlarına ihtiyacı vardır. Bu anlamda Said-i Nursi’den de yararlanmak istemiş olması olasıdır. Ancak Said-i Nursi’nin Ankara’daki “bazı davranışları” üzerine Mustafa Kemal, kuracağı yeni devletin “çağdaş din adamı” kadrosunda Said-i Nursi’ye yer olmadığına karar vermiştir. Mustafa Kemal’in yanında, cumhuriyet döneminde Rıfat Börekçi, Şemsettin Günaltay, İsmail Hakkı İzmirli, Mehmet Akif, Elmalılı Hamdi Yazır, Hafız Yaşar Okur gibi daha birçok gerçek din adamı vardır. Bilindiği gibi Mustafa Kemal, Elmalılı Hamdi Yazır’a “Kuran’ın Türkçe Tefsir ve Tercümesi”ni yaptırmış, Kamil Miras Hoca’ya da Buhari’nin Hadis Kaynağınıtercüme ettirmiştir. Atatürk’ün isteğiyle tefsir ve tercüme edilen bu eserler, binlerce takım bastırılarakTürkiye’nin “dört bir yanına” ücretsiz dağıtılmıştır. (Hür adam hürriyet savaşında neredeydi? Sinan Meydan Mesaj haber 9 Ocak 2011

Şu yukarıdaki alıntı, Haydar Baş’ın haber sitesinde bir köşe tutan Sinan Meydan’dan… Nasıl, İyi mi??? Bu yazıya göre bir yorumda bulunursak, Haydar Baş ibadetin Türkçeleştirmesinden yana… Bir başka açıdan bu yazı, Türkçe ibadeti savunan hocaların gerçek hoca olduğunu anlatıyor…

O haber sitesinde bu gibi yazılar o kadar çok ki, sadece bunları almak yeterli. İsteyen oradan bakabilir…

Haydar Baş’a göre Atatürk 8 yaşında hafız olmuş… Halbuki, Hafız Sadettin Kaynak hatıralarında öyle şeylerden bahseder ki… O hatırada göre Atatürk, Kur’anı Kerim’i bir Fransızın çevirinden okuyor ve o çeviride bir ayete gelince, bu bir hezeyandır diyor ayet için… Dikkat, onun ayet olduğunu bile bile hezeyan diyor… Sonra Sadettin Kaynak o çevirinin yanlış olduğunu söylüyor… Şimdi Atatürk nasıl oluyor da Hafız oluyor, değil mi?

Neyse, o kadar çok yazacak şey var ki… Sırası gelince yazarız…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haydar Baş nedir Allah aşkına ya. Haydar Baş. Karikatür sayfası gibi adam. Bir iki bak, gül geç git. Beş para etmediği halde birşeyler yaptığını, söylediğini, yazdığını zanneden fuzuli adamlar vardır ya hani. İşte öyle birşey. Mitinglerinde "Hadi arkadaşlar hep beraber söylüyoruz. Daaağ baaaşınııı dumaan aaalmış" diye orkestra şefliği ederken canlanıyor hep kafamda. Bazı adamların arkasından konuşmaya, iki satır analiz yapmaya tenezzül edesim gelmiyor. O da kendi sahasında bir Adnan Oktar. Üç-beş tane takipçisi var, çıkardığı gürültü söylediklerinin etkisinden çok fazla. Neyse tabi, o üç buçuk kişi çoğalmasın diye birşeyler söylemek lazımdır belki.
Böyle dandik adamların bile bağlısı var ya, kafayı yiyorum bazen.

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Başlığı tekrar okuyunca eklemeden edemedim ya afedersiniz. Haydar Baş denen adam bırak Osmanlı'yı, gelip yedi sülaleme küfretse, he canım der, güler geçerim samimi söylüyorum :)

 

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Ziyaretçi

Mrh. lar arkadaşlar, Dedikodunun karşılığını anlatmaya gerek yok. Allah başkasını bize eleştirme hakkı vermiyor Her nefs kendisini eleştirme hakkına sahip lütfen biz islamın nedresindeyiz bunu eleştirelim

Share this post


Link to post
Share on other sites

Benim bir akrabam da bir şekilde haydar baş medya topluluğuna girmiş. Zavallı akrabama ; " Sen ileride Necip Fazıl Kısakürek'ten bile daha iyi şiirler yazan bir şair olacaksın" demiş . Bizim salak da inanmış ,samimi, duygu yoğunluğu yakalayabilmek için kerbela ağıtları dinliyor ağlıyor konsantre oluyor ama netice yok...

Bu akrabamın yanında ayakçılık yapıyordum. İçtiği kalın proyu tuvalete atmış , tuvalet tıkanmış temizlikçi bayan ne yapacağını bilemediği için beni çağırdı ben de elimle almıştım... Haydarbaş medyasına girmeden önce böyle saygısız değildi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...