Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
erenler

Hilafet,ümmetçilik Üzerine

Recommended Posts

* İSLAM 'DA KAN BAĞININ DİNİ BİR ÖNEMİ YOKTUR. HZ. RESUL ; KIZI FATIMA'YA :" EY FATIMA , PEYGAMBER KIZIYIM DİYE GÜVENME KIYAMET GÜNÜ BEN BİLE SENİ KURTARAMAM " BUYURMUŞLARDIR.

 

* İSLAM'A GÖRE İNSANLAR KAN BAĞI BULUNMASA BİLE KARDEŞTİR.( HUCURAT :10 )

 

* İSLAM İMANI OLMAYAN AKRABA,OĞUL'U ... AİLEDEN KABUL ETMEZ.( HUUD :46, TEVBE :23 , MÜCADELE:22 )

 

* İSLAM IRKI KABUL EDER AMA SADECE " TANIŞMAK " İÇİN:(HUCURAT :13)

 

* İSLAM'A GÖRE ÜSTÜNLÜK SADECE TAKVA'DADIR.( HUCURAT :13)

 

* HZ. RESUL BUYURURKİ :" İNSANLAR DEDELERİ VE BABALARI İLE ÖVÜNMEKTEN VAZGEÇSİNLER " , (TİRMİZİ) , " IRKÇILIK DAVASINA KALKAN BİZDEN DEĞİLDİR , IRKÇILIK ÜZERE SAVAŞAN BİZDEN DEĞİLDİR , IRKÇILIK İÇİN ÖLEN BİZDEN DEĞİLDİR ." ( MÜSLİM,İMARE:53-57)

 

- MİLLİYETÇİLİK :" KALBİNDE BAŞKA IRKIN GURURUNU TAŞIMAYAN , KENDİNİ TÜRKLÜĞE ADAYAN.." : ( TÜRKEŞ :9 IŞIK , 1975)

 

- " HER ŞEY TÜRK İÇİN , TÜRKE GÖRE , TÜRKÜN BEKASI İÇİN..." : ( 9 IŞIK , SAYFA :100)

 

- "BİR BOZKURT GİBİ DAVRAN" :) TÜRKEŞ : KAHRAMANLIK RUHU ,S : 29 )

 

-"TÜRK MİLLETİ:ÇÜNKÜ ONUN EN KÖTÜSÜ ,TÜRK OLMAYANIN EN İYİSİNDEN İYİDİR " (BOZKURT DERGİSİ , 1973 )

 

I . DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA FİLİSTİN DEVLETİ BİZİ DESTEKLEMİŞTİ...AMA HİÇ BİR TÜRK DEVLETİ HALA DAHA KKTC.'İNİ TANIMIYOR.EVET , ARAPLAR BİZİ ARKADAN VURDULAR , AMA BİZDE CEZAYİR'İ BM. OYLAMASINDA VE IRAK HALKINI ( SADDAM'I DEĞİL...) KÖRFEZ SAVAŞINDA ARKADAN VURDUK, HEM BUNLAR O ZAMANIN SİYASİ OLAYLARI İDİ AMA BİZ MÜSLÜMAN HALK BİLİYORUZ Kİ " MÜSLÜMANLAR ANCAK KARDEŞTİR."

 

" SİZ İNSANLAR İÇİN ÇIKARILMIŞ HAYIRLI BİR ÜMMETSİNİZ "( AL-İ İMRAN :110 )

 

İSLAM KARDEŞİLİĞİ

 

Filistin’de yasanan trajedi bizim insanligimizin sinandigi bir turnusol kagidi oldu. Mahzenlerde çürüyenleri önünde babalari öldürülen çocuklar karsisindaki tutumumuz; dini, siyasi veya ulusal kimligimizin ötesinde “insanlik telakkimiz”in ve dolayisiyla “insanligimiz”in en belirgin göstergesidir. Bir topluluga, bir kültüre veya bir inanca sempati duymayabilirsiniz; ama yasli kadinlarin ve çocuklarin infaz edildigi bir katliam ortaminda tarafsiz kalamazsiniz.

 

İkinci intifadanin baslamasindan bu yana 1.800 çocuk öldürüldü. 1982’de Sabra ve Satilla kamplarinda binlerce mültecinin -çogu yasli, kadin ve çocuktu- infazindan sorumlu Saron’un yeni, amaçli ve sistematik cinayetleri sürerken, katliama ugrayan Filistinli ve Araplarin geçmiste “bize karsi tutumlari”ndan söz edip “yoksa bizim ahimiz mi tuttu?” diyenler, hiç kuskusuz, Saron’la suç ortakligi içindedirler. Çünkü simdi gündem bunlar degildir; gündemde olan süren katliamin bir an önce durdurulmasidir. Siz eger geçmisin bohçalarini orta yere seriyorsaniz “psikolojik savas stratejisi”ne bagli olarak Saron’un isini kolaylastirmis olursunuz. Ama bu orta yere serdiginiz bohçanin içinden sizi de mahcup edecek seyler çikabilir ve bunlarin sayisi temiz olanlardan çok daha fazladir. Bunlara tek tek bakalim:

 

“Araplar bizi arkadan vurdu.” Bunun savunulur bir tarafi olmadigi açiktir. Ancak Ittihat ve Terakkiciler, 600 yillik bir imparatorlugu ölüme götürürken, Cemal Pasa’nin “Arapçayi yasaklamaya kalkistigini”, Halep’te buna karsi çikanlardan bes alti tanesinin her sabah muntazaman sokak ortasinda sallandirildigini da hatirlamak lazim. 900 yillik Ezher’in tedrisat dilini, Arapçayi yasaklayip Türkçe yapmaya kalkismanin bir çilginlik oldugunu ve bu çilginligin insanlari çileden çikardigini unutmayin.

 

“Araplar Kibris davamiza sahip çikmadi.” Evet dogru. Ama 1974 yili 18 Temmuz günü Suriye’den Misir’a camilerde “Müslüman Türklerin zafer kazanmasi ve sehitlerin ruhu için dualar okutuldugu”nu, Muammer Kaddafi’nin yardim talebine giden uçaklara bizzat kendisi mühimmat tasimak istedigini de unutmayin. Büyük Libyali Seyh Senusi’nin Mustafa Kemal’e destek olmak üzere Anadolu’yu bir bastan bir basa dolasip halki Kurtulus Savasi’na hazirladigini da unutmayin. Daha önemlisi, BM’de Israil’i taniyan Türkiye kaçinci sirada oy kullandi? KKTC’yi taniyan tek bir Türk cumhuriyeti var mi? Ya ayni Türkiye, 1,5 milyon sehit veren Cezayir’in BM’de aleyhinde oy kullanirken hangi konularda mazlum Cezayir halkini suçlu gördü de Fransa lehine oy kullandi? Ve sonra niye resmen özür diledi?

 

“Lübnan kamplarinda PKK militanlari egitildi.” Eger bundan kastedilen hiç kimsenin siyasi otoritesi altinda olmayan Bekaa Vadisi ise, burada bu kamplarin kiralarinin hangi devletlerin örtülü ödeneklerinden karsilandigini da arastirmaliyiz. Güneydogu meselesinin neredeyse tümünü Filistin’e ve Araplara fatura edenler, PKK ile Bati Avrupa ülkeleri, özellikle Almanya, Italya ve Yunanistan’la olan iliskilerini ayni cesaretle dillerine alamiyorlar. Abdullah Öcalan, Ramallah’ta degil, Roma yakinlarinda bir ay misafir edildi ve herhangi bir Arap ülkesinin degil, Yunanistan’in Kenya büyükelçiliginden çikarilarak teslim alindi. Simdi Türkiye AB sürecinde bu ülkelerle ortak bir evde yer almaya çalisiyor da, Filistin cehennem hayati yasarken beyaz elitler “Araplar’in bize ne kadar ihanet ettikleri”nden bahsediyorlar. Hadi diyelim ki hepsi dogru. AB’nin kurucu ülkeleri Almanya, Fransa, Ingiltere, Italya vd. iki dünya savasini yasadilar, birbirlerinin sehirlerini harabeye çevirdiler. Bu savaslarda yaklasik 60 milyon insan hayatini kaybetti. Simdi AB içinde tek devlete dogru gidiyorlar da, Türkiye ile Araplar arasindaki bu kan davasi niçin bir türlü bitmiyor? Türkiye, Anadolu’yu isgal edenlerle entegrasyona gidiyor, yani dünün isgalcileriyle tek devlet olmaya çalisiyor. Peki bu “beyaz elitler”, neden bütün bir Filistin kan gölüne dönerken bize bu eski düsmanligi hatirlatiyorlar? Saron, nefretin besledigi karanlik ruhun ortak simgesi. Bazilarinin ruhunda Saron’dan bir parça var.( ZAMAN GAZETESI:ALI BULAÇ :06.04.2002 )

 

ARAPLAR BİZİ ARKADAN MI VURDU ?

Her Türk genci "Araplar'ın I. Dünya Savaşı'nda bize ihanet ettiğini" öğrenerek büyür. Oysa bu, ancak kısmen doğrudur. I. Dünya Savaşı'nda Mekke Şerifi Hüseyin'in İngilizler ile anlaşarak Osmanlı'ya isyan ettiği ve ordumuzu arkadan vurduğu doğrudur. Ama hep atlanan nokta Şerif Hüseyin'in "Araplar"ın tümünü temsil etmediği, aksine bir istisna olduğudur. Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, "Arapların ihaneti" söylemi ile tarihsel gerçek arasındaki önemli farka şöyle işaret ediyor:

 

"Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Hicaz'da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916'da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun 'askeri açıdan' tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani 'asıl cephenin gerisi'nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur. 'Asıl cephe', önce Şüveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de kurulmuştur. Filistin'de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini 'arkadan vuran' herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul'a yani Türkiye'ye sadık kalmıştır... Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan 'cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur."(1)

 

Aynı gerçek, American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-Israil İşbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard tarafından da, sözkonusu kuruluşun sitesinde şöyle vurgulanıyor:

 

"O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. [Osmanlı İmparatorluğu'na isyan eden] Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı."

 

Araplar'ın topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Dr. Zekeriya Kurşun'un ifadesiyle, "I. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir." (2)

 

Peter Mansfield'a göre:

 

"1904'te Osmanlı Padişahı Sina üzerinde hak iddia ettiğinde, Mısırlı milliyetçi lider Mustafa Kamil, İslamcılık ruhu içinde, onun yanında ve Mısır'ın çıkarlarını savunan Lord Cromer'in karşısında yer almıştır." (3)

 

“… Genç entellektüel Araplar, mücadelelerinin geleceğini Türk idaresinden bağımsızlık olarak görmüyorlardı. Hiçbiri Arap topraklarının bağımsızlığından söz etmedikleri gibi böyle bir amaç için çalışmıyorlardı. Tam tersine, birçoğu, daha geniş ve daha büyük bir Türk imparatorluğu görmek istiyorlardı…” (Ben Gurion Looks Back-Talks with Moshe Pearlman, s.46)

 

” Peki, 1922 sonlarında Türk Milli Mücadelesi zafere doğru yürürken, ‘bazı Filistinli Arap liderlerin Kemalistlere başvurarak, kendi kaderlerini tayin hakkı elde edebilecekleri Türk mandası istediklerini’ biliyor muydunuz? Filistin, İngiliz mandası altına konulmuşken, Filistinli Araplar, ‘Türk mandası’ istiyorlar. Kaynak, yine bir Yahudi-İsrailli tarihçi; Y.Porath’ın ‘The Emergence of Palestinian-Arab National Movement 1918-1929′ (Filistin Arap Ulusal Hareketinin Doğuşu 1918-1929) adlı kitabının 160-165. sayfaları)

 

1) Cengiz Çandar, "Sharon'cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları", Yeni Şafak, 5 Nisan 2002

2) Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap İlişkileri, İrfan Yayınevi, İstanbul. 1992, s. 153

3) Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 29; Peter Mansfield, The British in Egypt, Londra, 1971, s. 164-165

 

HALIFEMİZİ BEKLİYORUZ ... !*

 

SU AN ISLAM ÜMMETININ EN BUYUK SORUNU BIR LIDERLERININ OLMAMASI...

 

İMAMESİ OLMAYAN TESBİH TANELERİ GİBİYİZ...ASLINDA BIRBIRINI TAMAMLAYAN BIR BUTUNUN PARCALARI OLAN ISLAMI CEMAATLER SU AN BIRBIRI ILE UGRASMAKTADIRLAR... BIRBIRLERINI "PARTICILIK, MISYONER-DIALOGCU,RADIKAL-TASAVVUF DUSMANI, MUSRIK, TAVIZCI, ...VS ILE SUCLAYAN MUSLUMAN CEMAATLER, BIR HALIFENIN ETRAFINDA BIRLESTIKLERI AN, BIRBILERI ILE UGRASMAYI BIRAKIP, BIR BUTUNU OLUSTURAN TEMEL PARCALAR OLDUKLARINI FARKEDECEKLER VE O ANA KADAR IHTISASLASTIKLARI KONULARDA IS BOLUMUNE GIDECEKLERDIR...!SU AN ONLARIN BIRLESMESINE ENGEL OLAN EN BUYUK BELKI DE TEK NEDEN, ISLAM HUZUR TOPLUMUNUN OLUSMASINA ENGEL OLANLARA KARSI MUCADELE ETMEDE ,SORUNLARI COZMEDE ,HEDEFE ULASMADA KULLANDIKLARI FARKLI METODLARDIR...

MILLI GORUSCULER;EKONOMI, FETULLAHCILAR; MILLI EGITIM , SULEYMANCILAR; DIYANET, TARIKATCILAR;SOSYAL YARDIM , RADIKAL DENEN ISLAMI KESIM ISE MILLI SAVUNMAYI,... ALACAKLAR VE BOYLECE KULLANDIKLARI FARKLI METODLARIN SU AN YAPTIKLARI GIBI BIRBIRLERINI SUÇLAMAYA BIR SEBEP DEGIL , IDEAL HUZUR TOPLUMUNU OLUSTURDUKLARIN DA BIRBIRLERINI TAMAMLAYAN VE BIRBINE IHTIYAC DUYAN, BIR DIGERI OLMADAN KENDININ DE VAR OLAMAYACAGI BIR BÜTÜNÜN OLMAZSA OLMAZ PARÇALARI OLDUKLARINI FARKEDECEKLERDIR..., ASLINDA AYRI,FARKLI VE DUSMAN DEGIL, BIRBIRINI TAMAMLAYAN BIR ARAYA GELINCE PARCALANAMAZ BIR GUC OLDUKLARINI ANLAYACAKLARDIR...

BILIM VE TEKNOLOJIYI ONPLANA ALAN ISLAMI CEMAATLER ;BEYIN, RADIKAL DENEN GRUPLAR; YUMRUK, TARIKATCILAR ISE KALPTIR...KALPSIZ, ELSIZ VEYA BEYINSIZ VUCUT EKSIKTIR...

BIRBIRLERI ILE ISLAMI CEMAATLERIN UGRASMALARI SADECE COZUM YOLUNDA URETTIKLERI METODLARIN FARKLILIGIDIR...IDEAL ISLAM TOPLUMUNDA ISE BU FARKLILIKLAR BIRER IHTIYAC VE LUZUM , MUTLAKA OLMASI GEREKEN FARKLI ZENGINLIKLER BUTUNU OLACAKLARDIR...!

 

OSMANLI SEVGİSİ , ÜMMET BİLİNCİ

HİLAFETİN SİLİNMEYEN İZLERİ

Bosna, Singapur, Sudan, Filistin, Makedonya, Kosova, Sudan, Pakistan, Endonozya, Cezayir, Mısır, Habeşistan...

Balkanlar'dan Orta Doğu'ya kadar büyük bir coğrafyanın 1. Cihan Savaşından sonra elimizden çıkmasına rağmen, o topraklarda yaşayan halkın hala büyük bir hasretle "Osmanlı, Osmanlı " diye sayıkladığını… Budapeşte'den gelen bir yazarımıza bir Boşnak’ın'. "Madem ki İstanbul'a gidiyorsun Allah aşkına o şehrin toprağını benim için öp Allah benim canımı İstanbul'u görmeden almasın!" dediğini Trablusgarp’taki ihtiyar Cezayirlilerin, boyunlarına muska diye Osmanlı parası taktıklarını (Yakın Tarihimiz, 6 Eylül 1962, cilt 3, sayı: 28 s. 42. Vatan Gazetecilik A.Ş İst/1962) SİNGAPUR Osmanlı Devleti’nin önemli padişahlarından İkinci Abdülhamit, geçtiğimiz hafta ölümünün 88. yıldönümü vesilesiyle anıldı. Singapurlu Müslümanlar da onun ruhuna bağışlamak için mevlid-i şerif okudu.(Aksiyon-Sayı: 585 - 20.02.2006) Sudan'da hutbeler hâlâ Abdülhamid adına okunuyor ( Zaman :13/01/2007)Filistinlilerin Osmanlı sevgisi :Gerek Kudüs'te ve gerekse diğer bölgelerde yaptığımız gezintilerde Filistinlerin Osmanlı'ya karşı tahmin edilemez boyuttaki sevgisine şahit oluyoruz. Özellikle Abdülhamid Han onlar için sembol bir isim. Bizlerden bugün de aynı ağabeyliği yapmamızı bekliyorlar. Yaşlılarla konuştuğunuzda halifeliğin onların en büyük özlemlerinden biri olduğunu görüyorsunuz. Halifelik olmuş olsaydı bugünkü zilleti çekmeyeceklerini ve dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların bu sayede kendilerine gerçekten yardım elini uzatacaklarını söylüyorlar. Filistin meselesi koltuklarından sonra gelen bölgedeki krallara veya kral benzeri devlet başkanlarına bakıldığında bir Filistinli için halifeliğin neden tek kurtuluş yolu olarak görüldüğünü çok iyi anlıyorsunuz. Ürdün'de Bek'a kampında ziyaret ettiğim ve kırk yıldır yurdundan uzakta yaşayan Filistin ve Osmanlı dediğinde kendisini titreme alan yaşlı amcadan da benzer şeyleri dinledim. Onların deyişiyle, Osmanlı Filistinlilerin zilletini 400 yıl geciktirmişti.Türklere derin sevgi besleyen Filistinliler devlet yöneticilerimizi "üzerine düşen görevi yapmayan abi" olarak görmekteler. ( Enbiya Yıldırım - Milli gazete 26/02/2006)'Hiçbir Filistinli Abdülhamit’i unutamaz' Filistin Başbakanı Haniye,sözü Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit’e getiriyor. Teklif edilen paralara rağmen, Abdülhamit’in Yahudilerin Filistin topraklarına göç etmelerine razı olmadığını hatırlatan Başbakan Haniye, bunu her Filistinlinin bildiğine dikkat çekiyor.( Zaman: 09.09.2006 ) Balkan uzmanı Eran Frankel'e göre, ''Makedonyalı Müslümanlar hiç bir zaman Makedonyalılık adına İslam'ı geri plana atmış ya da reddetmiş değillerdir. Aksine, çoğu kez kendi Slavlıklarını reddetmişler ve Slav olmayan bir İslam kimliğini benimsemişlerdir. Yine Frankel'e göre Makedonya'daki Müslüman Arnavutlar ya da Çingeneler, kendilerine Slav kimliğini benimsemektense, ''Türk'' olarak tanımlamayı tercih ederler.'' (Eran Frankel. ''Turning a Donkey into a Horse: Conflict and Paradox in the Identitiy of Macedonian Muslims.'', 23rd National Covention of the AAASS, Miami, 1991) İşte bu nedenle de, Türkiye'nin Balkan yarımadasındaki uzantısı olan milletler, yalnızca birkaç milyonluk Balkan Türkü değil, nüfüsları 10 milyonu bulan Balkan Müslümanlarıdır. Çoğu etnik olarak Türk olmayan ve Türkçe konuşmayan bu insanlar, kendilerini aynı dili konuştukları Sırplar'dan ya da Bulgarlar'dan çok Türklere yakın hissetmektedirler.Çünkü bu insanlar her şeyden önce ''Osmanlı'' dırlar ve Türkiye de Osmanlı'nın yegane mirasçısıdır. Yukarıdaki satırları yazan Maria Todorova, bu konuda şöyle der:''Türkiye'nin Balkanlar'daki etkisi olduça komplekstir. Bu etki, öncellikle Balkanlardaki Türkçe konuşan nüfüsa yöneliktir. Bu nüfüsun büyük bölümü Bulgaristan'da yaşar, kalan kısmı ise çok daha az sayılarda Yunanistan, Romanya ve eski Yugoslavya'dadır. Ancak Türkiye'nin etki alanı bununla sınırlı değildir. Aynı zamanda Slav dilinde konuşan Müslümanlar da Türkiye'nin etki alanı içindedirler.'' (Maria Todorova. ''The Ottoman Legacy in the Balkans''. The Balkans: A Mirror of the New International Order. (ed. G. G. Özdoğan, K. Saşbaşlı) Eren, İstanbul, 1995. s. 71)Todorova, Türk olmayan Balkan Müslümanlarının kendilerini Türklük'le özdeşleştirme eğilimlerine örnek olarak ilginç bir noktanın daha altını çizer: 20. yüzyıl boyunca Balkanlar'dan Türkiye'ye göç eden Slav Müslümanlar (Arnavutlar dahil), Türk kimliğini benimseyerek Türk toplumu içinde asimile olmuşlardır. Bu durum Todorova'ya göre, ''Osmanlı'nın mirasının Türk etkisine dönişmesinin açık bir örneğidir.''Kuşkusuz bu fenomen Türkiye açısından son derece önemli bir stratejik avantajdır. Tüm Balkanlar'da aslında etnik olarak ''Türk'' olmamalarına karşın, kendilerini ''Türk'' olarak gören ya da görmeye eğilimli büyük bir Müslüman nüfüs vardır. Bu ''fahri soydaşlarımız''ı bize bu denli bağlayan unsur ise Osmanlı mirasıdır.Osmanlı gitti, Ortadoğu bitti.” 1991’deki Körfez Savaşı sırasında Mısır Dışişleri Bakanı’nın ağzından dökülen bu cümle boş değil... Arap İhtilâl Teşkilatı ‘El Ahd’in liderlerlerinden Aziz Ali Mısrî, Osmanlı Devleti’nin tasfiyesinin Ortadoğu’da meydana getirdiği boşluğu geç de olsa anlayarak itiraf ediyordu: “Bugün Ortadoğu, Osmanlı Devleti’nin cömert ve âdil bir hükümran olarak karşılıksız verdiklerinin pek azını arıyor; ama bulamıyor!” (AKİT-16 TEMMUZ 2001) Küçük Osmanlı: Kosova :Osmanlı’nın Kosova’daki varlık ve hakimiyeti 1389’daki I. Kosova Savaşı ile başlamış ve 1913 Londra Konferansı’na kadar sürmüştür. Osmanlı, insanlık, adalet ve hoşgörü temeline dayanan idaresi, engin kültür ve medeniyetiyle herkes gibi Kosovalıları da çepeçevre kuşatmış ve gönüllerine taht kurmuştu. Zamanla Kosova, zengin kültürü, şehir hayatı ve klasikleşen eserleriyle Osmanlı’nın bir numunesi haline gelmiş ve “Küçük Osmanlı” pâyesini almıştır. 1913’teki Londra Konferansı’nda, Avrupalı Devletler bile, Küçük Arnavutluğu (Kosova’yı), “Türkiye’nin Balkanlarda kalan ucu” olarak vasıflandırmışlardır.Çanakkale’de şehit düşenlerin arasında çok sayıda Kosovalı vardı ve sadece Çanakkale’de değil, 5 asır boyunca Viyana’dan Yemen’e kadar gazâ meydanlarında Arnavutlar, Osmanlı ile birlikte “i’lâ-yı kelimetullâh davası” uğrunda canlarını feda etmesini bilmişlerdi.Kosova’da Osmanlı’nın eksikliği ve Arnavutların benliklerinin derinliklerinde yatan eşsiz sevgi, kendisini esas, Osmanlı’nın bölgeden çıkarılıp yerini Sırpların alması ve Evlâd-ı Fâtihan’ın ardı arkası kesilmez “Sırp terörü”ne maruz kalmasıyla göstermiştir. Bundan sonraki süreçte, iyice gemiyi azıya alan Sırp terör ve soykırımının gayesi, “Osmanlı’nın bölgedeki vârisi ve yetimlerinden” birisi olarak gördükleri Kosovalı Arnavutlara, Devlet-i Âli ile I. Kosova Savaşı’ndan kalan “tarihi hesabı“ ödetmek olmuştur.Kosova başbakanlarından Prof. Buyar Bukoşi’nin; “Unutmamalısınız ki, biz Osmanlı’nın Kosova’daki temsilcisi olduğumuz için Sırplar bize bu muameleyi revâ görüyorlar.” sözleri bu fikrin ispatından ibarettir. Kosova İslâm Birliği Başkanı Recep Boya’nın, Sırpların kendilerini Osmanlı’nın devamı olarak gördükleri için etnik temizliğe tâbi tuttuklarına dikkati çeken şu sözleri de, aynı acı gerçeğe parmak basmaktadır: “Sırplar Boşnaklara saldırırken, ‘Siz Osmanlı’nın devamısınız, Türk’sünüz’ diye öldürüyorlardı. Bizi de Müslüman ve Türk olarak görüyorlar.” Bu cümleden olarak, Arnavut aydınlar nazarında Kosova, o günden bugüne uzanan çizgide “Balkanların Filistin’i” pozisyonuna düşmüş vaziyettedir.Bosnalılar gerçekten de, Sırpların sert tepkilerine sebep olacak kadar, “Osmanlı kimliği ve bilincine”, zamanımıza uzanan süreçte sımsıkı (kimi zaman bizi dahi utandıracak ölçüde) sarılmışlardır. Boşnaklardaki, son derece köklü bir derinliğe sahip “Osmanlı bilinci”nin müşahhas belirtilerini ve sürgit etkilerini, hem tarih içinde hem de günümüzde bariz bir şekilde görmek mümkündür. Mustafa Armağan’ın izlenim ve değerlendirmeleri, konu hakkındaki en çarpıcı ve tatmin edici ip uçlarındandır: “Unutamıyorlar Osmanlı’yı. Kendilerini yüzüstü bırakıp giden babalarının arkasından konuşur gibi kırık bir sesle, ‘Bizi Avrupa’nın ortasında bir başımıza bırakıp gitti Osmanlı!’ diye tekrarlıyorlar... ‘Biz Bosna’da Osmanlı’yı muhafaza ediyoruz ve günün birinde, şu veya bu yerde insanlığın şeref ve haysiyetini koruyup gözetecek bir “Osmanlı” muhakkak gelecektir.’ Adları gibi inanıyorlar buna. Nitekim Şarkiyat Enstitüsü’nü ziyaretimizde araştırmacı Adnan Kadriç, fakirin “Osmanlı: İnsanlığın Son Adası” kitabına göndermede bulunarak Bosna gezimizi mühürleyen sözü söylüyordu: “Osmanlı insanlığın son adası ise, Bosna da Osmanlı’nın son adasıdır.”Bir Bosnalı annenin, kocasını “vatanı” kurtarmak gayesiyle Çanakkale’ye göndermesi münasebetiyle yaktığı ve çocuklarına ninni formatında söylediği şu ağıt, onlardaki “Osmanlı sevgisi ve kimliğinin” en güzel misallerindendir:Çanakkale’de kalır düşman olur mu?Söyle anne, babamız da ne oldu?Yoktur, Çanakkale’de şehid mi oldu?Ninni... Ninni...Makedonya Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlarından İlyas Sabri’ye bırakalım: “Balkanlar, Osmanlı’dan sonra huzurunu yitirmiştir... Osmanlı’nın torunları Balkanları daha fazla öksüz bırakamaz, bırakmamalıdır!” (Kaynakça: M. Necati Özfatura, Hedefteki Ülke Kosova, İst.1998, s.77-175; Aleksandre Popovic, Balkanlar’da İslâm, İst.1995, s.220-221; Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp’ten Kosova’ya, Ank.1991, s.38; Selim Yıldız, Osmanlı, İst.2004, s.193; İsmail Çolak, Doğu-Batı Kavşağında Osmanlı, İst.2004, 339-357; Ahmet Uçar, “Kosova’nın Zencileri(!), Tarih ve Medeniyet Dergisi, Mayıs 1998, Sayı: 50, s.30; Mustafa Armağan, “Nizam-ı Cedid Bosna’da Nasıl ‘Nizam-ı Yezid’ Oldu?”, Zaman Gazetesi Turkuaz Eki, 8 Ağustos 2004; “Bosna’ya Paşa Geldi?”, Zaman Gazetesi Turkuaz Eki, 15 Ağustos 2004; “Bosna: Osmanlı’nın Son Adası”, Zaman Gazetesi, 15 Ağustos 2004; İsmail Yediler, “Osmanlı’nın Yani İslam’ın”, Zaman Gazetesi, 22 Eylül 1994; Aksiyon Dergisi, 14-20 Mart 1998, Sayı: 171; Zaman Gazetesi, 1 Haziran 1998; Milli Gazete, 24 Şubat 1993.yenidunyadergisi- İsmail ÇOLAK Eylul 30, 2005) Suriye Kızhıl Köyü...Köyde çocuklara sıklıkla verilen “Osman” isminin arkasında Osmanlı sevgisi var ( Aksiyon -12.12.2005 ) Cezayir’de Osmanlı döneminden kalan çok sayıda Türk aile var. Soy isimleri hep Türkçe. Demirci, Bakırcı, Kalaycı, Kahveci, İzmirli, İstanbullu, Menemenli, Bursalı, Çavuş, kulağımıza çalınan soy isimlerinden. Ayrıca yemek isimleri de buranın asıl sahibinin kimler olduğunu fısıldıyor. Börek, çörek, baklava, dolma, döner gibi yemekler bu isimlerle söylenip yeniliyor. Cezayir’de bazı sokak ve semt isimlerinin Türkçe olduğu da dikkatlerimizden kaçmıyor. “Bir Murad Reis”, “Deli İbrahim”, “Hüseyin Bey”, “Baş Cerrah” gibi sokak, cadde ve semt isimleri görüyoruz. Hüseyin Bey de Hüseyin Dayı demek. Baş Cerrah, Cerrah Paşa’dan geliyor.Çarşıda yürürken Cami-i Kebir’in yani Ulu Cami’nin imamı Şeyh Ahmet Bey’le karşılaşıyoruz. Türkiye’den geldiğimizi görünce çok seviniyor ve bizi çok sıcak karşılıyor. Cezayir’de Osmanlı’ya “Hıyarünnas” diyorlar. Yani insanların en hayırlıları, en iyileri demek. Bugün bile hâlâ bir Türk gördüklerinde “Hıyarünnas” diye sesleniyorlar ( Zaman TURKUAZ ). 1969’da Habeşistan(Etyopya) Büyükelçiliği yapan emekli diplomat Nihat Dinç, anılarında Habeşistan’da Osmanlı devletinin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir itibara sahip olduğunu, ancak Türk yönetici elitlerinin bu olguyu doğru dürüst değerlendirmediklerinden yakınıyor.(Nihat Dinç, Gönüllü Diplomat. İthaki Yayınları, s.66-67) Afrika'da kurban dağıtan Türkler 'Osmanlı torunları' diye karşılandı.İnsani Yardım Vakfı -İHH - Genel Başkanı Bülent Yıldırım, "Gittiğimiz fakir ülkeler de halkın ortak görüşü 'Osmanlı'nın torunları 80 yıl sonra geri döndü' şeklinde oldu." diye konuştu.(Zaman :05/01/2007) Endonozya -Ace'de hala OSmanlı patişahı Abdülhamid Adına cuma hutbeleri okunur..Pakistan kurtuluş savaşı sırasında hilafet merkezinin kurtuluşu için ülke çapında para toplar...Hala "kardeş ülke " özelliğini korur!

 

* BU BEKLENTİNİN " HİLAFETİN İSLAM ÜMMETİ ÜZERİNDEKİ ÖNEMİNİ " BİR ÇOK LAİK GEÇİNEN MÜSLÜMANDAN DAHA ÖNCE FARK EDEN ABD'NIN KENDİ PATENDİ İLE ORTAYA CIKARMAYA ÇALIŞTIĞI HALİFE ADAYI İLE HİÇ BİR İLGİSİ YOKTUR !

 

 

HALKALARIN KARDEŞLİĞİ

 

İSLAM'A GÖRE İNSANLAR YA FITRATTA N ( DOĞUŞTAN : HZ. ADEM VE HAVVA 'DAN ) VEYA DİNDE KARDEŞTİRLER ( " İNANANLAR KARDEŞTİR ") .

 

TÜRKİYE OLARAK POLİTİKAMIZI BELLİ BİR IRKIN ÜZERİNE KURARSAK , OLAYA GENİŞ AÇIDAN BAKIP , ÜMMET KARDEŞLİĞİ AÇIDAN BAKMAZSAK , SONUÇTA BÖYLE BİR KISIR DÖNGÜYE DÜŞERİZ ;

 

- AFGANİSTAN'DA TÜRK DİYE KATİL RAŞİT DOSTUM'U DESTEKLEDİK SONUÇTA OLUŞTURULAN YENİ OLUŞUMDA AFGANİSTAN'DA NE RAŞİT DOSTUM'UN NE DE TÜRKİYE'NİN ADI DUYULDU, ANILDI

 

- IRAK'TA TÜRKMEN KARTI ÜZERİNDE OLAYLARA MÜDAHELE ETMEK İSTEYEN TÜRKİYE , IRKÇILIK YAPAN KÜRTLERE KARŞI AYNI YANLIŞA DÜŞÜP IRK TEMELİ ÜZERİNDEN IRAK'TA SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYOR VE MÜSLÜMAN KÜRTLERİ , DİLİ ,KÜLTÜRÜ,IRKI AYRI OLAN YAHUDİLERİN KUCAĞINA ATIYOR. SONRADA YALNIZ KALIP YİNE ORTADA TOZ TOPLAYAN SINIFLAR İÇİNDE KALIYOR.

 

Kürtler, Türk korkusu ile Amerika’ya sığınıyor. Türkler Kürt korkusu ile ABD’ye sığınıyor. Araplar Türk ve Kürtlerden korkup ABD’ye sığınıyor. Tek direnen grup Şiiler. Türkiye Kerkük’e Kürtlerin girmesinin engellenmesini istiyor ve ABD’yi bölgede görev yapmaya çağırıyor..

Bizi bize düşman yaptılar. Birileri bizim kanlarımız ve göz yaşlarımız üzerine hâlâ kendilerine iktidar ve servet üretmeye devam ediyor.. Asıl utanç duyulacak durum bu.

Türkler yıllarca Kürtleri İngiliz âmaline hizmet etmekle suçladılar. Şeyh Said, İngilizlerin oyununa geldi diye bilinir Türkler tarafından. Şeyh Said’in torununa göre ise, İngilizler Mustafa Kemal’i destekliyordu. Kürtleri tehdit olarak gördükleri için böyle bir oyun oynadılar. Şeyh Said’in asılmasını sağladılar.

 

Lozan’da Kürt meselesinin ele alınmaması Musul’a ilişkin Misak-ı Milli hedeflerinin unutulmasının arkasında da bu sebeb vardı..

Adalar’ın Yunanistan’a, Musul’un Irak’a nasıl verildiğini bilen var mı aramızda?!.

 

OLAYA GENİŞ AÇIDAN BAKIP , İSLAM ÜMMETÇİLİĞİ AÇISINDAN OLAYLARA , HALKA , GENİŞ KİTLELERE HİTAP ETMEK BİZİ HER ZAMAN KARLI ÇIKARACAKTIR ( OLAYA İSTER EKONOMİK İSTER ASKERİ İSTER İSLAMİ AÇIDAN BAKALIM , HER ZAMAN EN DOĞRU OLAN YOL BUDUR! )

 

TÜRKÇÜLÜK ÜZERİNDEN SİYASET YAPTIKTA NE OLDU ...?

 

- İŞTE KIBRIS.YILLARCA TÜRK DİYE MALİ VE ASKERİ DESTEK OLDUK SONUNDA BİZE KARŞI AB TARAFTARI OLMAKLA ONLARI YİNE BİZ SUÇLUYORUZ...!

 

- HANGİ TÜRK CUMHURİYETİ KIBRIS'I RESMEN TANIDI ? HİÇ BİRİ !

 

-AZERBEYCAN SINIRIMIZDAKİ BİR ÜSSÜ RUSYA'YA KİRALADI VE RUSYA BURNUMUZUN DİBİNDE ARTIK BİZİ DİNLİYOR!

 

- AZERBEYCAN ERMENİSTAN İLE SAVAŞIRKEN , EN MİLLİYETÇİ PARTİNİN DE OYLARI DAHİL ERMENİSTANA BUĞDAY SATIŞINA MECLİS'TEN OKEY VERDİK.

 

.....................

 

TÜRK - KÜRT - ARAP ... DEĞİL ; DİNİ , ,TARİHİ , HAYAT FELSEFESİ AYNI OLAN İSLAM ÜMMETÇİLİĞİ , HALKALARIN KARDEŞLİĞİ - DİN VEYA FITRAT KARDEŞLİĞİ - BİZİM HAREKET NOKTAMIZ OLMALI , YOKSA DAİMA KAYBEDEN TARAFTA BİZ OLURUZ!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yukardaki mükemmel çalışmaya katılıyorum.Lakin :

 

Kürtler, Türk korkusu ile Amerika’ya sığınıyor. Türkler Kürt korkusu ile ABD’ye sığınıyor. Araplar Türk ve Kürtlerden korkup ABD’ye sığınıyor. Tek direnen grup Şiiler. Türkiye Kerkük’e Kürtlerin girmesinin engellenmesini istiyor ve ABD’yi bölgede görev yapmaya çağırıyor..

 

Bu ibaredeki "tek direnen grup şiiler" ibaresini yadırgadım...Destanlar yazan sünni direnişçileri neden görmediniz ? Şiilerin nasıl diren(me)diğini Irak'ta gördük.Üstelik "dini içten yıkan" hükmüyle "ümmet" kavramına girmezler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstelik "dini içten yıkan" hükmüyle "ümmet" kavramına girmezler.

Dini içten yıkan mı?Dine bid atlar yükleyen mi? Bu onları ehli kıble den ayırmaz.Üstelik ehli sünnet ile şia anlaşama bile kavga etmek zorundalar mı?Kavga emperyalist oyunun ivmesini arttırır.Anlaşmanın şartları oluşturulmalı.Çözümler oluşturulmalı...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yukardaki mükemmel çalışmaya katılıyorum.Lakin :

 

 

 

Bu ibaredeki "tek direnen grup şiiler" ibaresini yadırgadım...Destanlar yazan sünni direnişçileri neden görmediniz ? Şiilerin nasıl diren(me)diğini Irak'ta gördük.Üstelik "dini içten yıkan" hükmüyle "ümmet" kavramına girmezler.

 

SELAMUN ALEYKUM

KARDESIM

KISMEN HAKLISINIZ

SITEMIZ 2002 YILINDA ACILDI VE 2007 YILINDA AYNI KONUDAKI 3 YAZIMIN BIRLESKESI OLAN - VE GUNCELLENEN- YAZILARIMI ALTALTA SIRALADIM..TABII O SIRALARDA AKTIF OLAN SII KARDESLERIMIZ BUGUN IRAKTA - NASRALLAH GRUBU DISINDA- PASIF..O NEdELE SITEMIZDEN O CUmLEYI CIKARTTIK..

RABBIM SII SUNNI EHLI KUFFARLA MUCADELEYI DAIM EYLESIN

SELAM VE DUA ILE

Share this post


Link to post
Share on other sites
SELAMUN ALEYKUM

KARDESIM

KISMEN HAKLISINIZ

SITEMIZ 2002 YILINDA ACILDI VE 2007 YILINDA AYNI KONUDAKI 3 YAZIMIN BIRLESKESI OLAN - VE GUNCELLENEN- YAZILARIMI ALTALTA SIRALADIM..TABII O SIRALARDA AKTIF OLAN SII KARDESLERIMIZ BUGUN IRAKTA - NASRALLAH GRUBU DISINDA- PASIF..O NEdELE SITEMIZDEN O CUmLEYI CIKARTTIK..

RABBIM SII SUNNI EHLI KUFFARLA MUCADELEYI DAIM EYLESIN

SELAM VE DUA ILE

 

 

Yukarıda ki konu ile ilgili Kazım Karabekirin hatıralarını okumanızı tavsiye ederim. Özellikle ortadoğuda ki o zaman ki olaylarla ilgili . Koskoca şimdiki 7-8 ülkenin alanı sadece 13 günde teslim olmuştur . Bu da hiçbir direniş göstermeden teslim oldu demektir. Fakat fransızlar Gaziantep saldırısını 1 yılda bile başarı ile sonuçlandıramamıştır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Arap ülkelerindeki işgalcilerin kemmiyet ve keyfiyetiyle, Antep'teki, Maraştaki Fransızların nitelik ve niceliğini karşılaştırırsanız yaptığınız ilk karşılaştırmanın hükümsüzlüğünün idrakine varırsınız."

 

Arap ülkelerinde İngilizler oldukça ağır, taze, desteklenmiş ve yenilenen bir kuvvetle saldırıda bulunduğunda çok belirgin bir halk direnişi vuku bulamamıştır. Gerillalığı, gayrinizami vuruşmayı zaten tarih boyunca öğrenememiş olan Araplardan böyle bir durumda bunu beklemek de pek doğru olmazdı, olsa dahi bu kadar ağır ve arzulu bir kuvveti dağıtmak onca karmaşa içerisinde mümkün olmazdı, hatta hadisenin daha dramatik bir hal almasına vesile olabilirdi. Fakat bu yeterince belirginleşmemiş olan tepkiyi bir hainlik ve Osmanlı'ya sadakatsizlik olarak nitelemek zaman ve mekanın şeraiti içinde hadiseyi değerlendirdiğimizde pek de kabil görünmüyor. Nitekim bu ülkelerde birtakım koşullar olgunlaştığında atanan kukla idarelerine karşı oldukça sağlam ve örgütlenmiş bir direniş gösterilmiş olması da gayet ehemmiyetlidir.

 

Halk, mevcut şartlar içerisinde Halife ordusuna yardım etmeye çalışmış fakat o toprakların şartlarının Anadoludakiyle aynı olmaması bir muvaffakiyete engel olmuştur. Arap'lar İngilizlere karşı savaşmaktan geri durmuş mudur, Araplar bizi arkadan vurmuş mudur, İngilizleri kucak ve bağırlarını açarak mı karşılamıştır? Asıl tartışmaların yöneldiği -ve yönelmesi gereken- noktalar bunlardır. Neticeye bakmak, tabiatı gereğiyle neticeyi ilgilendirmeyen böyle bir mevzuda isabetli bir kanaate varılmasını engeller. İlk mesajdaki yazıda da bu bahis açık bir biçimde ifade ediliyor. Yazıdan dolayı Erenler'e teşekkürler.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstelik "dini içten yıkan" hükmüyle "ümmet" kavramına girmezler.

Dini içten yıkan mı?Dine bid atlar yükleyen mi? Bu onları ehli kıble den ayırmaz.Üstelik ehli sünnet ile şia anlaşama bile kavga etmek zorundalar mı?Kavga emperyalist oyunun ivmesini arttırır.Anlaşmanın şartları oluşturulmalı.Çözümler oluşturulmalı...

 

Ehli kıble mefhumundan ne anladığızı bilmiyorum ama Ehli sünnet uleması Osmanlı şeyhülislamı Ebussuud Efendi( r.a.) nın bu konuda onların "kafir" oldukları yönünde fetvaları mevcuttur.Ayrıca İbni Hazm (r.a.) da kafir olduklarını beyan etmiştir.İmam - RAbbani (k.s.) " Benzerler arasındaki çatışma daha şiddetli olur" diyerek reddi refafız "rafıziliğe reddiye" isimli eserini kaleme almıştır.Dış kafirlerden ziyade evvela bunların tepelenmesi elzemdir ve ehemdir, demişlerdir.Yavuz Selim (r.a.) bunun pratiğini göstermiştir.

 

Ayrıca islam düşmanlarına yarım kurşun dahi atmayan, islamı arkadan hançerleyen, "her devrin haini" oldukları bedahet derecesinde olan bu inanç ; bir islam mezhebi değildir.Zira islam mezhebi dörttür...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şiaya hak mezhep demek kadar onları günümüzde kafirlerden daha evvel tepelenmesi gereken kişiler olarak görmek de kabul edilebilir değildir bence. İçinde bulunduğumuz çağın durumu bu meseleyi ikinci plana itmiştir. Bana göre de sapmış olan bu mezhepten gelen kaypaklıklar elbette olmuştur, fakat mesela Hizbullah'ın ve Irak savaşının ilk günlerinde direnenlerin de ekseriyatının Şii'lerden oluştuğunu unutmamalıyız. İsrail Lübnan'a dalmışken onlara karşı tek direnci gösteren Hizbullah'a, sırf şii oldukları için destek vermemeyi öğütleyen Arap alim(!)in fetvasının tehlike çanlarını titretmeye başladığını düşünüyorum. "O kadar da değil!" diye haykırmak istiyorum.

 

İslam, önce içinde geçici bir barışa varıp dış etmenlerin baskısını topyekun bir hamleyle ortadan kaldırmalı, daha sonra kendi içindeki hesaplaşmaya makul bir zemin üzerinde yönelmelidir. Aksi takdirde gelebileceğimiz noktanın vahametini izahta kelimeler kifayetini yitirebilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

1979 iran devrimi islam için hiç de hayırlı olmamıştır.Zira islam adı altında asıl amaç ehli sünnetin zihnini bulandırarak şialaştırmak olmuştur.Etrafımızda gördüğümüz türedi şialar bunların eseridir.Hz.Ebubekir-ömer-osman-aişe annemiz-muaviye r.a lara hakaret eden, iftira eden bir anlayış nasıl bize dost olabilir ?

 

Irak'ta mücahidlere karşı kurulan ırak ordusunun %90 ı şiilerdir.Bunlar Ebu Gureyb cezaevinde sünni bacılarımız abd liler tarafından tecavüze uğrarken kapıda "bekçi"lik yapan ehli bidat soyudur.Şu anda da Irak'ta mücadele eden 3 grup vardır :

 

1- Irak islam ordusu -eski baasçılar-

2-Irak el Kaide - Şehid Zerkavi'ningrubu-

3-Irak Nakşi Bağlıları - Irak'taki Nakşibendi tarikatı bağlıları-

 

Irak şiileri Ayetullah MAsum(!) Sistani'ni emri ile savaşmamışlardır.Irak hükümeti Başkanı MAliki de bir şiidir ve Nüfus yoğunluğu onlarda olduğu için seçimle de olsa şiiler kazanır anlayışındadır.Bunlar ucuz hesapların ucuz adamlarıdır.

 

Lübnandaki Nasrallah'a gelince: Lübnan hizbullahı sadece şiilerden oluşmaz.Sünni Fethi Yeken ve Sünni Seyyid Şaban tarafından desteklenmektedir."Sünni " bir tavırla direnç gösterilmiştir.Ha, bu böyle devam eder mi denirse Nasrallah şimdiden sünni militanların hizbullah çatısı altında olmayan eylemlerini yasaklama ve onları hapsetme yollarına başvurmaktadır.Irak'taki şii işbirlikçi tavrını, Lübnan ile perdelemek istemektedirler.Nasrallah'ın samimiyeti zamanla ortaya çıkacaktır.

 

Ayrıca Laik FKÖ, marksist FHKC (corc habbaş- hristiyan arap) de israille çarpışmıştır.Ne yapalım, bunları da mı kucaklayalım? İsraille çarpışmak ölçüt ise bu çarpışmanın devamlı olmasını beklemek de gerekir kanısındayım.

 

RAbbim Ehli sünnet'ten ayırmasın,

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bugünün şartları içerisinde malesef böyle davranarak birilerini reddetme lüksüne sahip değiliz. Bu, bizi mahkum eder. Irak'ta her ne kadar dışarıdan desteklense de meydana gelmek üzere olan, hatta başladığını kabul edebileceğimiz, kesinlikle Müslüman alemine zarar verici şu iç savaşın da sebebi bu değil mi? Bu mu yani istediğiniz? Bu şartlar içerisinde Küffara karşı birleşmek dururken bu iki grubun birbirini yemesi mi arzulanan? Iraklı'nın şu anda Amerika'ya karşı yekvücut olması gerekirken, veya en azından birilerinin cihad eden grupların önüne fazladan taş koymaması elzemken pek ala kimseye birşey kazandırmayacak olan, kimseye kısa vadede hakkı bulma/fikir değiştirme imkanını getirmeyecek olan, dolayısıyla da şu anki darülharb şartlarından daha sonraya ertelenmesi gereken bu ayrılık çatışmaları bize fayda mı getiriyor? Bir kısım şiinin Amerikayla birleşme hainliğine gitmesinde-evet hainlik-, Saddam zulmünün-ve evet, zulüm- hiç mi etkisi yok? ("Saddam kullanılmıştı" diye savunmaya sakın geçmeyin, zira aynı şeyi şiiler için de ben söylerim, kullanılmak asla mazeret olamaz) Biz sütten çıkmış ak kaşık mıydık? Sonuçları belirleyen, esbâb değil midir?

 

Aşağıda yazacaklarım beni tasvip etmediğim grupları savunuyor gösterebilir. Hayır, bu böyle değildir; ben sadece hakkı yerine teslim etmek ve meseleyi farklı buudlarıyla da görmek, göstermek sevdasındayım ve sizin yazdığınız kaypaklıkları da görüyor, kabul ediyorum:

 

-ABD Irak'a ilk girdiğinde, askerlerin ellerini kollarını sallaya sallaya Bağdat'a gelecekleri ve orada Saddam'ın "kahraman cumhuriyet muhafızları"nın onları durduracağı söyleniyordu. Ne oldu? Güneydeki şii kasabalarında günlerce çakılıp kaldılar, hatta Essahaf'ın açıklamalarını, Elcezire'nin haberlerini dinleye dinleye içimizde bir umut peydahlanır olmuştu. Yani neymiş? Bir grubu topyekun hain ilan etmemek ve işi birtakım önyargılardan halas olmuş vaziyette takip etmek gerekirmiş!.. İstenildiğinde, gerektiğinde veya daha iyi yönlendirildiğinde bu gruba ait bir kısım insanın da İslama faydalı olabileceğini anlamalıymışız.

 

Aynı şekilde, Mukteda Es-sadr da bir vakit Amerika ile çarpışmıştı. Şu anda malesef can ciğer kuzu sarması şeklindeler Amerika'yla... Demek ki Sadr vaktinde Amerika'ya herhangi bir sebeple aleyhte kanalize ettiği enerjisini şimdi yine Amerika'ya yamanmak için kullanıyor. Muhtemelen iktidar sevdası... Yani bir çeşit mezhepçilik de diyebiliriz. Fakat onlar da öncelikli mesele olarak Amerika'yı def etmeyi seçmiş olsalardı, daha doğru bir ifadeyle vaktinde tuttukları yol üzere devam etselerdi fena mı olurdu? Elbette olmazdı. Onları bu çamurlu yola iten şu an için basitleşmiş iktidar sevdasıdır, mezheplerine ait kimliklerini İslamî kimliklerinin önüne çıkarmalarıdır.

 

Geniş tabakası ve yönetim kadrosunun ekserisi şiilerden oluşan Lübnan Hizbullahı'nın sünnilerce de desteklendiğini ve bu yolla ortaya örnek bir birlikteliğin çıktığını biliyoruz. Evet, savaş sırasında, tehlike sırasında örnek bir birlikteliktir bu. Allah İsrail'e karşı savaşan Sünni/Şii, herkesten razı olsun.

 

İsrail'le savaştığı sürece FKÖ'yü, Amerika'yla savaştığı sürece Mukteda Es-sadr'ı, Ruslarla savaştığı sürece Vahabilikle itham edilen Çeçenistanlıları desteklemeliyiz ve onların bu yol üzerinde devam etmeleri için üzerimize düşen neyse onu yapmaya çalışmalıyız. FKÖ'ye iç politikada muhalefet olurken dış politikada Filistin'e fayda sağlayacak bir iş yapıyorlarsa, onlara bu sahada en büyük desteği ben sağlarım, savaş şartları bittiğinde de onlarla hesabımı yine ben görürüm.

 

Olay nedir?

 

Şiiler bugün malesef geneli itibarıyla çeşitli sebeplerden ötürü İslam'a faydalı olmaktan uzaktır. Onların İslam'a fayda sağlayacak bir daireye oturmaları için Sünniler de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Küffara karşı topyekun bir harekete girişmek amacıyla mevcut şartların temini için uğraşılmalıdır. Bu belalı günler hafiflediğinde iç hesaplaşmaya tekrar dönülmelidir. Kastedilen manada dost edinmeye hayır, küffara karşı beraber olmaya evet!

 

Budur!

 

Not: Rabbim Ehl-i Sünnetten ayırmasın şeklindeki duanıza cevabım "Amin!" biçimindedir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...