-
Content Count
82 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by rembo
-
-
bilim araştırma vakfı davası
böyle bir kitap var. büyük ebat, kuşe kağıt. tartsan 8-9 kilo gelir. kitap içinde davanın bütün belgeleri kaynaklarıyla beraber verilmiş. celse celse belgelerle anlatıyor davayı.
bedava kitaplara gelince. benim bir akrabam matbaasinda çalışıyor. kitaplar için bir çok vakıf ve hayır severden büyük destek alıyor. bunun yanı sıra maymuncu basında aleyhinde yazılan her şeye dava açıyor ve kazanıyor. bu davalardan çok ciddi tazminat geliri elde ediyorlar. yani işin komedi yanı maymuncular engellemeye çalıştıkça finansman desteği sağlıyor. kapitalizmi sağlam özümsemiş anlaşılan :unsure:
masonluk kitapları...
bu adam kaleme alana kadar pek kayda değer bir eserin olmayışı dikkat celbedici. harun yahya kitaplarında bahsetmeye başladıktan sonra masonluğu anlatan kitaplarda patlama yaşanması benim naçiz kanaatim kafa karıştırmak yönlü karşı tavır. piyasada o kadar kitap var ki bu hususta insan şunu biliyordum ama artık şüphedeyim demeye başlıyor. sahih olmayan kaynak sevihtir.
-
ben ki toz kanatlı bir kelebeğim
minicik gövdeme yüklü kafdağı
bir zerreyim ki arşa gebeyim
bütün sancılarımın budur kaynağı!
hayal dünyamı alt üst eden dörtlük... güzel bir makale. okurken zaman zaman mustafa özer'in üstadı anlattığı kitabın sayfalarına gidip gidip geldim. elimde derin bir hüzün kaldı.
-
geçen sene gelip de bu sene gelememek... ayrı bir heyecanı vardı. tekrar yaşamayı isterdim. kısmet hayırlısı böyleymiş. inşallah seneye buluşmak nasip olur.
-
ben akdeniz üniversitesinde okuyorum. malum üniversite...
bizim üniversiteye geçen yıl can dündar geldiğinde ondan bir şiir okumasını istemişler; bu şiiri okumuş.
sonra hıncal uluç gelince ondan da bir şiir okumasını istemişler o da bu şiiri okumuş.
zülfü livaneli geldi. dedim şiir istediniz mi
yok dediler zaten ezberledik.
-
ziya gökalp in en çok sevdiğim yanı franızca "laik" kelimesine karşılık arapça "ladinilik" yani "dinsizlik" demiş olması. sisteme bu kadar yakın olup da bu laikliğe katrşı bu kadar net konuşan bir kişi daha yok.
-
bazı mevzulara doğrudan radikal yaklaşımlar sergilemek taraftarı olmadım hiçbir zaman. her has(özel) isim aynı zamanda da cins isimdir.umumiden kısmileşmede diyebiliriz. Allah kelimesi arapçadır ve ilah kölünden gelir. arapçada -e,-a zarfları vardır ve kelimenin başına gelir. nadir=ender, cemal=ecmel, hüsn=ahsen örnekleri çoğaltmak mümkün.
işte ilah kelimesinde de bu durum söz konusudur. çok, daha, en gibi manaler veren -e,-a zarfı ilah kelimesine getirilerek Allah kelimesi oluşturulmuştur. "ilah"kelimesi türkçede yer alan "uz" anlamına da gelmektedir.
yani cins isim olarak allah kelimesi en uz, en usta anlamına da gelmektedir. tdk sözlükte geçen de budur. keza bu uzantısı verilen sözlükte sadece cins isimler bulunur.
http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10...5A79F75456518CA
Bu linke tıkladığınızda göreceksiniz ki cins isim olan allah küçük has isim olan Allah büyük yazılmıştır. malumatfüruşluğum için özür dilerim lakin yiğidi öldür hakkını yeme.
-
İstanbul Destanı
beton yığınlar arasında kayıp bir şehir
caddeleri tekerlekli metallerden cincir
bir ağacı yakamaz savrulsa bir milyar kibrit
soluduğun ya tozdur ya karbonmonoksit
ecel fışkırıyor fabrika bacalarından
kansersiz ölümü yaşamıyor hiçbir insan
iyotu bilmez kimse; lağam kokuyor deniz
tarihi sokaklar pisliğe açılan dehliz
boğazın akıntısı çağa yenildi
Fatih fethettiğine bin pişman şimdi
Mimar Sinan imkansız boşa aşmış meğer
baraj suları altında o muhteşem kemer
bu gördüğün çamurlu su nedir Eyüp Sultan?
ya bu harap surlar kurtulur mu şaraptan fuhuştan
yanmadık kaç ahşap evi kaldı Üsküdar'ın
minaresi nerede fethi gören hisarın
gel de gör Nedim ne halle düştü sadabat
bu gördüğüm İstanbul mu İstanbul mu heyhat!
Ayasofya ne kilise ne de cami
Fatih fethettiğine bin pişman şimdi
tarihin arasında geçerken çelik tramvay
nasıl ağlamasın faytonları seven saray
daha dün akıyordu süslü sebil çeşmeler
kola furyasıyla kurudular birer birer
ezanlar deundan mahyalar sanattan uzak
suç dolu sokaklarında cambazlık yaşamak
köşe başları çöplerden teşekkül birer dağ
düzenine şöyle bir bak adete ortaçağ
medeniyet dediğin çok eskidendi
Fatih fethettiğie bin pişman şimdi
-
okuduğum zaman gülme krizine girdim. sizde gülün diye koydum siteye.
güldürebildiysem ne mutlu bana
-
İşte AKP’yi Kapatma Dosyasından Çarpıcı Gerekçeler
AKP’nin gizli anlamı: AKP harflerinin gerçek anlamı ortaya çıktı. AKP’nin kuruluşunda görev almış bir yetkili, elimizde bulunan ses kayıtlarında; harflerin Adalet ve Kalkınma Partisi’ni değil Allah ve Kuran Partisi kelimelerini ifade ettiği, ancak şartlar olgunlaşmadığı için gerçeğin açıklanamadığını itiraf etti..
Bağcılar Lisesi’nde namaz skandalından sonra Hac skandalı: Namaz skandalı yaşanan Bağcılar Lisesinde yapılan incelemelerde kamuoyunu dehşete düşürecek yeni bilgilere ulaşıldı. Bodrum katının da altında olan bir dehlizde, öğrencilerin Kabe maketi etrafında hac farizalarına yerine getirdikleri öğrenildi.
Doğan Medya Center’da da namaz skandalı: Doğan Medya Center içinde bulunan yoga ve reiki salonunu saat:05.00’de temizlemek için gelen bir grup temizlikçi kadın başörtülülerini takarak salonda namaz kılmaya teşebbüs etmişler, bir cumhuriyet mitingi dönüşü gazeteye gelmiş bulunan Milliyet Gazetesi çalışanları, namaz kılma eylemini henüz kıyam halindeyken bastırmayı başarmışlardır. Temizlikçilerin AKP iktidarı döneminde işe alındıkları, AKP iktidarından cesaret alarak geçtiğimiz Ramazan ayında da oruç tutma eylemi yaptıkları ortaya çıkarıldı.
Lisede gerici ayaklanma: Avcılar Selami Yetişgil İlköğretim Okulu’nun bazı öğrencilerinin, okulun bodrum katında “ALLAH” olarak isimlendirdikleri görünmez bir varlığa ibadet ettikleri tespit edildi. Bir öğrenci babasının kızını ispiyonlaması üzerine ortaya çıkan habere göre; çocukların son zamanlarda davranışlarının değiştiği, bazı öğrencilerin kanatlarının çıkmaya başladığı, duvarlardan geçebildikleri ve hatta gözlerinden ateş çıkarabilenlerin bile olduğu öğrenildi.
Havadan konularla bile laikliğin altı oyuluyor: Meteoroloji Meslek Liseleri öğrencilerine 4 adet yağmur duası ezberleme zorunluluğu getirildiği iddia edildi.
İnsanları inanan ve inanmayan şeklinde kamplara ayırıyorlar: AKP’li Bakan tarafından atanan Mamak Milli Eğitim Müdürü, ÖSS sınavına girecek öğrencilere yaptığı konuşmada “ Allah hepinize sınavda zihin açıklığı versin” diyerek sadece Allah’ın sevdiği dini bütün öğrencilerin başarılı olmasını istediği, dinle daha limoni bir ilişkisi olan gençlerin ise yerle yeksan olmasını dilediği anlaşıldı.
AKP’li seçmen davranışlarında artan irtica eğilimi: 14 Nisan 2006 günü, AKP seçmeni olduğu tespit edilen 67 yaşındaki Hatice Benli, Gaziosmanpaşa – Bakırköy hattında çalışan belediye otobüsüne sağ ayağıyla bindi ve ayağını atarken içten içe “bissmillahirrahmanirrahimm” dedi.
AKP’nin Atatürk karşıtı kadrolaşma hareketi: AKP’li bakan tarafından yeni atanan Rize Tapu Kadastro Müdürü’nün odası boyanırken Atatürk resmi duvardan indirildi. Kullanım talimatnamesinde boyanın 12 saatte kuruyacağı belirtilmişken, resim 15,5 saat sonra yani 3,5 saat gecikmeli olarak tekrar eski yerine asıldı. Dolayısıyla söz konusu partinin Atatürk’ü hazmedemeyen kişilerle kadrolaşma yaptığı ispatlanmış oldu.
THY’nin başörtülü açık ayrımı yaptığı belgelendi: 25 Şubat 2004 tarihinde Ankara – Urfa uçağında başı açık bir kadına cam kenarı koltuk kalmadığı söylenmişken, daha sonra gelen türbanlı kadına cam kenarından yer verildiği belgelendi. Yolcuların biniş kartları da ekte delil olarak sunulmuştur.
Reklam panolarında şeriat provası: Konya Mevlana Müzesi karşısında bulunan reklam panolarına ünlü Amerikan porno yıldızı Carmen Elektra yeni filmi için reklam vermek istemiş, AKP’ye bağlı Konya Belediyesi bu talebi geri çevirmiştir.
İçki yasağında son perde: AKP, içki yasağı politikasını uygulamak için pilot bölge olarak Samsun Devlet Hastanesini seçti. AKP yönetimi tarafından başhekim yapılan imam hatip kökenli, Samsun Devlet Hastanesi başhekimi Kamil Çoban, siroz hastası 59 yaşındaki B.T. isimli hastasına, içki içmeye devam etmesi durumunda tedaviye devam etmesinin bir anlamı kalmayacağını söyleyerek, içki içmemesi konusunda baskı yaptı.
Antalya Saime Yahşigil İlköğretim Okulunda skandal: Antalya Saime Yahşigil İlköğretim Okulunda ders programı yapılırken, din derslerinin zihinlerin zinde olduğu sabah saatlerine, İnkılâp Tarihi derslerinin ise hemen öğle yemeğinden sonra, çocuklara rehavet çöktüğü saatlere konması dikkat çekti. Ayrıca, rehaveti arttırmak için İnkılap tarihi derslerinin olduğu günler yemekhanede ayran dağıtıldığı belirlendi. Tüm bunlarla körpecik beyinlerin dini bilgilerle doldurulması, Atatürkçülüğü ise öğrenecek takati kalmaması amaçlanıyor.
Odak olma suçu: AKP’de Mustafa çok Tansel az: DONAR araştırma şirketi tarafından yapılan çalışmada; AKP seçmenleri arasında, Mustafa, Ahmet, Ali, Ayşe, Havva gibi İslam kaynaklı isimlerin CHP seçmenlerine göre 3 katı fazla olduğu, buna karşın; Tansel, Çiyse, Berkecan, Sudesu gibi çağdaş isimlerden neredeyse hiç olmadığı tespit edildi.
AKP Belediyeleri’nin Yeşil Takıntısı: AKP’li belediyelerin geçmiş dönemlere göre iki kat fazla yeşillendirme çalışması yaptığı belgelendi. Şeriatı temsil eden yeşil ile rejim değişikliğine park, bahçe ve refüjlerden başladıkları açıkça görülmektedir.
Halka okunmuş su içiriliyor: AKP’li İstanbul Belediyesi Terkos ve Ömerli barajları kıyısında her Cuma günü 41 imama 41 yasin okutuyor. Okunmuş sular şebekeye veriliyor, bu sayede insanların dini duyguları coşturularak amaçlanan şeriat devleti için taban oluşturuluyor.
Ampul Gavur icadı: CHP’nin amblemi bir Türk savaş aleti olan OK, DP’nin amblemi yine bir Türk taşıma aracı olan AT iken AKP’nin sembol olarak Amerikalı Edison tarafından icat edilmiş AMPÜL’ü seçmiş olması Türkiye’yi Batıya peşkeş çekeceğinin en güzel kanıtıdır.
AB ile gizli anlaşma: Vatansever Türk Tugayları Konfederasyonunun internet sitesinde yer alan belgeye göre; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB’nin Genişleme sorumlusu Oli Rehn ile gizli bir anlaşma yapmıştır. Anlaşmaya göre, Sinop – Mersin hattının doğusu Sözde Ermenistan ve Kukla Kürdistan devletleri arasında paylaşılacak. Ege bölgesi Helen cumhuriyeti olacak. İstanbul, sıcak sulara açılma emelinden bir türlü vazgeçmeyen Rusya’ya bırakılacak. Abdullah Gül’e jest olarak da Kayseri merkezli Gülistan İslam Cumhuriyeti kurulacaktır.
Gül’ün ismi Apo’dan: Yalçın Küçük’ün isabet buyurduğu üzere; Abdullah Gül’ün Kürt olduğu ve babasının da Abdullah Öcalan’a büyük muhabbet duymasından dolayı oğluna Abdullah ismini verdiği anlaşılmıştır. (Gül ile Apo’nun aşağı yukarı aynı yaşlarda olmaları bu gerçeği değiştirmez. Demek ki babası öngörülü bir insandı.)
Erdoğan Sabetaist Kızılderili kabilesinden: Yine Yalçın Küçük’ün tespitlerine göre Tayyip Erdoğan’ın Kızılderili Sabetaist Doğan Er kabilesinden geldiği, kimliğini gizlemek için ise soyadını Erdoğan yaptığı öğrenilmiştir.
Erdoğan neden Fenerbahçeli?: Fenerbahçe’nin bayrağı sarı-laciverttir. Bayrak 15 dakika kezzaplı suda bekletildiğinde iki rengin karışmasından yeşil renk ortaya çıkmaktadır. Erdoğan’ın şeriat özlemi takım tercihinde bile kendini ele vermektedir.
Menderes’in köpek davasından sonra Erdoğan’ın kedi davası: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Van ziyareti sırasında hediye edilen(!) ve adını CANSU koyduğu kedisi yine Başbakan'ın inisiyatifiyle başbakanlık konutuna yerleştirilmiş ve konutun tüm imkanları kedi Cansu'ya seferber edilmiştir. Halkımız sefaletle boğuşurken bununla da yetinilmemiş, bir yabancı misyon şefinin getirdiği pahalı mama 'hill's' ve altın işlemeli tasma memnuniyetle kabul edilmiştir!! Geçtiğimiz yıl mart ayında birkaç günlüğüne konutu terk eden kedi Cansu'ya bu gayri ahlaki davranışından dolayı herhangi bir ceza verilmemiştir!
AKP iktidarı dini futbola bile alet etmiştir: AKP döneminde eşi türbanlı olan Ertuğrul Sağlam Beşiktaş teknik direktörü olurken, namaz kıldığı bilinen futbolcular sürekli ilk onbirlerde takımda yer bulmaya başlamışlardır. AKP iktidarı döneminde Anelka ve Aurilio’nun Müslüman olmaya zorlanması ve aynı iktidar döneminde İlhan Mansız’ın (İ.Mansız) ise futbolu bırakmak zorunda kalması da dikkat çekmiştir.
-
12 EYLÜL'E SİTEM
Kolum, kanadım diyordum.
Sevdalanıp gidiyordum
Yurdum diye seviyordum
Yurdum, felaketim oldu.
Türküm! dedim, Türk'ü sevdim
Öğünen bir koca devdim
Volkandım, alev-alevdim
Kor'dum... felaketim oldu.
Kimisi Rus, kimisi Çin...
Uşağıydı; dedim niçin?
Bayrağıma selam için
Durdum... felaketim oldu.
Vatan millet idi tasam
Çiğnenmişti ana-yasam
Vuracaklardı vurmasam
Vurdum... felaketim oldu.
Neyim varsa birer birer
Tutup çarmıha gerdiler
Bozkurt'uma 'it' dediler
Kurdum... felaketim oldu.
Bu ahlaksız dubaraya,
Tarih 'mim' koysun buraya
Eylül darbesini hayra
Yordum... felaketim oldu.
Gönlümün yiğit beğiydi
Gözlerimin bebeğiydi...
Ona da mı nazar değdi
Merdim... felaketim oldu.
Tarafsızlık diye diye
Şu en soysuz haramiye
Başımızı vermek niye
Sordum... felaketim oldu.
Ben değildim esip-tozan
Kanlı kuyuları kazan
Bütün tuzakları bozan
Zordum... felaketim oldu.
Kolum, kanadım diyordum.
Sevdalanıp gidiyordum
Yurdum diye seviyordum
Yurdum, felaketim oldu.
-
BİR BAŞKA TEPEDEN
Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyâda,
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
-
ADALET
İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun
-
bu kitabın bende ayrı bir yeri var.
olmazı oldurmaya çalıştığımı farkettim. bu farkedişten sonra doğruyu öğrenmenin de zamanı olduğunu anladım. ve hazin ki benim için zamansızdı.
-
yaratılmak...
bu fiilin anlamının hafifletilmeye çalışıldığının farkında mıyız? son 3 yıl içersinde muazzam bir kullanım genişliği yakalamış olması dikkate değer.
"yoktan var etmek" anlamından hızla uzaklaşıyor. herkes hiç tereddütsüz yaratmak fiilini kullanıyor.
eğer bu hızla giderse çok yakın bir zamanda bu fiil çok sıradan bir mana ihtiva edecek. işte o noktaya gelindiğinde evrimciler de yaratılmışlık gerçeğini kabul edecekler. ama o zaman ki yaratmak fiili bugünküne ne benzeyecek ne de bugünkünün zihinde oluşturduğu tasavvura denk bir halet olacak.
yani yaratmak çok sıran bir şey olunca -haşa- Allah da sıran bir iş yapmış olacak.
Allah o günleri göstermesin. kelimelerimize sahip çıkalım. "yaratmak" fiilinin hiç değilse çevremizdeki insanlar tarafından yanlış kullanılmasına müsade etmeyelim, uyaralım, meseleyi tatlı dille anlatalım.
-
sorulan suallere cavap veremeyen bir nazariyenin ayakta olduğunu savunmak insanın kibrini yenemediğinin ispatıdır.
adını hatırlayamadığım bir ingiliz fizikçi atomun yapısını inceledikten sonra şöyle diyor: "korkarım bir yaratıcımız var!"
yaratılmış olmak küçültücü bir durum. bunu kabullenemiyorlar.
-
KIRMIZI ARABA
Süleyman kara bıyıklı bir işçidir
Ve bu kara bıyıklı Süleyman'ın hikayesidir
İş bulduğu günlerde evine dik dönmekte
Ve götürdüğü ekmeği yemektedir
Karısı Neriman ve oğlu Cevahir'le birlikte
Ne kadar zalim esse de rüzgar
Ne kadar belini bükse de ekmek parası
Aslan gibi bir adamdır işçi Süleyman
Onun Cevahir’i vardır
Cevahir altı yaşındadır
Çünkü gözleri çakmak çakmaktır
Çünkü Süleyman’a bir başka bakmaktadır
Bir pazar sabahı
Tutar babası Süleyman; Cevahir'in elinden
Ve yanında kader yoldaşı karısı Neriman
Çıkarlar gezmeye İstanbul’u inadına
Bir yol düşünür Süleyman
Ulan bu bahtı kapalı kentte
Yürümek de parayla değildir elbette
Üstelik Neriman’a hanidir istediği o naylon terlikle
Canından özgü Cevahirine
Bir gazozla bir simidi alabilecek kadar
Para da vardır cepte
Yürürler İstanbul şehrinin kalbine
Önce Nerimanın naylon terliği alınır bir seyyardan
Sonra da beğenirler simidin en hasosunu umutları Cevahir’e
Anlatır işçi baba Süleyman
İş ararken adım adım arşınladığı sokakları
Bak Cevahir işte şu Yeni Cami
Hem cami hem güvercinlerinin bakması nasılsa bedavadır
Bak Cevahir şu dumanı tütenler vapur
Şu çığlık çığlığa ağıt yakanlar martılardır
Hem vapurun dumanı hem vapurun düdüğü de bedavadır
Bak Cevahir şu uzakta görünen de köprüdür
Geçmesi değilse de onun da bakması bedavadır
O pazar günü
Kara bıyıklı işçi Süleyman
Karısı can yoldaşı Neriman
Ve gözleri çakmak çakmak olan oğulları Cevahir
Gezerler İstanbul şehrini böyle bedavadan
Ve birden mumun alevi söner
İstanbul’un yalanı biter
Nasıl olur bilinmez takılır Cevahir’in gözü
Bir oyuncakçı vitrininde
Pırıl pırıl yanan kırmızı oyuncak arabaya
Döner karabıyıklı dağ gibi babası Süleyman’a
Bana şu kırmızı arabayı alsana baba
Alsana be Süleyman
Canına can parçana
Bir oyuncak araba almayacaksan eğer
Yuh olsun sana
Nasıl olsa babası onu çok sevmektedir
İşin belası küçük Cevahir bunu bal gibi bilmektedir
Bir vitrindeki kırmızı arabaya bakar Süleyman
Bir karısı Neriman’a
Sonra takılır gözleri Cevahirin gözlerindeki umuda inadına
Ulan alt tarafı bir oyuncak araba
Dünya yansa yorganın yok içinde Süleyman
Alem çökse üstüne hayıfın çok Süleyman
Bakarsın cepteki son gazoz parasına
Cevahir’in o kocaman umuduna
Yakışır şu kırmızı araba
Bırakır karısı Neriman’la Cevahir’i dışarda
Girer iflah etmez bir umutla dükkana
Sorar dağ gibi Süleyman
Usta şu vitrindeki nazlı gelin
Şu zalımın ışıltısı
Şu bahtımın kara yıldızı
Şu İstanbul ağrısı
Şu Cevahir’in çakmak çakmak gözleri
Şu kırmızı araba kaç para
Bir Süleyman’a bakar adam bir arabaya
Çok para der hemşerim yani çok para
Süleyman cebinde bir gazoz parası
Yıkılmış bir dağ artığı
Bir tufan sonrası perişanlığı
Döner kapıya çıkmak için dışarı
Oğlu Cevahir
Kırmızı arabayla getirecek
Babasını beklemektedir
Nasıl olsa babası ordan
O kırmızı arabayla çıkacaktır
Nasıl olsa
Kara bıyıklı dağ gibi
İşçi Süleyman babasıdır
Yani Cevahir’in gözünde o
Dünyanın en güçlü
Dünyanın en zengin
Dünyanın en büyük adamıdır
Süleyman
Ama Süleyman
Eli boş çıkar dükkandan
Sorar Cevahir hani baba
Hani kırmızı araba
Sorar hesabı bulutlar dağa
Nasıl desin Süleyman
Nasıl desin adam yüreği
Ben onu sana alamadım
Benim ona param yetmedi diye
Başlar ağlamaya Cevahir
Başlar bulutlar ağlamaya
Yanar yerin yedi arzı
Ve güvercinlerin kalbi başlar kanamaya
Ulan istanbul yanar içine Süleyman’ın
Sorar Cevahir
Hani baba hani kırmızı araba
Martıları gösterir Süleyman
Bak ne güzel uçuyor
Cevahir martılar havada
Boş ver kırmızı arabayı
Baksana martılara
Bakmaz martılara Cevahir
Bakar yangın gibi arabaya
Ama bak der Süleyman
Ne güzel uçuyor martılar havada
Cevahir bir çocuktur küçük yüreğinde yer çoktur
Takılır gözü martılara
Gözünden sel olup akan kan rengi yaşlarını siler
Evet der ne güzel uçuyor martılar havada
Ve unutur gider Cevahir kırmızı arabayı
Unutur gider dalar gözleri martılara
Cevahir unutur unutmasına ya
Kara bıyıklı dağ gibi işçi baba Süleyman
Ömrü boyunca unutmaz o kırmızı arabayı
Her gece döşeğine yattığında
Uyumak için gözlerini kapadığında
Demir lokma gibi
Bir kırmızı araba takılır durur kursağına
Bütün ömrü boyunca
İşte bu
Kara bıyıklı Süleyman’ın hikayesidir
Ve herkesin bir yerine
Birgün bir Süleyman acısı değmiştir
-
EVRİM TEORİSİ
Dedesini maymun sanmış akılsızın biri,
Peşinden sürüklemiş bütün beyinsizleri.
-
bu kitap okumuyoruz muhabbeti kadar beni celallendiren bir içtimai beis daha yok.
bir insana kırk kere aptal derseniz aptal olur. bizde de bu durum var. herkes "kimse kitap okumuyor kardeşim!" narası atıyor. halkı ezerek, küçümseyerek ve bir musallat fikre mahkum ederek neyi elde edebiliriz, nereye kadar gidebiliriz?
harf inkılabıyla elimizden okuduumuz kitaplar alındıktan sonra yeni yeni kitap okumaya başladık ki peşpeşe araştırmalar patlak verdi kitap okumuyoruz kitap okumuyoruz diye. az bir hevesi olanın da hevesini kaçırdılar.
tabii ki okuyan bilen halk, hiçbir siyasinin hoşuna gitmez. eğer devlet gerçekten okumamızı isteseydi pek ala herkes okurdu. futbol için milyarlarca dolar harcanırken...
bazen susmak daha hayırlı.
-
futbol malum ingilizca bir kelime ve güya dünyaya ingilizler vasıtasıyla yayılmış!!!
divan-ı lügat'üttürk'te TEPÜK adıyla geçiyor. eserin yazıldığı tarih ortada. fakat bu oyun bir zaman sonra pek rağbet görmez olmuş. yadırganmaz bir durum. çünkü boş işlerle uğraşmak yerine daha hayırlı fillerle meşgul olmak daha takdire şayan.
keza yıllardır insanları uyutmak için kullanılıyor. hatırlayın Türkiye'nin dünya kupasında tur atladıkça gelen %25 zamlar zincirini.
üniversitede arkadaşlar bazen yanımda konuşacak oluyorlar aralarına girip bir ona bir öbürüne laf atıf kenara çekiliyorum. onların bu gereksiz mevzularda nerdeyse şiddet uygulayacak ateşli konuşmalarını acımayla karışık bir tebessümle izliyorum.
gerçekten çok yazık...
-
YOLDAN GEÇENLER
Bir rüyada yürür gibi geçerler
Evimin önünden her akşam üstü
Yüzleri bir duman gibi dağınık
Sönmüş saçlarında son damla ışık
Bir korkuları var gibi her akşam
Evimin önünden geçerler onlar
Ne sesleri ıslık çalan bir rüzgâr
Ne de omuzları yalçın bir dağdır
Ümit gözlerinde ölü bir bakış
Sayha bir bükülüş dudaklarında
Bulamadıkları nedir ki yaz, kış
Dolaşırlar şehrin sokaklarında...
Onlar - omuzları ne yalçın bir dağ
Ne sesleri ıslık çalan bir rüzgâr -
Bir rüya içinde gibi her akşam
Kopan ve uzayan şekiller ile
Sanki nehir gibi akmaktadırlar
Derinden ruhları çağıran sese
-
eğer ki medeniyet göstermekse bedeni
o zaman hayvanlar bizden daha medeni
mehmet akif ersoy
-
gel gel beru ki savm ü salatın kazası var
sensiz geçen ömr-ü hayatın kazası yok
nesimi
-
nus ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
ziya paşa
-
Bahaeddin Karakoç
in Diğer Şairler
Posted · Report reply
Kepez
Ansızın bir karasu iner
Deniz fenerinin gözlerine
Fener kör olur
Ve ağır ağır uyanmaya başlar
Deniz dibinin devleri
Koç sürüsü dalgalar toslaşır gerine gerine
Ötede yıkkın bir balıkçı köyünün çiçeksiz evleri
Evler ki denizlerde olup bitenleri bilmez
Bense bu kaderi iyi bilirim
Benim adım Kepez
Yıldızlar olmadı mı, dolunay olmadı mı
Gökyüzü de kördür
Yüreğindeki kara bulutlar
Durmadan yıldırımlar kusar
Yorgun bir gemi oturur kayalara
Karışır birbirine dua ve küfür
Korkuysa şapkasını her zaman
Kapkara bir dala asar
Bir yosun tarlasında dinlenirken
Gördüm ölümü kaç kez
Selam verip geçti gülümseyerek
Ben korkusuz Kepez
Kaç sünger ve inci avcısının
Kanına girdi bu denizler
Kaç taze gelin ihtiyarladı
Bu ufuklara baka baka
Her sabah
Neşeli bir ıslık aydınlığına
Evden çıkıp gidenler
Ya döndüler ya da hiç dönmediler
Yaralı akşamlara
Yalnız kalmayınca aç kalmayınca
Oğlak, kuzu melemez
Ben ne dramlar yaşamamışımdır bu kıyıda
Ben Kepez
Mutlu insanlarda gördüm
Gelip kollarımın arasında sevişen
Ama uzun sürmedi
Şıngır mıngır kristal ömürleri
Ne çığlıklar işittim rüzgarlardan
Mevsim mevsim değişen
Hele de yitik ekmekler gibi ayrılık türküleri
Tedirgin martıların
Kanatları vururken gez
Ben dilsiz bir görgü tanığıyım
Benim adım Kepez
Gün kısalır,
Bir gece de değişir renk renk haritam
Gün uzar,
Sızlayan süslü bir göğüstür Tarih-i Kadim
Sırdır, ayıptır
Gördüklerimin hepsini anlatamam
Gemiler gelip geçerken
Kaç dilden hüzünlü şarkılar dinledim
Gül yanaklı, lale dudaklı
Ne güzeller gördüm gitti gelmez
Ben hep aynı yerde beklerim
Benim adım Kepez
Bazen denize küserde
Gökteki yıldızlarla konuşurum
Bazen gidemediğim yerleri okşamak isterim
Bulamam ellerimi
Ay doğarken başlar
En uzun süren sarhoşluğum
Asırlar kemirse de
Koparamazlar zincirlerimi
Kimse kirli ayaklarıyla
Üzerimi tepeleyemez
Ben beş vakit
Sabrın gül suyuyla yıkanırım
Benim adım Kepez