Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

vasifsiz

Editor
  • Content Count

    335
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by vasifsiz


  1. Şeytan Şimdi Oturum Açtı !

     

    "Ama biz tenhalaşmıyoruz ki" dedi genç kız gözlerini yere indirirken?

    Biz sadece sohbet ediyoruz.. konuşuyoruz güncel mevzulardan, yazıdan ve kelimeden, gidişattan... zaman zaman havadan ve sudan? bazen derinlemesine, bazen öylesine? ama saatlerce?

     

    "Tenhalaşmıyoruz" dedi genç kız ısrarla? oysa neydi tenhalaşmak; kötü karakteri şeytan olan üç kişilik bir film seti? ya da iki kişinin şeytana yol haritası çizdiği bir yarışın en önde seyreden otomobili? bir yalnızın iki olabilmek adına nefsinde verdiği "kalbim temiz" brifingleri. .. kimine göre bir kapıyı kapatmak kadar basit bir eylem... kimine göre tüm kapalı kapıların üstüne kilitlendiği yarı karanlık bir sofa...

     

    Bazen bir kadın ve bir erkeğin diğer tüm beşerin soluk alıp vermesi kadar çok bahaneyi ?doğru düşünce ve prensip? duvarlarına vurması, çarpması, kırması ama yok edememesi?

     

    Bazen de ?biz iki olgun insanız, biliriz kendimizi? diyerek çiftlerin dağların zirvesinde, ya da ormanın gölgesinde, yahut ırmağın akışında, tenha adına en tenha neresi varsa orada bile tenhalaşamaması? yani yok edememesi o kesin hadis-i şerifi? sorumluluğunu buharlaştıramaması? o sorumluluk ki kadın ve erkeği saçından yada eteğinden kavrayıp kalabalıkların içine çekmeye muktedirdir?

     

    "Ama biz tenhalaşmıyoruz" dedi kız üstüne basa basa? oysa ona göre sadece bir odada yalnız bırakılmışlık haliydi tenhalaşmak? bir bay-bir bayan; masa, koltuk ve sehpa, duvar, halı ve pencere?vs? oysa yaşanan neydi; bir bay-bir bayan; ekran, kablo ve teller, kodlar, 01 ler, adresler?vs?

     

    Bu açıdan bakmayı sevmedi genç kız ?seslerimizi duymuyoruz mesela? dedi ? oysa ses, havanın ses tellerini titretmesi ve dilin beyinden aldığı emirle o çıkan tınılara hükmetmesi demekti; ya dilim elime inip, parmaklarıma yürürse... mesela tuşların her biri ses teli hükmüne geçip, parmaklar dil gibi ona hükmediyorsa? öyle ya dile hükmeden akıl, parmağı başıboş bırakmaz değil mi?

     

    "Ama bakışlar yok" dedi kız... gözler, anlamın ruhtan süzülerek ışıldadığı tek yerdir dedi... "kaş ve göz yok!"dedi ? oysa bakış; bir anlık iletinin yanıp sönen sarı lambasından sadece birkaç ?an? daha fazla yaklaştırır günaha? camların önünde sevdiğinin bir bakışını yakalamak isteyen insanın duyduğu iştiyakın belki yüzde kaçını, muhabbet ve ünsiyet kurduğu bir kişinin ?oturum açıldı? panosunu görünce de hissedebilir insan dediğin? söz bakıştan daha tehlikelidir bazen... aşık olduğu kişinin gözlerine yanıp yakılan bir insan iş muhabbete gelince dumura uğrar bazen.. yine ve daha fazla sözleri kalbi güneş gibi saran bir insanın gözlerini görmez olur aşık?yani söz o bedenin gözü, saçı, eli, ayağı oluveririr?

     

    "Ama harama giden bir ayak, harama uzanan bir el yok ki" dedi kız; oysa bazen tüm küçük adımları koca bir adıma sığdırıp tek adımda bulaşırız günaha? ve elin tek bir hareketi ve bazen masum bir ?tık? sesi ; bazen o kadar da masum ve yalın olmayabilir? illa günah sıcak ve akıcı mıdır?seni alıkoyan her günah ister millerce uzağında olsun, ister ışık hızı yakınında olsun senin ceza sebebindir?

     

    Bir başka mütedeyyin bey ben eşimi aldatmam ki dedi özelindeki 12. bayanla konuşurken? "biz nitelikli sohbet ediyoruz..." sözüm ona beyin fırtınaları estirmektedirler? içeride yan odada çocuklarına laf anlatmaya çalışan hanımsa kendisine ne zaman sıra gelecek diye bekler durur? beklesin bey irşad etmektedir, cihad yazıları yazmaktadır?

     

    Normal yaşantısında tek bir beyle bile kişisel muhabbete girmeyen dindar bayanların adres defterinde onlarca bey ve bilgisayar başında geçen onlarca saat? ?kendin?leştirirsin yazıyı ve imgeleri.. komiksindir? cazipsindir? denksindir.. ama çoğu kez Allah?a yalan söylersin? "ben sadece din adına yazıyorum, öğrenip-öğretiyorum" dersin? "kardeş" dersin ama bunun şimdilik olduğunu bilirsin?

     

    Velhasıl; insan gittiği her yeri kendileştirir? sanalı da, hayali de? içindeki isyankar yanına bir rumuz takar, isyan eder sinirlendiği konu başlıklarına? içindeki saldırgan yanına bir isim takar sevmediği şahıslara saldırır? kalbine hapsettiği aşık yanına bir isim takar ve site site maşukunu arar? bazen gününde değildir mütevazı takılır? ama asla ve asla kendi ismini kullanmaz.. kendi ismi mütevazi olamayacak kadar dik, saldırgan olamayacak kadar asildir?

     

    "Aman canım sanal ortamdayız" dedi kız son koz olarak? unutmayalım ki; tüm yaratılmışların ve tüm buudların, bildiğimiz-bilmediğimiz tüm alemlerin ve dahi sanal alemin ilahı yine Allah (CC) tır. Ve şeytan kendini götürdüğün her yerde ya eline ya parmağına musallat olmaya devam edecektir?

     

    Ve son söz kendimedir.

    Umarım ayşe genç sen eriyip tükenmezden evvel sahip olduğun tüm plastikler eriyip kaybolur... ve sen bulduğun tek kömür parçasıyla ağaç kabuklarına yazı yazmaya mahkum edilirsin?.

     

    Ayşegül Genç


  2. İlgi ve desteğiniz için ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

     

    Evet gerçekten özen göstermemiz gerekecek.Üstadı en iyi şekilde anlatabilmemiz, sunabilmemiz gerekiyor. Çünkü hitap ettiğimiz kitle, Üstad'dan bîhaber...

     

    daha önce de söylemiştim, Necip Fazılın ölmediğini sananlar mı dersiniz, idam edildiğini sananlar mı dersiniz...

     

    Elbette herkesi Üstad hayranı yapacak kadrimiz yok.. Ancak en azından hafızalarındaki kötü imaj yıkılır inşallah..

     

    gecegüneşi, inşallah göndereceğiniz sunumlar çok makbule geçecek. Zira bizim için hem bir fikir olur, hem gerekirse onlardan bağzılarını kullanırız inşallah.

     

    Msn adresimi vereyim , yahut upload edilebiliyorsa sunulardan ve dosyalardan kardeşler de yararlanabilirler..

     

    Ayrıca o zamanlardan hatrınızda kalan, "bunu yaptığımız, okuduğumuz belirttiğimiz iyi oldu" dediğiniz Üstada ait yahut üstad hakkında tüm yazı, şiir vs.. varsa belirtebilirseniz, biz de inşallah ufak ayrıntılara bunları ekleyelim..

     

    Mesela Üstadın şu şu beyitinin şurada okunması, dinletilmesi çok iyi olur ; şu resimlerin slaytta gösterimi çok hoş olur gibisinden...

     

    Bu tür fikirleri inşallah tüm kardeşlerimizden bekliyoruz.

     

    yardım ve destekleriniz için gönülden teşekkürler...

     

    dua ile...


  3. Bu sunumun fikri bile yeni bir girişime neden oldu.. bizimle beraber bir grup daha Necip Fazılı önce tanıma sonra tanıtma girişiminde bulunuyor.

     

    Sunu planı kesin olarak belli değil ancak şimdilik şu iki unsura yoğunlaşacağız.

     

    - Üstadın biyografisi

     

    -Üstadın fikir hayatı

     

    alışılmışın dışında bir anlatım olması gerekiyor.

     

    ilgi çekmesi ve kendisini dinletmeli...

     

    Bu sebeple ayrıntıda boğmadan, seçilmiş kelimelerle bir biyografi, ardından fikir hayatını işleyici, örneklerle bezenmiş bir yazı..

     

    bilgisayardan da fikir hayatını yansıtıcı (kendi sesinden yahut farklı yorumlarla) şiirleri, fotoğraflar, video ve slaytlar ...

     

    Bu hususta yardımınıza ihtiyacım var.. Lütfen, yardım edebilecek kardeşlerimden yardım edebilecekleri alana dair desteklerini bekliyorum..

     

    Bir yandan biyografiyi ve düşünce hayatını toparlamaya çalışırken, bir yandan da girişi tasarlayalım.. nasıl bir giriş olmalı? mesela "Üstad" filmindeki gibi Üstadın kendi sesinden bir ve birkaç beyit ile mi girsek? Arkaya kendi resmi, yahut beyitte geçen dizeler..?

     

    altına Üstadın imzası?

     

    bütün bunlar için materyale ve desteğe ihtiyaç var..

     

    2 ayımız var ancak sona güzel bir çalışma olması çin şimdiden başlamalıyız.. bu sebeple en azından fikilerinizi beyan edin kardeşler. Unuttuğumuz bir ayrıntı var mı yok mu?... farklı neler yapabiliriz?

     

    dua ile..


  4. Bulunduğum çevre Üstada yabancı.. İki arkadaşım ve ben "Üstadı tanıtmak" gibi bir girişimde bulunduk. 'şair ya da yazar biyografisi ' başlığı altında küçük bir sunu...

     

    Bu sunu, çok büyük çaplı olmayacaktır, forumumuzda ilk örneğini teşkil edeceğini zannediyorum. Bu sebeple sadeliğine rağmen, 'bundan sonra neler yapabiliriz' sorusuna bir yanıt mukabilinde olacaktır..

     

    Hani üstadı tanıtmak, onu, ismini dahi duymamış şu nesle en azından var olduğunu bildirmek gibi bir temennimiz var.. İşte bu çalışma bir örnek olsun inşallah.. daha sonra genişletilebilsin ve detaylandırılabilsin..

     

    Öncelikle nasıl bir sunum hazırlamalıyız ? sizlerin fikirlerini öğrenmek istiyorum. Bu sunumu hem bilgisayar slaytı, hem yazı okuma tarzında düşündük.

     

    Giriş nasıl olmalı?

     

    (hitap ettiğimiz kesim biraz bu konuya yabancı olması sebebiyle) nasıl daha ilgi çekici hale getirilebilir?

     

    sunumda neler yer almalı?

     

    biyografi nasıl düzenlenmeli?

     

    Üstaddan nükteler nereye konulmalı?

     

    şiirlerinden beyitler nasıl seçilmeli?

     

    hangi şiirler dinletilmeli, hani videolar izletilmeli, hangi resimler konmalı?

     

    üstadı yorumlayanların üstad hakkında söyledikleri..

     

    vs. vs....

     

    bunlar ve bunlar gibi düzenlemeleri yapıktan sonra, sizden yine yardım talep edeceğim. zira ben Üstadı anlatabilecek kadar geniş çaplı bilgiye sahip değilm.

     

    resimler, videolar, mp3ler ve sunum hakkında da yardım isteyeceğim.

     

     

    oluşturduğumuz bu sunu bir sınıfta sunulacak, ilgi görürse okula intikal edecektir.

     

    hepimizin sunumu olsun bu inşallah.. herkesin katkısı olsun..

     

    zira kendi kitaplarından alıntılar hususunda ve slayt hususunda birhayli yardıma ihtiyaç var..

     

    mod kardeşler ve sınıflara dahil olan kardeşlerin özen göstemesi talebine bulunuyorum, ben bu konuda çok yetersizim.

     

    ayrıca önfikir için B.D.G 'e müteşekkirim..

     

    cevaplarınızı bekliyorum,selam ve dua ile..


  5. AKP’li seçmen davranışlarında artan irtica eğilimi: 14 Nisan 2006 günü, AKP seçmeni olduğu tespit edilen 67 yaşındaki Hatice Benli, Gaziosmanpaşa – Bakırköy hattında çalışan belediye otobüsüne sağ ayağıyla bindi ve ayağını atarken içten içe “bissmillahirrahmanirrahimm” dedi.

     

    Halka okunmuş su içiriliyor: AKP’li İstanbul Belediyesi Terkos ve Ömerli barajları kıyısında her Cuma günü 41 imama 41 yasin okutuyor. Okunmuş sular şebekeye veriliyor, bu sayede insanların dini duyguları coşturularak amaçlanan şeriat devleti için taban oluşturuluyor.

     

    Erdoğan neden Fenerbahçeli? Fenerbahçe’nin bayrağı sarı-laciverttir. Bayrak 15 dakika kezzaplı suda bekletildiğinde iki rengin karışmasından yeşil renk ortaya çıkmaktadır. Erdoğan’ın şeriat özlemi takım tercihinde bile kendini ele vermektedir.

     

    evet muhalefetin savunması da bukadar komik.. Türkiyedeki ilerici(!) çevrelerin de savunması bu üçbeş tekerlemeden ibaret..

     

    hoş hazırlanmış doğrusu..

     

    ama ne yazık ki hepsi hakikat seviyesinde savunulacak kadar gülünç durumdayız...


  6. O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin.

    İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?

    Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş

    bir halde bitkin olarak sana dönecektir.

     

    (Mülk Suresi, 3-4)


  7. Bu konu beni de düşündürmüştü..

     

    Ama şu kanıya vardım, insanlar yaşadığı dönem içerisinde değerlendirilmeli..

     

    Mesela üstadın belirttiği gibi 2.Abdulhamid belki en kıymetli padişahtır.. ancak yaşadığı dönem itibariyle yapılabilecek fedakarlıkların en büyüğünü yaptı..

     

    Demek istediğim, Mehmet Akifin o devirde neler yaşadığı, hangi ortamlarda olduğu, hangi kişilerden Abdulhamidi tanıdığı çok önemli.. ki Üsdat o devirde yaşasaydı belki mehmet akif gibi düşünecek, istiklal marşını onun gibi yazacaktı...

     

    dua ile...


  8. :rolleyes:

     

    Üstadı övmeyi ihanet olarak görecek kadar gözükara olmayınız.

    buyrun, acaba siz bir şiiri yorumlarken hangi ifadeleri kullanırsınız? ben şahsen şiiri değil, şairi okurum.

     

    kalp kırmayalım, onlar değerlidirler....


  9. Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!
    Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!

    .............

    diyor ya üsdat..

    öyle bir roman ki... yılışık, sahte, basit asrın o hayasız yüzüne tükürüp en güzele, şerefe, hakikate ulaşan bir gencin hikayesi...

    yapmacık insanlar... ve gerçek yüzleri...

    müthiş ruh muvazenesi. nefsin hesaba çekilmesi.. vesveseler ve vesveseler karşısındaki tavır..

    ve mücadele başlıyor.. hizmet... çile....


    Üstadın bu romanı yüreğimde anlatılmaz çırpınışlar meydana getirmişti.. sizlerle aldığım notlar arasından tasvir edeyim beni darmadağan eden birkaç tabloyu..

    ---------

    hazırladığı doktoratezini profösörlere sunuyor ve biri;

    _ Şeriate mi tutunuyorsunuz, yoksa tasavvufa mı?

    Nacinin cevabı şu mukabilde:

    _İki elimle tutunduğum dal brdir...!

    -------

    "Eğer hakikati ikiye, ona yüze bölmek mümkün olsaydı; iki, üç, on ve yüz kişi arasında ianetoplarcasına tahsildarlığına çıkılabilirdi"

    -------

    Belma, önceleri Naci için ulaşılmaz bir ukdedir..Değerlidir...Onu elde etmek bir ideal..

    taa ki fikirleri eriyip dökülünceye kadar...

    Onda bulamadığını bir köylü kızı "Hatce" de bulmuşur; sadakati.. ölmüne sadakati... ve ölüm onu bu muazzam derecede bağlılıktan mahrum bırakır..

    belma sonunda dayanamaz.. bütün hal ve hareketlerini bir köpek kadar tabi görüyor.. Kendisini bütün bir tepsi halinde sunacak kadar doğal(!) ve kayıtsız..

    evet Nacinin karşısına çıkıyor ve yenilgiyi kabul etmiş vaziyette kapıları ardına kadar açıyor...

    cevabını şöyle alıyor;

    _Siz benim için bir zamanlar erişilmez, elle tutulmaz bir tasvirdiniz, şimdi buruşuk bir kağıtsınız.. Okunabilecek tek bir harfi kalmamış lekeli bir kağıt !

    ------

    «Güzellik esrardır. Ve onun içindir ki, güzel, peçe altındadır.»

    -----


    evet küçük küçük notlarımdan ekliyorum bunları.. sözler direk aynısı olmayablir.

    vel hasıl, tek kelimeyle okunması gereken bir kitap... üstelik Üstadın yazdığı nadir bir türün tek örneği olma özelliğini taşıyor: roman...


  10. .......

     

    Ey!bu toprakta birer naşı perişan bırakıp

    Yükselen mevkibi ervah!Sakın arza bakıp

    Sanmayın şevki şehadetle çoşan bir kan var…

    Bizde leşten daha hissiz,daha kokmuş can var

    Bakmayın,hem tükürün çehreyi murdarımıza!

    Tükürün:belki biraz duygu gelir arımıza!

    Tükürün cebhei lakaydına Şarkın,tükürün!

    Kuşkulansın görelim,gayreti halkın,tükürün!

    Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

    Tükürün onlara alkış tutan kahpelere!

    Tükürün Ehli salibin o hayasız yüzüne!

    Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!

    Medeniyet denilen maskara mahluku görün:

    TÜKÜRÜN MASKELİ VİCDANINA ASRIN,TÜKÜRÜN!!!!!!!!

     

    Hele ilânı zamanında şu mel’un harbin,

    Bize efkar-ı umimiyesi lazım Garb’in;

    O da Allah’ı bırakmakla olur” herzesini,

    Halka iman gibi telkin ile, dininin sesini

    Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!…"

     

    Yine hicran ile çılgınlığım üstümde bugün

    Bana vahdet gibi yar-ı müsaid lazım,

    Artık ey yolcu bırak... Ben yalnız ağlayayım!

     

    kim bilir, belki de Mehmet Akif, memleketin o acı günlerinde olacakları görmüş, ve asıl yenilginin tadılacağı şu günler için ağlamıştı...


  11. :rolleyes: elbette.. ancak her ne kadar gayet gerçek dışı olsa da.. her ne kadar abartı olsa da, soluğu internet kafelerde alan, televizyon esiri şehvet kölesi bu gençlik, okuduğu pornografik dergiler yerine bunları okusa çok farklı bir seviyede olurduk şu an..

     

    evet hayatla uzaktan yakından alakası yok bazen... hatta abartı o seviyede ki, bu kadar da olmaz dedirttiriyor çoğu zaman.. hatta edebi değeri belki yok denebilir.. okadar basitleşiyor ki bazen.. bayağılaşıyor hatta..

     

    ama dediğim gibi, okadar etkileyici ki, biçok insan bu tür kitaplarla büyük çaplı değişimlere girişiyor.. bazen ufak kararlar almasına yön veriyor gençlerin..

     

    bir gence rastladığınızda içinizden hiç geçirmiyor musunuz; ah keşke bişeyler anlatabilecek kabiliyetim olsa..

     

    ama bu kitaplar okuyucuyu sıkmadan birçok hakikati onlara atttırıyor.. öyle bir an olacak ki, 'al şunu oku' dediğinizde onu okuyacak isteğe sahip olacak ve elinizde o an bu kitaplardan bulunacak..

     

    "keşke" dememek için.. öyle bir anı kaçırmamak için kitaplığımızda bulunsun diyorum :)

     

    selam ve dua ile..


  12. *Emine Şenlikoğlu

     

    Emine Şenlikoğlu okuma çağımız geçti ama okunması gereken yazarlardan özelikle çocukların ve gençlerin

     

    Çok doğru söylüyorsunuz..

     

    Emine Şenlikoğlu , Ahmet günbay Yıldız.. Raif Cilasun.. Şule Yüksel Şenler...

     

    gençlerin mutlaka okuması gereken yazarlar..

     

    okadar etkilenirdik ki..

     

    kitap okumayı sevmeyenler bile bunlarla kitaba sarılırdı.. üstelik müthiş bir değişim yaşatırdı insanlara.. heyecan...

     

    o yüzden gençlere sürekli tavsiye etmeli..


  13. esarbi vakkodan alinmis bone

    inanmasi cok zor allahim bu ne

    altinda pantolon modaymis gene

    giyinmek manasi örtünmek inan

    bu fetvayi kimden aldin müslüman?

     

    kisa pardüsöler dizden yukari

    renk renk basörtüler kirmizi sari

    yüz metre öteden parlar jakari

    islam kiyafet bu degil inan

    bu fetvayi kimden aldin müslüman?

     

    daracik parüsü yirtmac yarisi

    tamamen ortada vücüt yarisi

    baslari döndürür parfüm kokusu

    insanin ziyneti hayadir inan

    bu fetvayi kimden aldin müslüman?

     

    ten rengi coraplar görmez setreni

    modada gececek alman ketreni

    eli kolu kuyumcu vitrini

    islami yasayis bu degil inan

    bu fetvayi kimden aldin müslüman?

     

    moda diye bizi soydular

    örtümüzu alip bir kenara koydular

    bizi öyle görüp sevinc duydular

    bizim dinimizde bu yoktur inan

    bu fetvayi kimden aldin müslüman?


  14. "bak şimdi de yediniz, putunuzu elinizle...."

     

    arkasına sığındıkları demokrasi, özgürlük, insan hakları, laiklik ilkelerini, şimdi sindiremiyorlar..

     

    zorlarına gidiyor...

     

    cahiliye devrinde insanlar taptıkları putları yerlermiş...

     

    şimdiden farkı ne? tükürdüklerini yalamıyorlar mı? o kapı gibi putlarını, işlerine gelince paldır küldür alt üst etmeyi beceriyorlar...


  15. Fatih sultan mehmed (avni)

     

     

     

    Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;

    Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

    Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..

    - Boğamazsın ki!

    - Hiç olmazsa yanımdan koğarım.

    Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

    Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

    Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,

    Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!

    Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

    Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

    Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

    Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

    Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.

    Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

    Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...

    İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu


  16. Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben,

    Bu muammalı sırrı ne sen çözebilirsin ne de ben..

    Perde ardında bir sen ve ben dedikodusu var amma,

    Perde kalktı mı ne sen kalırsın ne de ben...

     

    Ömer Hayyam

     

    “Gelir bir bir, gider bir bir, kalır bir.

    Gelen gider, giden gelmez, bu bir sır.

    Gelirse gelir bir kıl ile eyleme tedbir.

    Giderse gider eğlemez bir koca zincir!”

     

    Yunus ( Yanlış hatırlamıyorsam)


  17. googlede eşref ziyadan kurşun gazelini arıyordum, hiçbir yerde yoktu ki, bir baktım n-f-k.com da var.. tıkladım büyük bir heyecanla... ve link bozuk çıktı.... :)

     

    çok kızdım ve ceza olarak başınıza böyle bir üyeyi sarma fikri geldi aklıma...

     

    :rolleyes:

     

    siz misiniz kırık linki hala forumda tutan....


  18. Cumhuriyetin Tosuncukları - Hüzeyin Üzmez henüz okuyorum.. farklı bir tarz.. çok hoş tespitler var.. mizahi bir dille Cumhuriyet tarihimizde yaşanan aksaklıkları, iğneleyici ve gayet mizahi bir dille anlatıyor.. eğer ilginizi çeerse içerisinden çok kısa bir bölümü yazacağım inşallah kitabı bitirince...


  19. Aslında bir ölçüde haklı olduğunuzu itiraf edebilrim. Zira müziğin de O'nu hatırlatabileceğini, O'nun sevgisini anlatabileceğini ihmal ettim.

     

    "bence sözü olmayan müzik bir hiçtir... müzik şiire anlam katmak için vardır... "

     

    demiştim.. Aslında "sözü olmayan müzik" ten kasdım, sözü anlaşılmayan müzikti.. işin gerçeği, sözlerini anlamayıp da yabancı müzik dinlemek çok tuhafıma gider... asla tasvip etmemişimdir..

     

    "müzik şiire anlam katmak içindir" sözümü değiştirmeye mecburum, çünki nice musiki, O'nun aşkını dile getirir.. Bir nevi şiir gibidir...

     

    Haklısınız, misalen "ney" sesi, muazzam bir havayı teneffüs ettirir insana.. ama şunu belirtmeden geçmeyeyim ki, ney in gitarla çalındığı birkaç şarkı dinlemiştim ve onları tasavvuf musikisinde hissettiklerimle asla kıyaslayamam...

     

    haklısınız, belki müzik insanı birçok yönden rahatlatır.. farklı duygular hatırlatır...

     

    ama benim önceliğim, müziğin bana mutlaka O'ndan birşeyler hatırlatmasıdır...

     

    Ezan musikisi dediniz, eğer Rabbimin çağrısını bana hatırlatmasa, benim için sıradan bir ruh dinlendiren birkaç dizili notadan farkı kalmayacaktır...

     

    selam ve dua ile.. :rolleyes:


  20. bence sözü olmayan müzik bir hiçtir... müzik şiire anlam katmak için vardır... şiir müzikle beste beste dökülür dudaklardan...

     

    ve her şiir değerli değildir benim için... şiir ya O' nu hatırlatmalı, ya da O' nu hatırlayanları hatırlatmalı bence..

     

    evet, müzik şiire anlam kattıkça müziktir gözümde..

     

    yoksa hiçbir ses hiçbir notanın zerre değeri olamaz gözümde.

     

    şiirse O'nun sevdasına yazılmışsa güzeldir.. O'nun sevdasıyla kavrulmuşsa...

     

    bu yüzden evet ezgi- marş tutkunuyum...

×
×
  • Create New...