Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

daüssıla

Üye
  • Content Count

    81
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by daüssıla


  1. Üstad Necip Fazıl (r.aleyh) Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu adlı dünya çapındaki eserinde bu konu için şunları söylüyor:

     

    Nikahta niyet ebedidir! Beş dakika sonra ayrılma ihtimali olsa bile... Niyet bozuldu mu nikah olmamıştır! Bir hadise olur zevceni boşarsın ama müddetli nikah diye düşündün mü o nikah değildir. ''Müd'a'' nikahı dedikleri İran kaynaklı marifet...(S. 186)

     

    Üstad Hazretleri bu konuşmayı laf arasında yapıyor ve en dar çerçevede ele alıyor. Yoksa söylenecek çok şey var. Ancak görünen küfür ve bidat ayrıca anlatım istemez.

     

    Vesselam...

    Eyvallah kardeşim aynen katılıyorum...


  2. Biz mü'min kardeşlerimize karşı uslübumuzu ne kadar bozmuşuz :pc: ...Rabbim peygamber efendimizin metod ve hareketleriyle davranmamızı nasip eylesin cümlemize...

    'Daüssıla'bildiğiniz gibi üstadın çile adlı eserinin bir bölümünün ismi ve sıla özlemi demek tabiri caizse...Bende o bölümü çok sevdiğimden ve hakiki yurdumuza "önden giden atlılara"olan özlemimden dolayı böyle bir rumuz uygun gördüm... dua ile...


  3. Bence bu konuyu fazla uzatmayalım..Rabbim yanlışımız varsa cümlemize doğru yolu gösterip ıslah eylesin...Müminlerin arasında fitne yapmaya çalışan şeytanı kahreylesin...Ve bizi kendine layık kul,Peygamberimiz ve ashabına layık ümmet,üstadımıza layık talebe eylesin...selametle...


  4. hayretin karaman hocanın o kitabını tekrardan okumanızı tavsiye ediyorum bu konunuzuda dogru yorum dergisinde yer almış bence o kitabı okuyunuz dergiyi degil NOT: şu anda you tube var cübbeli hoca nın mustafa islamoglu hakkında iftiraları ve mustafa islamoglu hocanın cevapları var mustafa hocanın orada bir sözü var ölmeyecek misiniz ahirette sormazlar mı kardesinize bu iftiraları nasıl layık gördünüz diye sormazlar mı diyor unutmayalım başkalarından nakil bile olsa sözlerimizin vebali var

    katılıyorum kesinlikle...


  5. Sessiz ve sinsi bir yangını haber veriyorum size. Görünmez bir depremin enkazını resmediyorum. Nefeslerimizle harladığımız, hece hece alevlendirdiğimiz bir yangını körüklüyoruz ağzımızda. Dilimizin her kıpırtısında ürkütücü fay hatlarını tetikleyen zelzeleler büyütüyoruz odalarımızda. Sevaphanemizi yakıyoruz dilimizle. İyiliklerimizi yerle bir ediyoruz dudağımızla. Kendi duruluğumuzu bulandırdığımız, kardeşlerimizi küçük düşürdüğümüz, doğrularımızı eğrilttiğimiz, yüzümüzü de sözümüzü de ikileştirdiğimiz “fiskos bombaları” döşüyoruz ağzımıza, aramıza, yuvamıza, sokağımıza…

    Bir insan inandığını söylediğinde, kendisini Allah’la ilişkilendirir. Bir insan “mü’min” olduğunu beyan ettiğinde, artık Allah’la yaşamaktadır. O’nu kendine Vekil edinmiştir. O’nu kendine Velî edinmiştir. Mü’min, Allah’ın kulu olarak tanımlamıştır kendini. Öyle yaşar, öyle bilir ve öyle bilinsin ister. Vekil’i Allah olan ise dokunulmazdır. Velî’si Allah olana dil uzatılmaz. Kendine “Allah’ın kulu” olarak markalayan, o kutlu markanın ardındadır, onun kalitesi üzerine laf edilmez.

    “Allah’ın kulu”nun hataları olabilir elbette. Ama o kulun Allah’ı, hatasından dönmesi için sabreder, dönüşünü bekler. Bir başkası, Allah’a kul olanın hatasını görür görmez onu cezalandırmaya kalkamaz, sırlarını yağmalayamaz. O zaman kendini Allah’ın önüne koymuş olur. [bakınız, Hucûrat, 1]

    Allah, kulunun ayıbını hemen yüzüne vurmaz, başkalarına ilan etmez. Bildiklerini hemen herkese her fırsatta söylemez. “Halîm” olarak bekler. “Tevvâb” olarak, dönmesi için mühlet verir. “Settâr” olarak kusurlarını gizler. Bir başkası araya girip, Allah’ın gizlediğini açığa vurma hakkına sahip değildir. Bir başka kul, acele edip “Allah’ın kulu”nun o kusurdan asla dönmeyeceğini varsayarak, Allah’ın kulunu o kusura indirgeyemez. Bir başkası, iyilikleri de olan, hatadan dönmesi de iyilik sayılan “Allah’ın kulu”nu hep kötülükten ibaretmiş gibi etiketleyemez. Bir başkası, Allah’ın hatasından dönmesi için beklediği, kusurlarını gizlemek için sustuğu kulunun hatırını hiçe sayıp, o kula ceza kesemez, konuşmaya kalkamaz. O zaman da kendini Allah’ın ve Resûl’ünün önüne koymuş olur [Yine bakınız, Hucûrat, 1]

    Allah, kulunun hatalarını affedeceğini beyan eder. Hem de severek affeder. Affettiği için sitem bile etmez kuluna. Affettiğini hatırlatmaz bile kuluna. Bağışladığına, bağışladığını bile unutturacak denli nezaket ve anlayış sahibidir O. Hem de O, kulunun kusurunu bilmesiyle yaşadığı mahcubiyeti, kusursuzlukla kapılabileceği gururdan daha sevimli bulur. Hem de O, kulunun pişmanlığıyla döktüğü gözyaşını günahsızlığı sebebiyle kendini beğenmesinden daha makbul bilir.

    Allah’ın kusurunu af ve bağışı için vesile eylediği kulunu kimse, affedilmez ve iflah olmaz ilan edemez. Allah’ın hatasıyla da sevdiği, hatta (tövbesine vesile olduğu için) hatası için sevdiği kulunu hiç kimse sevimsiz bulamaz. Yoksa, kendini Allah’ın Resûl’ünün önüne koymuş olur. [Daha dikkatlice bakınız, Hucûrat, 1]

    Allah, mü’min kulunu dokunulmaz ilan etmiştir. [İnanmıyorsanız bir daha okuyun: Münafikûn’un 8. Ayetini: “İzzet, Allah’a, Resûl’üne ve mü’minlere aittir.”] Mü’min olmak şerefli olmak için yetiyor. Ek bir şart koymuyor Rabbimiz. Onurumuz Allah’a ve Resûl’üne göre yaşama çabasından besleniyor demek ki.. Allah’ın ve O’nun elçisinin garantörlüğü altındaymış mü’minin olarak dokunulmazlığımız. Allah’ın dokunulmaz kıldığına dokunan yanar! [bir de Hucûrat 2’ye bakalım: “…yoksa yapıp ettikleriniz boşa gider, sevaplarınız yanar!]

    Bir insanın, gıyabında da onurunun korunduğu, olmadığı yerde de saygı gördüğü, işitmediği kapı arkalarında da hatırının sayıldığı biricik medeniyetin mensupları olarak, gıybetsizliğe davet ediyorum sizi. Gıybet Gönülsüzlüğüne… Etlerimiz gibi sözlerimiz de “İslamî usulle kesilmiş” olsun istemez miyiz? İçkinin olduğu kadar gıybetin de “damlasını ağzıma değdirmedim” diyebilmeyi istemez miyiz?

     

    Senai Demirci


  6. Bugün Hürriyet gazetesi yazarlarının yorumlarını gördüm, dünde Nihat Genç'in Hristiyanların dahi nefret ettiği Peygamber katili yahudiler hakkında o yürek(!) parçalayan sözlerini dinledim, ve artık ağır olacak ama şunu söylüyorum:

    BU HÜRRİYET YAZARI GİBİ TİPLER BU NİHAT GENÇ GİBİ TİPLER YERİN DİBİNE BATMALI!!!!!

    bence de....


  7. Aslında en doğrusu o kardeşim siz çok takvalı bir insansınız ama islam dan asla taviz vermeyerek biraz uslupda daha yumuşak olsak haddim değil affediniz ama ben böyle düşünyorum peygamberimizin insan kazanma metodundaki gibi... kusurum varsa hakkınızı helal edin... selametle..


  8. ya çok doğru öteki kim acaba gurur yapana gurur yapmak caizdir diye biliyorum soruyu soranın soruş şekline göre üstad cevap vermiştir yerine görede çok mütevazıydı sonsuzluk kervanında anlattığı gibi değilmi arkadaşlar....

     

    bide şu kumar meselesi üstad zaten ben önceki hayatımı çöpe attım diyerek bunu açıklamış bunu eleştirmek kimin haddine üstad severler olarak bizim üstadı bu şekilde anmamızın doğru olmadığını düşünüyorum ..

    buna katılyorum bilelim ama çok karıştırmayalım bence...


  9. GAZZE'YE(acizane)

     

    Zavallı kalbim; boş yere ağlama dönüşü yok,

    Kulun ne yaşadığını kuldan başka bilen yok.

    naçizane bir fikrimi beyan edeyim ama Mü'minin ne yaşadığını mü'minden başka bilen yok da olabilirdi yada Kulun ne yaşadığını Allahtan başka bilen yok da....(sen daha iyi bilirsin ama)değilmi?

×
×
  • Create New...