Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

daüssıla

Üye
  • Content Count

    81
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by daüssıla


  1. Senin kalbinden sürgün oldum ilkin

     

    Bütün sürgünlüklerim bir bak1ma bu sürgünün bir süregi

     

    Bütün törenlerin sölenlerin ayinlerin yortularin disinda

     

    Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

     

    Af dilemeye geldim affa layikolmasam da

     

    Uzatma dünya sürgünümü benim

     

     

     

    Aşkın bu en onulmazından koparıp

     

    Bir tuz bulutu gibi

     

    Savuran yüregime

     

    Ah uzatma dünya sürgünümü benim

     

    Nice yoruldugum ayakabilarimdan degil

     

    Ayaklarimdan belli

     

     

     

    Lambalar egri

     

    Aynalar akrep melegi

     

    Zaman çarpilmis atin son hayali

     

    Ev miras degil mirasin hayaleti

     

    Ey gönlümün dogurdugu

     

    Büyüttügü emzirdigi

     

    Kus tüyünden

     

    Ve kus südünden

     

    Geceler ve gündüzlerde

     

    Insanliga anit gibi yükselttigi

     

    Sevgili

     

    En sevgili

     

    Ey sevgili

     

    Uzatma dünya sürgünüm benim

     

     

     

    Bütün siirlerde söyledigim sensin

     

    Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin

     

    Seni saklamak için görüntülerinden faydalandim Salome'nin Belkis'in

     

    Bosunaydi saklamaya çalismam öylesine asikarsin bellisin

     

    Kuslar uçar senin gönlünü taklit için

     

    Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini

     

    Deniz gözlerinden alir sonsuzlugun haberini

     

    Ey gönüllerin en yumusagi en derini

     

    Sevgili

     

    En sevgili

     

    Ey sevgili

     

    Uzatma dünya sürgünümü benim

     

     

     

    Yillar geçti sapan ölümsüz iz birakti toprakta

     

    Yildizlara uzaniphep seni sordum gece yarilarinda

     

    Çati katlarinda bodrum katlarinda

     

    Gölgendi gecemi aydinlatan essiz lamba

     

    Hep Kanlica'da Emirgan'da

     

    Kandilli'nin kursuni safaklarinda

     

    Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda

     

    simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda

     

    Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

     

    Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

     

    Ey çagdas Kudüs (Meryem)

     

    Ey sirrini gönlünde tasiyan Misir (Züleyha)

     

    Ey ipeklere yumusaklik bagislayan merhametin kalbi

     

    Sevgili

     

    En sevgili

     

    Ey sevgili

     

    Uzatma dünya sürgünümü benim

     

     

     

    Daglarin yikilisini gördüm bir Venüs bardaginda

     

    Köle gibi satildim pazarlar pazarinda

     

    Günesin sarardigini gördüm Konstantin duvarinda

     

    Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda

     

    Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda

     

    Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda

     

    Verilmemis hesaplarin korkusuyla

     

    Sana geldim ayaklarina kapanmaya geldim

     

    Af dilemeye geldim affa layik olmasam da

     

    Sevgili

     

    En sevgili

     

    Ey sevgili

     

    Uzatma dünya sürgünüm benim

     

     

     

    Ülkendeki kuslardan ne haber vardir

     

    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir

     

    Ask celladindan ne çikar madem ki yar vardir

     

    Yoktanda vardan da ötede bir Var vardir

     

    Hep suç bende degil beni yakip yikan bir nazar vardir

     

    O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir

     

    Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardir

     

    Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardir

     

    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardir

     

    Yanmissam külümden yapilan bir hisar vardir

     

    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir

     

    Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir

     

    Gögsünde sürgününü geri çagiran bir damar vardir

     

    Senden umut kesmem kalbinde merhamet adli bir çinar vardir

     

    Sevgili

     

    En sevgili

     

    Ey sevgili

     

     

    Sezai Karakoç


  2. fuzûli 'nin orijinal adı kaside der nati hazret i nebevi olan kasidesi.

     

    "Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su

    Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

     

    Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

    Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

     

    Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk

    Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

     

    Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin

    ihtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

     

    Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün

    Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

     

    Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna

    Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

     

    Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola

    Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

     

    Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ

    Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

     

    iste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it

    Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

     

    Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi

    Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

     

    Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr

    Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

     

    Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek

    Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

     

    Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar

    Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

     

    Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger

    Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

     

    içmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile

    Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

     

    Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

    iktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

     

    Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ

    Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

     

    Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın

    Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

     

    Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim

    Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

     

    Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ

    Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

     

    Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât

    Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

     

    Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz

    El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

     

    Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl

    Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

     

    Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr

    Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

     

    Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ

    Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

     

    Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam

    Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

     

    Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râcda

    Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

     

    Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner

    Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

     

    Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma

    Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

     

    Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri

    Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

     

    Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr

    Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

     

    Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam

    Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su."

    • Like 1

  3. YAĞMUR

     

     

     

    Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur

     

    Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından

     

    Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur

     

    Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından

     

    Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat

     

    En müstesna doğuşa hamiledir kainat

     

     

     

    Yıllardır boz bulanık suları yudumladım

     

    Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları

     

    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

     

     

     

    Hasretin alev alev içime bir an düştü

     

    Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü

     

    Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde

     

    Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

     

     

     

    İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin

     

    Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla

     

    Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin

     

    Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla

     

    Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak

     

    Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

     

     

     

    Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım

     

    Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı

     

    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

     

     

     

    Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü

     

    Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü

     

    Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe

     

    Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü

     

    nurullah Genç


  4. Kardeşlerim Biliyorum ki elbette O'na dair yazılan tüm sözler güzeldir ama hani olurya okuyunca efendimizi tüm ruhunuzda,hasretini yüreğinizde hissdersiniz işte öyle şiirleri paylaşmanızı rica ediyorum...

    Peygamberimiz'e (sav) yazılan ilk şiir daha O doğmadan YEDİ ASIR ÖNCE yazılmış..

     

    bu özel şiir Es'ad Ubu Kerib el-Himyeri'ye aitmiş..

     

    işte o şiir:

     

    Şehadet ederim

    Varlıkları yoktan var eden ALLAHa

    O'nun tarafından bir elçi gönderilecektir

    Adı Ahmet olan

    Ömrüm yetişirse gelişine

    O'na yardımcı olurdum

    Hem de amca oğlu..

     

    O zaman

    Savaşırdım kılıcımla düşmanlarına karşı

    Siler yok ederdim sinesinden

    Bütün elem ve kederleri

    Mutlu olması için

    Gereken ne ise yapardım..

     

    Bu nasıl bir sevgi,nasıl bir aşk ki ezelden ebede herkes O'na sevdalı..inanan inanmayan herkes O'na hayran..

    Rabbim hakkıyla sevenlerden eylesin inşaallah..

    O kutlu sevdayı tadanlardan olmak duasıyla..


  5. Basit ama kesin bir fizik kuralıdır: Bir yerde bulunman için diğer yerleri terk etmen gerekir. Bir anda iki yerde bulunmak mümkün değil. Sadece bir yeri tercih etmen gerekir. Bunun bedeli de bulunabileceğin başka bütün yerlerden çekilmektir.

    Şimdi buradasın. Gözlerin bu satırlarda… Aklın satırların arasında, arkasında… Değdiğini düşünüyorsun ki, başka halleri terk ettin, başka yerlerden çektin gözlerini. Aklın sadece burada, başka yerde değil. Okuyorsun. An’ın hakkını vermeye çalışıyorsun. An/lamak kaygısındasın. Başka işleri yüz üstü bıraktın.

    Kaçılmaz bir kader bu! Yapıp ettiğin tek iş alış-veriş. Aldığın her şey için bir şey/ler vermen gerek. Tercih ettiğin her yer için bir yerleri terk etmen gerek. Verdiğince alıyorsun. Nefesin bile alışta verişte.

    Şimdi buradasın. Başka bir zamanda değilsin. Başka hiçbir yere değmiyor ayakların. Gövdenin bütün ağırlığıyla mekânın ortasındasın. Yüzün bu an’a dönük. Kalbin bu yerde atıyor, yeniden yeniye dolup boşalıyor. Gitmeyeceksin bu yerden. Vazgeçmeyeceksin bu hâlden. Yakanı çekip çekiştirseler itiraz edeceksin. Dikkatini dağıtsalar engelleyeceksin.

    Terk ettiklerine değdiği için bu yerdesin. Hiçbir şey bedelsiz değil. Bulunamadığın yerlerin güzelliğince pahalı şu anda bulunduğun mekân. Gözlerini bir gündoğumuna kilitlemiş olabilirdin şimdi, ama burada, bu satırlarda dolaşıyorsun. Kaçırdığın gün doğumları kadar eder mi bu kara harflerin tesellisi? Kulaklarında bir çağlayan sesi çoğalıyor olabilirdi ama şimdi beni dinliyorsun. Uzaklarda bıraktığın deniz köpüklerine, kulağını kapattığın kuş cıvıltılarına değer mi bu kuru sözler?

    Bedel ödüyorsun. Hem de çok! Terk ettiklerincedir tercih ettiklerinin değeri. Arkada bıraktıkların çoğaldıkça, yanına vardıklarının, önüne aldıklarının bedeli artıyor. Nereye gidiyorsun şimdi? Hangi yolu geride bırakıp hangisine yolcu oluyorsun? Neyi alıp neleri veriyorsun? Neleri arkana attın da, nelerin peşindesin? Tercih ettiklerin terk ettiklerin kadar kıymetli mi? Seçtiklerin geçtiklerinden daha güzel mi?

    Yoksa, alışverişte görmüyor musun kendini? Kaçtın mı dükkândan? “Oynamıyorum ben!” mi demelerdesin? Tercihsiz misin? İradeni iptal mi ettin? Hiç seçimsiz mi yaşıyorsun? Öyleyse, kendini sıfırlamayı tercih ettin demektir. Kendini hiç saymaya kalktın demektir. Kendinden geçtin yani. Kendini arkaya attın. Aldığı verdiğinden çok az bir ziyankârsın.

    Kaçamazsın işte! Yine seçimdesin. Yine alışveriştesin. Bir şeyleri terk etmeden edemiyorsun. Bir şeyin eksilmesi kaçınılmaz ömrünün cüzdanından. Dünü terk ettin, bugünü tercih ettin. Bugünü harcıyorsun, yarına erişmeyi umuyorsun.

    Bir şey almasan da veriyorsun sürekli. Bedeller ödüyorsun. Nefesini tüketiyorsun. Bedenini eskitiyorsun. Ömrünü eksiltiyorsun. Sepetine bir şeyler koymaya yanaşmasan da, varlığından gün düşülüyor sürekli. Kazanmayı/kaybetmeyi dert etmesen de, kaybediyorsun günleri gülleri. “Bana ne!” deme hakkın yok! Hiçbir şey istemesen de, ödüyorsun sürekli. Her an harca(n)maktasın. Işığı kullanıyorsun. Bedenini kullanıyorsun. Göğün altında yer işgal ediyorsun. Sevdiklerinin gönlünde arsa arıyorsun. Gözünü işletiyorsun. Aklını pazara sürüyorsun.

    Senin için harcananlara karşılık vermeyeceksen, boşuna yer işgal ediyorsun. Boş yere nefes alıyorsun. İsraf ediyorsun kendini. Saçıp savuruyorsun sana verilenleri. İyice kaybetmeyi tercih ediyorsun. Yitirmeyi seçiyorsun. Anlamsızlığı önceliyorsun. Zararı ziyanı istiyorsun.

    Şimdi ne kaldırabilirdi seni yerinden? Hangi şey şimdi ve burada olmandan daha hayatî olurdu senin için? Kim burada şu halde bulunmaktan daha sevimli, daha kârlı, daha tatlı bir hal teklif edebilirdi sana? Arkana bile bakmadan bu odayı, bu bilgisayarı, bu sayfayı, bu koltuğu sana terk ettirecek bir seçenek yok mu sence?

    Sen “Allah ve Elçisi’nin çağırdığı yer”den daha güzel bir yer biliyor musun? “Allah ve Elçisi’nin çağırdığı hâl”i arkada bıraktıracak, elinin tersiyle ittirecek, terk ettirecek, unutturacak, göz ardı ettirecek bir hâl var mı acaba? “Orada bulunmaktansa burada bulunmam daha kârlı, daha anlamlı, daha yararlı” diyebileceğin bir yer tarif edebilir misin? Seni senin kadar düşünmeyenlerin çağırdığı yer, sana senin kalbinden de yakın Birinin çağırdığı yerden daha kârlı olabilir mi? Senin kalbinin gizli arzularını ve mahrem fısıltılarını hiç duymayan, duysa da önemsemeyen, önemsese de elinden bir şey gelmeyen birilerinin çağırdığı hâl, senin kalbine senden de yakın Bir’inin çağırdığı halden daha sevimli olabilir mi?

    Öyleyse, “Ne zaman Allah ve Elçisi [seni] hayat[verecek şeyler]e çağırırsa, hemen git. Bil ki Allah [senin]le kalbi[n] arasına girer.” [bak. Enfal/24] Yani, seni şimdi bulunduğun yeri terk etmeye çağıran Allah [ve O’nun adına Elçisi] sana senin kalbinden daha yakın ve senin kalbine de senden daha yakındır. Sana senin kalbinden daha yakın Bir’inin çağrısı, seni kalbinden uzaklaştıran bütün çağrıları uzakta bırakmaya değmez mi? Senin kalbine senden daha yakın Bir’inin çağrısı, kalbini unutarak/kırarak/küstürerek/ağlatarak gittiğin yerlerin hepsini terk etmeye değmez mi?

    Senai Demirci

    Hem zaten, başka yerlere gitsen de fark etmez. Eninde sonunda yine O’na kalacakmışsın. İster istemez “O’nun huzurunda toplanacak”mışız. [Enfal/24]

    Bütün odaları terk edeceğin, tüm şehirleri arkada bırakacağın, cümle kıyılardan çekileceğin, bakışların hepsinden vazgeçeceğin, hevâ ve heveslerini yüz üstü bırakacağın bir adresin var mı?


  6. Çok duygulu ve peygamberimize çok özlem duyduğum bir anda birşeyler karalamaya çalıştım sizinle paylaşmak istedim (Kusurum çoktur Affola)

     

    Senin ırağında olmak en büyük azabım

    Seni bir defa daha görmektir muradım

    Biçareyim,acizim günah deryasına daldım

    Medet eyle ne olur Ya RESULALLAH

     

    Sensiz bu çöllerde yapayalnızım

    Zahiren var ama batinen ışıksızım

    Affettiğini duymadan dinmez sızım

    Medet eyle ne olur Ya RESULALLAH

    Zeynep Y.tekin


  7. Arkadaşlar Vahhabiler şia kollu değil ama. arabistanda araştırma yaptık onlar bir grup gibi bir cemaat gibi bazı konularda sadece bizden uç noktalarda düşünüyolar sadece. bu konulara dikkat edelim onlarda sünnete bağlı insanlar şialarla karıştırmayalım şialar sapıtmış onlarla alakaları yok Rabbim bizi doğru yoldan ayırmasın


  8. Değerli arkadaşlar hepiniz gibi bende üstadı o kadar çok seviyorum ki!!! Defalarca eserlerini okuyor her okuduğumda ise ruhuna defalarca dua gönderiyorum

    Affınıza sığınarak şöyle bir konu açıyorum Kültür(!) adı altında toplanmış bir ortamda üstad'a üstad dedim diye benimle tartışmaya girdiler savundukları nokta şu 'her defasında şiir üstadı demem gerekiyormuş' gerçi ben cevaplarını verdim ama sizden de duymalarını istiyorum yardımcı olursanız sevinirim selametle herkese saygılar vesselam


  9. Arkadaşlar cevaplarınızı okuyunca nasıl ben öyle birşey düşündüm diye utandım bir an hayal dünyasına gidip gelmişim galiba Yaşarken islamiyetin hakim olmasısnı görmeyi o kadar istiyor ve dua ediyorum ki bi an belki dedim işte yoksa söylediklerinizin hepsine katılıyorum çoooooooooook dua edelim daha kötüye gitmemek için.....


  10. değerli arkadaşlar duyduğuma göre obama yahudi imiş ve seçildikten sonra ilk israili arayıp haklarınızı savunacağım demiş ayrıca tüm devlet başkanlarını aramasına karşın bizim cumhurbaşkanımızı aramamış???

    ........ bu haberlerin sizce doğruluk kaynağı var mı? müslüman olma iddalarına o kadar sevinmiştim ki çok üzüldüm Rabbim elbet nurunu tamamlayacaktır ama islam alami açısından üzülüyorum.............

    ...........gerçi sonra dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyorum ve umudumu ayakta tutuyorum üstadım ne güzel söylemiş: 'YARIN ELBET BİZİM ELBET BİZİMDİR GÜN DOĞMUŞ GÜN BATMIŞ EBED BİZİMDİR'

    VESSELAM :)

×
×
  • Create New...