Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
müznib

Harf Devrimi Faciası

Recommended Posts

HARF DEVRİMİ FACİASI

Ekrem ŞAMA

 

 

7621_146610622751_589592751_2500407_3849121_n.jpg

 

 

Yok yok heyecanlanmayın!

Savcılar da el ovuşturmasın!

Devrim kanunlarına konu olan harf devriminden bahsedecek değilim. Harf devrimi deyince hemen aklımıza 1928 tarihinde Atatürk’ün yapmış olduğu harf devrimi gelmektedir. Aslında o bir ilk değildir. Başka harf devrimleri de vardır. Bunlardan birini ele alacağım. Bu devrimden 14 yıl önce yapılmış olan ve facialara sebep olan bir harf devrimi…

Yıl 1914… İttihat ve Terakki iktidarının Osmanlı Devletine tam hakim olduğu bir yıl. Birinci dünya savaşının ayak sesleri duyuluyor. İktidar içinde de bir tartışma vardır:

“Osmanlı’nın kullanmakta olduğu İslam Alfabesi’nin değiştirilmesi…”

 

Çeşitli görüşler vardır. Drekt latin alfabesine geçilmesi gerektiğini savunanların yanında, kullanılmakta olan alfabenin ıslah edilmesi ve Latin alfabesine geçiş için ara bir alfabenin uygulanmasını savunanlar…

İkinci görüş ağır basmış olmalı ki, esaslı bir hazırlık bile yapılmadan tüm kamu kuruluşlarına ve orduya bir genelgeyle harf devriminin yapıldığı, yeni alfabe ve yazım kurallarının şöyle şöyle olacağı ve aksine hareket edenlerin şu kadar cezaya çarptırılacağı emredildi. Emredilen yeni alfabe şu yenilikleri getiriyordu:

Alfabede öteden beri kullanılmakta olan harfler kullanılmaya devam edilecek. Ancak hareke kullanılmayacaktır. Bunun yerine e sesi vermek için elif, i sesi vermek için y ve ü sesi vermek için vav kullanılacaktır. Harfler hiçbir şekilde birleştirilmeyecektir. Her harf müstakil olarak yazılacaktır. Tıpkı latin harfleri ile yazar gibi…

Bir anda her şey karmakarışık oldu. Kamu kuruluşlarındaki curcunayı bir tarafa bırakalım. Harıl harıl savaşa hazırlanan orduda tam bir karmaşa yaşanmaya başladı. Çünkü, istihbarat raporlarından tutun da, iaşe emirlerine kadar, günlük harekat emirlerinden tutun da, hukuk metinlerine kadar her şey bu esasa göre yazılacaktı. Eski yazı şekli zinhar kullanılmayacaktı.

Doğuda 3.Ordu’da görev yapan Yarbay Şerif (İlden) Bey’in de hatıralarında yazdığı gibi, yeni alfabeyle yazılmış bir sayfalık bir metini çözmek ve anlayabilmek için ciltlerce metin yazmak ve çalışmak gerekiyordu. Bu da saatleri hatta günleri alıyordu.

Bir istihbarat raporu almışsınız ve bu çok acildir. Ne yazdığını anlayabilmek ve hemen gereğini yazışmalara geçirmek icap ediyor. Ama bunu çözmek bile saatler alıyor. Belki diğer yazışmalarda vakit kaybı önemli olmayabilir ama, bu günün diliyle “İvedi” “Çok İvedi” “Yıldırım” “Harekat Yıldırım” işaretini taşıyan acil yazışmalarda büyük faciaların doğmasına sebep olmuştur. Çünkü istihbarat bir ordunun olmazsa olmazıdır. İstihbaratı yavaşlatıcı hareketler ise facialara sebep olabilir. Hele ki fiilen bir savaş söz konusu ise…

İşte facialardan bazıları:

Birinci dünya savaşlarının ilk muharebeleri Ruslara karşı Erzurum Köprüköy ve Azap muharebeleridir. Kasım ve Aralık 1914 de bu muharebelerde ordumuz galip gelmiştir, Ruslar püskürtülmek üzeredir. İstihbaratın yavaşlamış veya kesilmiş olması sebebiyle hezimete uğradığımız zannedilmiş ve gece tipide geri çekilme emri verilmiştir. Tipi sebebiyle yollarını kaybeden askerlerimiz firari muamelesi görmüş ve bir çoğu kurşuna dizilerek cezalandırılmıştır. Kazandığımız muharebeler kaybedilmiştir.

Aynı anlarda Rus Çarı kendi askerlerine moral vermek için bu cepheyi ziyarete gelmektedir. Geliş esnasında geceleyin bölgede bulunan müfrezelerimizin avucuna düştüğü halde, neyin ne olduğu anlaşılamadığından elini kolunu sallaya sallaya yoluna devam etmesine müsaade edilmiş oldu. Halbuki ele geçirilseydi, belki 1.Dünya savaşının kaderi bile değişebilirdi.

Sarıkamış Harekatı’nda tüm olumsuz şartlara rağmen Enver Paşa’nın verdiği emir gereği, düşmanın arkasını çevirmek için dağları aşmaya çalışan birliklerimiz, istihbarat zayıflığı sebebiyle birbirleriyle savaşa tutuşmuşlardır. 4 saat süren çarpışma neticesinde binlerce askerimiz şehit olmuştur.

Yine istihbarat eksikliğinden dolayı, o tarihteki Erzurum yakınlarında bulunan Rus birliklerinin gerçek sayısı anlaşılamamıştır. Rusların bu bölgedeki birliklerinin daha kalabalık ve silah olarak da daha güçlü olduğu zannedilmiştir. Doğru istihbarat bilgileri alınabilseydi, belki de Sarıkamış Harekatı’na lüzum görülmez, cepheden taarruzla Rus ordusu mağlup edilebilirdi. Ya da bu taarruz birkaç ay geciktirilerek, 80-90 bin askerimizin donarak şehit olmasıyla sonuçlanan o büyük facia ordumuza yaşatılmazdı.

Neyse ki bu hevesten vazgeçilmiş, kısa süre sonra sebep olduğu facialar görülmüş, alfabe yeniden eski şekline getirilmiş yanlışlık bu şekilde düzeltilmiştir.

Okuduğunuz gibi 1928 tarihli Harf Devrimi’ne hiç dokunmadım. O tarihten önce İttihatçıların lideri Enver Paşa tarafından, ham bir hevesle orduya cebren uygulatmaya kalkışılan altyapısız bir harf devriminin sebep olduğu facialardan sadece bir iki tanesini hatırlattım.

Altyapısı oluşturulmadan girişilecek her bir yeniliğin benzer facialara sebep olacağını hiç unutmamak gerekir. Her zaman emir demiri kesemeyebilir. Hazırlık ve zamanlama çok önemlidir.

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sarıkamıştan sonra Azerbeycanı ve Tüm Kavkasları Rus hakimiyetinden kurtaran Türkistanın(Azerbeycandan Dogu Türkistana kadar olan bölüm) 9 eyaletinin 5'ini sınırlı imkanlarla yine Ruslardan kurtaran Enver Paşaya hakaret eden benim gözümde kıpkızıl Vatan Hainidir!

Sarıkamışın ahirinde yaptıkları zaten Sarıkamıştaki hatasını kapatmağa yetti.'5 yalın kıçlı eriyle mitralyözlerin üstüne atlayrak o kanları ödedi o....

Harf Devriminie gelince.Osmanlı imlasının Türkçenin ünlülerini barındırmadığı beliiyken ve okunması o kadar zorken hala savunuluyorsa burada bir kasıt var demektir.Enver Paşa Doğu Türkistanlıların yaptığı gibi Arab harflerine Türkçe harfleri eklemeğe çalıştı, çoğu hecesi kapalı ve uzun olan Arab dilinin alfabesiyle Asya dili olduğundan doğal olarak çoğu hecesi açık ve uzun hece barındırmayan Türk dilini yazınca harfler ayrılıcaktır.Buyrun aynı dil ailesinden Japoncadan bir cümle, yazalım bakalım İslâm harfleriyle:

Takao Kinomiya

طاقااو كينومييا

Çok birleşik oldu değil mi?

İslam harflerinin bu durumuyla (ıslahla düzeltilebilir, fakat estetiğinden vaz geçmek zorunluluktur)Türk diline uymadığı su götürmez bir gerçektir.Enver Paşa Hazretleri"Allahu Teala Rahmet Eylesin" yapılması gerekeni yapmıştır.

Ben Enver Paşanın Trablusgarp dağlarında yırtık -pırtık kıyafetlerle açlıktan perişan halde savaştığı resimlerini gördüm.Onlar vatan için kanlarını akıttılar.Bu yazarın koltuğundan yazmasına benzemez bir ideal için kanını ortaya koymak.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sarıkamıştan sonra Azerbeycanı ve Tüm Kavkasları Rus hakimiyetinden kurtaran Türkistanın(Azerbeycandan Dogu Türkistana kadar olan bölüm) 9 eyaletinin 5'ini sınırlı imkanlarla yine Ruslardan kurtaran Enver Paşaya hakaret eden benim gözümde kıpkızıl Vatan Hainidir!

Sarıkamışın ahirinde yaptıkları zaten Sarıkamıştaki hatasını kapatmağa yetti.'5 yalın kıçlı eriyle mitralyözlerin üstüne atlayrak o kanları ödedi o....

Harf Devriminie gelince.Osmanlı imlasının Türkçenin ünlülerini barındırmadığı beliiyken ve okunması o kadar zorken hala savunuluyorsa burada bir kasıt var demektir.Enver Paşa Doğu Türkistanlıların yaptığı gibi Arab harflerine Türkçe harfleri eklemeğe çalıştı, çoğu hecesi kapalı ve uzun olan Arab dilinin alfabesiyle Asya dili olduğundan doğal olarak çoğu hecesi açık ve uzun hece barındırmayan Türk dilini yazınca harfler ayrılıcaktır.Buyrun aynı dil ailesinden Japoncadan bir cümle, yazalım bakalım İslâm harfleriyle:

Takao Kinomiya

طاقااو كينومييا

Çok birleşik oldu değil mi?

İslam harflerinin bu durumuyla (ıslahla düzeltilebilir, fakat estetiğinden vaz geçmek zorunluluktur)Türk diline uymadığı su götürmez bir gerçektir.Enver Paşa Hazretleri"Allahu Teala Rahmet Eylesin" yapılması gerekeni yapmıştır.

Ben Enver Paşanın Trablusgarp dağlarında yırtık -pırtık kıyafetlerle açlıktan perişan halde savaştığı resimlerini gördüm.Onlar vatan için kanlarını akıttılar.Bu yazarın koltuğundan yazmasına benzemez bir ideal için kanını ortaya koymak.

 

Şu makaleyi bi baştan sona okusan keşke bilmiyom ki neresini okudunda böyle bi yorum yapabildin!

 

Sen sarıkamışta doksanbin askerimi sefül perişan hale getirip şehit olmasına neden olan enver paşayımı kahraman gösteriyorsun. yada Trablusgarp o kaybedilmiş Trablus/Fizan topraklarınımı! bana enver deme! bana turancılardan bana türkologlardan bahsetme! bana "müslüman türk" de senin elini değil ayağını öpeyim. şimdi enver paşanın mezalimliklerini buraya sıralamakmı lazım?

 

yazara gelince evet oda tıpkı senin ve benim gibi! oturduğu yerden yazıyor. ama senin gibi kafatası ile değil vicdanı, kalbi ve aklı ile yazıyor .

Share this post


Link to post
Share on other sites
Şu makaleyi bi baştan sona okusan keşke bilmiyom ki neresini okudunda böyle bi yorum yapabildin!

 

Sen sarıkamışta doksanbin askerimi sefül perişan hale getirip şehit olmasına neden olan enver paşayımı kahraman gösteriyorsun. yada Trablusgarp o kaybedilmiş Trablus/Fizan topraklarınımı! bana enver deme! bana turancılardan bana türkologlardan bahsetme! bana "müslüman türk" de senin elini değil ayağını öpeyim. şimdi enver paşanın mezalimliklerini buraya sıralamakmı lazım?

 

yazara gelince evet oda tıpkı senin ve benim gibi! oturduğu yerden yazıyor. ama senin gibi kafatası ile değil vicdanı, kalbi ve aklı ile yazıyor .

Erbakancıların forumları çok, oralara takılabilirsin arkadaş.Enver Paşa hazretlerinden niye tiksiniyorsun ki.

Kırgızistanda hala çoçuğuna "Anvar" isimini koyanlar varken.

Neyse sen pek anlamazsın bu halinle.Hoca efendinizin dizinin dibinde oturun, onu kutsayın, namazı bile siyasete alet edin emi?

Sana tek bir tavsiye, bir kez olsun ben "Türküm" diyebil, bir kez olsun "Türküm" demeyi ırkçılık olarak görme, günahı varsa ben alacağım üstüme ciddiyim, bir kez olsun iki milletten birinin menfaati söz konusu olunca diğer milleti değilde "Türk'ü" seç olur mu?

Share this post


Link to post
Share on other sites

hop hop basmacı ağır ol bakalım biraz. Veliahd kardeşimin her sözünün altına imza atıyorum. Nedir bu körü körüne enver hayranlığı kut-ul amareden askerleri çekip Bağdat , Basra ve tüm Irağın elimizden çıkmasına sebep olanda enverdir , oradan çekilen askerler o çöl kıyaferleriyle neredeydi. Sarıkamışta... Kendisi sıcak kaputlar içinde sesleniyor askere. yakında yardım gelecek , kaputlarınız olacak. Allahu ekber dağlarına çıkan bir kol ordu , inen birkaç manga bununda vebalini alyorsan ve insan sevdiğiyle haşrolunur hadis-i şerifinide biliyorsan sevmeye devam et....vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites
hop hop basmacı ağır ol bakalım biraz. Veliahd kardeşimin her sözünün altına imza atıyorum. Nedir bu körü körüne enver hayranlığı kut-ul amareden askerleri çekip Bağdat , Basra ve tüm Irağın elimizden çıkmasına sebep olanda enverdir , oradan çekilen askerler o çöl kıyaferleriyle neredeydi. Sarıkamışta... Kendisi sıcak kaputlar içinde sesleniyor askere. yakında yardım gelecek , kaputlarınız olacak. Allahu ekber dağlarına çıkan bir kol ordu , inen birkaç manga bununda vebalini alyorsan ve insan sevdiğiyle haşrolunur hadis-i şerifinide biliyorsan sevmeye devam et....vesselam

Allahu Tealaya şükür seviyorum hemde çok, senin o anlattığın masalı yırtık postalıyla Cebinde mushafıyla Rus mitralyözüne yalın kılıç atılan bir adam yapmaz.Orta Asyada yaptıklarıyla orda yaptığı hatasını zaten ödedi 1, 2.side ruslar saldırmış çatışmalar olmuş onun üzerine dağlara çekilinmiştir.Devletin İttihadçı kadroyu karalamak için izlediği siyasete alet olmayın.Biliyorsanız M.Kemal yerini almamları için İttihadcıları temizlemiştir.Eğer Orta Asyaya gitmese Atatürk büyük ihtimalle Enver olacaktı...

Onun Orta Ayada yaptıklarını bir okuyun.) eyaletten 5'ini kısıtlı imkanlarla elleriyle kurtarışını meselâ.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Enver için öldüler

 

Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi "emperyalizme karşı direnen mazlum bir ülke" sayarlar...

Çünkü yeni kuşaklara "öyle öğretilmiştir"... Eh, işin içinde Çanakkale de vardır ya...

O dönemde Türkiye de emperyalist bir devletti (adı üstünde yahu, imparatorluk) ve emperyalizmin uluslararası kavgasında taraftı... Alman ve Avusturya tarafı!

Yanlış ata oynadık ve yenildik. Atatürk buna başından beri karşı çıkmış ama sözünü dinletememişti.

Türkiye çöküş sürecinde olduğu, berbat durumda bulunduğu için de Almanya'ya tam teslim olmuştu. Savaş kazanılsaydı, Türkiye gerçekten bir "Alman sömürgesine" dönüşecekti. Belki de bendeniz bugünkü yazımı Almanca olarak "Der Morgen" gazetesinde yazacaktım: "Sie haben für Enver gestorben!"

Bunları laf olsun torba dolsun diye anlatmıyorum. Cumhurbaşkanı Gül geçen gün Slovakya'ya gitti. Amerikan çocuklarının Kürt kızlarını dağa kaldırıp seks kölesi yapmaları gibi fanteziler daha çarpıcı oldukları için gündemde dikkatinizden kaçmıştır. Cumhurbaşkanımız ve Slovak yöneticiler "Galiçya cephesinde verdiğimiz şehitler için bir anıt yapılmasını" kararlaştırmışlar. Aslında bir şehitliğimiz var ama bugünkü Polonya sınırları içinde kalıyor.

O dönemde Slovakya da, Polonya'nın güneyi de, Ukrayna'nın batısı da, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içindeydi... (Slovakya'nın başkenti Bratislava'ya Pressburg diyorlardı.)

Türkiye'nin askeri ve siyasi diktatörü Enver Paşa, o cepheye On Beşinci Kolordu'yu gönderdi...

O topraklarla ne bir işimiz, ne de alıp vereceğimiz vardı, ne yolunu ne izini bilirdik ama Enver'in Almanya'ya "bir jest" yapması gerekiyordu. Öyle ya, Alman askerleri de "buralara" gelmemişler miydi? O kadar gelmişlerdi ki, Çanakkale cephesinde Miralay Mustafa Kemal Bey'in komutanı da bir Alman'dı... O kadar gelmişlerdi ki, anlı şanlı Osmanlı ordusunun, bir zamanlar Viyana kapılarına dayanmış ordunun genelkurmay başkanı da bir Alman subayıydı: General Bronsart von Schellendorf! (Enver Paşa genelkurmay başkanı değildir, ordunun "başkumandan vekili"... Başkomutan elbette teorik olarak padişah.)

Galiçya'da kasabaların adlarını bile telaffuz edemiyorlardı bizim çocuklar... Şu ismi bana yüksek sesle okuyabilir misiniz: Przemysl...

İşin "gırgır" yanını, Teğmen Mehmet Şevki Bey'in anılarından okuyabilirsiniz. Hani emirerini evinde kaldıkları kocakarının odasına girerken yakalamış da, sıkılayınca, "yapıyom yapıyom emme datsız" demiş bizim asker... "Yapıyom" da dememiş tabii, başka bir kelime kullanmış.

Acı gerçeği de şudur: Enver'in Almanya'ya yaranma hevesi yüzünden, güney Polonya'da bir iddiaya göre 7 bin, başka bir iddiaya göre 12 bin şehit verdik. Ruslar tarafından öldürüldüler.

Sarıkamış'ın yanında devede kulak, öyle mi? Doksan beş bin kişinin donarak ölümüne yol açınca gürültü kopuyor da, bu göze batmıyor...

Yapılacak olan anıta "Enver'in hatırı için öldüler" yazılsın.

Ve de bu şehitlerin çocuklarına ve torunlarına, yakın tarihimiz boyunca İttihat ve Terakki'nin mirasçısı CHP'ye oy vermedikleri için kızmaya kimsenin hakkı olmasın.

Halk arasında da "biri Enver Paşa, biri Evren Paşa..." diye biten bir söz vardır hani...

Sonunu söyledim, başını söylemek istemiyorum.

 

Engin ardic

Share this post


Link to post
Share on other sites
Enver için öldüler

 

Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi "emperyalizme karşı direnen mazlum bir ülke" sayarlar...

Çünkü yeni kuşaklara "öyle öğretilmiştir"... Eh, işin içinde Çanakkale de vardır ya...

O dönemde Türkiye de emperyalist bir devletti (adı üstünde yahu, imparatorluk) ve emperyalizmin uluslararası kavgasında taraftı... Alman ve Avusturya tarafı!

Yanlış ata oynadık ve yenildik. Atatürk buna başından beri karşı çıkmış ama sözünü dinletememişti.

Türkiye çöküş sürecinde olduğu, berbat durumda bulunduğu için de Almanya'ya tam teslim olmuştu. Savaş kazanılsaydı, Türkiye gerçekten bir "Alman sömürgesine" dönüşecekti. Belki de bendeniz bugünkü yazımı Almanca olarak "Der Morgen" gazetesinde yazacaktım: "Sie haben für Enver gestorben!"

Bunları laf olsun torba dolsun diye anlatmıyorum. Cumhurbaşkanı Gül geçen gün Slovakya'ya gitti. Amerikan çocuklarının Kürt kızlarını dağa kaldırıp seks kölesi yapmaları gibi fanteziler daha çarpıcı oldukları için gündemde dikkatinizden kaçmıştır. Cumhurbaşkanımız ve Slovak yöneticiler "Galiçya cephesinde verdiğimiz şehitler için bir anıt yapılmasını" kararlaştırmışlar. Aslında bir şehitliğimiz var ama bugünkü Polonya sınırları içinde kalıyor.

O dönemde Slovakya da, Polonya'nın güneyi de, Ukrayna'nın batısı da, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içindeydi... (Slovakya'nın başkenti Bratislava'ya Pressburg diyorlardı.)

Türkiye'nin askeri ve siyasi diktatörü Enver Paşa, o cepheye On Beşinci Kolordu'yu gönderdi...

O topraklarla ne bir işimiz, ne de alıp vereceğimiz vardı, ne yolunu ne izini bilirdik ama Enver'in Almanya'ya "bir jest" yapması gerekiyordu. Öyle ya, Alman askerleri de "buralara" gelmemişler miydi? O kadar gelmişlerdi ki, Çanakkale cephesinde Miralay Mustafa Kemal Bey'in komutanı da bir Alman'dı... O kadar gelmişlerdi ki, anlı şanlı Osmanlı ordusunun, bir zamanlar Viyana kapılarına dayanmış ordunun genelkurmay başkanı da bir Alman subayıydı: General Bronsart von Schellendorf! (Enver Paşa genelkurmay başkanı değildir, ordunun "başkumandan vekili"... Başkomutan elbette teorik olarak padişah.)

Galiçya'da kasabaların adlarını bile telaffuz edemiyorlardı bizim çocuklar... Şu ismi bana yüksek sesle okuyabilir misiniz: Przemysl...

İşin "gırgır" yanını, Teğmen Mehmet Şevki Bey'in anılarından okuyabilirsiniz. Hani emirerini evinde kaldıkları kocakarının odasına girerken yakalamış da, sıkılayınca, "yapıyom yapıyom emme datsız" demiş bizim asker... "Yapıyom" da dememiş tabii, başka bir kelime kullanmış.

Acı gerçeği de şudur: Enver'in Almanya'ya yaranma hevesi yüzünden, güney Polonya'da bir iddiaya göre 7 bin, başka bir iddiaya göre 12 bin şehit verdik. Ruslar tarafından öldürüldüler.

Sarıkamış'ın yanında devede kulak, öyle mi? Doksan beş bin kişinin donarak ölümüne yol açınca gürültü kopuyor da, bu göze batmıyor...

Yapılacak olan anıta "Enver'in hatırı için öldüler" yazılsın.

Ve de bu şehitlerin çocuklarına ve torunlarına, yakın tarihimiz boyunca İttihat ve Terakki'nin mirasçısı CHP'ye oy vermedikleri için kızmaya kimsenin hakkı olmasın.

Halk arasında da "biri Enver Paşa, biri Evren Paşa..." diye biten bir söz vardır hani...

Sonunu söyledim, başını söylemek istemiyorum.

 

Engin ardic

Bunu yazan buyursun şöyle bir doğuya dağlara gitsin, Askerlik öyle beleş bir meslek mi görsün.Yıkılmakta olan imparatorluğun ne şansı var dı ki hayalden başka.Eğer o hayal kuranlar olmasa şuan bu yurt çoktan paylaşılmıştı.Ortalığa bak be!Kendi milletine aşık insanların torunlarını yumuşak koltuklarında oturup paranoyak kitaplar yazıp zenginleşen Din Simsarları ne hâle getirmiş!

Allahu Teala bilir "Taraf"ta okuyorsunuzdur siz.

Enver Paşa Türkün son Oğuz Hân'ıdır gözümde.Ama tahtına oturamadı, Ağzından kan damlayan Rus yüzünden.

Buyrun tanıdğım bir Dostumun yeni açılan sitesinden aktardığım yazılardan gerçekleri öğrenin:

 

]“TEK KURŞUN ATMADAN 90 BİN ŞEHİT” EFSANESİNE SON

 

 

- Çarşamba günü kaldığımız yerden devam edelim Hakan efendi. Enver Paşa'yı canla başla savunuyordun, bakalım Sarıkamış faciası için ne diyeceksin? Enver Paşa'nın maceraperestliği ve kafasızlığı yüzünden 90 bin askerimiz orada bir tek kurşun bile atmadan soğuktan dondu…

 

- Sen Çarlık Rusya'sının propaganda bakanı mısın?

 

- Hı?

 

- 90 bin efsanesi o günlerin Rus propagandasından geliyor. Propaganda bir yana; Rus generali Maslovski'ye göre ölen Osmanlı askerlerinin sayısı 23 bindir ve bu sayıya Hamamlı'daki esir Rus esir kampında can veren 5 bin askerimiz de dahildir. Düşman general 23 bin derken senin 90 bin demem biraz tuhaf değil mi? “Tek kurşun atmadan” teranesine gelince: Bu konuda zır cahilsin. Ordumuz Ruslarla birçok çatışmaya girmiş ve önemli başarılar elde etmiştir. Türk ve Alman askeri otoriteleri, Enver Paşa'nın hazırladığı harekât planının mükemmel olduğunu, başarısızlığın büyük ölçüde bu plana uyulmamış olmasından kaynaklandığını ifade ediyorlar. Mesela 10. Kolordu'nun Oltu'dan kuzeye sapmadan Sarıkamış üzerine yürümesi ve 25 Aralık'ta (1914) orada 9. Kolordu'yla birleşmesi gerekiyordu. Albay Hafız Hakkı Bey bu emri dinlemedi, Allahuekber Dağları üzerinden gitmeyi tercih etti. Birliklerimiz orada tipiye yakalanınca da 10. Kolordu'nun Sarıkamış önlerine intikali 4 gün gecikti. Buna rağmen zafer kazanabilirdik. 25 Aralık gecesi 10. Kolordu'nun yardımı olmadan Ruslara ağır zayiatlar verdiren ve onları Sarıkamış'a çekilmeye zorlayan -hatta Sarıkamış'tan da çekilme hazırlıkları yapmaya zorlayan- 9. Kolordu o gece Sarıkamış'a taarruz etseydi, Allah-u Alem, zafer bizim olacaktı. Enver Paşa ısrarla bunu söylüyordu. 'Baskın basanındır, Sarıkamış'a hemen bu gece girelim, yarın çok geç olabilir' diyordu. Ne var ki 9. Kolordu'nun komutanları Enver Paşa'yı dinlemeyip ertesi günü beklemeyi tercih ederek Sarıkamış'taki zayıf Rus kuvvetlerinin takviyesine imkân tanıdılar ve 11. Kolordu da takviyenin önüne geçmekte yetersiz kalınca zafer gerçekleşemedi. “Enver Paşa'nın aceleciliği” deyip duruyorlar ya; keşke onun aceleciliğine ayak uydurulmuş olsaydı. Nevzat Kösoğlu hocamızın kitabından (“Şehit Enver Paşa”) okuyalım: “Rus harp tarihçilerinin de ittifak ettikleri gibi, o gece Sarıkamış'a girilmemesi, savaşın yönünü değiştirdi. Artık sabah saatlerinde Rusların takviye birlikleri Sarıkamış'a girmeye başlamıştı. Rus general Maslovski diyor ki. '29. Tümenin Sarıkamış'a hücum etmemek suretiyle vakit kaybetmesi bizim için gerekli olan zamanı kazandırmıştır…'”

 

- Ne olursa olsun, başarısızlığın sorumlusu, Osmanlı ordularının fiili başkomutanı konumundaki Enver Paşa değil midir?

 

- Enver Paşa'nın torunu Osman Mayatepek'in sözleriyle cevap vereyim: “Sarıkamış felâketinin sorumluluğu Osmanlı ordularının fiili başkumandanı Enver Paşa'ya ait ise, Çanakkale Zaferi'nin şerefi de aynı şekilde ona aittir. Zira her iki muharebe sırasında, ordunun başkumandanı odur!” Bir iktibas da Ahmet Özcan'dan: “Tarih, yenenlerin lehine yazılır ve ayakta kalanlar ölenleri suçlar. Hiç kimse de gerçeği merak etmez. Artık dışarıda kazanan İngiltere'nin, içerde ise İttihatçıların tasfiyesi sonrası egemen olanların kendilerine yonttukları bir tarih vardır. Artık 'Enver' deyince “Sarıkamış'ta 90 bin asker” yalanı tekrarlanır. Gerçekte 26 bin askerimiz şehit olmuştur ve bunun sorumlusu Enver ya da başkası değil, Savaşın acımasız gerçekliğidir. Çanakkale, zaferle bittiği için orada 250 bin şehidden gururla bahsedilir. Ama 'Sarıkamış'ta soğuk ve hastalığa yenilip kayıp verince, herkes abartılı rakamlarla ve askeri strateji uzmanı edasıyla yalanlara sarılır…”

 

- Ne yani, Enver Paşa el attığı her işi yüzüne gözüne bulaştırmadı mı? Yalan mı bu?

 

- Yuh be kardeşim! Trablusgarp'ta istiklal meşalesini başarıyla ateşlemedi mi Enver Paşa? Başına üvey kardeşi Nuri Paşa'yı geçirdiği Kafkas İslam Ordusu'yla Azerbaycan ve Dağıstan'da destan yazmadı mı? İngilizleri, Bolşevikleri ve Ermeni çetelerini hallaç pamuğu gibi atarak Bakü'yü fethetmedi mi? Azerileri Şaumyan rejiminin soykırımından kurtarmadı mı? Selman Mümtaz o şiiri durduk yerde mi yazdı?

 

- Hangi şiiri?

 

- Şu şiiri: Müselman gayretin çekdin, gözetdin Türkün namusun, / Dağıtdın haver-i İslamdan küffar kabusun. / Mesacidden dilerdi Rus asa öz nehs nakusun, / Güneşden parlak amalın olup Şark ehline ezher, Yaşa, ey gazi-yi azam, yaşa, ey muhteşem Enver!

 

- Ama sonuçta Osmanlı yenildi ve Kafkas İslam Ordusu da geri çekildi. Enver Paşa'nın Türkistan macerası da bir işe yaramadı.

 

- Enver Paşa'ya isyanın sakın kadere isyan olmasın?

 

- Ne alâka?

 

- Bunu Pazartesi günü konuşalım. O gün son noktayı da koyacağız inşallah.

 

 

Hakan Albayrak

 

 

SAİD NURSİ: ENVERE VURMAM!

 

 

Dünkü sorumu tekrar ediyorum: Devletin sınırlarını ihtimamla koruyan Abdülhamid Han'ı önce meşrutiyet belasıyla zaafa düşüren sonra da onu büsbütün alaşağı eden kadronun önde gidenlerinden değil miydi Enver Paşa?

 

- Abdülhamid Han'ın devrilmesi ve özellikle de devrilme şekli hazindir. Fakat şunu sormama izin ver: Abdülhamid devrilmeseydi İtalyanlar Trablusgarp'ı işgal etmeyecekler miydi? Abdülhamid devrilmeseydi Balkan Harbi çıkmayacak mıydı? Abdülhamid devrilmeseydi İngilizler, Fransızlar, Ruslar Osmanlı'dan geriye kalanı paylaşmak için harekete geçmeyecekler miydi? Dün anlattığım süreci hatırla; bunlar kaçınılmaz değil miydi?

 

- Ama Abdülhamid Han Avrupalıları birbirine karşı kullanarak etkisiz hale getiriyordu…

 

- Tamam, Abdülhamid Han Avrupa'daki dengelerle oynayarak devletimizi bir süre rahatlatmıştır, ama bu tarz-ı siyasetle ancak bir yere kadar gidilebileceğini, Osmanlı'nın er veya geç büyük bir taarruza uğrayacağını ve belki de paramparça olacağını o da görüyordu. Öyle olmasaydı, 'Petrol bölgelerini mutlaka ele geçirmek isteyeceklerdir, bari bu bölgelerin tapularını ailemizin üzerine geçireyim de Avrupalıların dokunulmaz saydığı özel mülkiyet silahını kullanarak petrolün elden gitmesini önlemeye çalışayım' der miydi?

 

- Olabilir, ama senin gibi bir Abdülhamid hayranının Enver Paşa gibi bir Abdülhamid düşmanına muhabbet duyması yine de enteresan!

 

- Abdülhamid düşmanı demeyelim istersen… Enver Paşa, Abdülhamid idaresine muhalefet etmiştir, bu idarenin sona ermesine katkıda bulunmuştur, ama Abdülhamid'in şahsına daima hürmetkâr olmuştur.

 

- Ama…

 

- Ne aması? “Abdülhamid muhalifi Enver Paşa'yı nasıl seversin?” diye soruyorsan, Said Halim Paşa'ya, Mehmed Akif'e ve Bediüzzaman Said Nursi'ye duyduğum sevgiyi de sorgulamalısın. Malum, onlar da Abdülhamid rejimine muhalifti.

 

- Said Halim Paşa için mason diyorlar…

 

- Bütün İttihad ve Terakki için mason diyorlar. Yahudi, dönme, gizli İslam düşmanı da diyorlar. Enver Paşa hakkında bile böyle iddialar var. Bu iddiaları ilk ortaya atanlar kimlerdi, biliyor musun? İngilizler! İngiliz basını! İngiliz propaganda aygıtı!

 

- Ne yani, İttihad ve Terakki'de Yahudiler, dönmeler, İslam düşmanları yok muydu?

 

- Onlar da vardı, ama İttihad ve Terakki'nin onlardan ibaret olduğunu düşünmek ve Enver Paşa'yı onlardan bilmek, İngiliz propagandasının oyununa gelmektir. Büyük İslam mütefekkiri Said Halim Paşa da İttihat ve Terakki'dendi, tıpkı Enver Paşa gibi.

 

- Said Halim Paşa'nın masonluğu kesin diyorlar…

 

- Masonlara katılmışsa onları kullanmak için katılmıştır. Talat Paşa da öyle.

 

- Ne yani, İttihad ve Terakki'ye laf etmeyecek miyiz şimdi?

 

- Tabii ki edeceksin. Abdülhamid Han'ın devrilmesini eleştireceksin, Cemal Paşa'nın Bilad-ı Şam'daki diktatörlüğünü eleştireceksin, Şerif Hüseyin'e “Bizim savaşımız halifeye karşı değil bozkurda tapan İttihad ve Terakki'cilere karşı” diye propaganda yapma fırsatını veren kavmiyetçi unsurları eleştireceksin, Ermeni tehcirini eleştireceksin, Enver Paşa'ya da eleştiriler yönelteceksin, ama Osmanlı'yı savunmak için varını yoğunu ortaya koymuş olan serdengeçtilere düşman ordusu muamelesi yapmayacaksın. Enver Paşa'yı, Said Halim Paşa'yı gavurla aynı kefeye koymayacaksın. Bediüzzaman gibi insaflı olacaksın. “Sen Selanik'te İttihat ve Terakki ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın?” diye sorulduğunda, şöyle demişti Bediüzzaman: “Ben ayrılmadım, onların bazıları ayrıldılar. Niyazi Bey ve Enver Bey gibi adamlarla şimdi de beraberim; fakat bazıları benden ayrıldılar, bataklık yoluna saptılar.” Senin mason dediğin Said Halim Paşa'ya da sonuna kadar sahip çıktı Bediüzzaman. Hatta, Cihan Harbi'ndeki büyük yenilgiden sonra herkes İttihad ve Terakki'ye söverken bu partinin lider kadrosuna genel olarak da sahip çıktı.. “Onlara şiddetli bir karşı koyuş içerisindeydin, şimdi neden susuyorsun?” diye sorulduğunda, dedi ki: “Suskunluğumun nedeni, düşmanların onlara şiddetli hücumlar yapmasındandır. Düşmanın saldırı hedefi, onların iyi tarafları olan dirençleri ve İslâm düşmanlarının zehirleme vasıtası olmaktan uzak durmalarıdır. Bence yol ikidir. Terazinin iki kefesi gibi… Birinin hafiliği ötekinin ağırlığını geçer. Ben tokadımı Antarik'e patlatırken Enver'e, Venizelos'a yapıştırırken de Said Halim'e vurmam! Nazarımda vuran da sefildir (alçaktır)!” Demek ki neymiş? Enver Paşa'ya vurmayacaksın kardeşim!

 

- Ama ama; Sarıkamış faciası?

 

- O konudaki yanlışını da Cumartesi günü düzeltelim.

 

- Böylece köşeni bütün hafta boyunca Enver Paşa'ya ayırmış olacaksın.

 

- Onun aziz hatırası bundan çok daha fazlasını hak ediyor.

 

 

Hakan Bayraktar

 

 

 

ŞEHİT ENVER PAŞAYA SAYGILI OL!

 

 

 

Son yazında Azerbaycanlı dostun Hanemir Telmanoğlu'nun Enver Paşa'ya iltifatlarını nakletmişsin.

 

- Evet.

 

- Niye şerh düşmedin?

 

- Ne şerhi?

 

- Enver Paşa'nın makbul bir adam olmadığı yönünde bir şerh.

 

- Ne münasebet?

 

- Nasıl ne münasebet? Osmanlı'yı batıran, Sarıkamış'ta 90 bin askerimizi yok yere kırdıran adamdan söz etmiyor muyuz?

 

- Teessüf ederim! Koca Enver Paşa'yı böyle ucuz bir ezberle harcamak reva mıdır?

 

- Koca Enver Paşa mı? Ucuz ezber mi? Ne diyorsun kuzum sen?

 

- Osmanlı'nın son büyük kahramanını kulaktan dolma bilgilerle yargılamak ayıptır diyorum. Onun hakkında doğru dürüst bir kitap okumadan, hatta makale bile okumadan ileri-geri konuşmanın dayanılmaz hafifliğine dikkat çekiyorum.

 

- Ne kahramanı? Doğru dürüst; dediğin kitaplarda, makalelerde böyle mi yazıyor? Bu bedhaha övgüler mi diziliyor?

 

- Bir şehitten söz ediyoruz, saygılı ol! Senin için, benim için, bütün Ümmet-i Muhammed için Kuzey Afrika'dan Türkistan'a kadar her cephede aslanlar gibi savaşmış, İslam İhtilal Cemiyetleri Birliği vasıtasıyla Alem-i İslam'ı emperyalist saldırganlara karşı seferber etmek için varını-yoğunu ortaya koymuş ve bu yolda şehadet şerbetini içmiş bir İslam kahramanından söz ediyoruz, evet!

 

- İslam kahramanıymış!

 

- Değil miydi?

 

- Değildi tabii. Türkçü-Turancıydı. İslamcılığı siyaset icabıydı. Takiyeydi.

 

- Nereden biliyorsun?

 

- Biliyorum işte.

 

- Trablusgarp'ta Araplarla beraber omuz omuza savaşırken takiye mi yapıyordu? Muhterem zevcesine yazdığı mektuplarda “İslam için dua et” derken takiye mi yapıyordu? Mitralyözlerin önüne atılarak şehadet şerbetini içişi de mi takiyeydi?

 

- Turan yolunda öldü, İslam yolunda değil.

(Şu duruma bak Karpuzcular milleti bu hale getirmeğe çalışıyor işte)

- Turan gâvur mu? Tövbe estağfirullah! Emir Şekip Arslan gibi elemanları vasıtasıyla Arap illerini Avrupalılara karşı ayaklandırmaya çalışırken, beri tarafta Sovyet devriminin Turan illerinde doğurduğu boşluğu doldurarak bu İslam topraklarını da kurtarmaya çalşmış olması takdire şayan değil mi? İttihad-ı Turan'ı niye İttihad-ı İslam'ın bir cüz'ü olarak görmüyorsun?

 

- Yahu, Anadolu işgal altındayken Turan'la filan uğraşmak olacak şey miydi kardeşim? Lüzumsuz bir macera değil miydi bu?

 

- Lüzumsuz macera, öyle mi? “Turan'la filan” uğraşmadan Anadolu'yu kurtarmak ne mümkün?

 

- Kuva-yı Milliye bunlarla uğraşmadan kurtarmadı mı Anadolu'yu?

 

- Turancılıktan ve genel olarak İttihad-ı İslam davasından uzak duracağını Batılılara taahhüt ederek 'kurtardı'. Batılılaşma sözü vererek, yani düşmanın kimliğini benimsemeyi kabul ederek 'kurtardı'. Düpedüz yenilgiyi kabul ederek 'kurtardı'. Sen buna kurtuluş mu diyorsun?

 

- O günlerde yapılacak başka bir şey yoktu. O tavizleri vererek son vatan parçasını kurtarmak gerekiyordu.

 

- Ne için?

 

- Nasıl ne için?

 

- O tavizleri vererek son vatan parçasını kurtarmaktan murat edilen şey neydi?

 

- Ne olacak? Tabii ki son vatan parçasında yaşayan insanları korumak!

 

- Kimden korumak?

 

- Batı'dan korumak. Batı'nın hışmına uğramaktan korumak.

 

- Batı'nın hışmından korunmasaydık ne olacaktı?

 

- Batı'nın sömürgesi olacaktık.

 

- Batı'nın sömürgesi olsaydık ne olacaktı? Bizi asimile etmeye mi çalışacaklardı?

 

- Evet.

 

- E, 'kurtuluş'la gelen Batılılaşma dayatması nedir peki?

 

- Dedim ya: O günlerde yapılacak başka bir şey yoktu. Batı'ya direnecek güçte değildik. Enver Paşa bunu anlamıyordu. Gücümüzden geriye kalanı lüzumsuz bir macerada zayi edecekti. Bereket, Kuva-yı Milliye'ye nüfuz edemedi.

 

-O günlerde yapılacak başka bir şey yoktu; diyorsun. Demek ki şartlar müsait olduğunda başka bir şeyin yapılması gerektiğini kabul ediyorsun.

 

- Elbette.

 

- Nedir o başka şey?

 

- Ne bileyim işte;

 

- Mesela, küresel meydan okumalarla baş edebilmek için cepheyi genişletmek midir? Anadolu'nun Anadolu'da kurtarılamayacağını, gerçek manada kurtuluşun ancak emperyalistlere karşı geniş kapsamlı bir blok oluşturmakla mümkün olabileceğini, “Hattı müdafaa yok sathı müdafaa var, o satıh bütün İslam topraklarıdır” dememiz gerektiğini, zaten Müslüman Anadolu çocuklarının tarihi misyonunun da bu olduğunu görerek, bunun gereğini yapmak mıdır?

 

- Evet yani.

 

- Enver Paşa'nın yaptığı, yapmaya çalıştığı şey buydu işte. ;O günler; için bunun yersiz bir çaba olduğunu düşünme gafletinde bulunabilirsin, ama bu sana Enver Paşa'nın aziz hatırasına ve bize bıraktığı soylu mirasa saygısızlık etme hakkını vermez.

 

- Bir dakika, bir dakika! ;O günler;e Enver Paşa yüzünden geldiğimizi hatırlatmak isterim! Baştaki soruma cevap ver lütfen: Osmanlı'yı Enver Paşa batırmadı mı? Almanların peşine takılıp Osmanlı'yı felakete sürüklemedi mi Enver Paşa? Sarıkamış'ta 90 bin askerimizi soğuktan dondurarak öldüren de o değil miydi?

 

- Bu ucuz ezberini buruşturup çöpe atacağım, ama önce Enver Paşa'nın bize bıraktığı soylu mirastan söz etmek istiyorum.

 

- Et bakalım.

 

- Yarın inşaallah. [/b]Hakan Bayraktar

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sarıkamışın ahirinde yaptıkları zaten Sarıkamıştaki hatasını kapatmağa yetti. Senin ifadelerin basmacı. Şİmdi de kalkmış o bir efsaneydi diye karşı atağa geçiyorsun. Bu nasıl bir çelişkidir? Hatalımı değil mi kardeşim, bunca asker öldümü, ölmedi mi? Hem burada 'hata' diye tanımladığımız şey nedir tam olarak? 90bin askerin ölmesine sebebiyet vermek mi? Lütfen duymayalım bu tür şeyleri. Hem ne yapmışta hatasını kapatmış? Ooo ammada soru birikti iki dk'da...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sarıkamışın ahirinde yaptıkları zaten Sarıkamıştaki hatasını kapatmağa yetti. Senin ifadelerin basmacı. Şİmdi de kalkmış o bir efsaneydi diye karşı atağa geçiyorsun. Bu nasıl bir çelişkidir? Hatalımı değil mi kardeşim, bunca asker öldümü, ölmedi mi? Hem burada 'hata' diye tanımladığımız şey nedir tam olarak? 90bin askerin ölmesine sebebiyet vermek mi? Lütfen duymayalım bu tür şeyleri. Hem ne yapmışta hatasını kapatmış? Ooo ammada soru birikti iki dk'da...

Lise çocukları gibi alaylı bir uslupla yazıcaksan yazmıyayım.

Yazdıklarımı okusaydın nasıl kapattığını anlardın.

Sarıkamıştan sonra yine Başkumandan olarak yaptığı Çanakkaleyle anılmaz ama Sarıkamışla anılır.

Yazılarımı bir oku.Sarıkamış anlatıldığı gibi değil.Çok farklı.Rus sıkıştırması var.Ruslarla çatışmalar var.Var oğlu var.Askerlik öyle basit bir meslek değil:Herşey planlandığı gibi olmuyor.Üstelik sarıkamış öyle KGBcilerden gelen safsatalardaki gibi Turan hayali için yazlık kıyafetli askerlerin dondurulması değildir.Okuyunuz lütfen!

Kendisi Kurtuluştan osnraki batılışamayada şiddetle karşıdır, Üstad Bediuzzemanın övgülerine mazhar olmuştur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dava ne?

 

Türkçülük ne??

 

Kişi, kavmini sevdiği için suçlandırılamaz..

 

......ARap'ın Acem'e; Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur..

 

Şu iki hadis-i şerif ne anlatmakta, neye bastığından bi haber yaşayan "basmacı"

 

Ben Enver Paşa ile olan alakana değil de, sıradan olsun olmasın bir Mümin'e çatmana çatıcam müsadenle..

 

Nedir bu Erbakan düşmanlığın??

Erbakan, İslam Birliği derken, başında Türk demeyi mi unuttu da sen bu kadar kendisi ile düşman oldun. Şu TÜrklük davası da nedir?

Eğer, saf-kan Türklere bi empatin varsa, şimdiden saygıyla önümde eğildiğini görüyor ve seni inancım gereği ret ediyorum.

 

Bir kaç gündür şurada yaptığın İttihat-Terakkicilik oyunu niçin?

 

Abdülhamid Han'ın; o maceraperest adam ve takımı için; "Devleti 10 sene idare etsinler, sonra bir asır idare etmiş gibi sevinebilirler" sözü, üstün görüşü ile hayranı olduğun kişinin tamamı ile boş olduğunu ortaya sermiyor mu?

 

Almanya'dan, ülkeye gelen uçaklarda, "Enver'in Ülkesi'ne" ibaresini ne ile açıklayacaksın?

 

Menşeinin ne olduğu belli olmayan; yahut sen gibi hayale kapılanlar tarafından yazılanlar, ile bizleri nasıl etkileyeceksin..

 

Hayranı olduğun kişiler, girdikleri kanları bu dünyada canları ile ödediler; lakin yarın ne ile savunacaklar?? Sen kendini kurtar ve duygularını onlarla kirletme

Share this post


Link to post
Share on other sites
Dava ne?

 

Türkçülük ne??

 

Kişi, kavmini sevdiği için suçlandırılamaz..

 

......ARap'ın Acem'e; Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur..

 

Şu iki hadis-i şerif ne anlatmakta, neye bastığından bi haber yaşayan "basmacı"

 

Ben Enver Paşa ile olan alakana değil de, sıradan olsun olmasın bir Mümin'e çatmana çatıcam müsadenle..

 

Nedir bu Erbakan düşmanlığın??

Erbakan, İslam Birliği derken, başında Türk demeyi mi unuttu da sen bu kadar kendisi ile düşman oldun. Şu TÜrklük davası da nedir?

Eğer, saf-kan Türklere bi empatin varsa, şimdiden saygıyla önümde eğildiğini görüyor ve seni inancım gereği ret ediyorum.

 

Bir kaç gündür şurada yaptığın İttihat-Terakkicilik oyunu niçin?

 

Abdülhamid Han'ın; o maceraperest adam ve takımı için; "Devleti 10 sene idare etsinler, sonra bir asır idare etmiş gibi sevinebilirler" sözü, üstün görüşü ile hayranı olduğun kişinin tamamı ile boş olduğunu ortaya sermiyor mu?

 

Almanya'dan, ülkeye gelen uçaklarda, "Enver'in Ülkesi'ne" ibaresini ne ile açıklayacaksın?

 

Menşeinin ne olduğu belli olmayan; yahut sen gibi hayale kapılanlar tarafından yazılanlar, ile bizleri nasıl etkileyeceksin..

 

Hayranı olduğun kişiler, girdikleri kanları bu dünyada canları ile ödediler; lakin yarın ne ile savunacaklar?? Sen kendini kurtar ve duygularını onlarla kirletme

Kardeş sen ne aldın böyle ya?Torbacın kim?

Hayır yani hangi telkinlerle bir insanoğlunun beyni böyle uyuşturulur anlamıyorum.

Ama sizin kanat bu işte uzman unutmuşum.

Merak etme, o savunduğum kişiler olmasa burada sadece ekleri türkçe olan bir dili kullanıyor olacağımı çok iyi biliyorum.Onlara her an duacıyım.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Dava ne?

 

Türkçülük ne??

 

Kişi, kavmini sevdiği için suçlandırılamaz..

 

......ARap'ın Acem'e; Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur..

 

Şu iki hadis-i şerif ne anlatmakta, neye bastığından bi haber yaşayan "basmacı"

 

Ben Enver Paşa ile olan alakana değil de, sıradan olsun olmasın bir Mümin'e çatmana çatıcam müsadenle..

 

Nedir bu Erbakan düşmanlığın??

Erbakan, İslam Birliği derken, başında Türk demeyi mi unuttu da sen bu kadar kendisi ile düşman oldun. Şu TÜrklük davası da nedir?

Eğer, saf-kan Türklere bi empatin varsa, şimdiden saygıyla önümde eğildiğini görüyor ve seni inancım gereği ret ediyorum.

 

Bir kaç gündür şurada yaptığın İttihat-Terakkicilik oyunu niçin?

 

Abdülhamid Han'ın; o maceraperest adam ve takımı için; "Devleti 10 sene idare etsinler, sonra bir asır idare etmiş gibi sevinebilirler" sözü, üstün görüşü ile hayranı olduğun kişinin tamamı ile boş olduğunu ortaya sermiyor mu?

 

Almanya'dan, ülkeye gelen uçaklarda, "Enver'in Ülkesi'ne" ibaresini ne ile açıklayacaksın?

 

Menşeinin ne olduğu belli olmayan; yahut sen gibi hayale kapılanlar tarafından yazılanlar, ile bizleri nasıl etkileyeceksin..

 

Hayranı olduğun kişiler, girdikleri kanları bu dünyada canları ile ödediler; lakin yarın ne ile savunacaklar?? Sen kendini kurtar ve duygularını onlarla kirletme

 

böyle güzel imza atma bilgisine sahip değilim. müsadenle gadam bu sözlerine aynen imza atıyorum. alnından öperim senin gibi kardeşlerimi Eyvallah! gadam ..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Basmacı bişi daha diyebilirmiyim. tamam site herkez gibi sanada, bizede açık lakin üstad yaşıyor olsaydı siz burada olamazdınız.

 

buradanda site yöneticilerine sesleniyorum hala bu zatı neden konuştururuyorsunuz üstad yıllarca mahkeme salonlarında bu kafataslarıyla mücadele etmedimi ?

Share this post


Link to post
Share on other sites
Masonlara katılmışsa onları kullanmak için katılmıştır. Talat Paşa da öyle.

 

BEN EN ÇOK BUNA GÜLDÜM

şimdi ben bu yazıyı ne diye algılamalıyım

neleri kendimize mesnet kabul ediyoruz

ALLAH'ım sen aklımıza mukayyet ol

Share this post


Link to post
Share on other sites
Basmacı bişi daha diyebilirmiyim. tamam site herkez gibi sanada, bizede açık lakin üstad yaşıyor olsaydı siz burada olamazdınız.

 

buradanda site yöneticilerine sesleniyorum hala bu zatı neden konuştururuyorsunuz üstad yıllarca mahkeme salonlarında bu kafataslarıyla mücadele etmedimi ?

Vallaha mı?

İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

"Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

Bence ya sana biri Türk demeyi dinen mahzurlu öğretti onun için Türklüğünü inkara kalkışıyorsun, yada başka bir soydansın çekemiyorsun soyumuzu sevmemizi...

Yoksa bir insan soyunun menfaatine nasıl bu kadar ters olabilir anlamıyorum :D

Bu arada antropoloji ilmini başa geçsen yokedeceksin herhalde.Belki antropologları idam ettirirsin, yada "Anadolu mozaiktir" açıklamaları yapmağa zorlarsın...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Vallaha mı?

İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

"Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

Bence ya sana biri Türk demeyi dinen mahzurlu öğretti onun için Türklüğünü inkara kalkışıyorsun, yada başka bir soydansın çekemiyorsun soyumuzu sevmemizi...

Yoksa bir insan soyunun menfaatine nasıl bu kadar ters olabilir anlamıyorum :D

Bu arada antropoloji ilmini başa geçsen yokedeceksin herhalde.Belki antropologları idam ettirirsin, yada "Anadolu mozaiktir" açıklamaları yapmağa zorlarsın...

 

 

Vallaha mı?

İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

"Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

 

Gelipte buraya İslamdan önceki aslımı sunma! ben o aslımı inkar etmiyorum ve onlardan bahsetmiyorum ki.

 

o aslın nesli olduğunu inkar eden zati haramzadedir.

 

Benim bahsettiğim işte bunlar ; Enver paşa, ziya gökalp ve onun gibi türkologlar için ne demiş onları birde araştır. (yani kafatası millyetçisi. yani ırkçı. yani faşist. yani sağdece kavimci!)

 

Benim kesin iddam yok üstad ölmeden önce mhp safında değildi yada safındaydı. ama şunu bilki; o günün mhp'si ile bugünün mhp'si arasında dağlar kadar fark var, en azından o gün bir "türk islam birliği" ümidi vardı türkeşte, bugün ise bahçelide sadece "türk birliği" (o biriliğide adam gibi savunsa bari. ancak ağzında!) var.

 

ki üstad Ehl-i Sünnet ve itikadi sağlam bir mütefekkirdi. ve yine ki

- Gerçek islam... Yeni vecd, yeni nizam, yeni yurt... Gerçek islam... Ne yobaz, ne putadam, ne bozkurt...
yukarıdaki sözü demişken: türk islam birliği diye tutturan bir partinin çatısı altında olabilir?

 

bu konu hakkında bana bir kanıt yada bire belge sunabilirmisin ?

 

 

 

 

Bence ya sana biri Türk demeyi dinen mahzurlu öğretti onun için Türklüğünü inkara kalkışıyorsun, yada başka bir soydansın çekemiyorsun soyumuzu sevmemizi...

Yoksa bir insan soyunun menfaatine nasıl bu kadar ters olabilir anlamıyorum :D

 

Bak güzel kardeşim öncelikle benim soyumu bilip bilmeden buradan atıp tutma terbiyesizlik etme ben Türk oğlu Türk'üm Babamda, Anamda Türk. ondan önceki neslimde Türk kısacası "Oğuz Türk"lerindenim! yeterlimi ? tabiki yeterli değil ben asıldandan asıl Müslüman bir Türküm!

 

Soyumun menfaatine ters olduğumu kim söylemiş yukarıda ki yazılarımdan bunumu çıkarabildin?

 

Kelime oynu yapmadan konuyu adam gibi değerlendir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kardeşim ortada sorun yokmuş anladım, düşüncelerimiz hemen hemen aynı, fakat Üstadın vefatından önce MHp safında olduğu bilinen birşeydir, Mesela Alparslan Türkeş için yazdıkları.İkincisi ben MHPci değilim, yani şuanki MHPci değilim, zira Kemalizmle Türk İslamcılık yanyana gitmez.

Üçüncüsüde Enver Paşayı Araştır, kendisi tam bir Türk İslamcıdır asla ve kathâ sadece bozkurtu bilen bir türkçü değildir,

Ki benim içinde önemli olan İslamdır, Türklük şu milli tavır koymağı zorunlu hale getiren dünyada kendimi tanımladığım etnik kavram.Yoksa gözümde dinsiz Türkten bin kat daha değerlidir Dindar bir Romen.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ki benim içinde önemli olan İslamdır, Türklük şu milli tavır koymağı zorunlu hale getiren dünyada kendimi tanımladığım etnik kavram.Yoksa gözümde dinsiz Türkten bin kat daha değerlidir Dindar bir Romen.

 

EyvAllah ..

Share this post


Link to post
Share on other sites

yavaş yavaş itirazlarımız edeyim.

 

bir mesajda denilmiş ki: mehmet akif, bediyüzzaman gibi kişilerde abdulhamid yönetimine karşıydı madem enver paşayı bu yüzden suçluyorsunuz onları da suçlayın.

 

arkadaş, biraz araştır.biz bahsettiğiniz zatları da abdulhamid hakkında tenkit ediyoruz.lakin o şahıslar abdulhamide devleti daha iyi yönetmek iddiasıyla karşı çıkmamışlardı.abdulhamidin devleti iyi yönetemediğini düşünseler de kendileri daha iyisini yapmak iddiasında değillerdi.lakin enver o iddiayla geldi.ittihat ve terakki isimli üç başlı canavarın başlarından birisi oldu.onun için enverin bu kusurunu dikkate almak zorundayız.

 

enver paşayı araştırmaya gelince siz araştırmışsınız ve bulduklarınızı zaten yazıyorsunuz.ve araştırmalarınıza rağmen kahraman olduğunu kanıtlayamadınız.

 

 

bir de türkçe meselesi var.arkadaşın savunduğu şekildeki türkçeyle şiir yazılamaz demeyecem.bahsettiği türkçede şiir yerine hangi kelimey, kullandıklarını soracam.kulcıgır hariç.

 

okul kelimesinin kökünün türkçedeki oku dan mı mu yoksa latincedeki ekol den mi geldiği ile meçhul.

 

hatta bir iddiaya göre can kurtarandaki can kelimesi farsça.

 

 

Vallaha mı?

İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

"Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

güya bize üstadı kullanarak birşeyi kanıtlayacak.

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!

Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!

Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

 

burdaki altın sözüne dikkat edin.neden oğuz tunç.bu nesil altın onu bir öğrenin öyle gelin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

1.Serdengeçtik beğ kendi dilini aşağılamaktan zevk mi alıyorsun?

Türkçe bir Asyetik yani çekik gözlü dilidir.Bu dillerin özelliğide kısa hecelerden oluşması ve her kelimenin onlarca hatta Çince gibi koyularında yüzlerce anlamda kullanılmasıdır.Yani Arapça ve Farsça gibi her kavrama yeni kelime türetmez.Var olana başka anlamlar ekler.Hatta Çincede bunların ayırt edilmesi için tonlama diye özel bir sistem bile kurulmuştur.Göktürk Alfabesindeki harfler dikkat edilirse aynı Japoncadaki gibi hece-harftir.O yüzden sayısı 30'ları geçer.Ön-Göktürkçedeyse yüzlercedir.

Görüldüğü gibi sorun olarak algınana Türkçenin fakirliğinden değil özündendir.Ki türkçenin bu "çekik gözlü dil" özelliği Türkçeye geçen Arapça kelimlerde bile gözükmüştür.O kelimeleri sözlük anlamı dışında onlarca anlamda kullanmışızıdr, birçok arap arkadaş Osmanlıca öğrenirken çokça güler.Nedeni budur.

2.Enver Paşa2nın iyi yönetmek iddiasıyla bu yola giriştiğini nerden biliyorsun?Her harbiyeli hatta her İstanbullu genç gibi İstanbuldaki baskının gitmesi için grişmişti.Ki savunmuyoruz zaten yaptığını.Yanlıştır.

Fakat iyi niyetle yapılmıştır.Kendisinin halis niyetlerle dolu olduğu mektuplarından anlaşılmaktadır.Mektuplarını okursanız düşüncelerinizin değişeceğine inanıyorum.

bir de türkçe meselesi var.arkadaşın savunduğu şekildeki türkçeyle şiir yazılamaz demeyecem.bahsettiği türkçede şiir yerine hangi kelimey, kullandıklarını soracam.kulcıgır hariç.

Türkçe hakkındaki bu "gâvurun dili" muamelenin nedenini sorabilir miyim?İkinciside ben hangi Türkçeden bahsetmişim?Türkçe hakkındaki tek görüşüm karşılığı var olan yabancı kelimelerin sıkça kullanılmaması.Tüm kelimleri atalım, yerine kelime uyduralım değil.

okul kelimesinin kökünün türkçedeki oku dan mı mu yoksa latincedeki ekol den mi geldiği ile meçhul.

 

hatta bir iddiaya göre can kurtarandaki can kelimesi farsça.

Okul gelimesi Oku kelimesine Tekil, Çoğul vs'deki "l, il, ıl, ul, ül " ekinin getirilmesiyle yapılmış bir kelimedir.

Cân kelimesi Farsçadır.Fakat Fars sözlüğünde bizim kullandığımız anlamlarda değil sadece "ruh" anlamındadır.Türkçesi "tin-ten"dir.Yalnız gidip çoktan ölmüş "tin" kelimesini diriltelim diyecek bir bakış açım yoktur.

güya bize üstadı kullanarak birşeyi kanıtlayacak.

Söğseydin?

burdaki altın sözüne dikkat edin.neden oğuz tunç.bu nesil altın onu bir öğrenin öyle gelin.

Tamam biz ne diyoruz, değerli olan müslüman Türk'tür diyoruz, sana başkasını diyen mi oldu?Ama İslam önceside yok sayılamaz diyoruz, ki Üstad'da "Oğuz"u kullanarak üstelik sağlam bir bileşik olan "tunç"la bir kullanarak düşüncemizi ifâde etmiş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

her harbiyeli bir katılmıştır diyorsun.peki söylermisiniz kaç tanesi enver bey kadar parlamıştır.böyle bir iddiası olmayan birisinin doğrudan siyasete atılması ittihad ve terakki canavarının üç başından biri olması mümkünmüdür.

 

 

ben dilimi aşağılamıyorum.lakin sen sakat bırakmak gayesindesin.

 

diller canlıdır değişir, gelişir sakatta kalabilir.

sen yüzyıllar boyu süren gelişimi ve değişimi bir anda yoksaymak, orta asyadaki türkçeye dönmek gayesindesin.

 

sana göre türkler taa kaç yüzyıldır türkçe konuşmuyorlar, dillerini küçük görüyorlar.afedersin ama madem böyle idi nasıl oldu da edebiyatımız o süre içinde inanılmaz derecede gelişti.

 

 

arkadaş türkçe de bir dildir ve tüm diller gibi değişmeye mahkumdur.yüzyıllar önce dilimize giren o kelimeler o kelime türetme şekilleri vesaire artık türkçenin bir parçasıdır.onlarda türkçedir.türkçe onlarla beraer türkçedir.

 

senin bu kadar zamandan sonra türkçeyi onlardan temizlemeye kalkman boyanmış bir duvarın boyasını sökmek için tuğlaların önyüzünü parçalamaktan farksızdır.ve duvarı düzeltmeye yaramak şöyle dursun daha beter hale getirir.

 

altın tunç meselesie gelince tuncun altına çevrilmesi bir gelişimdir.ve tuncun altın olmasından kastedilen gelişim sadece müslüman olmak değildir.dilde, bilimde, adalette, kuvvette pek çok alanda ki gelişim kastedilmiştir.bu gelişimlerin hepsi islamın yüzüsuyu hürmetine olmuştur.doğru.lakin sadece müslüman olmalarını gelişim kabul edip devamını kayıp olarak görmek saymak islamı küçümsemektir islama hakarettir.

 

 

Söğseydin?

 

söğmek adetim değildir.ama öyle olsaydı bile üyelerin yarısını vatan hainliğiyle suçlayan birisinin bunu demeye hakkı yoktur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kimi vatan hainliğiyle süslemişim?

Benim nerde yenitürkçecilik yaptığımı gördünde böyle bir kanıya vardın?

Ben sadece gazel gibi konuşmayalım diyorum, konuşmamızda var olan kelimeleri yad kelimeler yerine kullanmamız daha doğru diyorum.Durum o haldeki türkçe var kelimesi senede bir-iki kez kullanılıyor, ama yanlış bir kullanım olmasına rağmen mevcud sürekli kullanılıyor.Kullanımımız arapçayada uygun değil, kendi kafamıza göre birşey yapıyoruz hepsi bu.

Medreselerde öğretilen arapçayla bir Arabla konuştuğun zaman adam Kur'an okuyorsun sanıyor.

Benim muhitimde ta Göktürkçedeki "öd(vakit)" "ağı(zehir)" "bun(sıkıntı)" gibi kelimeler şivede kullanılır.İstediğim yeni Türkçecilik değil, halk konuşmacılığı, ne Osmanlı Münevver dili, ne Cumhuriyetin sallı selli onlarca Fransızca kelimeli Aydın dili.

Enver Paşaya gelelim, dediğim gibi tüm İstanbullular karşıydı Sultana, ENver Paşanın lider olması o dönemlerde Teşkilatı mahsusada yer almasından ve Hanedanla akrabalık kurmasındandır.Yani dişi kan damlayan bir Abdulhamid düşmanlığından değildir.Abdulhamidi indirmesinin yanlış olduğunu yineliyorum.

Safahatı okursan M.Akifin Abdulhamid Hana hakaret ettiğini görürsün.Çünkü İstanbul gençleri o baskıdan ötürü hiç mi hiç sevmemektedir Hanı.Örneğin Cumhuriyet zamanı yaşayan İstanbullu dedeler aynı "Kızıl Sultan" muhabbetlerindeydi.

İslam dininde kafirin pislik olduğunu çok şükür biliyorum.O yüzden Türk-İslamcıyım.İslamdan sonra olan herşeyi kazanım olarak görüyorum fakat İslamla alakası olmayan bir sorun açıkça ortadaki Türklerin azınlık kültüründen etkilenmeleri, neredeyse bu yolla kendi kültürlerini kaybetmeleri.En belirginiyse Ateştapar Acem kültürü.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...