Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
görünmez

Mehmed Niyazi

Recommended Posts

Bundan birkaç yıl evvel,Yemen'i tanıtan bir belgesel izlemiştim.Programın sunucusu;bir zamanlar Yemen'de yaşanan o acı günlerden bahsederken,kalbi yerinden hoplatan birşey anlatmıştı:

Kanlı çarpışmaların dinmek bilmediği Yemen'e,Anadolu'dan asker sevkiyatı yapıldığı günler...Genç bir adam...Karısı ve 4-5 yaşlarındaki çocuğunu ardında bırakır ve Yemen'e giden birliğe katılır.Günler hızla akıp gider.Kadın ne zaman bir yere gidecek olsa,oğlunu karşısına alır şöyle der:

-Oğlum ben pazara gidiyorum,eğer ben eve dönmeden baban gelirse ona pazara gittiğimi ve birazdan döneceğimi söyle.

Haftalar,aylar geçer...Kadın evden her çıktığında, oğluna aynı şeyleri söyler:

-Oğlum ben komşuya gidiyorum,şayet ben dönmeden baban gelirse,komşuya gittiğimi ve çok geçmeden döneceğimi söyle.

Yıllar geçer...Küçük çocuk genç bir adam olmuştur artık.İmparatorluklar yıkılır,haritalar baştan çizilir,dünyanın gidişatı değişir...Değişmeyen bir tek, o, adı sanı bilinmeyen Müslüman Türk kadınıdır.

-Oğlum ben komşuya gidiyorum, eğer baban gelirse ona birazdan döneceğimi söyle.

Oğul büyümüş,ana yaşlanmıştır.Yatağında ecel terleri dökerken oğlunu çağırır ve kulağını eğmesini işaret eder.Dua ede ede gül bahçesine dönen dudakları, sesli konuşamayacak kadar yorgundur.Fısıltı halinde şunları söyler oğluna:

Oğlum...Ben galiba ölüyorum...Eğer ben öldükten sonra baban gelirse...Ona deki: ''Annem seni hayatının sonuna kadar bekledi...''

(Olayı anlatan bu mübarek kadının oğluymuş)

İşte kadın...İşte Müslüman Türk kadını...Düşünün! Tarihimizin en asil kadınlarından birinin adını bile bilmiyoruz.

Velhasıl,adını hatırlayamadığım o belgeseldeki bu müthiş hatırayı dinledikten sonra bende Yemen'e karşı farklı duygular zuhur etmişti.Takdir edersinizki (edin lütfen) bu eseri okuyunca o farklı duygular daha bir yoğunlaştı.

 

Kitapta: Yemen'in Osmanlı dünyasından bir ceketin düğmesi gibi nasıl koptuğunu,İngilizlerin, bu ceketin düğmelerine asılmak uğruna neler yaptıklarını,Lampard'ın pardon Lawrence'nin; insanın maymundan geldiğini iddia eden deve kuşlarına nispetle bukalemunun insandan geldiğini kanıtladığını,cahillerin nasıl kandırıldığını ve bu cahilliğin affedilmez yanlarını bir fotoğraf karesi halinde görebilirsiniz.

Ve birde Osmanlı askerinin yaşadığı zorluk,sıkıntı,açlık,hasret...

Kitabın son bölümlerinde öyle bir cümle var ki,yazarı ayakta alkışlatacak cinsten:

-Bir milletin ölüsü,bir toprağı vatan yapmaya yetseydi,Yemen'in Türk vatanı olduğundan kim şüphe edebilirdi?

Bir hatırlatma: O topraklarda 500 bin'i aşkın Türk askerinin yattığı söylenir.

 

Aslında bu konuyu açmamın sebebi bir mektuptu.Kitapta ilgimi çeken bir karakter var: Mülazım-ı sani Celaleddin...Konu ne zaman ona gelse dikkat kesildiğim bir isim.Enteresan doğrusu...Onu yakından tanıyormuş gibi bir yakınlık hissettim okurken.Neden böyle olduğunu bilmiyorum.Biliyorum da ifade edemiyorum.İfade ediyormuyum bilmiyorum.

Savaş ve Barış'ın Prens Andrey'i mi? Yemen ah Yemen'in Mülazım-ı sani Celaleddin'i mi? diye sorulacak olursa (Tolstoy'un şahsıma duyduğu saygıyı hiçe sayarak) ikinci şıkkı tercih ederim.

İşte Mülazım-ı sani Celaleddin'in, nişanlısı Hatice Hanıma yazdığı ilk mektuptan bir bölüm:

 

Muhterem Hatice Hanım;

12.C.1328 (20.06.1910)

 

Sana geçeceğimizi yazdığım gün,Samsun'dan hareket eden gemimiz sabaha yakın bir zamanda İstanbul Boğazı'ndan Marmara'ya girerken,senden bir iz,bir gölge,bir hatıra görebilmek ümidiyle gözlerim hep Serencebey'deydi;koyu kurşunilikte canım İstanbul eriyinceye kadar dürbünümün merceği Beşiktaş'ta,Balmumcu'da dolaşıp durdu.Uzaklaşırken sanki her an kalbimin bir teli kopuyor,sana hasretimin ateşi artıyordu.Bu duruma ne kadar, nasıl dayanırım diye düşünürken, bir an bu hasretten mahrum oluşumu hayal edince, beni hayata bağlayan hiçbir şey kalmamış gibi irkildim.Hasretinde seni eksiksiz bulmam mümkün değil;aslında hayaller gerçekleri aşar;fakat öyle gerçekler var ki,hayaller onların yanlarına yaklaşamaz;benim güzel perim,işte sen bu ikinci cinstensin;ama bütün eksikliğine rağmen hasretinde varlığını duymam benim hayat kaynağımdır;beni diri tutan iksir.

 

...

...

 

Celaleddin

 

 

Hususi bir not: Son bölümlerde (özellikle son sayfalarda) denizin dibinde nefes almaya çalışır gibi bir haleti ruhiye içerisindeydim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kişiliğine ve yazarlığına büyük saygı duyduğumuz sayın Mehmed Niyazi... Günümüzde yazdığı eserlerle bizim davamız için ön plana çıkmış hatta en ön palandaki isim bana göre... Bir arkadaşımın dediği gibi "inşalla Allah uzun ömür verirde bizim içinfaydalı daha bu kadar eser verir" Saygı ve Hürmetlerimle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...