Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
bilal15

Gönlümde Olan üstadın Efendisiyle Bir Anısı

Recommended Posts

Yanlış hatırlamıyorsam O ve Ben'de anlatıyordu üstad eğer anlatımda bir hata olursa üstadın derin anlayışına sığındım.Kaşgarı dergahındayız yemek yiğinmiş ikindi vaktine girilmek üzere çay içmekteyiz bir ara bir sessizlik hakim oldu.Bende içimden efendim sizin yanınıza geliyorum temizleniyorum yanınızdan çıktıktan sonra kirin içine dalıyorum bu yüzden bizim gibileri yalnız bırakmamak lazım bir bakışta erdirip işte oldun ,tam bunları düşünürken kalbimde tatlı bir acı hissettim kalbim lastik gibi çekiliyor.Acı çekiyorum ama hazda alıyorum.Efendime bir baktım aslan gibi bana nazar ediyor.Dayanamadım efendimin ruhaniyetine sığındım rahatladım.ALLAH üstadın efendisine ve ona rahmet eylesin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

O ve Ben kitabından anlattığınız hadisenin tam iktibasını yapalım:

 

 

KERAMET MAHCUP

İşte şimdi, Efendimin, yalnız bana tecelli eden, çünkü yalnız bana cevap olarak gösterilen bir işini belirtmek zamanı geldi.

İş mi; her şey iş... Keramet sözü, bu işdeki büyüklüğü belirtmekten mahcuptur. Yâni herkesin ağzındaki keramet sözü... Onunki gerçek keramet...

Allah bilir ki, kerametlerin en ulvisinde bildiğim Efendimden hiç bir ân zahir kerameti beklemeden, istemeden, bu lütuf bana geldi:

 

Kendilerini galiba bir camiden, galiba Beyazıt camiinden almıştım. Ders bittikten sonra beraberce bir otomobile binmiş, Eyüb'e gelmiştik. Mahut dik yokuşu, beraber, küçük adımlarla çıkmıştık. Ben; onun, ayağındaki toza kurban fedaisi koluna girmiştim. Şakir'in yerini almıştım.

 

Şadırvan başında oturmuş, mescide bitişik camekânlı odaya geçmiş, çaylarımızı içmiş, namazımızı kılmış, ev tarafından aşağı kata inip yemeğimizi yemiş, tekrar yukarıya çıkmış; evin kapısı önünde yer almış bulunuyoruz. Hemen bütün gün devam eden beraberlik ve sohbetden sonra, hafif bir dalgınlık, düşünce ânı... Uzun sükût...

Ben kapıya karşı bir banko üzerindeyim. Kendileri, bir iki metre ilerimde, cephemle solum arasında; hasır koltuğunda...

Etrafta birkaç yakını; o kadar...

Uzun sükût...

Birden, içime bir ateş düştü. Kendime, içimden, harfi harfine şunları söylemeğe başladım:

 

- Sen ne âdi, ne pestpâye insansın! Efendinin yanına geliyor, birkaç saat kalıyor ve kar gibi beyazlaşıp uçarak, bulutların üstüne basarak gidiyorsun! Kapıdan çıkar çıkmaz yine eski insan!.. O bembeyaz halinle zift fıçılarına balıklama dalıyorsun! Sonra yine gel, yine temizlen, yine git, yine kirlen!.. Sen adam olmazsın! Sen; gösterilen doğru yolda kendi iradenle tek adım atmak şerefini kazanamazsın!

 

Ve tam bu noktada, daha yüksek bir iç seslenişiyle kendi kendime haykırdım:

 

- Bizim gibi sefilleri kendi halimize bırakmamalı... Bizi, tam tabiriyle, tasarruf etmeli... Büyük velî, bizi bir nazariyle tasarruf etmeli... Büyük velî, bizi bir nazariyle tasarruf edip bütün dış alâkalarımızdan söküp koparmalı, kurtarmalı ve ayağının dibine serip «işte hepsi bu kadar!» demeli... "izi tasarruf etmeli, beni tasarruf etmeli...

 

Başım önümde, bunları düşünürken, birden, bütün ömrümde ne bir eşini görebileceğim, ne de hayâl edebileceğim bir hâl!.. Kalbim, bir lâstik gibi, cephemle sol tarafım arasında uzuyor!.. Aman, ne oluyorum ben? Kalbim bir lâstik gibi uzuyor; ve ben, dünyanın en korkunç acısiyle, en tatlı duygusu arasında avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum! Dayanılmaz bir acı ve dil dokundurulmaz bir tad...

Bir de başımı kaldırınca ne göreyim?..

Efendi Hazretleri, bir arslan gibi haşmetlû başlarını bana çevirmişler, o müthiş gözlerini üzerime dikmişler, bakıyorlar...

Sanki demek istiyorlar:

- Sen misin tasarruf istiyen?.. Acaba sende buna dayanacak takat var mı?..

Hemen ruhaniyetlerine sığındım; kalbim yerine geldi, nefes aldım.

 

Bize ilk gelişimizde yolu tarif eden aktar, Abidin Bey, ölüyor. Tabutu, dik yokuştan yukarıya çıkarılıyor, setin önünden geçirilerek biraz ilerideki kabrine götürülüyor.

Tabut tam evin önüne gelince, Efendi Hazretleri setin üstüne çıkıp bakmışlar...

Dört omuz üzerindeki tabut durmuş... Olduğu yerde mıhlanıp kalan, taşıyanlar değil, tabut... Ve tabut, Efendi Hazretlerine doğru dönmeğe başlamış... Dönen, taşıyanlar değil, tabut...

Efendi Hazretleri, kısa ve belirsiz bir duadan sonra elleriyle «götürün!» diye işaret etmişler; tabut yoluna devam etmiş...

Bunu, yakınlardan, en emin ağızlardan dinledim.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Selamlar,

O ve Ben kitabından anlattığınız hadisenin tam iktibasını yapalım:

 

 

KERAMET MAHCUP

İşte şimdi, Efendimin, yalnız bana tecelli eden, çünkü yalnız bana cevap olarak gösterilen bir işini belirtmek zamanı geldi.

İş mi; her şey iş... Keramet sözü, bu işdeki büyüklüğü belirtmekten mahcuptur. Yâni herkesin ağzındaki keramet sözü... Onunki gerçek keramet...

Allah bilir ki, kerametlerin en ulvisinde bildiğim Efendimden hiç bir ân zahir kerameti beklemeden, istemeden, bu lütuf bana geldi:

 

Kendilerini galiba bir camiden, galiba Beyazıt camiinden almıştım. Ders bittikten sonra beraberce bir otomobile binmiş, Eyüb'e gelmiştik. Mahut dik yokuşu, beraber, küçük adımlarla çıkmıştık. Ben; onun, ayağındaki toza kurban fedaisi koluna girmiştim. Şakir'in yerini almıştım.

 

Şadırvan başında oturmuş, mescide bitişik camekânlı odaya geçmiş, çaylarımızı içmiş, namazımızı kılmış, ev tarafından aşağı kata inip yemeğimizi yemiş, tekrar yukarıya çıkmış; evin kapısı önünde yer almış bulunuyoruz. Hemen bütün gün devam eden beraberlik ve sohbetden sonra, hafif bir dalgınlık, düşünce ânı... Uzun sükût...

Ben kapıya karşı bir banko üzerindeyim. Kendileri, bir iki metre ilerimde, cephemle solum arasında; hasır koltuğunda...

Etrafta birkaç yakını; o kadar...

Uzun sükût...

Birden, içime bir ateş düştü. Kendime, içimden, harfi harfine şunları söylemeğe başladım:

 

- Sen ne âdi, ne pestpâye insansın! Efendinin yanına geliyor, birkaç saat kalıyor ve kar gibi beyazlaşıp uçarak, bulutların üstüne basarak gidiyorsun! Kapıdan çıkar çıkmaz yine eski insan!.. O bembeyaz halinle zift fıçılarına balıklama dalıyorsun! Sonra yine gel, yine temizlen, yine git, yine kirlen!.. Sen adam olmazsın! Sen; gösterilen doğru yolda kendi iradenle tek adım atmak şerefini kazanamazsın!

 

Ve tam bu noktada, daha yüksek bir iç seslenişiyle kendi kendime haykırdım:

 

- Bizim gibi sefilleri kendi halimize bırakmamalı... Bizi, tam tabiriyle, tasarruf etmeli... Büyük velî, bizi bir nazariyle tasarruf etmeli... Büyük velî, bizi bir nazariyle tasarruf edip bütün dış alâkalarımızdan söküp koparmalı, kurtarmalı ve ayağının dibine serip «işte hepsi bu kadar!» demeli... "izi tasarruf etmeli, beni tasarruf etmeli...

 

Başım önümde, bunları düşünürken, birden, bütün ömrümde ne bir eşini görebileceğim, ne de hayâl edebileceğim bir hâl!.. Kalbim, bir lâstik gibi, cephemle sol tarafım arasında uzuyor!.. Aman, ne oluyorum ben? Kalbim bir lâstik gibi uzuyor; ve ben, dünyanın en korkunç acısiyle, en tatlı duygusu arasında avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum! Dayanılmaz bir acı ve dil dokundurulmaz bir tad...

Bir de başımı kaldırınca ne göreyim?..

Efendi Hazretleri, bir arslan gibi haşmetlû başlarını bana çevirmişler, o müthiş gözlerini üzerime dikmişler, bakıyorlar...

Sanki demek istiyorlar:

- Sen misin tasarruf istiyen?.. Acaba sende buna dayanacak takat var mı?..

Hemen ruhaniyetlerine sığındım; kalbim yerine geldi, nefes aldım.

 

Bize ilk gelişimizde yolu tarif eden aktar, Abidin Bey, ölüyor. Tabutu, dik yokuştan yukarıya çıkarılıyor, setin önünden geçirilerek biraz ilerideki kabrine götürülüyor.

Tabut tam evin önüne gelince, Efendi Hazretleri setin üstüne çıkıp bakmışlar...

Dört omuz üzerindeki tabut durmuş... Olduğu yerde mıhlanıp kalan, taşıyanlar değil, tabut... Ve tabut, Efendi Hazretlerine doğru dönmeğe başlamış... Dönen, taşıyanlar değil, tabut...

Efendi Hazretleri, kısa ve belirsiz bir duadan sonra elleriyle «götürün!» diye işaret etmişler; tabut yoluna devam etmiş...

Bunu, yakınlardan, en emin ağızlardan dinledim.

teşekkür ederiz... Necip Fazıl ve Efendi Hazretleri'in güzel menkıbelerinden birisi...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...