Kureyşi 61 Report post Posted December 5, 2009 O sene, bütün cephelerde paniğin başladığı, topyekûn, Arabistan’ın elden çıktığı, İngilizlerin Suriye ve Irak’dan, Fransızların Makedonya tarafından ana vatan sınırlarını toslamaya koyulduğu, Moskofların bütün Şark Anadolusunu derinlerine kadar işgal edip 1917 Rus ihtilâli yüzünden çekilmek zorunda kaldığı, halkın ekmek yerine saman tozu ve mısır koçanı yediği, yakmaya tezek ve kefen yapmaya bez bulamadığı mevsimde, bir gün Enver Paşa, Talât Paşa’yla beraber, Beylerbeyinde Abdûlhamîd’i ziyarete gidiyor. Kendilerini karşılayan muhafız subay, Ulu Hakana haber vermeksizin yol gösterdiği için, kapısının önüne kadar geliyorlar. Kapı yarı aralıktır ve Abdûlhamîd, sırtı kapıya doğru, seccade üzerinde dua etmektedir. Gelenleri görmüyor, gelenler de ona kendilerini göstermiyor. Enver Paşa, önde, yarı açık kapıyı biraz daha aralamış, olduğu yerden tabloyu seyretmekte… Abdûlhamîd, elleri hacet dergâhına uzatılmış, gözyaşiyle nemli bir dua sesi çıkartmakta: - Allahım; bana yapılanları helâl etmiyorum! Şahsıma yapıldığı için değil, milletime yapıldığı için affetmiyorum! Milletime yapılan fenalıklardan, yarın, senin Hesap Gününde davacıyım! Öbür İttihatçılara nisbetle içinde bir saffet kırıntısı kalmış olan Enver Paşa, bu duayı işitince, çarpılıp kalıyor, Hünkârın huzuruna çıkamıyor, geriye dönüyor, Talât Paşayı kolundan çekerek sürüklüyor, rıhtımda bekleyen istimbota götürüyor ve orada, ağlaya ağlaya, Talât Paşa’ya diyor ki: - Başımıza ne geldiyse bu adama yaptıklarımızdan geldi ve daha ne gelecekse o yüzden gelecek!.. İstikbaldeki gerçek Türk Tarihçisinin kulağına fısıldadığımız bu vak’a hakikîdir ve babam Fazıl Beyin amca oğullarından ve Kısakürek’lerden, İttihatçıların İaşe Nâzırı Kara Kemal tarafından, dayım ve yine eski İttihatçı Kerim Milâr’a anlatılmıştır. İttihatçıların polis teşkilâtında yüksek dereceli bir memur ve birçok yerde Emniyet Müdürlüğü yapmış olan dayım, Kara Kemâl’den naklen derdi ki: - İttihat ve Terakki’nin Türk ve milliyetçi kadrosu, Abdülhamîd’în ne büyük, hattâ emsalsiz bir Padişah olduğunu biliyor, fakat onu makamına iade etmek ve tutulan istikameti değiştirmek için vaktin geçmiş olduğunu esefle görüyordu. İttihatçılık hareketinde eser müessiri aşmış ve gizli tesir (Yahudi ve Mason tesiri) artık istikamet değiştirmeyi imkânsız hale getirmişti. Nitekim Abdülhamîd’in cenaze namazında hüngür hüngür ağlamaktan kendisini alamayan Talât Paşa bu ince ruh ukdesinin ilancısı olmuştur. (Necip Fazıl Kısakürek – Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han – Büyük Doğu Yayınları – 14. basım – S. 626-627) Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted December 5, 2009 Ben de helal etmiyorum. Yetimin hakkını zorbalıkla gözardı eden,benden çok uzak olsa da Filistin de, Irak da, bildiğim, bilmediğim tüm haksızlığa uğrayan din kardeşlerimin eziyetlerine göz yumanlara da, onlara eziyette kusur etmeyen şeytanlaşmışlara da, din kardeşlerimin maruz kaldığı zulme, kıllarını dahi kımıldatmayan, bilmeyen, bilmeden konuşan, anlamayan, anlamak istemeyen, kendilerini vicdan muhasebesinden geçirmeyen yüreksizlere de, akılların da dahi endişe duymayanlara da, hakkımı helal etmiyor, etmiyor, etmiyorum!!!.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
yunuscoskun 4 Report post Posted December 5, 2009 helal etmek mi ? düşmanıma bile helal olsun ama bunun gibi müslümanlarının kanına giren , sebep olanlara zehir zıkkım olsun haram olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites