Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yunuscoskun

Sokak Arası Mahalle Maçlarımız...

Recommended Posts

Hatırlar mısınız sokak aralarındaki o koşturmacaları kale direklerinin kalecinin boyuna göre ayarlandığı ve golün sınırsız bir aşk ile kutlandığı o maçlar... 7 devre 15te biterdi... heyecan doruktaydı ama maç 90 dk değildi... Mesela bizim maçlarımızı yaptığımız sahada tarihi skorlarımız vardı 20-2 20-3 gibi takımın adı yıldız spor benim mevkiim kale... arkadaşların deyimiyle kaleci eldivenli çocuk... o günler unutulmaz... ya siz siz unuttunuz mu ?

Sizdende hatıralarınızı alalım....Saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sizin mahallenin topu patlatan komşusu yokmuydu?

bir babaannemiz vardı anti futbol teröristi onun altındaki dükkanda bizim yıldızsporun onursal başkanı özgür döşeme sahibi celal abi...

Share this post


Link to post
Share on other sites
bir babaannemiz vardı anti futbol teröristi onun altındaki dükkanda bizim yıldızsporun onursal başkanı özgür döşeme sahibi celal abi...

 

 

Futbol maceralarından bahsedilince her mahallenin çocuk gürültüsünden rahatsız olan bir sakini mutlaka oluyor. Onları anmadan geçmemek lazım : )..

 

 

 

Bu konu her ne kadar uzak olsada bize.Herkesin hayatında küçükte olsa futbol mecarası vardır.Sokağa dair pek birşey yazamasamda halen iyi bir futbol takipçisi olan abim anmadan edemedim. Oda kapısının güzel kale olduğundan haberdarsınızdır : ) sonra abiler şut çeker siz havada uçuşan topları yakalamaya çalışırsınız. Topla oynama şeklimiz farklı olduğundan 'ne biçim vuruyorsun' diye söylenirken oda 'bi topu tutamıyosun bee 'diye keyiflenir.

Sonra anneler gelir gerisi malum oyun bir şekilde sonlanır.Çünkü evde mutlaka bi hasar oluşur.

 

Bende abim kulaklarını çınlatmak istedim : )

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bizim mahallenin o gürültüden rahatsız olan sakini bir köpekti :)

 

Az düşmedi peşimize zâlimin iti...

Share this post


Link to post
Share on other sites

yokuş aşağıya asfalt yolda yıllarca nasıl top oynadığımızı hala kestiremiyorum . o geçtiğim yolda hergün....

nekadarda manyak olduğumuzu düşünüyorum bazen. bırak düz yolu.... yokuşta oyna.....varmı böyle bişey.

yada böyle birşeyin oynanmış olması yüzde kaçtır sizce??

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kendime kırmızı siyah bir forma bulup(güya yozgatspor forması)arkasınaizinsizce evden alınmışbi kumaştan kestiğim 1ve 0 rakamıyla 10u yapıştırıcıyla yapıştırmıştım tekrar çıkınca dikmiştim tek tek.El emeği göz nuruydu.Şimdi nerde kimbilir.Mahallenin çeşmesi kale olurdu tek kale maç sonra arabanın altında kalıp patlayan toplarımız.Ondan sonra ne kadar halısahada,çimsahada oynasakta tutmadı onların yerini.Ne güzel günlerdi.Mahallede bide namaz vakti oynadığımızda cemaatten bize kızan amcalarımız.Onların bile tadı farklıydı.Bu konuyu açtığı ve o güzel anıları tekrar yaşattığı için yunuscoskun kardeşime teşekkür ediyorum.Saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir kaç kişi aynı anda topun peşine koşunca, kabiliyete göre topa sahip olma şiar edildiğinde oynamayı bıraktım..

Bu şiarı anlamam bir kaç oyundan sonra vaki oldu...

 

Çocukluğuma dair anılarım; bir koltuğua gömülüp, gözlerim kararna kadar kitap okumaktan öteye pek geçemedi: (

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah Ah canım öyle bir çekiyor ki mahalle maçı yapmayı düşüp bir yerlerimi yaralamayı , 2.5 lt kola için yapılan maçların yarıda kalmasını... Ah ah canım yanıyor ve canım çekiyor... O dostları bulamıyorum... O maçları yapamıyorum... Sizleri özlüyorum dostlar...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne günlerdi ya hu.Bi Türkan yenge vardı,kocası da Dursun amca. Biz top peşinde koşarken bağırırdı yeter diye biz de ona daha yeni başladık Türkan amca,Dursun yengeden izin aldık diye bağırırdık :) bıt bıt susmazlardı.

Bakkal Ayhan abi bize sponsor olur maç sonrasında kola içerdik.

Bunlar çocukken..Bi de okulun mescidinde gazete kağıtlarından top yapar maç ederdik boş derslerde :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah ah ne günlerdi yaa sahiden. :) Biz de yapardık mahalle maçları. Daha doğrusu ismi mahalle maçıydı ama aslında sokaklar arasında yaşanan bir rekabetin ismiydi. Neden mahalle maçı dendiğini ben de bilmiyorum. Ama öyleydi. Emek sokak ile ürkmez sokak arasında yaşanan ezeli rekabetin ebedi galibi emek sokak olurdu. Ben de tabiki o sokaktandım. Hatta bazen top sahası yani sokak biraz daha büyük olsun diye aradan geçen başka bir sokağa aldırış edilmezdi ama sokakların kesişim noktasına gelindiğinde herkes durur araba gelip gelmediğini kontrol edip depar atmaya öyle devam ederdi. :) Hatta bazen o mevkiye benim gibi top oynamayanlardan birisi dikilir araba gelip gelmediğini haber verirdi. Çamlıca etekleri inişli çıkışlı olduğundan bizim cocukların maçlarında da top devamlı kaçardı. Ama kural hep aynıydı: Atan alır veya alan başlar. Bazen top yokuştan aşağı giderdi, taaaaaaaaa dereye kadar.... Dere dediğim de yaklaşık 300 mt aşağıda kalan biryerdi. Topun kaçmasını fırsat bilen tuzu kurular sularını içerler ve hatta top hala gelmediyse eletirik direğine tırmanıp yukardaki bahçeye dalar ve meyvelerini de yiyip enerji depolarlardı. Maçlar genelde 10 devre 20 biter olurdu.

 

 

Kuru fasülyeler, nemli fasülyeler, devrelikler, çaylaklar, armutlar ve bilimum sebze meyve de bu takımlarda yer alırlardı. Sokakların kızları tezahürat edip kendi sokaklarını desteklerlerdi. Bu maçlar kolasına veya gazozuna olurdu ve kazanan takım bakkal sadık amcadan alınmış olan kolasını içerken "enayi kolası" demeyi asla unutmazdı. Eğer şişe kolasına ise kazananlar içmeden evvel çalkalayıp püskürtürler ve rakip takım oyuncularını iyice gıcık ederlerdi.

 

Karma maçlar başlamadan evvel adım atışılırdı:

- Alırım veririm ben seni yenerim, babanın bıyığını keserim, gazeteye ilan veririm.

-Alamazsın veremezsin sen beni yenemezsin gazeteye ilan veremezsini, babamın bıyığını kesemezsin.

Cümleleri karşılıklı söylenir belli mesafelerden birbirlerine doğru gelen takım kaptanları bu cümleleri söylerken kelime başı adım atarlardı. Rakibinin ayağına ilk basan ilk adamını seçerdi. İlk seçilen adam tabiki bekım gibi bişey olurdu. En favori topçu... :) Hiç unutmam Ali dayı diye bir dayı vardı. Çok sinir bozucu bir adamdı. Topları keser, topçuları kovalardı. Çocuklar da ondan kaçmaktan adeta zevk alırcasına topu duvarlarına patır patır isabet ettirir, bahçesine atarlardı. Ali dayının kapısının çıkırtt diye açılmasıyla herkes sıvışırdı. Bi keresinde ali canı yakalayıp tokatlamıştı da sonra alicanın babası gelmiş ali dayıya dayılanmıştı.

 

Her neyse işte... Çamlıca eteklerinde böyleydi sokak maçları...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Pembegül Hanım öyle bir anlatmış ki; evin balkonu; yahut duvar üstünden adım alışları hatırladım. Bir an Ziya Osman Sabanın "çocukluğum" şiiri geldi aklıma..

 

Güzel günlerdi.. Saf,temiz, günahsız... oyun aralarında "Ezana az kaldı, camiye gidin" diyen annemin kulaklarımdaki yankısı...

 

Akşam üzeri babamın arabasınn kapısını açmak için koşturmam; babamın araba etrafında koştuğum için telaşlanması....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Pembegül hanımın dikildiği mevkiyi çok iyi bilirim.Çok esef verici bir konu fazla bahsetmesem iyi olacak.Site içinde bir futbol turnuvası düzenlense ya,Pembegül'ü yine o mevkiye dikeriz.Çorbaya tuzum olsun diye kolalarda benden....:)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Pembegül hanımın dikildiği mevkiyi çok iyi bilirim.Çok esef verici bir konu fazla bahsetmesem iyi olacak.Site içinde bir futbol turnuvası düzenlense ya,Pembegül'ü yine o mevkiye dikeriz.Çorbaya tuzum olsun diye kolalarda benden....:)

 

Ahah hah hah. :) Daima orta saha oynamayı tercih etmişimdir. Ama site içinde futbol turnuvası düzenlense türübünde oturmayı tercih ederdim herhalde. Beceremediğimden değil efendim, maradonanın deyimi ile, servet gibi kazmalarla top oynamayı profesyönel futbol yaşantım için bir tehlike olarak gördüğümden türübün koltukları daha cazip göründüğünden. Yoksaaaa her türlü golleri saydırırız alimallah. :)

 

Kola devri kapandı efendim. Eskiden fakirlik vardı, kola az bulunan bir nimetti de o yüzden çok rağbet görürdü. Şimdi öyle mi ama? Millet su yerine kola içiyor. Hele BİM denen ucuzluk mağazasında 1 liraya satıyorlar kolanın iki buçuğunu. Sudan bile ucuz.. Kolayı biz kendimiz alırız sen bi tepsi baklava getir. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ahah hah hah. :) Daima orta saha oynamayı tercih etmişimdir. Ama site içinde futbol turnuvası düzenlense türübünde oturmayı tercih ederdim herhalde. Beceremediğimden değil efendim, maradonanın deyimi ile, servet gibi kazmalarla top oynamayı profesyönel futbol yaşantım için bir tehlike olarak gördüğümden türübün koltukları daha cazip göründüğünden. Yoksaaaa her türlü golleri saydırırız alimallah. :)

 

Kola devri kapandı efendim. Eskiden fakirlik vardı, kola az bulunan bir nimetti de o yüzden çok rağbet görürdü. Şimdi öyle mi ama? Millet su yerine kola içiyor. Hele BİM denen ucuzluk mağazasında 1 liraya satıyorlar kolanın iki buçuğunu. Sudan bile ucuz.. Kolayı biz kendimiz alırız sen bi tepsi baklava getir. :)

 

Ya niye çaktırıyorsun Pembegül.Ben de Le cola almayı düşünüyordum,baklava oldukça ağır bir tatlı zaten o kadar yorgunluk üzerine ne yapacaksınız onu,Bim'in buz gibi bol şekerli le cola'sı dururken.Tadı hafiften baklavayı da andırıyor zaten :)

 

İlla ki kola içmeyiz derseniz ajan abi'den altı tane simit alırım aranızda bölüşürsünüz,olmadı susamlarını da paylaşırsınız.Ahaha hah haa hahh :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anlamıştım zaten... :tek_dis: Biz küçükken kola tozu vardı böyle küçük paketler içinde. Onu suyun içine atardık kola gibi bişey olurdu. :D Ne olduğunu ben de bilmiyorum sadece kokusu kolayı andırmakla kalıyordu. O zamanlar zaten kolanın kokusu bile lükstü be sen ne konuşuyorsun. :shiny: Hey gidi günler hey. Kola tozundan başka bir de leblebi tozu vardı mesela. Küçücük plastik kaseler içinde, kamışı ile birlikte satılırdı. Kamışla çekerdikte, genzimize kaçardı öksürmekten bir hal olup doğru mehmet ağa camisinin kuyu suyuna koşardık. Ama yine de tekrar tekrar gidip alırdık leblebi tozunu. Napalım çok ucuzdu ve güzeldi de. Ayrıca kaymaklı külahlara, patlayan şekerlere, yumuyum ve avanesine de elimize geçen üç beş kuruşu yatırmaktan asla geri durmazdık. Tipitip, big babol, şıpsevdi, sulugöz (ismini söleyince bile ağzım sulanıyor) gözde sakızlarımızdandı. Tatsız sakız çiğneyen bir grup da vardı tabi. Özcan, baycan, aycan, bircan, falım, ilvanlım tutulan tatsız sakızlardandı. Ben bunlardan hiçbirini sevemedim ne yazık ki. Özellikle ilvanlım berbattı. İlvanlım deyince de aklıma hep izzet-i altınmeşe gelir nedense.

 

Koladan da vazgeçtik sen git en iyisi halk ekmek al 2 tane böler böler yutarız. Zaten maksat boğazımızdan midemize bişeyler inmesi değil mi canım. Yanında poşet götürmeyi de unutma, yoksa poşete ayrı para verirsin. Biz eskiden öyle yapardık, haberin olsun yani. B)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Anlamıştım zaten... :tek_dis: Biz küçükken kola tozu vardı böyle küçük paketler içinde. Onu suyun içine atardık kola gibi bişey olurdu. :D Ne olduğunu ben de bilmiyorum sadece kokusu kolayı andırmakla kalıyordu. O zamanlar zaten kolanın kokusu bile lükstü be sen ne konuşuyorsun. :shiny: Hey gidi günler hey. Kola tozundan başka bir de leblebi tozu vardı mesela. Küçücük plastik kaseler içinde, kamışı ile birlikte satılırdı. Kamışla çekerdikte, genzimize kaçardı öksürmekten bir hal olup doğru mehmet ağa camisinin kuyu suyuna koşardık. Ama yine de tekrar tekrar gidip alırdık leblebi tozunu. Napalım çok ucuzdu ve güzeldi de. Ayrıca kaymaklı külahlara, patlayan şekerlere, yumuyum ve avanesine de elimize geçen üç beş kuruşu yatırmaktan asla geri durmazdık. Tipitip, big babol, şıpsevdi, sulugöz (ismini söleyince bile ağzım sulanıyor) gözde sakızlarımızdandı. Tatsız sakız çiğneyen bir grup da vardı tabi. Özcan, baycan, aycan, bircan, falım, ilvanlım tutulan tatsız sakızlardandı. Ben bunlardan hiçbirini sevemedim ne yazık ki. Özellikle ilvanlım berbattı. İlvanlım deyince de aklıma hep izzet-i altınmeşe gelir nedense.

 

Koladan da vazgeçtik sen git en iyisi halk ekmek al 2 tane böler böler yutarız. Zaten maksat boğazımızdan midemize bişeyler inmesi değil mi canım. Yanında poşet götürmeyi de unutma, yoksa poşete ayrı para verirsin. Biz eskiden öyle yapardık, haberin olsun yani. B)

 

Hepimizin çocukluğu şöööyle bir gözümüzün önünden geçti :D Sakız analizleri çok güzel ama ilvanlım kısmında bir ayrılığa düştüm açıkçası ...İlvanlım deyince benim aklıma Belkıs Akkale geliyor :) Belki de düet filan yapmışlardır :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

İzzet-i İkram diye bi şovları vardı bunların beraber, fi tarihinde. Birlikte söylerlerdi bu şarkıyı. :tek_dis: Belkız İzzet'in ekürisi gibi bişeydi zaten.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aaahhh eski programlar aaahhh...Şimdi nerde böyle programlar,böyle şarkılaaaar...:tek_dis: Gerçi hatırlamıyorum programı ya neyse :shiny:

Share this post


Link to post
Share on other sites
Anlamıştım zaten... :tek_dis: Biz küçükken kola tozu vardı böyle küçük paketler içinde. Onu suyun içine atardık kola gibi bişey olurdu. :D Ne olduğunu ben de bilmiyorum sadece kokusu kolayı andırmakla kalıyordu. O zamanlar zaten kolanın kokusu bile lükstü be sen ne konuşuyorsun. :shiny: Hey gidi günler hey. Kola tozundan başka bir de leblebi tozu vardı mesela. Küçücük plastik kaseler içinde, kamışı ile birlikte satılırdı. Kamışla çekerdikte, genzimize kaçardı öksürmekten bir hal olup doğru mehmet ağa camisinin kuyu suyuna koşardık. Ama yine de tekrar tekrar gidip alırdık leblebi tozunu. Napalım çok ucuzdu ve güzeldi de. Ayrıca kaymaklı külahlara, patlayan şekerlere, yumuyum ve avanesine de elimize geçen üç beş kuruşu yatırmaktan asla geri durmazdık. Tipitip, big babol, şıpsevdi, sulugöz (ismini söleyince bile ağzım sulanıyor) gözde sakızlarımızdandı. Tatsız sakız çiğneyen bir grup da vardı tabi. Özcan, baycan, aycan, bircan, falım, ilvanlım tutulan tatsız sakızlardandı. Ben bunlardan hiçbirini sevemedim ne yazık ki. Özellikle ilvanlım berbattı. İlvanlım deyince de aklıma hep izzet-i altınmeşe gelir nedense.

 

Koladan da vazgeçtik sen git en iyisi halk ekmek al 2 tane böler böler yutarız. Zaten maksat boğazımızdan midemize bişeyler inmesi değil mi canım. Yanında poşet götürmeyi de unutma, yoksa poşete ayrı para verirsin. Biz eskiden öyle yapardık, haberin olsun yani. B)

 

Aramızda kuşak farkı var amma hemen hemen aynı sakızları çiğnemişiz hayret doğrusu :DO tozların hiçbirini hatırlamıyorum,leblebi tozunu annem anlatırdı kola tozunu duymadım ve görmedim.Kelebek tokalar vardı bir de hiç unutmuyorum,kağıt bebekleri görmüştüm kağıttan elbiseleri vardı.Ne eğlenceliydi ah ahh

 

Niye halk ekmeğe gideyim.Ajan abi'den bedavaya yanmışlarını alırım ben merak etme... :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zaten saydığım tatlı sakızların ,tipitip hariç, hepsi bugün de var. :tek_dis: Tatsızları çiğnediğini düşünmüyorum ama... Falım da var hala. Leblebi tozunu yiyememiş olmak çok büyük bir eksiklik. O boğazında kalması, ağzındayken konuşmaya çalışınca ortalığı bir toz bulutunun kaplaması apayrı zevklerdi. Yazık ki sen bunları tadamamışsın.

 

Ajan sana bedava susam bile vermez. :shiny: Ama sabredip de akşamı beklersen elinde kalan artık bir kalastan farkı olmayan susamları dökülmüş simitlerin 5 ini 1 liraya verebilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Zaten saydığım tatlı sakızların ,tipitip hariç, hepsi bugün de var. :tek_dis: Tatsızları çiğnediğini düşünmüyorum ama... Falım da var hala. Leblebi tozunu yiyememiş olmak çok büyük bir eksiklik. O boğazında kalması, ağzındayken konuşmaya çalışınca ortalığı bir toz bulutunun kaplaması apayrı zevklerdi. Yazık ki sen bunları tadamamışsın.

 

Ajan sana bedava susam bile vermez. :shiny: Ama sabredip de akşamı beklersen elinde kalan artık bir kalastan farkı olmayan susamları dökülmüş simitlerin 5 ini 1 liraya verebilir.

 

Leblebi tozu kulağa iğrenç geliyor.Ağzımdan burnumdan toz çıkacak ıyyy terrible:)

Vermezse artık mecbur le cola ile idare edeceksiniz ya da tribünde kalacak birisi olarak baklavayı sen alırsın bu da iyi bir fikir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Niye halk ekmeğe gideyim.Ajan abi'den bedavaya yanmışlarını alırım ben merak etme... :shiny:

 

Ne demek efenim, lafımı olur.. Yalnız, benim o fevkaladenin fevkinde simitlerimin içlerinde yanmış simit/simitler olabileceğini bir lahza olsun dahi tahayyül etmeniz hakikaten şahsiyetinizle bağdaştıramadığım bir durum.

 

Ajan sana bedava susam bile vermez. :tek_dis: Ama sabredip de akşamı beklersen elinde kalan artık bir kalastan farkı olmayan susamları dökülmüş simitlerin 5 ini 1 liraya verebilir.

 

Yok efem, öyle değil. Yanlış tanımışsınız beni. Aslında o ajanik dış görünüşün altında bir simitçinin kalbi kadar hassas bir bünye yatar.

 

Neyse lafı uzatıpta forum zabıtalarını başımıza toplamayalım. Hem sonra bize zat-ı şahanelerinin mülkü azamlarından tahsis edilen başlık noldu? Orada devam etsemiydik ki yahu.. Cık cık..

Share this post


Link to post
Share on other sites

E ajan bazen aklını kullanırdı diye düşünmem boşa değilmiş..

 

Belediye zabıtasından çektiğini; bizden çekmekten korkup susmasını bilmesini taktir ettim)))

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...